Çanakkale ruhu..(Köşe yazısı 18.03.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Tarihimiz zaferlerle, kahramanlıklarla, isimsiz kahramanlarla dolu.
Ama öyle bir nesil yetişiyor ki, bırakın tarihini, dününü çabuk unutan bir nesil.
Özünde değil, ağzından çıkanı o an yaşayan ve sonrasında unutan.
Son dönemlerde, ülkedeki terörü bile artık kanıksayan, şehitlerini, gazilerini, göçleri, gelecekteki tehlikeyi görmeyip ‘lay lay lom’ yaşayanlar o kadar çoğaldı ki.
Oysa bugün Çanakkale Zaferi’nin Türk tarihindeki önemini konuşuyoruz.
Çanakkale Zaferi, Osmanlı Devletinin kazandığı son iki zaferden biri.
Diğeri ise 1916 Kut’ül-Amare. Irak’ta 16 bin kişilik İngiliz ordusu başlarındaki komutanlarıyla birlikte Türk Ordusu tarafından esir alındı. Çanakkale Kurtuluş Savaşı’nın ilham kaynağı.
Çanakkale Zaferi, Milletimiz ve tarihimiz için bu nedenle önemi çok büyük.
Bunu sık sık gündeme getiren ve anlatmaya çalışan, adeta çırpınanlardan biri de Erciyes Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Okutmanı Ahmet Nedim Kilci.
Çanakkale ruhunun gelecek nesillere aktarılması için her saatini dolu dolu, o toplantıdan bu toplantıya, davete, Çanakkale’ye insanları götürüp getirerek geçiriyor.
“Çanakkale; imanıyla, ruhuyla, vatan sevgisiyle ve milli şuurla vatanını bekleyen Mehmetçiğin destan yazdığı yerdir. Çanakkale ruhunu gelecek nesillere aktarılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çanakkale harbinin en yaşlı gazisi Hüseyin Kaçmaz derki: ‘Memleketimin toprağı döşek, gökyüzündeki ay ve yıldızlar yorgan, taşı ise yastık oldu. Bu nedenle bu vatan için can vermiş kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anmak hepimizin borcudur. Bir Mehmetçik vurulduğu zaman değil, unutulduğu zaman ölür. Şehitleri asla unutmamamız gerekir. Çanakkale öyle bir mücadeledir ki; asırlardır yorgun düşmüş bir milletin varlığını, bağımsızlığını devam ettirme savaşıdır” derken, Çanakkale’yi ‘Türk askerinin imkansızı başardığı, vatan sevgisini ve iman gücünü en üst safhada ortaya koyduğu bir destan’ olarak açıkladı.
1915’de Çanakkale’de bir vatanın nasıl savunulacağının en güzel örneği sergilendi.
Osmanlı, 1914’te başlayan ve bütün dünyayı saran büyük harbin içinde kendini buldu.
Oysa tarihe şanlı zaferler yazmış, dünyayı sarsmış bir imparatorluktu ama kendini içten içe tüketti.
Sınırlarının dört bir yanında savaşmaktan yoruldu.
Türkiye’yi bugün ki gibi bölmek ve parçalamak isteyen güçlü ülkelerin ‘Hasta Adam’ dedikleri Osmanlı İmparatorluğu kolu kanadı kırılmış bir kuş gibi çırpınıyordu.
Son gücünün son nefesini en doğru şekilde kullanmalı, canlanmalıydı.
İşte Çanakkale Zaferi bu kadar zor durumda olan bir imparatorluğun yok olamayacağını gösterdiği bir mücadele örneği.
Bu mücadele; yaşlısıyla genciyle, çocuğuyla kadınıyla, eli ayağı iş gören halkının her bir ferdi ile yaşandı.
Bu topraklarda yaşayanlar, dilini, dinini, ırkını, mezhebini, kültürünü unutmadan, inancını ve ruhunu birleştirdi.
Bunu ‘Vatanı düşmana teslim etmemek’ amacıyla yaptı, kenetlendi.
Dünyaya kafa tutan büyük komutan: Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal burada bir güneş gibi doğdu. Üstün askeri zekası, büyük cesareti ve vatan sevgisi ile yoğurulmuş bu dahi askerin komutanlığı ile birleşen büyük ruh, kahramanlığın destanını, türkülerini ve şiirlerini yazdı.
Bu vatan topraklarında doğmuş yaşamış her Türk’ün dilinde gönlünde derin duygular yaşatan: ‘Çanakkale içinde vurdular beni / Ölmeden mezara koydular beni / Çanakkale içinde aynalı çarşı / Ana ben gidiyom düşmana karşı’ dizeleri hem ağlattı hem de söylenerek bugünlere gelindi.
Nasıl ağlanmasın ki yüzbinlerce 15’lik genç fidan, vatan uğruna mücadele etti. Kimi canından oldu, kimi sakat kaldı.
Ama şehitlik ve gazilik rütbesinin onuru her şeyden kutsal sayıldı.
Tarihe, filmlere ve ders kitaplarına önemli bir savaş olarak geçen Çanakkale Zaferi’nin öyküsü anlatılmakla, yazılmakla bitmez.
Yaşanmış olan bu zafer Türk halkının Mehmetçiğin yüce ruhunun destanı.
Bu destanı dün ve bugün unutmadık, yarında birilerine inat unutturmayacağız. Ruhları şad olsun..