Çağa yenilen bayramlar…(Köşe yazısı 05.07.2016 Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Bayram Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Bayramları dedelerimizden çok dinledik.

Ninelerimiz anlata anlata bitiremedi.

Sonra babalarımız hem anlattı, hem yaşattı, devam ettirdi.

Annelerimizde ellerinden geleni yaptı.

Bizde anne-baba olunca o gelenek-görenekleri yaşatmak için çabalıyoruz.

Ama biz çağa yenildik.

Teknoloji çocuklarımızı bizden uzaklaştırdı.

Eğitim sistemi çeşitlendi.

Eli öpülesi öğretmene saygı azaldı.

Yaşlılar artık evlatlar yanında istenmez, barınamaz, gidip-gelemez hale geldi.

Anne-babalara saygı, sevgi, vefa ‘sos’ veriyor.

Ortada gelenek-görenekte kalmadı.

Bunu ayakta tutmaya çalışanlarda, evden dışarı çıkamayanlar.

Çıkabilenler, zaten hesabını daha yılın başında yapanlar.

‘Açım, öldüm, bittim, vergimi, primimi ödeyemiyorum. İflasın eşiğindeyim’ diye ağlayıp, lüks ev, araba almaya, tatile gitmeye, dağlara-tepelere lüks villalar yaptırarak, çalışanların maaşını bile vermemek için takla atarak çoğalanlar ise ‘binbir suratlar’ dan başkası değil.

Edebiyat her zaman güzel.

‘Dinimize göre en büyük günah kul ve yetim hakkı yemek.’

‘Çalışanın hakkını alın teri soğumadan vereceksin?

İyi de hani, nerede?

Gören, bilen, sesimi duyan ve de gösterebilen var mı?

Bu iktidar döneminde taşeronlaşma ile çalışanlar, çalıştıkları yerlere ‘borçlanır’ gibi oldu.

Hadi özel sektörü geçtik, kamu da aylardır, nerdeyse yılı aşan süre değişen taşeron firmalardan maaşlarını alamayanlara kimse ‘nasıl geçiniyorsun, neden alamadın?’ diye sormuyor.

Yemek parası yok.

Ulaşım yardımı yok.

Promosyon yok.

Fazla mesai yok.

Sendikal ve özlük haklar yok.

Ama bankamatik çalışanlar ve bunları alıp bölüşenler, yaşayanlar çok.

Birde bunları tam ve zamanında alan ‘acıdığımız’ Suriyeli çalışanlar var.

Oysa eskiden böyle miydi?

Bayram yaklaşırken, ikramiyeler, primler, maaşlar erken ödenirdi.

Hatta bayram şekeri, kolonyası ve hediyesi unutulmazdı.

Bayram arifesi, anneler-nineler ‘yahni’ hazırlığına girerdi.

Dedeler-nineler harçlıkları hazırlardı.

Sabah namazı sonrası bayramlaşma aile büyüklerinden başlar küçüklere giderdi.

Şimdi küçükler, bayramlaşmıyor bile.

Ramazan davulcuları bile istenmiyor.

3 günlük bayram tatilinin yerini 9 günlük yaz tatili almış.

Cep telefonundan bile anne-babalar aranmıyor.

Bayram kutlaması mesajlar atılıyor.

Niye?

‘Seslerini duyunca belki bir istekleri olur’ diye.

Ve bu ülkede bu bayramı kutlayanların güya yüzde 99,9’u Müslüman.

İşte bu yazıyı sizler okurken, o eski bayramların kokusu burnuma geldi ve de tüttü.

Duygusallaşıyorum ve de galiba yaşlanıyorum.

Bizim kuşak ve öncesi, o bakır 5 kuruşun peşinde değil.

Mendiller artık kolalanmıyor.

Saçlara da limon kolonyası sürülmüyor.

İnsan sevilmek, değer ve kıymet verilmek, hatırının sorulmasını, yardımına koşulmasını, kapısının çalınmasını, dua alınmasını ve de edilmesini özlüyor.

Aslında ölen o eski bayramlar değil.

Milli ve dini duyarlılığımız, gelenek-göreneklerimizin ölmesi.

Onları sözde değil özde yaşatabilsek, bayramlar da yaşayacak.

Her zaman olduğu gibi ben yine ailece büyüklere, daha sonra küçüklere, dostlara gideceğim.

Bence siz de öyle yapın.

Sevdayı, vefayı başka bayrama ertelemeyin.

Kısaca, çağa yenilirken, bayramlaşmayı da unutmayın.

Bir de, şehitlerimizi, ailelerini, gazileri, hasta, yaşlı, kimsesiz ve sahipsizleri..

İyi, güzel, sağlıklı, huzurlu ve barış içinde nice bayramlara…