Davut Güleç
Gazeteci
davutgulec@hotmail.com
Çocukluğumuzda Kayseri Cumhuriyet meydanının tam göbeğinde bir trafik polisi, ışık sistemi gelişmediği için araçları gidecekleri yöne el-kol işareti ile yönlendirirdi.
O dönemde meydan ve çevresi neredeyse orman gibi yeşildi.
Üstelik bir ağaç fırtınadan ya da kendiliğinden devrilmediği sürece kesilmez, kesenlerede büyük tepki gösterilirdi.
Şehrin büyük bölümü kuş sesleri ile cıvıl cıvıldı.
Ağaçların altlarında oturaklar vardı, insanlar kuş-havuzun su-rüzgar sesi ile kendilerini terapi ederdi.
***
Sonrasında ‘düzenleme-yeni imar planı’ adıyla yıkımlar, kesimlerle bu günlere geldik.
Ortada çocukluğumuzdan ve o dönemin meydanından eser kalmadı.
Yıllardır, ‘ağaçlara iki numara verelim. Biri genel ağaç numarası, diğeri cins numarası’ dendi.
Binalara, dairelere verildiği gibi ağaçlarada numara verilmesi ile koruma altına alınacaktı.
Bir nevi tarihi anıt ağaçlar gibi korunacak, kesinlikle kesilemeyecekti.
Herkes birbirine bu konuyu sözlü devredince şehrin büyük bölümünde ağaçta kalmadı.
***
Hele ‘cennet bahçesi’nden en fazla söz edenler, bu konuda akıl verenler, koltuklara oturunca gündüz ya da gece ağaçları tek tek keserek, kuş seslerini azalttı.
Şehir merkezinde, park-bahçelerde, yollarda düzenleme, kesecekleri ağaçların artık ömürlerinin bittiği, değerli çam ve benzeri ağaçların başka yerlere taşındığı gibi açıklamalarla birer birer ağaçları, kuşların yuvalarını yok ettiler.
Bugün şehir merkezinde kalan birkaç ağaç dışında kuş seside kalmadı.
Allahtan güvercinler varda insanlar kuş görüyor, çocuklarda yem atıyor.
***
Bugün şehir merkezinde fazla ağaç kalmayınca, kuşların yuva yaptığı, kuş cıvıltılarının eksik olmadığı, ana yollar ve arteller üzerindeki ağaçlar ‘budama’ adıyla kesilmeye başladı.
Buna ‘oturduğum evin önünü göremiyorum, güneş gelmiyor kesin, budayın gitsin’ , ‘çevreyi kirletiyor’, ‘rüzgar-fırtınada korkuyoruz’ gibi dertlenenler eklenince, bu belediyelerin işini kolaylaştırdı.
Resmen budama adıyla ağaç ve kuş yuvalarının bulunduğu ağaçlar, şehir merkezinden uzaklaştıkça budama bir yana resmen katlediliyor.
***
Mustafa Çelik’in büyükşehir belediye başkanlığı döneminde İnönü parkının çevresindeki kavak ağaçları da ‘pamuk üretiyor, çevreyi kirletiyor, ömürleri tükenmiş’ denilerek tek tek kesildi. Bu ağaçların nereye kime nasıl verildiği, satıldığı bile açıklanmadı.
Sonra bu ağaçların köklerinden oturaklar yapıldığı yalanı ile tepkiler azaltılmaya çalışıldı.
Ardından bu köklerde söküldü, yollar genişletildi.
***
Belediyeler Alpaslan ve çevresi dışında temizlik konusunda pek başarılı değil.
Ana yollar, bazı cadde ve bulvarlarda araçlı temizlik dışında, toplanan ağaç yaprakları, çöpler bile zamanında temizlenmiyor.
Toplanan gazel ve yapraklar zamanında götürülmediği için yakıldı, toplum tepkisi üzerine poşetlere kondu, onlarda haftada bir alındı. En iyi örnekleri Belsin’de.
Şimdi ise tüm mahallelerde, cadde, sokaklarda, budama adıyla ağaç katliamı devam ediyor.
Bu katliam son dönemde ‘yüksek gerilim hatlarında kaçak-kayıp elektrik artıyor’ denilerek başlandı, şimdi kapsamı genişletildi.
***
Hatırlarmısınız bilmem ama Emirgan çay bahçesinin önündeki üst geçit içinde çevresindeki önemli ağaçlar ‘kuşlar çevreyi aşırı kirletiyor’ denilerek bazı kendilerine yakın gazetecilere haber yaptırılarak kesim yapıldı.
Oysa hem meydan ve çevresinde hem İnönü, Mimarsinan parkı ve çevrelerinde kuş sesleri eksik olmazdı.
Bugünlerde o kuş seslerine hasret kalanların havalar ısınınca halini düşünmek bile istemiyorum.
Çünkü o budanan-katledilen ağaçlarda artık kuş sesleri, yuvaları olmayacak.
Havalar ısınınca gölgeleri de, serinlikleri de olmayacak.
***
Benim gençliğimden, mesleğe ilk adım attığım günden beri duyduğum kalan ağaçları ‘çift numara ile anıt ağaç gibi korumaya alın’ önerisini buradan tekrarlıyorum.
‘Cennet bahçesi’nden söz edenlerin vicdanları böyle kuş yuvalarını ‘budama’ adıyla katletmekse onları kınıyorum, onlardan utanıyorum.
Bari budama adıyla katlettiğiniz o ağaçların kalan dallarına-gövdelerine kuşlar için yaptıracağınız kuş yuvalarını koydurun.
Uzun zamandır köşe yazmıyordum.
Bu yazıyı tarihe not düşmek ve çocuklarınızdan, torunlarınızdan hesap sormaları için yazdım.
***
Binaların üzerleri, kenarları, park-bahçeler hızla betonlaşıyor.
O betonlar sizi emin olun ‘hesap soracak canlılardan’ kurtaramayacak.
Benden uyarması…