Bir yanlışlık var.. (Köşe yazısı 27.08.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Eskiden insanlar ‘masum yalanlar’ söylerdi.

Yalanları ortaya çıkınca ‘yalancının mumu yassıya kadar yanar’ diye dalga geçerlerdi.

Şimdi toplumda neredeyse yalan söylemeyen, şov yapmayan kimse kalmadı.

Eskiden bayramlar, yardımlaşma, dayanışma, yerli-köylü kardeşliği, ötükileştirilen kimse olmadığı gibi, sahiplenme çoktu.

Biri ekonomik olarak zora girdi mi, imkanı olan gıda, varlıklılar kendi aralarında para toplayarak borcunu kapatma ve zor durumdan kurtarma yoluna giderdi.

O nedenle Kayseri ‘tarihi ticaret şehri’ ünvanını almış ve ticaretin başkenti olarak gösterilmişti.

Üretim, savunma ve medeniyetler başkenti idi.

Doğu ve batının, Avrupa ile Asya’nın tam ortasında önemli gidiş-geliş merkezdi.

Şimdi ise, suç ve suçluların geçiş güzergahında. Ne ararsan var.

Sanki Birleşmiş Milletler toplanma merkezi gibi.

Bu şehirde yapılan şovlardan biz burada yabancı kaldık.

Yakında bizi bu şehirden ‘bize yardım yapmıyorsunuz’ diye kovarlarsa şaşırmam.

Ayni ve nakdi yardımlar onlara. Devletin her türlü sağlık, sosyal güvenlik desteği, vergisiz işyeri açma teşvikleri ne ararsan var. Onlarda bunu iyi gördüler bol çocuk yapıyor, tatilin tadını çıkartıyorlar.

Ben şahsen OSB’ler kurulduğunda, serbest bölge kurulduğunda, kara kontenyır demiryolu taşımacılığı denildiğinde, Erkilet havalimanının büyütüleceğinin müjdelendiğinde, Yamula barajının elektrik üretmeye başladığında çok sevinmiştim.

Yüksek Hızlı trenden mahrum, yerli otomobilin ayağı olmayan, savunma sanayidende, üretimden de, fabrikalarını hangar-depoya çeviren ve hızla olumlu-hayır işlerinden uzaklaştırılan bir şehir haline geldi.

At arabalarını şehir merkezinden silen,

Gecekonduların kökünü kazıyan,

Dilencileri ortadan kaldıran,

‘Açım’ diyen herkesi aşevlerinden doyuran,

Devlete ‘hayırseverliği’ ile eğitim-sağlık ve diğer konularda destek veren

‘Övünmek gibi olmasın ama Kayseriliyim’ ya da

‘Kayserili işini bilir’ dedirten tarihi, örnek, model şehirdi.

Şu günler de bunların hiç birinden eser yok.

Hayırseverler bile yardım yapmaktan korkar oldu.

OSB’lerde üretim durma ve neredeyse büyük bölümü bankalara teslim olma noktasında.

Herkesin birbirinden korktuğu, halini, hatırını sormaktan uzaklaştığı, batana bir tekmede kendisi atan olumsuz şehirler arasına katıldı.

Eskiden bankadan borç para almak utandırırdı. Çünki komşularından çek-senetsiz para alınır, işleri düzelince verilirdi.

Ama dönem değişti, ‘mutlu bir azınlık grup’ istediği gibi Kayseri’yi ipte oynatmaya, sözleri ile kandırmaya başladı.

Biliyorum bunları yazınca,. Onlarda okuyunca kızıyorlar. Onlardan daha çok tatavacıları kızıyor.

Basın tarih yazmaz ama gerçekleri tarihe taşır ve belgeleri oluşturur.

Bende bunları sık sık yazarak en azından ‘zamanında bak birileri bu gerçekleri yazmış’ dedirtmek için dile getiriyorum.

Yoksa, siyasette, yatırımlarda, destek ve teşviklerde, hayırseverlikte geldiğimiz noktaya iyi bakın.

Kayseri hiçbir dönem bu kadar geriye gitmedi, kötülenmedi, aşağılanmadı, devletin yardımlarından, desteklerinden; yatırımlarından uzaklaştırılıp, cezalandırılmadı.

Kayserili ‘işini bilir’ denirken ‘Devletinin, milletinin her zaman emrinde’ dedirtir, bununla övünür ama kendisi konuşmaktan kaçınırdı.

Ya şimdi ‘ne olur Yüksek hızlı Treni getirin, projede kalmasın’

Ne olur savunma sanayinin önemli merkezi olsun, ilk Tayyare fabrikası parka dönüştürülmesin

Ne olur yerli otomobilin ayaklarından biri Kayseri seçilsin’ gibi yalvarıyor.

Sesini duyan var mı?

Kayseri’yi takan var mı?

Kayseri için çaba gösteren, destek, teşvik veren, yatırımlar için geçe-gündüz çalışan var mı?

Bence kimse yok.

Sadece birileri kendini, yedi sülalesi için yaptığı her türlü kişisel yatırımlarla iyice tatmin ediyor.

Kayseri kaybederken, yanlışlar, yanlış kişiler, işler ve yönlendirmelerle daha da kötüye gidiyor.

O nedenle ‘bu işte bir yanlışlık var.’