Bebek ve gıda.. (Köşe yazısı 17.06.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Geçtiğimiz yıl Bebek ölüm sayısı, 13 bin 36, bin canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden bebek ölüm hızı ise binde 10 oldu. Ölen bebeklerin 8 bin 333’ü 0-27 günlükken (neonatal-yenidoğan ölümü), 4 bin 703’ü ise 28-364 günlükken (postneonatal ölüm) yaşamını yitirdi. Neonatal- ölüm hızı binde 6,4, postneonatal ölüm hızı ise binde 3,6.

Türkiye İstatistik Kurumu Kayseri Bölge Müdürlüğü’nden aldığım verilere göre; İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasında, bebek ölüm hızının en yüksek olduğu bölge binde 14,5 ile Güneydoğu Anadolu  Bölgesi. Bu bölgede neonatal  ölüm  hızı  binde  9 iken postneonatal ölüm hızı binde 5,5.

Bebek ölüm hızı Ortadoğu Anadolu (binde 13,7), Kuzeydoğu Anadolu (binde 12,3) ve Akdeniz (binde 10,2) Bölgelerinde de Türkiye ortalamasının üzerinde.

Bebek ölüm hızının en düşük olduğu bölge, binde 6,6 ile Batı Marmara Bölgesi. Bu bölgede neonatal ölüm hızı binde 4,4 iken postneonatal ölüm hızı binde 2,2. Ölen bebeklerin %63,9’u 0-27, %36,1’i ise 28-364 günlük. Bebek ölümlerinde, doğumdan sonraki ilk 4 haftadaki ölümler belirleyici oldu.

Neonatal ve postneonatal ölüm oranlarına bakıldığında, neonatal bebek ölüm oranının en yüksek olduğu bölge %69,3 ile Ege Bölgesi. %67,8 ile Batı Anadolu, %67 ile Akdeniz ve %66,8 ile Batı Marmara Bölgesi. Genel olarak, batı bölgelerinde 28-364 günlük bebeklerin 0-27 günlük bebeklere göre daha fazla yaşatılabildiği görüldü.

Diğer taraftan, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde 0-27 günlük ve 28-364 günlük bebeklerin ölüm olasılıkları arasındaki fark çok az. Neonatal ölüm oranı %56,1 iken postneonatal ölüm oranı %43,9. Postneonatal ölüm oranının en yüksek olduğu Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’ni Orta Anadolu  (%39,6), Batı Karadeniz (%39,2) ve Güneydoğu Anadolu (%37,8) Bölgeleri takip etti.

Bu arada Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin sorunları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN)’nın Milano Bocconi Üniversitesi’nde 7’incisi gerçekleştirilen Uluslararası Gıda ve Beslenme Forumu’nda gıda ile beslenme konusunda bugün ve gelecekte karşılaşılabilecek sorunlar, gıda konusunda sürdürülebilir kalkınma hedefleri, gıda israfı, obezite, insan ve gezegeni koruyacak beslenme modeli ele alındı.

Gıda, beslenme, tarım konusunda dünyanın dört bir yanından gıda uzmanları, bilim insanları, fikir önderleri, aktivistler, şirket temsilcileri ile genç yetenekleri bir araya getiren etkinlikte insanlar ve gezegenimiz için sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin yol haritası çıkarıldı. Johns Hopkins, Kolombiya, Yale, Harvard, Toronto üniversitelerinin yanı sıra gıda, beslenme ve sağlık alanında 40’a yakın ismin konuşmacı olarak yer aldığı organizasyonda ekoloji ve gıda sistemleri için sürdürülebilirlik, eylem önerileri, sürdürülebilir gıda sistemleri, beslenmenin yeni kuralları, Akdeniz diyetinin rolü, gıda ve iklim değişikliğinde tarım için karşılaşılan zorluklar ile çözüm önerileri aktarıldı. Dev etkinlikte ayrıca dünya genelinde bugüne kadar yapılan, Türkiye’nin de dahil olduğu ve 25 ülkede gerçekleştirilen en kapsamlı “Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi” sonuçları katılımcılarla paylaşıldı.

Forumda “Daha iyi ye, daha az ye, herkes için gıda” başlığı ile sunum yapan BCFN Başkanı Guido Barilla, dünyada milyonlarca insanın gıdaya erişemeyip açlık çekerken, diğer tarafta büyük gıda israflarının yaşandığına; tarımsal ürünlerin biyoyakıt benzeri amaçlarla kullanıldığına dikkat çekti. 5 yıl önceki forumda gıdanın geleceğini garanti almak için gündeme getirilen konuların bugün daha hassas boyutlara ulaştığına dikkat çeken Guido Barilla’nın bazı sözleri.

“20’inci yüzyılın başında 1,5 milyar düzeyinde olan dünya nüfusu, bugün 7 milyarı aştı. 2050’de ise 10 milyara ulaşması bekleniyor. AB ülkelerinin nüfusu azalırken, hızla gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı gerçekleşecek. Bu dönüşümün, olağanüstü iklim değişikliğinin gerçekleşmesine etki etmesi bekleniyor. Önümüzdeki 30 yıl el birliği ile önlem alınmaz ise her dakika ekilebilir arazinin 27 hektarını kaybetmeye başlayacağız. 2 milyar insan su kıtlığı yaşamaya devam edecek ve su stresi birçok ülkede daha çok yaşanacak. 2 milyardan fazla insan aşırı gıda tüketimi nedeni ile obezite sorunu ile karşı karşıya. 1,8 milyar insan ise yiyeceğe erişemediği bir paradoks yaşıyor.

Yemek, önümüzdeki süreçte dünyanın geleceği için daha da önemli olacak. Ancak gıda, bu yıllarda değerini kaybetti. Tedarik zincirinin değerini ve onu üretmek için yapılan çabaları göz önünde bulundurduğumuzda dünyayı beslemek için bir buçuk gezegen tüketiliyor. Maalesef her yıl gıda üretiminin üçte biri israf oluyor. Herhangi bir yiyeceğe neredeyse hiç erişemeyen 1,8 milyar insan sayısı gün geçtikçe artıyor. 2050 yılına kadar aynı şekilde devam edersek, mevcut bitkisel üretim alanlarının 3 katına ihtiyacımız olacak. Çevresel faktörleri de göz önünde bulundurursak, bu gidişat kıtlığa, yoksulluğa ve açlığa sebep olacak. Gıda tedarik zincirinin kilit oyuncuları, konuyla ilgili kanun, politika yapıcıları ve düzenleyicileri hep birlikte karşı karşıya olduğumuz bu tabloyu daha fazla ertelemeden, önlem almalıyız.

Sürdürülebilir bir gelecek için adımlarımızı gezegen ve insan sağlığına yönelik olarak atıyoruz. Bu doğrultuda kendimizi de dönüştürüyoruz. Son 5 yılda neredeyse tüm ürünlerimizi yeniden formüle ettik. Daha az şeker, tuz, ve yağ; daha fazla lif ve tam tahıl içeren formüllere geçtik. Böylece insanlara daha sağlıklı gıda ürünleri sunarken, bir taraftan da çevresel etkimizi azalttık. Economist Intelligence Unit ile iş birliği yaparak gıda sisteminin sürdürülebilirliğini beslenme, tarım ve gıda israfı olmak üzere üç temel konuya odaklı olarak ölçen yeni bir endeks hazırladık. Ayrıca Thomson Reuters Vakfı ile birlikte gıda sürdürülebilirliği, açlık ve obezite, gıda ve yakıt, israf ve açlıktan ölüm ikilemlerine ışık tutmak için yeni bir uluslararası medya ödül programı hazırladık. Sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam tarzı için gıdanın değerini ve önemini her platformda hatırlatmaya devam edeceğiz.”