Barolar ve Odalar (Köşe yazısı 12.05.2020 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Coronavirüs, ekonomik kriz, işsizlik, hayat şartlarının zorlaşması derken Türkiye gündemine birde  ‘barolar ve odalar’a yönelik düzenleme geldi.

Türkiye’de 50’ye yakın baro başkanı ortak imzalı açıklama yaparak, bu düzenlemeye tepki gösterdi ‘bu bir fetö projesi’ dedi.

Türkiye Barolar Birliği’de  taslağın önlerine gelmesini ve ona göre hareket edeceklerini bildirdi.

Bu olaya farklı bakanlarda var.

Bunlardan biri de Kayseri Strateji Derneği Başkanı avukat Mustafa İlhan.

Peki avukat Mustafa İlhan ne mi diyor işte yanıtı aşağıda.

***

Ankara ve İzmir barolarının Diyanet İşleri Başkanını hedef alarak ve doğrudan İslam’ın emir ve yasaklarını “çağlar öncesinden gelen ses” olarak tanımlamaları bardağı taşıran son damla oldu.  Bilhassa tabipler odasının kendilerini ilgilendirsin ilgilendirmesin milli çıkarlarımıza ters açıklamaları ve darbeci baroları söylemleri demokrasi içinde tolere ediliyordu. Fakat saldırı milletin inanç değerlerine karşı olunca bu konuya neşter atmak zorunlu oldu.

Son yıllarda yetişen mühendislerimiz sayesinde dünyada savunma sanayii ihracatında 8. Sıraya yükseldik. Sağlık sistemimiz ve personeli dünyada örnek gösterilen bir noktaya geldi. Peki önceden neden bunlar olmuyordu sorusunun cevabı işte bu inançlı ve milliyetçi kadrolarda gizli. Materyalist ve mason zihniyetler hep batılılara proje sunmuşlar onlar tarafından yönlendirilmişlerdir.

Aynı durum Türkiye’deki avukat ve doktor camiası içinde böyle idi. Hukuk fakültelerinde yapılan öğretimin etkisi ile cezada Roma hukuku, medeni hukukta İsviçre medeni kanununun, ticarette materyalist düşüncenin etkisi ve Fransa’nın inançsız laiklik anlayışı ile yetişen kadrolar milletine yabancılaşmışlardı.

Bu duruma seçim sistemlerindeki antidemokratik usullerde eklenince yukarıda saydığım kadrolardan barolar ve tabip odaları arındırılamadı.

Bu nedenle iktidar yeni bir kanun metni hazırlığına girişti. Bu hazırlık Türkiye’deki statükocu baro ve tabip odalarını ayaklandırdı.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde  Devlet Denetleme Kurulu üyesi olan kardeşim Mehmet İlhan tarafından Türkiye’deki tüm oda, borsa, barolar incelenip bir rapor oluşturulup Cumhurbaşkanlığına sunuldu. Ancak o dönemdeki  Feto belası ve askeri vesayetle uğraşmaktan bu konuya eğilinemedi.

Bu son baro bildirisinden sonra bu konuya bir neşter atma zamanı geldiğini düşünüyorum. Fakat nasıl bir değişiklik konusunda çok dikkatli olmak lazım.

1970 li yıllarda polisler arasında iki ayrı derneğe Polbir ve Polder izin verilip konu demokratik olmaktan çıkıp Milli Güvenlik sorunu haline gelince dernekler kapatıldı. Bu gün içinde siyasi görüşlere göre ayrılacak baro zaten ağır aksak ilerleyen adalet düzenimizin tamamen yok olmasına neden olabilir.

Türkiye’deki 78 baroyu Ankara ve İstanbul barosunun etkisinden kurtaracak nispi temsil sistemi ile dengelemek yeterli olacaktır. Şu anda yapılacak bir seçimde aynı kişilerde seçilse bir müddet sonra barolar daha demokratik hale gelecektir.

Aynı durum sendika ağaları, oda başkanları içinde geçerlidir. İşçi sendikası başkanı başkan olunca adeta sınıf atlıyor ve burjuva arasına giriyor. 20 yıl devam eden sendika başkanlığı da olmaması gerekir.

Bu durumda sendikalar, odalar, barolar mesleki konuları ile ilgilenmekten çok bir sonraki seçimi nasıl alırız diye oyun kurmakla meşgul oluyorlar. 20 yıl aynı başkanca yönetilen belediye nasıl hantallaşırsa STK larda aynı şekilde hantallaşır. Kendisine faydası olmaz ki üyelerine ve memlekete faydası olsun.

Avukatların bilhassa yeni avukatların mali sorunlarına çözüm olacak değişikliklere ihtiyacı var.    Her geçen gün arabuluculuk uzlaşma gibi nedenlerle azalan iş hacmine rağmen avukat sayısının hızlı artışı mesleğin çekiciliğini yok etti. Eğer hükümetçe bir kanun hazırlanıyorsa öncelikle avukatların KDV oranını % 8 e düşürerek işe başlamalıdır.

Allah yar ve yardımcımız olsun.