ALS günü.. (Köşe yazısı 20.06.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

KAPLAN KÖŞESİ

ALS günü…

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSRİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Dünyada teknoloji, hızlı şehirleşme, sanayileşme, yaşam ve doğal alanları, doğal beslenme azaldıkça  hastalıklarda hem artıyor hem de çeşitleniyor.

İstediği kadar sağlıkta gelişmeler olsun.

Halen bir kansere, alzheim’e, strese, doku ve organ hâkli yapılan hastalıklara karşı ciddi bir gelişme olmadı desem yalan olmaz.

Çünki bir hastalığa çare bulunurken, diğer yanda yenileri yaşamı zehir ediyor.

Genetiği oynanmış gıdalar, hava kirlliği, hızlı şehirleşme ve betonlaşma, biyolojik savaşlar,  bilinçsiz yaşam ve ilaç kullanımı gibi bir çok nedende insanları adeta süründürüyor.

Bunları niye mi yazdım?

Bugün ALS hastaları günü.

Peki ALS nedir, ne değildir derseniz okumaya devam edin.

Halk arasında ALS olarak bilinen Amiyotrofik Lateral Skleroz, ünlü bir sporcunun da bu hastalığa yakalanması ile  yeniden gündeme geldi.

Bu hastalık Lou Gehrig hastalığı olarakta tanınır.

ALS, hızlı ilerleyen ve genellikle ölümcül olabilen nörolojik bir hastalık.

Kabaca bir tahmin ile Türkiye’de her yıl 1500 – 4500 civarı hastanın ALS tanısı alınıyor. Toplam 8-10 bin civarında hastası var.

İstemli hareketleri yaparken kullanılan kaslara emir götüren motor nöron denilen hücreler henüz bilinmeyen bir nedenle dejenere oluyor, ölüyor.

Bu hastalık başladığında öncelikle genellikle ellerde güçsüzlük ve incelmeler fark ediliyor. Bunun yanında belirgin olarak tüm vücutta olabilen seğirmeler de dikkati çekiyor.

ALS hastalığında öncelikle eller sonra kollar gibi vücuttaki tüm kasların hareket yeteneğini yitirmeye ve incelmeye başladığını vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Dr. Hale Gökmen bu hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi.

“Hasta yürüyemez bir süre sonra da boynunu tutamaz olur. En son olarak yüzdeki çiğneme kasları ve daha sonra da solunum kasları tutulduğunda bu hastalar en sık olarak solunum yetmezliği nedeni ile kaybedilirler. ALS tanısı alan hastalar sıklıkla 3-5 yıl içinde kaybedilir fakat yaklaşık hastaların yüzde 10 kadarı 10 yıl ya da daha fazla yaşayabilir. Bunlardan biri ise Stephen Hawking‘dir. Uygun solunum desteği ve iyi bakımla yıllardır yaşamaktadır. (Evde yoğun bakım ortamı oluşturmak, tıbbi cihaz, kesintisiz güç kaynağı, bakım veren sorunları, havalı yatak, vs.) Bu hastada da belli olduğu şekilde son zamanlarına kadar ALS hastaları zeka kabiliyetlerinden bir şey yitirmezler.

Semptomlar sıklıkla ellerde başlar. Vücuttaki tüm kaslar tutulabilir. Bazen hastalar yazı yazmada, giyinirken düğme iliklemek gibi ince işlerde sorunlar yaşadıklarında ya da bacaklarından birinde güçsüzlük şeklinde fark edip doktora başvurabilirler. Nadiren ise hastalık yutma ve konuşma kaslarında başlar ve hasta konuşmada zorlanma ya da seste değişme ile gelebilir. Bazen peltek konuşma ya da kaslarda güçsüzlükle birlikte sertlik, kasılma hissi ile de gelebilirler. Nadiren ilk fark edilen, ellerde ve kaslarda incelme olabilir. Fasikülasyon denilen kaslarda atmalar da hastaları çok endişelendirir. Tabii fasikülasyon normal kişilerde de yorulunca olabilir fakat diğer bulgularla birlikte özellikle de dilde olması tanı koydurucu olur. Bu hastalığın çok az bir kısmı (%5-10) genetik (ailesel ALS). Hastaların çoğunluğunun aile öyküsü olmaz. En sık 60- 70 yaş arası daha çok da erkeklerde görülür. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Bu, vücudun kendi hücrelerine karşı oluşturduğu bir tepki ve bilinen, kaçınılması gereken nedenler yok elimizde. Bazı çalışmalar sigara içenlerde, kurşun zehirlenmesine maruz kalanlarda ve askerlerde daha sık olduğunu gösteriyor.

Tedavi için araştırmalar sürüyor. Şimdilik elimizde süreci yavaşlatan ilaçlar mevcut. Bunun dışında destek tedavisi önemli. Hastanın solunumunun izlenmesi enfeksiyonların kontrol altına alınması, yutma zorluğu olduğunda erkenden PEG açılarak beslenmesi önemli noktalar. Bu şekilde akciğerine besinlerin kaçması önlenerek enfeksiyonlar geciktirilebilir. Fizik tedavi de önemli bir konu tabii. Yatakta bakım hastası olanlara ise diğer hastalarda olan bakımda önemli noktalara, özellikle de yaralar açılmamasına yönelik önlemler alınmalı. Son zamanlarına kadar etraflarındaki her şeyi anlayan ve iletişim kurabilen hastalar olduklarını unutmamak gerek.“