Ah şu Referandum.. (12) (İnce mesajlar)(Köşe yazısı 06.03.2017 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

*İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli” der Goethe. Zarif ve zeki bir beyin için, midemizi besler gibi, beynimizi de güzel ve görkemli fikirlerle beslemeliyiz. Her gün birkaç felsefi fragman okumak, insanın beynini spor salonuna götürmesine benzer. Mantık kaliteniz yükselir, bağımsız düşünme kapasiteniz artar, entelektüel estetik duygunuz gelişir. Her güne büyük düşünürlerden birkaç sözle başlamak, gündelik hayatın rutini içinde kaybettiğimiz anlamı ve derinliği görmemizi sağlar. (Psikiyatrist İsmail Gökşen)

*Makam sahiplerine en büyük hainliği, yanından ayrılmayan ve alkış tutan hayranlarından gelir. (Cemil Çiçek)

*Bilebildiğin, kavrayabildiğin kadar aldatılamaz olursun. Bu kadar yetki evliyayı bile azdırır. (İlke Coşkun)

*Dost sırttan, aşk kalpten vurur. Evlat senin kalbin kırılırsa benim ki paramparça olur.(Şehriban Peker)

*Bir hanımefendi anlatıyor: 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim. Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar. Biri avukatmış, gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum. Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum. Ama çok geçmedi ki, mahallede bir dedikodu yayıldı. (Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler. Alt üst oldum. Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu. Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık. Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, Bir de çocuğum olmuştu. 1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü. Bir gün Beyoğlu’nda rastladım O’na. Oğlum yanımdaydı. Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi. Saygı göstererek durdu önümde.

– Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim, dedi.

– Olur, dedim. Bir büroya girdik. Burası bir bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu. İçeride yardımcıları çalışıyordu.
– Siz gerçekten avukat mısınız? dedim.

– Evet, dedi.

– Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz? diye sordum.

Durdu, başı öne eğildi.

– Beni affedin, dedi. İstanbul işgal altındaydı, Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu. Her şeyi didik didik arıyorlardı. Biz de Anadolu’ya, Milli kuvvetlere ancak, cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk. Bu ülke için yaşamsal bir işti. Bunu size bile söyleyemezdim. Bu vatanı, canlarını ve aşklarını feda edebilenlere borçluyuz (Alıntı)

*Siyasi görüşünüz ne olursa olsun ortak kaygınız vatan olsun.(Tamer Taflı)

*Lale devri çocuklarıyız biz. Sülale” devrine hayır. (Neslin Eren)

*Kalbim açık kalmış, kapılarını kapatayım da içeriye soğuk insanlar girmesin.(Tülin Savaş)

*Ölecek kadar dertli değiliz ama yaşayacak hevesimiz de kalmadı.(Mehmet Deveci)

*Meşgul olmakla, meşgule almak arasındaki ince çizgiyi bilirim. Görmemekle, görmezden gelmeyi en iyi bildiğim gibi (Ümran Toker)

*Bilmek başka, bulmak başka, olmak daha başkadır.(Ali R. Bilgin)

*Aboo! Almanya Deniz Baykal’ın hayır toplantısına izin vermiş. Ortalık fena karışacak. (Günay Öztürk)

*Dolana Ay dolana, Dolana Gün dolana, Bir Oy’um var vereyim, Hayırlı olana. Yok kimsenin kimseden farkı ve herkesin 1 o’yu var. Kişilerin değil, fikirler tartışılmalı. Hangi tercihi düşünüyorsan saygın olmalı herkese (Armağan Şen)

*Bakıyorum da teşkilatlar yine arı gibi çalışıyor. Hayır diyenler özellikle Üniversite öğrencilerine odaklanırken bizim teşkilatlar 40-50 yaş arası. Gençliğimizin elinde soğukta üşüyen vatandaşa çay ikramı. Yahu o gençler o kadınlar teşkilatta ne amaçla var acaba. Beyler alın gençliğin ellerinden termosları, cepheye çekin kadınlarımızı şakşakçılıktan. (Hilal Öztürk)

*Sandıktan “hayır” çıktıktan sonra ne olur?
-Biri’leri “Türk halkının takdiridir, güveniyoruz” olur..
-Yine biri’leri Aliyeve demokrasi konusunda nutuk atabilir. “eyyyyyy aliyev.”

-15 yıllık iktidarın bu anayasayla yaptıklarını öve öve bitiremeyenler ama birde beğenmeyip “evet, değişmeli” diyerek yapılanı inkar edip yine kaldıkları yerden devam edebilir..
-Seçim arifesinde yasaklanan “hayırlı” kelimesi yine “hayırlısı oldu” diyerek yine hayatlarına girecek..
-Muhtemelen yine Atatürk’e ve Türk bayrağına sarılacaklar. (Özlem Uğur)

*”Verme dünyaları alsan da, bu cennet vatanı” diyor Mehmet Akif. Allah aşkına artık şu vatanımızın birliği ve geleceği için birlik olalım. El ele verelim. Hep beraber kardeşçe ve insanca yaşayalım. Dedelerimizin, ninelerimizin kanıyla sulanan bu vatanı böldürtmeyin. Okuyun ve okutun tüm çocukları. Karanlıktan çıkmanın tek yolu okuyarak aydınlanmak ve aydınlatmak. Demokrasi nedir? Demokrasi sadece seçimlerde bir parti ya da öneriye evet / hayır mı demektir? Demokrasi, anlam olarak halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bu, bir kişiyi seçip, o kişinin de dilediği gibi yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı temsil eden kişileri seçmesi asla değildir. Demokrasi, her şeyden güçler ayrılığı prensibince dayanır. Ne hakimler ülkeyi yönetecek kişiyi seçebilir ne de ülkeyi yönetmesi için seçilen kişi, yargı mensuplarını seçemez. Yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı temsil edenler birbirini denetler. Fakat kendi içinde de bağımsızdırlar. Bu koşulu ortadan kaldırınca, karşımıza çıkan manzara demokrasi değildir. Hepimiz insanız. Hata yapabiliriz. O nedenle ki yönetilenin olduğu gibi yönetenin denetlenmesi zorunludur. Tek ses, tek kişi, tek düşünce, tek tip gibi bir şey değilse istenen, bizlere yaraşan demokrasidir o zaman. (Necati Aksüt)