ADD: Atatürk Devrimini yeniden başlatacağız, milli bayramları yaşatacağız

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu  Ankara’da Genel Merkez’de toplandı. Toplantı sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde ‘Atatürk Devrimini yeniden başlatacağız. Milli Bayramları yaşatacağız. KHK’ler keyfi uygulanamaz ve kanunsuz yaklaşımlara konu olamaz. FETÖ darbesinin siyasi ayağı üzerindeki sır perdesi kaldırılmalıdır’ denildi.

Souç bildirgesinde şu görüşlere yer verildi.

Genel Yönetim Kurulu toplantı 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarımız sonrası gerçekleşmiştir. 30 Ağustos’ta Atatürkçü Düşünce Derneği’nin ülke çapında 100’ü aşkın merkezde başarı ile gerçekleştirdiği etkinlikler, yürüyüşler ve fener alayları; toplantımızın ilk gündemini oluşturmuştur.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin geleneksel olarak her yıl Milli Bayramlarda Demokratik Kitle Örgütleri, Meslek Kuruluşları ve Siyasi Partilerle birlikte düzenlediği etkinliklere, yürüyüşlere ve fener alaylarına, önümüzdeki yıllarda da devam edileceği kararlılığı Genel Yönetim Kurulu’nda bir kez daha vurgulanmıştır.

Bizler laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olacağını, yolundan saptırılıp yarıda bıraktırılmış Atatürk Devrimlerini yeniden başlatacağımızı, Milli Bayramlarımızdaki tüm etkinliklerde ve meydanlarda dile getirmeye devam edeceğiz.

30 Ağustos Zafer Bayramı öncesinde Emniyet’te türban yasağının kaldırılmasını hayretle karşıladığımızı özellikle belirtmek isteriz. Adaletin dağıtıldığı ve tarafsızlık müessesesinin hakim olması gereken kamu görevlerinde siyasi simge niteliği taşıyan türban uygulamasının serbest bırakılmasını, siyasi iradenin adım adım gizli gündeme ulaşma yönünde çabası olarak görmekteyiz.

Başarısız FETÖ darbesi sonrasında gündeme gelen OHAL uygulamaları ve KHK’ler konularında siyasi iradeyi değişik vesilelerle uyarmıştık. Uygulamalarda ve yaklaşımlarda hukukun üstünlüğü prensibinden vazgeçilmemesi gerektiğini her vesileyle dile getirmiştik. Üzülerek belirtmek isteriz ki, 15 Temmuz’dan sonra uygulamaya konulan OHAL çerçevesinde birçok keyfi uygulama ve hukuk dışı yaklaşımlar sergilenmiştir. Suçluların kesinlikle cezalandırılmasından yanayız, ancak “yaşın yanında kurunun da yanması” kesinlikle önlenmelidir. KHK’ler kesinlikle keyfi uygulamalara ve kanunsuz yaklaşımlara alet edilmemelidir.

Başarısız FETÖ darbesinin siyasi ayağı konusunda sır perdesi hala devam etmektedir. Bu darbenin geçmişe yönelik soruşturulması mutlaka TBMM’nde gerçekleştirilmelidir. Oluşturulacak Araştırma Komisyonları etkin şekilde görev yapmalıdırlar. Siyasi sorumlulukları tespit edilenlerin Yüce Divan’da yargılanmaları gerekmektedir.

Devletin en üst kurumlarından ihbar mekanizması adı altında insanların mağdur olmasına neden olabilecek yaklaşımlar dile getirilmektedir. Hukukta ihbar müessesesi yoktur. Bu tür uygulamalar adeta “cadı avı”na dönüştürülmektedir. FETÖ üyelerinin soruşturulması sırasında işin farklı yönlere çekilebileceği ihbar müessesesinin dillendirilmesi bir hukuk devletine yakışmamaktadır. Bu itibarla FETÖ yandaşlarının da durumlarını kurtarmak için başvurdukları ihbar müesseselerine itibar edilmemesi, hukuki ve somut kanıtlarla insanların soruşturulması büyük önem arz etmektedir.

15 Temmuz darbesi sonrasında Ordu’da yeniden yapılanma girişimlerinin Türk Ordusu’nu güçsüzleştirmeye yönelik bir adım olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirdik. FETÖ mensuplarının bulunduğu gerekçesiyle Askeri Okulları’n kapatılması kabul edilemez. Bu mantıkla İmam Hatip Okulları’nın 4’de 3’ünün FETÖ yandaşı olduğu yönündeki en üst düzeyden yapılan açıklamalar dikkate alındığında, İmam Hatip Okulları’nın da ivedilikle kapatılması gerekmez mi?

Bir taraftan Ordu Kurumları’nı yeniden yapılandırılma adı altında güçsüzleştirildiğini gözlemlerken, öte yandan askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesini büyük bir hata olarak değerlendiriyoruz. Bu askeri hastaneler yıllardır terörle mücadele eden askerlerimizin sağlıklarına kavuştuğu, terör gazisi askerlerimizin yaşama döndürüldüğü özel hastaneler konumunda idi. Kırk yıldır gazilerimize hizmet vererek bu alanda uzmanlaşan kurumun sıradan bir sağlık kurumuna dönüştürülmesi kabullenilemez. Üstelik sıradan bir sağlık kurumuna dönüştürülen bu hastanelerin birine Abdülhamit isminin verilmesi de düşündürücüdür.

Üzülerek belirtmek isteriz ki, “YENİKAPI” adı verilen yaklaşımın gün geçtikte amacından uzaklaştığını ve mevcut siyasi iradenin amaçlarına ulaşmada bu süreci kullandığını gözlemliyoruz. Bu gidişat için muhalefetteki tüm siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, meslek kuruluşlarını ve halkımızı uyanık olmaya davet ediyoruz.

Mevcut siyasi iradenin uygulaya geldiği yanlış Suriye politikası ülkemizi hangi noktalara getirdiği ortadadır. Son Cerablus müdahalesi Türkiye’nin terörizm ile mücadelede çerçevesinde atmak zorunda olduğu bir adımdı. Yalnız bundan sonraki aşamalarda mevcut siyasi iradenin yaptığı yanlışlıklar göz önünde bulundurularak, dış politikamızın başta TBMM olmak üzere tüm ilgili çevrelerce değerlendirilerek hayata getirilmesi elzemdir. Böyle bir dönemde TBMM’nin tatile girmesi kabul edilemez.