Adaletin temeli…(2)(Köşe yazısı 05.09.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Yeni adli yılın açılışı nedeniyle davet edildiği halde 41  Baro başkanı ile Beştepe’deki törene katılmayanlardan biri olan Kayseri Baro Başkanı avukat Cavit Dursun’da, uzun bir konuşma ile sorunlara parmak bastı, önerilerde bulundu, endişe ve korkularını dile getirdi. Cavit Dursun’un açılış resepsiyonundaki konuşmasından bölümlerde şöyle.

“Öncelikle, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler Günü vesilesiyle, başta devletimizin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, hukuk Şehitlerimizi ve tüm Şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.

Adalet mülkün yani devletin temelidir. Adalet varsa, devletin temeli vardır; devlet vardır. İşte bunun içindir ki Hz. Ali ” Devletin dini Adalettir. Dinin devleti ise özgürlüktür.” demiştir. Toplumsal, evrensel, insani ve adil adaleti sağlayacak olan ; iddia, savunma ve karar organlarından oluşan Yargı erki ; yapacağı düzenlemelerle Yasama erki ; ve özellikle etkinliği, algıyı, koordinasyonu ve stratejiyi doğru ve samimi olarak ortaya koyması gereken ise yürütme erki, yani iktidardır. Yargının ve devletin en yetkili ağızlarının son yıllarda açıkça ifade ettikleri ve basına da yansıdığı gibi, ülkemizde yargıya ve adalete güven hızla aşağılara doğru düşmektedir. Objektif ve bilimsel temelli olarak yapılan anketlere göre, vatandaşlarımızın yüzde 50’si ‘yargı bağımsız değil’ derken; ‘yargıya güveniyorum’ yanıtı verenlerin oranı ise, yalnızca yüzde 38 olarak ölçülmüştür. Bazı ölçümlerde ise bu oran, %30 ve hatta %20’lere kadar inmiş gözükmektedir. Türkiye, “2017-2018 Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde (Rule of Law), bir önceki yıla göre iki sıra daha gerileyerek, sistemdeki 113 ülke arasında, 101’inci sırada yer almıştır. Ülkemiz, 2018-2019 yılları Hukukun Üstünlüğü endeksinde ise, 126 ülke arasında 109. sırada yer almıştır. Ayn endekse göre ülkemiz, yine 126 ülke arasında, Hükümetin Gücünün Sınırlandırılması konusunda 123. sırada, Temel Haklar konusunda 122. sırada, Kişilerin Can ve Mal Güvenliği konusunda 96. sırada, Hukuki ve İdari Düzenlemelerin Uygulanması konusunda 106. sırada ve Vatandaşların Adalete Erişebilirliği konusunda ise 96. sırada yer almıştır. Ülkemiz ve vatandaşlarımız bu sıraları değil, ilk 10’u, hatta tarihten ve köklerimizden gelen, milli ve manevi değerlerimiz ile Cumhuriyetimizin kurucu felsefesi ve ilkeleri gereğince, birinciliği hak etmektedir.

Milli tarihimizden gelen, “Töre yani hukuk konuşursa, Hakan susar “ ifadesi, atalarımızın hukuka duyduğu saygıyı ve adalete verdiği büyük değeri göstermektedir. İnancımız olan İslam dini, beş temel ilke üzerine kurulmuştur. Apaçık Kur’an ayetleriyle sabittir ki; ilk ilke adalettir. İkincisi emanettir. Üçüncüsü ehliyet, dördüncüsü maslahat, beşincisi ise meşverettir. Bir saat adaletle hükmetmek, 70 yıllık ibadetten üstündür inancının insanlarıyız. Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden bir milletin fertleriyiz. Tarihte adalet, hukuk ve ahlakla anılan bir ecdadın soyuyuz. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın anlayışı ; hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Hukukta, yargıda, devlette ve savunma hakkı da insanlarımız içindir. İşte bu nedenlerle, tüm halkımızı, bütün bu kavramlara, kurumlara ve değerlere sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Binlerce yıl öncesinden, büyük filozof Platon “ Gücün haklı çıktığı yerde, adalet bekleme. Güce tapanların olduğu yerde, huzur bekleme. ” demiştir. Kıymetli konuklar, insan hakları ile ilgili bir çalışma yaparken, bir İngiliz profesörünün, Türkçeye çevrilmiş bir makalesini okumuştum. Makalede, Veda hutbesinin, Dünyadaki en önemli insan hakları belgesi olduğu yazılıydı. O makalede, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) şu hutbesi-hadisi şerifi, çok dikkatimi çekmişti. ” Ey Müslümanlar, sizden evvelki milletlerin yıkılıp helak olmalarının, tarihten silinip gitmelerinin sebebi nedir, biliyor musunuz? Onlar; ileri gelenlerden biri suç işlediğinde ona ceza vermezlerdi. Halktan biri suç işlediğinde ise, cezanın tatbiki için adeta can atarlardı. Bu zulüm onların yıkılıp gitmelerine sebep oldu. Yemin ederim ki, suçu işleyen kızım Fatıma bile olsaydı, onu cezalandırmakta hiç tereddüt etmezdim.”

Bütün bu tespitler ve menfi durumların çözümü, yine milli, manevi ve evrensel hukuki değerlerimizde saklıdır. Yeni adli yılın, ülkemizde hukuki güvenliğe, hızlı, adil, bağımsız ve tarafsız bir yargıya ve güçlü bir savunmaya vesile olmasını temenni ediyoruz. Bu temenninin gerçekleşmesi için, toplumdaki her kesimin emek, özveri ve inancına ihtiyacımız bulunmaktadır. Siyasî irade ve devlet yöneticilerinin, Yargı erkinin eşitler arasında birinci erk olduğuna, Kuvvetler Ayrılığı, Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkelerine, adalet, Savunma ve eşitlik kavramlarına ve evrensel yargı kurallarına samimi olarak inanmaları, uygulamaları ve saygı göstermeleri şarttır. Bu uğurda, Hakim ve Savcılarımızın teminat ve güvenceleri tam olarak sağlanmalı, Savunma hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, kanunlar yapılırken yargı organlarının görüş ve önerileri öncelikle dikkate alınmalı, Barolar ve Avukatların tam bağımsızlığı sağlanmalı, liyakat ve ehliyet öncelik taşımalıdır. Hâkim, C. Savcısı ve Avukatların ise, aynı yolun yolcusu ve hizmetkarları olduklarını unutmadan, hukukun tüm evrensel ilkelerini benimseyerek, karşılıklı saygı ve meslek kurallarına tam bir inanmışlık ve adanmışlıkla, beşer olan hiçbir şeyin önünde eğilmeden, korkmadan ve çekinmeden görevlerini ifa etmeleri gerekmektedir. Tüm Hukukçuların hiçbir menfaat, makam, siyasi görüş, güç, tarikat, cemaat ve mezhepsel konu, grup ve subjektif hususlara bakmadan ve takılmadan, sadece ve sadece evrensel ve mesleksel adalet, savunma ve yargı ilkelerine inanmaları ve bu uğurda yılmadan, usanmadan ve cesaretle mücadele etmeleri, en temel kural ve ilkemiz olmalıdır. Tüm insanlarımız, kendileri ya da grupları için değil, herkes için evrensel ve ilkesel adalet anlayışını benimsemeli ve istemelidir. İçeride ve dışarıda, yargıya olan güveni artırmak, tarafsızlık ve bağımsızlığını sağlamak, kalitesini ve hızını artırmak zorundayız. Bu nedenle, hak arama ve dava açmadaki aşırı masraf ve harçlar, adil yargılama ve savunma hakkı üzerindeki engellemeler ve yargı üzerindeki siyasi ve bürokratik baskılar kaldırılmalı; Cimer-bimer uygulaması amacından tamamen çıkıp, yargı üzerinde baskı oluşturmaya evrilmesi nedeniyle sınırlandırılmalı ; hukuk devleti yerine, anayasa hukukundaki tabiriyle, polis devleti kurma uygulamalarından vazgeçilmeli; Hakimlik ve savcılık sınav ve mülakatlarındaki şaibe ve sıkıntılar ile yargı üzerinde ve içindeki siyaset, cemaat ve tarikat etkinliği iddiaları, şeffaf ve objektif olarak, sonlandırılmalıdır. Vatandaşlarımıza yargı hizmeti verilirken, yargı mensupları özellikle mesai saatlerine hassasiyetle dikkat etmeli ve uymalı, yargıya yakışır nezaketli ve saygın bir dil ve üslup kullanılmalı, yargı çalışanlarının memuriyet dışında, hiçbir ek iş yapmalarına müsaade edilmemelidir. Hiç kimse unutmamalıdır ki, yargı ve adalet çökerse, devlet ve toplum çöker.