Ekonomi-teknoloji haberleri (25.11.2020)

Yeni yatırımında da “MAN ile devam” diyen Tokgöz Beton, 5 adet TGS 41.400 mikser aldı

Kayseri’nin en büyük beton firmalarından Tokgöz Beton, yeni yatırımında da MAN’dan vazgeçmedi. Tokgöz Beton, filosunda hizmet veren MAN araçlarının performans ve yüksek yakıt tasarrufundan duyduğu memnuniyet doğrultusunda, 5 adet yeni TGS 41.400 mikser daha aldı. Her seferde 1 metreküp fazladan beton taşıyabilen yeni MAN TGS 41.400 mikserler, işletme maliyeti açısından da şirketlere çok önemli avantajlar sağlıyor.

MAN, ileri teknoloji ve üstün nitelikleri araçları ve zengin model çeşitliliği sayesinde adeta her sektöre, her işe özel oluşturduğu çözüm alternatifleriyle ile fark yaratmaya devam ediyor. MAN, satış sonrası hizmetler de sunduğu avantajlarla da firmalardan tam not alan MAN, yeni yatırımların da gözdesi konumunda.

Filosunda 50’nin üzerinde MAN aracı bulunan Kayseri merkezli önemli beton firmalarından Tokgöz Beton, yeni yatırımında da tercihini değiştirmedi. Tokgöz Beton’un, kullandığı MAN araçlarının performans, dayanıklılık, yüksek yakıt tasarrufu ve düşük işletme maliyetinden duyduğu memnuniyet, 5 araçlık yeni yatırımını da belirledi. Kayserili firma, yeni MAN TGS 41.400 mikserler ile filosunu güçlendirdi.

“MAN’ların performans ve yakıt tasarrufundan çok memnunuz”

Tokgöz Beton Genel Müdürü Olcay Kuzucuoğlu, Ankara Akyurt’taki MAN Tesislerinde düzenlenen törenle yeni MAN TGS 41.400 mikserleri teslim aldı. Törende aldığı araçlardan birini bizzat test eden Olcay Kuzucuoğlu, MAN kalitesinden çok memnun kaldıklarını söyledi. Kuzucuoğlu, şöyle devam etti: “MAN araçları, dayanıklılık, performans ve düşük yatık tüketim sayesinde bize çok önemli avantajlar sağlıyor. Bunun yanında MAN’ın satış sonrası için sunduğu servis hizmetleri ile herhangi bir aksaklık yaşamadan faaliyetlerimizi kesintisiz olarak sürdürebiliyoruz. Şu anda filomuzda 50’nin üzerinde MAN bulunuyor. Mevcut MAN araçlarımızdan çok memnun olduğumuzdan, yeni yatırımımızda da tercihimizi değiştirmedik. Özellikle bu yeni aldığımız ve her seferde yaklaşık 1 metreküp daha fazla beton atmamızı sağlayacak mikserlerin, şirketimize çok önemli katkılar yapacağına inanıyorum.”

“Her seferde 1 m3’lük fazladan beton avantajı sağlıyor”

Müşterilerinin memnuniyetlerinin kendilerini de memnun ettiğini vurgulayan MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. Kamyon Satış Müdürü Doğucan Suyani, “Teslimatını yaptığımız yeni MAN TGS 41.400 mikserlerimiz, D15 tip 9 litrelik compact motora sahipler. VTG turbo (kanatçıkları ayarlanabilen) ile 1000 devirde yüksek tork vermeye başlıyor. Bu motorumuzda AGR ve eşanjörü çıkarıp, büyük turbo ve büyük intercooler ile yola devam ettik. Bu da bize, 100 kilometrede 8 litre gibi önemli bir yakıt avantajı sağlıyor. Ayrıca araçlarımızın sunduğu bir diğer fırsat ise, sahip oldukları güçlü altyapı sayesinde üst yapıcıların onay verdiği 13 metreküp mikser kazanı konulabilmesi. Bu sayede MAN TGS 41.400’ler, her seferde daha fazla beton taşıyarak, firmalara çok önemli bir maliyet avantajı daha sağlamış oluyor” dedi.

Uluslararası Hizmet Ticareti İstatistikleri, Hizmet ihracatı 2019 yılında 33,8 milyar dolar, ithalat ise 24 milyar dolar olarak gerçekleşti
Uluslararası hizmet ticareti istatistiklerine göre, hizmet ihracatı 2018 yılında 33,4 milyar dolar iken 2019 yılında %1,1 artarak 33,8 milyar dolar oldu.
Hizmet ithalatı ise 2018 yılında 23,9 milyar dolar iken 2019 yılında %0,4 artarak 24,0 milyar dolar oldu.
Hizmet ihracatı içerisindeki en büyük payı %71,7 ile taşımacılık hizmetleri aldı
Genişletilmiş ödemeler dengesi hizmetler sınıflamasına göre taşımacılığın toplam ihracat içindeki payı 2018 yılında %72,9 iken 2019 yılında %71,7 oldu. İkinci sırada yer alan “diğer iş hizmetleri”nin 2018 yılında %8,2 olan payı 2019’da %9,4 oldu. Hizmet ihracatında 2019 yılında üçüncü sırada %4,6 pay ile “telekomünikasyon, bilgisayar ve bilgi hizmetleri” sektörü yer aldı.
Taşımacılık hizmetleri ihracatı 2019 yılında 24 milyar 197 milyon dolar oldu
Hizmet ihracatının yaklaşık olarak dörtte üçünü oluşturan taşımacılık hizmetlerinde 2018 yılında yapılan ihracat 24 milyar 340 milyon dolar, 2019’da ise %0,6 azalışla 24 milyar 197 milyon dolar oldu.
Hizmet ithalatında da taşımacılık %40,1 ile ilk sırada yer aldı
Taşımacılığın toplam ithalat içindeki payı 2018 yılında %39,6 iken 2019 yılında %40,1 oldu. İkinci sırada yer alan “diğer iş hizmetleri”nin payı ise 2018 yılında %22,0 iken 2019’da %23,1 oldu. Hizmet ithalatındaki payı %9,1 olan “telekomünikasyon, bilgisayar ve bilgi hizmetleri” sektörü, 2019 yılında da üçüncü sırada yer aldı.
En fazla hizmet ticareti Avrupa Birliği ile yapıldı
Avrupa Birliği ülkelerine 2019 yılında yapılan hizmet ihracatı 15 milyar 111 milyon dolar, diğer Avrupa ülkelerine yapılan ihracat ise 3 milyar 47 milyon dolar oldu. İthalatta 2019 yılında Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatın 11 milyar 750 milyon dolar, diğer Avrupa ülkelerinden yapılan ithalatın da 1 milyar 413 milyon dolar olduğu görüldü.
Avrupa Birliği hizmet ticaretinde en büyük payı aldı
Avrupa Birliği ülkeleri 2019 yılında, Türkiye’nin hizmet ihracat ve ithalatında başı çeken ülke grubu oldu. Avrupa Birliği ülkeleri, %44,8 ile toplam hizmet ihracatı içinde en büyük paya sahip ülke grubu oldu. Toplam hizmet ithalatının ise %49,1’i Avrupa Birliği ülkeleri ile yapıldı.
İhracatta ve ithalatta ilk sırayı Almanya aldı
Hizmet ihracatında 2019 yılında toplam ihracatın %25,6’sı, ithalatın ise %25,8’i Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık ile gerçekleşti.
Hizmet ihracatında %12,2’lik payla ve 4 milyar 119 milyon dolarlık ihracatla ilk sırayı Almanya alırken ikinci sırada %7,7’lik payla Amerika Birleşik Devletleri, üçüncü sırada ise %5,7’lik payla Birleşik Krallık yer aldı.
İthalatta ise %9,0’luk payla ve 2 milyar 153 milyon dolarlık ithalatla ilk sırayı Almanya alırken ikinci sırada 2 milyar 144 milyon dolar ve yine %9,0’luk payla Amerika Birleşik Devletleri, üçüncü sırada ise %7,8’lik payla Birleşik Krallık yer aldı.

Alcatel, üçüncü çeyrekte de Türkiye’deki tablet satış sıralamasında ikinci oldu
2020’nin ikinci çeyreğinde Türkiye tablet satış sıralamasında ikinci tablet üreticisi olan Alcatel, üçüncü çeyrekte de bu başarısını devam ettiriyor. Alcatel’in hem ikinci hem de üçüncü çeyrekte ikinci sırada yer almasını sağlayan modeller arasında Alcatel 1T 7, Alcatel 1T 10, Alcatel Smart Tab 7, Alcatel 3T 8, Alcatel 3T 10 7” ve 10”’in yanı sıra klavyeli cihazlar bulunuyor.
Konuyla ilgili görüşlerini paylaşan TCL Mobil Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Serhan Tunca, “Bünyemizde yer alan Alcatel, 2020’nin ikinci çeyreğinin ardından üçüncü çeyrekte de Türkiye’deki tablet satış sıralamasında ikinci marka oldu. Bir başarıyı elde etmek kadar devamını getirmek de çok önemli. Türkiye bizim için çok önemli bir pazar. Son iki çeyrekte elde ettiğimiz satış rakamlarıyla verdiğimiz önemin karşılığını alıyor ve tüketicilere talep ettikleri ürünü daha büyük bir istekle sunuyoruz. Tabletlerimizdeki erişilebilir fiyat ve performans özellikleri, farklı ekran büyüklükleri, klavyeli ve klavyesiz geniş ürün yelpazemizle gerek iş dünyasının gerek gençlerin gerekse evlerinden eğitimine devam eden çocuklarımızın tercih ettiği tablet konumundayız. Önümüzdeki çeyreklerde de farklı ve amiral gemisi özelliklere sahip ürünlerimizi satışa sunarak Türkiye’de elde ettiğimiz bu başarıları daha da yukarı taşımaya devam edeceğiz” dedi.

KRİPTO PARA PİYASASINA Z KUŞAĞI YÖN VERİYOR

Thodex, en çok kripto para alım satımı yapanların Z kuşağı gençlerden oluştuğunu açıkladı.

2020 yılını geride bırakmaya hazırlandığımız bu günlerde Thodex, kullanıcı profillerine dair veriler paylaştı. Türkiye’nin global lisanslı ilk kripto para borsası Thodex’in kullanıcılarının yüzde 51,4’ü 18-24 yaş aralığındaki Z kuşağına dahil gençlerden oluşuyor. Kripto para alıp satan ikinci büyük grupsa Y kuşağı.

Yaşları 25-34 arasında değişen Y kuşağı mensubu Thodex kullanıcılarının oranı yüzde 26,5. Thodex Kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer, “Kripto para piyasasına Z kuşağı yön veriyor. Gençler, dijital paranın geleceğini belirleyecek” diyor.

Türkiye’nin global kripto para alım satım platformu Thodex, kullanıcılarının yarısından çoğunun Z kuşağı mensubu gençlerden oluştuğunu açıkladı. Kullanıcı profiline ait bazı dikkat çeken bilgileri kamuoyuyla paylaşan Thodex, Türkiye’de kripto para piyasasının geleceğine yön verecek çalışmasıyla dikkat çekti.

Thodex’in kullanıcılarının yüzde 51,4’ü 18-24 yaş aralığındaki Z kuşağına dahil olan gençlerden oluşuyor. Kripto para alıp satan ikinci büyük grupsa Y kuşağı. Yaşları 25-34 arasında değişen Y kuşağı mensubu Thodex kullanıcılarının oranı yüzde 26,5.

KRİPTO PARAYA Z KUŞAĞI İLGİSİ KANITLANDI

Thodex’in Z kuşağı ağırlıklı olan kullanıcı profili bugüne kadar tüm dünyada çeşitli araştırmalara konu olan dijital paranın geleceği konusuna da son noktayı koydu. Bu zamana kadar pek çok ülkede kripto paraya çeşitli kuşakların ilgisi merak edilmiş ve yapılan araştırmalarda farklı eğilimler tespit edilmişti. Bundan birkaç yıl önce Z kuşağının sanılanın aksine kripto paralarla ilgilenmediği iddia edilse de KPMG’nin bir yıl önce Amerika’da yaptığı araştırması ABD’de yaşayan 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 83’ünün kripto paraların geleceğiyle yakından ilgilendiğini gözlemlemişti.

Thodex’in gerçek kullanıcı verileriyse kripto paralara yeni neslin ilgi düzeyini ölçen araştırma sonuçlarını da doğrulamış oldu.

AYDA 177 İŞLEMLE 25 MİLYAR TL HACİM YARATILDI

Thodex Kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer, kullanıcı profillerine ve davranışlarına ilişkin diğer önemli bulgularıysa şöyle açıkladı: “Kuruluşumuzdan beri geçen 4 yılda Thodex üzerinden 12 milyon adet kripto para alım satım işlemi gerçekleştirildi. Kullanıcılarımız ayda ortalama 177 işlem gerçekleştirerek Thodex üzerinden toplamda 25 milyar TL’lik kripto para alıp sattılar. Thodex, her yaştan kullanıcıya sahip olsa da kullanıcılarının yarıdan çoğu Z kuşağı mensubu. Kripto para alım satımı yapanların büyük kısmı Türkiye’nin en büyük 3 şehrinde yaşıyor. Kullanıcılarımızın yüzde 37,7’si İstanbul’da, yüzde 14,5’i Ankara’da, yüzde 10,4’ü İzmir’de ikamet ediyor. Kripto para alım satımı yapılan diğer şehirlerimizse sırasıyla Konya (%8,13), Adana (%7,19), Bursa (%5,84), Antalya (%5,78), Diyarbakır (%5,44), Gaziantep (%2,57) ve Kayseri (%2,52).”

Özer, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde yaşayanlarınsa bu zamana kadar Thodex üzerinden kripto para alıp satmadığını belirtiyor.

EN HIZLI BÜYÜYEN PLATFORM: THODEX

2017 yılında Koineks markasıyla Türkiye’deki kripto para sektörüne ülkedeki en fazla kripto para çeşitliliği, en fazla anlaşmalı banka seçeneği, alanında en donanımlı müşteri hizmetleri ve ilk Bitcoin ATM’si gibi birçok yeniliği beraberinde getirerek adım atan şirket, kısa süre içinde Türkiye’nin en hızlı büyüyen kripto para alım satım platformlarından oldu. Türkiye’de elde ettiği başarıyla 2020 yılı itibarıyla ABD’den aldığı FinCen MSB (Money Service Business) lisansıyla globalleşerek yeni marka ismi Thodex ile tüm dünyada hizmet vermeye başlayan şirket, kullanıcılarına dünya çapında kripto para deneyimi sunuyor. Thodex Kurucusu ve CEO’su Faruk Fatih Özer, Türkiye’de kripto para alım satımına dair ciddi bir merak ve ilginin olduğunu söylüyor ve “Ancak henüz kripto parayla tanışmamış çok daha büyük bir kitle var. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan bariyerleri şeffaflıkla aşma niyetindeyiz” diyor.

Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu,

Tekstil ve ambalaj üretiminde, geniş format baskının rolü daha da artacak”

Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, içinde bulunduğumuz yılı, gelecek yıla ilişkin öngörülerini ve geniş format baskının pazardaki konumu hakkında açıklamalarda bulundu. Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şunları anlattı:

Hepimizin bildiği gibi, 2019 yılının ikinci çeyreğinden sonra ağırlaşan ekonomik şartlar derinleşmiş, yıl sonuna doğru piyasalarda motivasyon sinyallerini hissetmeye başlamışken, bu seferde Covid-19 virüsü ile Mart 2020’den itibaren pandemi sürecine girilmiştir. Son iki yılın, ikinci çeyreklerinde başlayan ekonomik daralma ile pandemi, sadece iş hayatını değil, sosyal yaşamı, endişe ve kaygı düzeyini ve davranış biçimlerini de kısa sürede değiştirmiştir.

Tüm bunlara rağmen, insanoğlunun yaşama içgüdüsü, olumsuzluklar altında dahi çıkış yolları araması, bu yönde çaba sarfetme düşüncesi kaybolmamıştır. Bu doğrultuda, insan davranış biçimi ile şekillenen yapılarda, bir taraftan krizden çıkış yolları aranırken, diğer yandan yarınlarda oluşacak fırsatlar ve ekonominin tüm parametreleri ile teknolojik gelişimin evreleri değerlendirilerek, yeni yapılanma modelleri üzerinde çalışmalar yapma fırsatı bulmuştur. Lidya Grup olarak, pazarın daralması ve iş hacimlerindeki ciddi düşüşlerden, müşterilerimizin daha az etkilenmesi ve satış kanallarının gelişmesine yardımcı olmak amacıyla, yeni ürün grubu üzerinde çalışılmıştır. Burada dikkat edilen konu, ürün grubunun müşterilerimizin makine parkında farklılık yaratması ve daha makul maliyetler ile sahip olunacak konfigürasyon özelliğinde olmasıydı. Bu doğrultuda, Sutec markası ile inkjet geniş format baskı makinalarını pazara sunduk. 90×60, 75×90, 110×150 , 150×130 ve 3.20×2.0 gibi farklı baskı alanına sahip ürün gamı ile çok yönlü üretim kapasitesine ulaşmış oldu. Yaptığımız çalışmalar, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, beyaz alanların olabileceğini ve buna göre organizasyonların şekillendirilmesi halinde, sizin ve müşterilerinizin kayıplarını minimize edilebileceğini göstermesi adına önemlidir. 2020 yılı, bu gerçekliklerle tamamlanıyor.

İş yapış biçimlerimiz değişiyor, yeni modeller üzerinde çalışılması gerekiyor

Özellikle pandemi süreci, iş akışlarını ve bugüne kadar gerçekleştirilen çalışma yöntemlerini sorgulatması adına önemlidir. Yaşanan süreç, tüm alışkanlıklarımızı ve iş yapma biçimlerimizi önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu geçici değildir. Artık, yeni modeller üzerinde çalışılması gerekiyor. Bu dönem, dijital pazarlamanın önemini ve etkisini net olarak ortaya koymuştur. Şirketlerin organizasyon yapılarında, dijital pazarlama kavramına önem vermeleri, yarınlar için büyük önem taşımaktadır. Daha önceki söyleşilerde dijitalleşmenin “sınırsızlık“ ifadesi olabileceğini belirtmiştim. Dijital platformlar, müşterilerimize ulaşmanın da aracı olmuştur. Tanıtım ve hizmet, bu yolla verilmiştir. Fuar organizasyonları, pandeminin ülkemizde ilk zirve yaptığı tarihlere rastlaması nedeniyle, önce sağlık diyerek, büyük bir sorumluluk ve özveri ile tarihleri bir yıl sonraya ertelemiştir ve doğru bir karar verilmiştir. Fuarların hastalıkların yayılma sebebi olarak gösterilmesi halinde, büyük imaj kayıpları yaşanabilirdi. 2021 yılının ikinci çeyreğinde, hastalığın bulaş etkisi kontrol altına alınırsa, 2021 yılında fuarlar etkisini koruyacaktır, düşüncesindeyim.

Tek noktadan tedariğin riskleri ağır bedeller ile öğrenildi, Türkiye üretimin yeni üssü olabilir

Pandemi ile yaşanan tedarik zincirindeki kırılma, üretimden servis sağlayıcıya, satıştan son kullanıcıya kadar farklı etkiler yaratmıştır. Ülkemiz açısından da yeni fırsatlar ortaya çıkmıştır. Tüm Dünyanın üretim üssü haline gelen Çin, pandemi nedeniyle kapanması sonucu, birçok gelişmiş ülke, üretim hafızasını kaybetmiş olduğunu farketmiştir. Lojistikten ürün teminine kadar ciddi problemler yaşamıştır. Yani tek noktadan tedariğin riskleri ağır bedeller ile öğrenilmiştir. Bundan sonrası üretim kalitesi yüksek, kapasitesi Çin’e göre daha sınırlı olan, ülkeler (başta Türkiye ) üretimin yeni kurucuları olabilir. Çelikten porselene, tekstilden mobilyaya, kimyasal ürünlerden ambalaj ve esnek ambalaja kadar büyük fırsatlar bulunmaktadır. Bunun doğal sonucu, tüm sektörlerde olduğu gibi dijital baskı sektörü açısından da büyüme fırsatı zenginleşmektedir.

Geniş format baskının rolü artıyor

Geniş format, ürün zenginliği, yeni pazarların kapısını açmaktadır. 2018 yılına kadar küçük ivmeler ile (%3 gibi) yıllık büyüme kaydeden pazar, solvent pazarında küçülme yaşamaktadır. Latex ve UV pazarında ise, yüksek büyüme potansiyeli mevcuttur. Tekstil ve ambalaj üretiminde, geniş format baskının rolü daha da artacaktır. Tüm hizmetleri, aynı çatı altında sunabilme ve bunun teknolojik alt yapısına ulaşma, büyümeyi eş zamanlı hale de getirebilir. Teknolojik yenilenmenin sektörlerdeki ayrışmayı ortadan kaldırdığını görüyoruz. Dünya ekonomilerinde, Covid-19 etkisinin yarattığı daralma doğal olarak ekonominin tüm paydaşlarını olumsuz etkilemiştir. Üretim çeşitliliğinin doğal sonucu olarak, bir bölüm de kapasite kullanımı artarken (ilaç, gıda, temizlik v.b ), bir bölümde küçülme daha etkili hissedilmiştir. (inşaat, mimari ögeler içeren ambalajlar ve basılı dergi , gazete v.b) . Özellikle, etiket baskı pazarı, iddialı büyüme değerlerine ulaşmıştır. Başka bir parametre ile açıklamak gerekirse; 2020 yılı ilk çeyreğinin 2.5 milyon tonluk plastik mamul üretiminin, bir milyon tonluk kısmını ambalaj malzemeleri oluştururken, lokomotif sektör olan inşaat grubunda plastik inşaat malzemeleri 600 bin tonda kalmıştır. Hepimizin, pandemi ile ortaya çıkan durumu ve sonrasını iyi yönetebilmemiz için organizasyon modellerimizi, işletme içi kullanılan teknolojik çözümleri ve kalite / verimlilik değerlerini ciddi olarak gözden geçirmesinin şart olduğuna inanmaktayım. Dünya ekonomisinde ortaya çıkan koşulların ülke lehine çevrilmesi için, maliyet- fayda ilişkisini her aşamada önemsemeliyiz.

Panasonic kamu ve altyapı hizmetlerinde siber güvenliğin altını çiziyor
Dayanıklı cihazlarıyla birçok sektörün zorlu koşullarının üstesinden gelen Panasonic, günlük hayatta sıkça kullanılan kamu ve altyapı hizmetlerinin ve arkasındaki operasyonel teknolojilerin güvenliğinin önemini vurguluyor.
Panasonic, ışığı açmak için kullanılan elektrikten çay demlemek için doldurulan suya kadar birçok temel ihtiyaç için her gün kullanılan kamu hizmetlerinin güvenliğine dikkat çekiyor. Günlük hayatın akışında bu kamu hizmetlerinin de sürekli siber saldırı tehlikesi altında olduğu göz ardı edilebiliyor. En kötü durumda büyük aksaklıklar, yaşanabilecek rahatsızlığı aşarak toplumda büyük sorunlar yaratabilecek potansiyele sahip.
Geçen yıl düzenlenen 1.700 kamu ve altyapı hizmeti şirketinin katıldığı bir ankette yüzde 56’lık bir kesim, geçen 12 ayda en az bir kere kullanım dışı kaldıklarını ya da operasyonel veri kaybı yaşadıklarını söylüyor. Anketi cevaplayanların yalnızca yüzde 42’si siber saldırıya karşı hazırlık durumlarını yüksek olarak değerlendirirken sadece yüzde 31’lık bir kesim ise tamamen hazır olduklarını belirtiyor.
Geçmişte kamu hizmetleri altyapısının karmaşık ve ayrı yapısı, kurumların siber saldırıya uğramasını engelliyordu. Operasyonel altyapı, merkezileştirilmiş BT sistemlerine veya internete doğrudan bağlı değildi. Ancak verimli olmasını sağlamak için otomasyon ve Nesnelerin İnterneti gibi teknolojilerin kullanılmasıyla bu altyapılar 21. yüzyıla uygun hale getiriliyor. Bu da BT altyapılarının operasyonel teknolojilerle entegre olmasına neden oluyor ve bu ağları siber saldırılara açık hale getiriyor.
Bu saldırıların arkasında anarşiden ve terörizme, suç teşkil eden eylemlerden ticari kazanca kadar birçok sebep olabilir ve bunların hepsi de toplumların işleyemez hale gelmesine yol açabilir.. Bu tür saldırıların en kötü örnekleri, Power Technology tarafından raporlanmış durumda. Bunların arasında güvenlik sistemlerini hedef alan, şehirlere giden elektriği kesen ve hatta nükleer güç reaktörlerinin planlarını çalan ve yayınlayan siber saldırganlar yer alıyor.
Ancak kamu hizmetleri şirketleri buna karşılık veriyor. Yönetim ve teknoloji danışmanlık şirketi Accenture’un küresel bir anketine göre kamu hizmetleri şirketlerinin güvenlik inovasyonuna yaptığı yatırım giderek büyüyor. Bu şirketler bir önceki yıla kıyasla yaşadığı ortalama güvenlik ihlali sayısının yüzde 27 azaldığını raporluyor. Öte yandan yüzde 73’lük bir kesim, hala devam eden bu mücadelede siber saldırganların bir adım önünde olmanın çok zor olduğu ve maliyetinin de sürdürülemeyecek olduğu konusunda hemfikir.
Siber güvenliğin ağ çeperine sızma saldırısından operasyon altyapısının görüntülenmesi ve doğrulama erişimi gibi çalışanların mobil cihazının korunması sırasında her alanda göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Panasonic, dayanıklı TOUGHBOOK cihazlarıyla, tabletiyle ve el terminalleriyle kamu hizmetleri sektöründe güvenli mobil cihazlar alanında liderliği üstleniyor. Örneğin, TOUGHBOOK 55 notebook, Microsoft ile birlikte geliştirilen dünyanın ilk Secured-core PC’si olup, bugün İngiltere’nin en büyük su hizmetleri şirketlerinden birinin mobil çalışanları tarafından kullanılıyor.
Bir kamu hizmeti çalışanının günlük zorluklarına dayanacak şekilde üretilen TOUGHBOOK 55, dünyadaki en güvenli mobil bilişim cihazlarından birisi olarak öne çıkıyor. Donanım ve yazılım arasında derin bir entegrasyonla birlikte tasarlanan cihazda en gelişmiş CPU’lar kullanılıyor. Güvenli çekirdeğe sahip PC’ler, kamu ve altyapı hizmetleri gibi verinin çok önemli olduğu sektörlerde misyon-kritik veriyi işleyebiliyor.
Güvenli çekirdeğe sahip modern Windows cihazlarında en yüksek seviye donanım, yazılım ve kimlik koruma çözümleri kutudan ilk çıktığı andan itibaren kullanıma hazır oluyor. Bu imkanlar, kullanıcıların cihazlarını güvenle başlatmalarını, cihazların yazılım açıklarına karşı korunmasını, işletim sistemlerinin saldırılara karşı dayanıklı olmasını, gelişmiş erişim kontrolü ve doğrulama sistemleriyle cihaza ve veriye izinsiz erişimin önüne geçilmesini sağlıyor.
Ek olarak Panasonic ProServices, ek güvenlik için kamu ve altyapı hizmetleri şirketlerine özel mühendislik desteği sunuyor. İlgili ekip yakın zamanda bir kurum için cihazlardaki Wi-Fi ve Bluetooth özelliklerini kapatan özel bir BIOS tasarladı. Böylece cihazların ağa sadece LAN kablosuyla bağlanması sağlanarak bir siber saldırı ihtimali önemli ölçüde azaltıldı.
Mobil çalışanların yanı sıra ofisleri, veri merkezlerini ve operasyonel altyapıyı koruyan bu tür inisiyatifler sayesinde  güvenlik özellikleri sayesinde sürekli yeni yöntemler keşfeden siber saldırganlara karşı koyulabiliyor.

Dünya Türk mandalinasına hücum etti

Pandemi döneminde dünya Türk mandalinasına hücum etti. Türkiye, Covid-19 virüsünün panzehiri olan ve mandalinadan 2020 yılında bir aylık dönemde yüzde 12’lik artışla 110 milyon dolar döviz geliri elde etti. Türkiye, mandalinada 2020 yılı için belirlediği 400 milyon dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerliyor.

Tadı, ince kabuklu olma özelliği ve kokusuyla en çok tercih edilen mandalina türü olan Ege Bölgesi’nin geleneksel ihraç ürünlerinden satsuma mandalina yüzde 13’lük ihracat artışıyla 52 milyon 400 bin dolarlık ihracata ulaştı. Satsuma mandalina toplam mandalina ihracatından aldığı yüzde 48’lik payla dünyanın en çok tercih ettiği mandalina türü oldu.

Ege Bölgesi’nden yapılan mandalina ihracatı yüzde 83 arttı

2020 yılında Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nden yapılan mandalina ihracatı ise yüzde 83’lük artışla 5,1 milyon dolardan, 9,5 milyon dolara yükseldi.

Mandalinanın C vitamini deposu olduğunu, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini anlatan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, dünyanın her tarafından mandalina talebi geldiğini, mandalina ihracatında başarılı bir sezon geçirdiklerini dile getirdi.

400 milyon dolarlık hedefe koşuyoruz

Covid-19 virüsünün pandemiye dönüşmesiyle birlikte sağlıklı ve insan vücudunda bağışıklığı güçlendiren gıdalara talepte artış yaşandığının altını çizen Uçak, “Birliğimiz tarafından yaptırılan 2020 yılı Ege Bölgesi Narenciye Rekoltesi’nde, Ege Bölgesi’nin 2020 yılı satsuma mandalina rekoltesi, 2019 rekoltesine göre yüzde 25’lik artışla 154 bin 245 ton olarak öngörülmüştü. Havaların gecikmeli de olsa soğumaya başlamasıyla birlikte mandalinaya hem iç piyasada, hem de tüm dünyada talep artışı oldu. 2020 yılında 243 bin ton mandalina ihraç ettik ve 109 milyon 541 bin dolar dövizi hanemize yazdırdık. 2019 yılında mandalina ihracatından 347 milyon dolar döviz elde etmiştik. 2020 yılı içinde 400 milyon dolar hedef belirlemiştik. 400 milyon dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerliyoruz” diye konuştu.

Mandalinanın yüzde 84’ü Rusya, Ukrayna ve Irak’a gitti

Türkiye’nin 2020 yılında mandalina ihracatında ilk sırayı 63 milyon 843 bin dolarlık tutarla Rusya Federasyonu aldı. Ukrayna, 15 milyon 920 bin dolarlık Türk mandalinası talep ederken, Irak’a 12 milyon 879 bin dolarlık mandalina gönderildi.

Türkiye’nin üç ülkeye yaptığı mandalina ihracatı 92,6 milyon dolara ulaştı. 2020 yılında Türkiye’nin yaptığı mandalina ihracatının yüzde 84’ü ilk üç ülkeye yapılırken, mandalina ihraç edilen ülke sayısı 62 olarak kayıtlara geçti.