15 Temmuz’un hesabını kim vermeli? (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER                                                                                                        

İki yıl önce yazılıp çizilenlerden hareketle 15 Temmuz darbe girişiminde göz ardı edilen gerçekleri dile getirip 15 Temmuzun hesabını kim vermeli diye sormuştuk. Ve şunları söylemiştik. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki temel gerçek şudur. Yöneticiler, dış mihrakların ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunu iyi okuyamamış, tam bağımsız Türkiye hedefini gerçekleştirememiştir.

Denge siyaseti izleyeceğiz derken teslimiyetçi bir politika izlenmiş. Türkiye bir milyon askeri ile uzun süre Amerika Birleşik Devletlerinin uzak karakolu olma görevini üslenmiştir. Ülkede ABD’nin onayı olmadan hiç bir darbenin yapılmadığı bir dönemin yaşanmış. 15 Temmuz darbe teşebbüsü de bu dönemde gerçekleşmiştir.

Bu iktidar dahil hiç bir siyasi erk, ABD’nin Türkiye’nin de içinde olduğu ülkelerin haritalarını değiştirmeye yönelik Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ben geliyorum diyen tehdidine; karşı planlar yapamamıştır. Üstelik AKP, başbakanın ifadesi ile “Milli Görüş Gömleğini”ni çıkarmış, BOP eş başkanlığı görevini almıştır.

ABD’nin, iktidarlara göre ertelenemeyen ve değişmeyen derin stratejileri vardır. BOP da bunlardan biridir. ABD bölgeyi yeniden yapılandırma, Türkiye’nin de içinde olduğu ülkelerin haritalarını değiştirmek istiyor. Ve BOP tıkır tıkır işliyor.

BOP tıkır tıkır işlerken ülkemizde neler oluyor? Ülkemize sıcak para girişleri sağlanıyor. Sıcak paraya dayalı sürdürülemez bir büyüme kaydediliyor. Fabrika ve üretime yönelik yatırımlar yerine alt yapı yatırımlarına önem veriliyor. Üretim ekonomisinin gerekleri yerine getirilmiyor. Üretime yönelik var olan fabrikalar da özelleştirme adı altında kapatılıyor. Dışa olan bağımlılığımız daha da artırılıyor. Ülke, ekonomik açıdan hiç de arzu etmediğimiz bugünkü noktaya getiriliyor.
Diğer taraftan hiç bir siyasi erk, ABD’nin BOP planı ile ben geliyorum diyen tehdidine yönelik karşı planlar yapmıyor. AKP hükümeti ne yapacağı belli olmayan çok değişken bir dış politika izliyor.

ABD ne yapacağı belirsiz bir Türkiye yerine kontrolünde olan ve kurulmasını hayal ettiği Kürdistanı tercih ediyor. Bu amaçla PYD’yi silahlandırıyor. Sattığı silahlarla hem para kazanıyor hem de hayali uğruna bir güç oluşturuyor.

Türkiye ABD’nin PYD’yi silahlandırmasına bir şey diyemiyor. PYD liderleri Ankara’da misafir ediliyor. Türkiye’ye  “Açılım” zokası yutturuluyor. Habur rezaleti yaşanıyor. Böylece Amerika’nın paketleyip verdiği terörist başını İmralı’da beslememizi isterken, niyetinin ne olduğu da anlaşılmış oluyor.
ABD’nin ülkemizde olmasını istediği şeyler oluyor. AKP hükümeti Ergenekon, Balyoz davaları gibi Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan kumpasla ulusalcı generaller tasfiye ediliyor. Tasfiye edilen generallerin yerine Fetöcüler atanıyor. İleride, bir darbe olmasın, sivilleşelim bahanesiyle Fetö ile iş birliği yapılıyor. Bugün paralel yapı oluşturmaktan suçlu kişiler o vakitler bizzat devlet tarafından yetkilendiriliyor. Zekeriya Öz ismindeki hukukçu süper yetkili bir savcı konumunda sivil bir darbe süreci başlatıyor. ABD hükümetinin gözetiminde, bilgisinde ve iş birliğinde ulusalcı kanat tasfiye ediliyor. BOP’un bölücü etkilerine yönelik muhtemel başkaldırılar önleniyor. Türkiye’nin varlık ve bekası tehlikeye atılıyor.

Ülkemizde bunlar olurken BOP projesi gereği Arap baharı ile Mısır, Tunus, Kuzey Afrika devletleri yeniden istenilen pozisyona getiriliyor.  İstenmeyen liderler tasfiye ediliyor. Esad dışında sorun yok gibi görülüyor.
Suriye’deki “Esad kardeşimizin” “Zalim Esad”a dönüşmesi gerekiyor.

Katil Esed, zalim Esed cümleleri peş peşe yandaş medyada dillendiriliyor. ESAD rejimi, tıpkı Saddam rejimi gibi zalim ilan ediliyor. Hamasi nutuklarda ESAD yerden yere vuruluyor. Bu arada tarihi bir fırsat da kaçırılmış oluyordu. Çünkü ESAD Türkiye’ye ilhakı teklif edecek kadar yakınlaşmıştı…

Bunları yan yana koyunca ülkenin ne kadar zor duruma sokulduğu buna yönelik tedbirlerin alınmadığı görülüyor. Açılım sonrasında Amerika alenen Kürt bazlı bir karakol kurma arzusunu dile getiriyor.

15 Temmuz’un ve yaşanan ekonomik, kültürel, siyasi, askeri… tüm sıkıntıların tek sorumlusu kim? Bugün millete kahraman olarak gösterilenler değil mi? Çözüm makamında olan ama tüm uyarılara rağmen ülkemiz ve bölgemizde oynanan oyunları doğru okuyamayan, BOP projesine karşı alternatif politikalar üretemeyenler, BOP’a ortak olanlar değil mi?  Fetö’nün her istediğini yerine getiren, devletin tüm imkanlarını seferber ederek devlette paralel bir yapı oluşturmalarına, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunmalarına, 250 vatandaşımızın şehit olmasına sebep olanlar değil mi?

Yetkililer, gaflet içinde olmak, büyük tehditlere yönelik karşı politikalar geliştirmemek, ekonomik kuralları realize edememiş olmak ve ülkenin bekasını tehdit altına koyan politikaları nedeniyle ağır kusurlu değiller mi? Bunların istifa etmesi, ağır kusurları nedeniyle hesap vermeleri gerekmez mi?..

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…