15 Temmuz… (Köşe yazısı 17.07.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Tam bir yıl önce basına soru işaretli tankların köprülere, yollara çıktığı haberleri düşmeye başladı.

Herkes bir birine ‘Bu neyin nesi, bir ihbar mı var, tanklar, askerler niye sokağa çıktı?’ diye soruyor.

O zaman Sarıoğlan Belediyesi’nde  ‘basın danışmanı’ olarak çalışıyorum. Belediye başkanı beni aradı.

‘Darbe mi oluyor, nedir bu olayın aslı?’ diye.

Bende acele etmemek, sabırlı, sakin, Devlet büyüklerini ve resmi açıklamaları beklemenin daha doğru olacağını söyledim.

Bir süre sonra, yakın çevrem aramaya başladı.

Endişe, korku, panikleri belliydi. Ama sakin olmalarını öğütledim, sözlerimi tekrarladım.

Benim kuşak öyle ya da böyle 1971 ve 1980 dönemini yaşadı. Bizden öncekilerde başkalarını.

En kötü ‘sivil yönetim ve Anayasa’ en iyi ‘darbe ve askeri yönetim’den mutlaka iyidir. Bunu yaşayanlar, görenler, bilenler böyle savunur.

15 Temmuz 2016’da kafaları karıştıran, Türkiye’de ve Dünyada darbelerin hep gece yarısından sonra olmasıydı. Bu kez tanklar erken çıkmıştı.

O günlerde Türkiye’nin ciddi bir terör saldırısına karşı ‘Asker ve Devlet büyükleri önlem mi alıyor?’ gibi düşünenler çok oldu.

Saatler ilerledikçe, yapılanlar, televizyonlardan canlı yayınlananları gördükçe korkmadım, korkmadık dersek yalan olur.

Devlet büyüklerinin milleti meydanlara, sokağa çağırması, Salaların verilmesi ile ‘gerçekten devletin yanında olanlarla, bunu başaramayanlar’ ister istemez bir araya gelmeye başladı.

15 Temmuz 2016’da Kayseri Cumhuriyet meydanını doldurmaya başlayan, ailece gelenler, yemek, su, izzet ikramlarda bulunanlar, konuşanlar herkese iyi bakın.

Çoğu sonrasında gözaltına alındı, tutuklandı, denetimli serbest kaldı, itirafçı oldu. Bazıları KHK ile kamu görevlerinden atıldı, açığa alındı.

Devlet içindeki ‘paralel’ yapılanma konusunda gazeteciliğe başladığım 1974’ten beri çok şeyler dinledik, duyduk, gördük.

Her zaman dedim bir kez daha diyorum.

‘Cami cemaatinden başka’ hiçbir oluşumu desteklemedim, desteklemiyorum.

Devlet, Vatan, millet, Bayrak, toprak konusundaki çizgi ve hassasiyetimde hiçbir değişim olmadı.

Hain terör ve başarısız darbe girişiminden sonra tam bir yılı geride bıraktık.

Kim 15 Temmuz 2016’yı nasıl değerlendirirse değerlendirsin.

O gün bu ülkede bir darbe kalkışması, ciddi bir terör oyunu ve senaryo ortaya kondu.

Şimdi o hainlerin itiraflarını, Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan iddianameleri, yargılamalarını yakından izliyor, okuyor ve görüyoruz.

O ifadeler, savunmalar, belgeler; 15 Temmuz 2016’da bu ülkenin nasıl bir büyük felaketten geri döndüğünü ortaya koyuyor.

O ifadeleri okudukça, duydukça, gördükçe inanın bugüne şükretmemek mümkün değil.

Tabi bu hain yapılanmaya katkıda bulunan, onlara ‘mermi’ parası gibi ister himmet, ister kurban derisi, isterse başka türlü kim destek olmuş ise bunun hesabını elbette en ağır şekilde verecek, vermeli.

Büyük önder ve lider Atatürk, silah arkadaşları ve o günden bu güne ‘isimsiz kahramanlar’ın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve milletini kim bölmek, parçalamak, yıkmak ister, o hain ülkelere, işbirlikçilerine, terör örgütlerine destek vermek istiyor ve veriyorsa, ‘Devlet gücünü kafalarına balyoz gibi inerek’ bir daha bu gibi girişimlere kalkışmamalılar.

Elbette o günden bu güne, istenmedik, beklenmedik şaşırtmalarda, suçlamalarda, haksızlıklarda olmadı, yaşanmadı değil.

Rahmetli Tümgeneral Aydoğan Aydın paşa en iyi örneği. Dağda teröristlere karşı mücadele verirken ‘fetöcü’ diye alındı, bırakıldı, yeniden görevine döndü, sonra helikopterde 14 Askerle Şehit oldu.

Bu ve benzeri olaylar geçmişte de yaşandı, günümüzde de yaşanıyor.

Ama bu Devlet, Vatan, Millet, Bayrak hepimize emanet.

Küsmeye, kırılmaya, uzaklaşmaya; meydanları hainlere, teröristlere, işbirlikçilerine, destekçisi ülkelerin içimizde beslediklerimize bırakma gibi bir lüksümüz yok.

Madem Türkiye Cumhuriyeti kimliği ile büyük önder Atatürk’ün dediği ‘Ne Mutlu Türküm Diyene, Türk Öğün, Çalış, Güven’ sözünü övünerek taşıyor ve söylüyorsak o zaman bu ülkede bir daha hiç kimsenin adı ne olursa olsun yeni bir kalkışması olmamalı.

Ama, böyle günleri fırsat bilen bazı şovmenlere, sulandırmaya çalışanlara da dikkat etmeliyiz.

Tüm Şehitlerimizi, gazilerimizi, bu Vatan, millet, Devlet için canını veren ‘isimsiz kahramanları’ rahmet, minnet, saygı ile anıyor, yakınlarına başsağlığı-sabır diliyorum.

Tarihimizi de, oynanan oyunları da, Şehitlerimizi de, gazilerimizi de, kahramanlarımızı da unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

Yine büyük önder ve lider Atatürk bunu ne güzel özetlemiş.

“MEVZUBAHİS OLAN VATAN İSE, GERİSİ TEFERRUATTIR.”