Yaşasın Demokrasi… Neden kanser(48)(Köşe yazısı 10.09.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Sosyal paylaşım sitelerinden seçtiğim güncel paylaşımlarla devam ederken, bir arkadaşımdan Kurban bayramı nedeniyle gelen ve yayınlamamı istediği ‘neden kansersin’ başlıklı araştırma-inceleme “alıntı” yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Neden kansersin?
*Hayatında hep şeker oldu. Çayı, kahveyi şekersiz içmedin. Kahvaltıya reçelsiz ve krem çikolatasız oturmadın. Beyaz pirinç ve ekmeğin şeker olduğunu unuttun. İçinde yüksek oranda fruktoz bulunan meyveleri kiloyla yedin. İçinde glukoz ve aspartam olan ürünler tükettin. Kolanın ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile içtin. Önce insülin direncin başladı sonra şeker hastası oldun 150 kilo oldun ama durmadın.
*Palm yağı, ayçiçek yağı, mısır özü yağı, margarin ve trans yağ içeren ürünleri kullandın. Tereyağı ve zeytinyağı tüketmedin ki organlarından biri iflas edene kadar bunları yedin.
*Paketlenmiş hazır sıvı ve katı tüm ürünlerdeki koruyucu kimyasalların seni kanser edeceğini önemsemedin. Salçanı, makarnanı, turşunu hatta, limonu sıkıp limon suyunu bile kendin yapmadın. Hazır almak kolayına geldi. Pazardan nohutunu, fasülyeni bile almadın, bunları konserve satın almak yemek basitti.
*İnsanlar 4000 yıldır misfak vb doğal malzemelerle diş fırçalarken sen gittin 35 açılı sentetik diş fırçasını ağzına soktun. Oda yetmedi; bildiğimiz çamaşır deterjanının şeker ve naneyle karıştırılmış şekli olan diş macunu ile hayat boyu diş fırçaladın ve bunun bir kısmını yuttuğunu göz ardı ettin. Bal ve karbonatın dişlerini tartarlardan bile temizlediğini bilmedin ve dişleri de o macunlarla çürüttün.
*Çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücut ısısı ile deri tarafından emildiğini ve deri kanserinin en büyük nedeni olduğunu umursamadın. Çamaşırlarını borax ve karbonat karışımı ile yıkayıp yumuşatıcı gözüne elma sirkesi koyarak muhteşem bir temizlik elde edeceğini umursamadın.
*Bulaşık makinesine deterjan ve parlatıcı koyduğunda, o deterjanı ve parlatıcıyı yediğini fark etmedin. Deterjan yerine karbonat, parlatıcı yerine sirke koyarak hem sağlıklı hem de tertemiz bulaşıkların olacağını önemsemedin.
*Evde basitçe kostik ve zeytin yağını karıştırıp kalıplara dökmek ve kendi doğal sabununu yapmak dururken, gidip içerisinde bin tane kimyasal zehir olan o sabunlarla her sabah yüzünü bedenini yıkadın. Her gün bu daha da iyi diye pazarlanan o şampuan zehirleriyle saçını yıkadın.
*Evini arap sabunu gibi doğal yağlarla üretilmiş bir sabun yerine, temiz olsun diye çamaşır suyuyla sildin. O su buharlaştıkça soludun akciğer kanseri oldun.
*Karıncaları, böcekleri, sinekleri; limon karbonat fesleğen acı biber vb doğal yollarla evinden uzak tutmadın. Bastın böcek zehrini, o ağır kimyasalları temizlesen bile gitmezi unuttun. Soludun ve eşyaların üzerinden ellerinle ağzına soktun. (o kadar kandırıldın ki, böcek zehrine neden böcek ilacı dendiğini bile sormadın)
*Yaşamını mahveden büyük şehirde egzost solumaya ve araba kullanmaya devam ettin.
*Resmen radyoaktif olan cep telefonunu kulağına 2 saat yapıştırdın. radyoaktif olan wifi vericisini evin içine soktun, radyoaktif olan alıcı bilgisayarı da kucağından indirmedin.
*Doğal beslenmeyen hayvanları, sebzeleri, meyveleri ve tahılları yedin. Ve adına da “doğal beslenme” dedin.
*Yiyeceklerini cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine çelik ve bilmediğin kaplamalar kaplı kaplarda pişirdin yedin. en önemlisi mutfağının her yerine plastik, teflon ve alüminyum soktun ve çizildikçe onları yediğini unuttun.
*Denize lağım ve fabrika atıkları boşaltırken o denizden çıkan balığı yedin, midyeleri yedin.
*Fastfoodun her aşamasının zehir ve ölümcül olduğu bas bas bağırılırken sen tepsi kadar pizzaları götürüyordun, 3 katlı burgerleri yuvarlıyordun.
*Evine naylon torba, naylon kıyafet, sentetik ayakkabılar terlikler soktun. Kıyafetlerinde sadece pamuk, bambu lifi, keten tercih etmedin.
*Sobayı attın evine klima soktun.
*Toprağa dokunmuyor ve stresten gülümsemeyi unutuyorsun.
Sonuç: Yıl 2015 ve sokaktaki her 10 kişiden 3 ü kanser.(Gül Arık)

Bugün ki bu köşe yazısı ile Kurban bayramı ve tatili süresince gazete çıkmayacağı için; şimdiden kısada olsa bir iki kelime bayram mesajı vereyim.

“Bayramlar toplumsal birliği sağlayan değerlerin hatırlandığı, güzelliklerin ve iyiliklerin yoğun olarak yaşandığı, insanlar arasında karşılıklı sevgi ve saygının geliştiği, dostluk ve kardeşlik hislerinin güçlendiği dargınlıkların giderildiği, günlerdir. Bütün bu değerleri barındıran Kurban Bayramı, özellikle yardımlaşma ve paylaşmayı ifade eder. Kurban ibadeti, Kişiye gerektiğinde malını ve canını Allah yolunda feda edebilme bilincini aşılar. Servetini ihtiyaç sahipleriyle paylaşma alışkanlığı kazandırır. İnsanların birbirleriyle kaynaşmalarına, birbirlerini sevip saymalarına ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmelerine vesile olur. Hz. İbrahim ve İsmail’in sadakat ve teslimiyetini hatırlatan Kurban ibadeti, bir yandan kişinin Allah’a yakınlaşmasını simgelerken, diğer yandan toplumda kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma bilincinin gelişmesine, sevgi ve dostluğun yaygınlaşmasına zemin hazırlar. Birlik ve beraberliğimizi pekiştirir. Bu duygular içerisinde idrak edeceğimiz Kurban Bayramının ülkemize birlik, beraberlik, sevgi, barış, kardeşlik ve huzur getirmesini, Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, gazilere  ve yaralılara acil şifalar dilerim.

Bu bayram ve tatil süresince, hastaları, yaşlıları, kimsesizleri, şehit ailelerini unutmamanız temennisi ile  tüm İslam aleminin Kurban Bayramı tebrik ederim.