Yaşasın Demokrasi (Gazete-medya) (63)(Köşe yazısı 03.10.2016 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Dünyadaki en zor meslekler yıllardır aralıklarla yapılır.

Dünyadaki en zor ve stresli 10 meslek arasında yer alan gazetecilik, televizyonculuk, medya mensubu olmak Türkiye’de bence ilk sırada.

Okumayı sevmeyen, bedava versen bile o gazeteyi ‘iyi bir yerde kullanırım’ diye alan ya da spor sayfasından, sayfa güzellerinden ve uzaktan kumanda sağlık sayfaları, arkadaşlık, cinsellik ve iş ilanları sayfalarını önce okuyan bir toplum.

ABD’de insan kaynakları sektöründe faaliyet gösteren “CareerCast” kuruluşu, geçtiğimiz günlerde 200 iş kolunun en stresli 10 mesleğini belirledi. İşte en stresli meslekler.

10-Taksi şoförlüğü

9-Gazete Muhabirliği

8-Televizyon ve Radyo Yayıncılığı

7-Üst düzey şirket yöneticiliği

6-Halkla ilişkiler temsilciliği

5-Etkinlik organizatörlüğü

4-Polislik

3-Uçak pilotluğu

2-İtfaiyecilik

1-Askerlik

Türkiye’de bizim meslek niye zor terzi misali herkesin söküğünü dikmek için haber yaparsın ama kendi söküğünü dikemez, maaşını, primini bile alamaz, davalık olunca ya kovulur ya da tek başına mücadele verirsin.

Bunun yanında, darbeler, ara dönemler, Olağanüstü durumlar, yaptığın haberler yüzünden sürekli hedef olursun.

Ama bizim duayenlerin güzel bir sözü var ‘Korkuyorsan gazeteci-televizyoncu-medya mensubu olmayacaksın. Bu işi bırakacak, başka sektörde karnını doyuracaksın’ der.

15 Temmuz’dan sonra Türkiye’deki gazetelerin, televizyonların, bu mesleği yapmaya çalışanların durumu ortada. Bunun asıl acısı birkaç yıl sonra çıkacak, bundan eminim.

Bununda en güzel örneği bir alıntıyı paylaşayım.

*İnsanoğlu bir gün;

Virgülü kaybetti:

Söyledikleri birbirine karıştı.

Noktayı kaybetti:

Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.

Ünlem işaretini kaybetti bir günde:

Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.

Soru işaretini kaybetti bir başka gün:

Soru sormayı unuttu.

Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.

İki noktayı kaybetti bir başka gün:

Hiçbir açıklama yapamadı.

Hayatının sonuna geldiğinde

Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı.

“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.”

İşte bizim hala yapmaya çalıştığımız genel adı ile gazetecilik bu halde.

*Sosyal paylaşımdaki Tülin Savaş arkadaş aynen şöyle diyor.

“Kusura bakma Dünya…
Biz seninle anlaşamıyoruz…
Ya ben sana fazla geliyorum…
Yada sen hayallerime dar geliyorsun…

*Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ise “Tarihimizi okumak ve doğru bilmek zorundayız; Çünkü tarihini bilmeyen bir toplum yok olmaya mahkûmdur’ diyor da, tarihi bilen giderek kaç kişi kalıyor ki?

*Yine değerli arkadaşlarımdan Fevzat Önder’de gündemi şöyle özetlemiş. “Mevcut toprakları kandırılmaktan koruyamayanların gündemi: Lozan. Çok yazık.

*Aktif siyaset yapan CHP’li Nazlı Karakurt Erdoğan’da partisini eleştirdi.

“Fetö terör örgütü ile öyle yada böyle bağı olmuş çalıntı sorularla kamuya yerleşip onca insanın geleceğini çalmış dolayısı ile bu gün kamuda ki görevlerine son verilmiş kişilerin haklarını korumak, onlar için mücadele etmek CHP’nin meselesi olmamalıdır. Unutmayalım ki bu günün sözde mağdurları Ergenekon Balyoz vb davalarla mağdur edilen hayatları kararan insanlarımız için “Yapacak bir şey yok gitsinler limon satsınlar” demişlerdi. Keser döndü sap döndü simdi timsah gözyaşlarına kanmamak gerekir. Yapacak bir sey yok gitsinler limon satsınlar.”

*Bugün ki yazımı, Kayseri’nin tanıdığı siyasetçi-işadamı Memici Kızılkaya’nın gündemdeki konudaki değerlendirmesi ile noktalıyorum.

“Askeri olarak kontrol edemediğiniz bölgeyi masada kazanamazsınız. Hatay’da oylama yapılırken Türk askeri sokaklarda devriye geziyordu. 12 Ada’ya, Musul’a, Kerkük’e hatta Halep’e asker çıkarabilmiş olsaydık oraları da alma şansımız olabilirdi. Kimse bedavadan toprak vermiyor. Bu yüzden Lozan bir hezimet değil, zafer de değil. Mevcut durumun kağıda dökülmüş halidir.