Utanıyorum ama… (Köşe yazısı 11.01.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü idi.
Çalışan.
Acaba.
Bu günümüzde ‘çalışmayan ve çalıştırılmayan’ olmasın.
Hatta Ajans ve bülten haberciliğinde rekor kırmasın.
Vatandaş aynen şunu söylüyor.
‘İster Ulusal ister yerel gazete ve televizyonları tek tek okumaya, izlemeye gerek yok. Sadece sırası ve yeri değişik ama haberler aşağı yukarı aynı.’
Ülke, terörden, ekonomiden yanıyor ama ‘Çiçek, böcek, kırmızı don, Noel kutlamaları, bilmem ne güzelleri, ünlülerin yaşamları’ haberleri ön planda, diğerleri ‘Görülmeyecek yerlerde.’
Nerdeyse talimat böyle.
Eskiden basın meslek ilkeleri vardı.
Aynen uygulanırdı. Hatta gazetelerin künye bölümlerinde ‘Bu gazete basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder’ ibaresi olurdu.
Şimdi bu ilkenin yerini ‘Holding ilkeleri’ aldığı için ortada ilke kalmadı.
Zaten yıllardır aynı yerlerini koruyanlarda, tribünde oynayıp, alttan adam yetiştirmekten, üye yapmaktan korkanlarda bunun vebalinde.
Bakalım kendileri ve yedi sülalesi tarihte nasıl hesap verecek, göreceğiz.
Çalışan gazeteciler günü nasıl doğdu?
54 yıl önce gazete patronlarının çıkarılan 212 sayılı Basın Yasası’nın protesto için üç gün gazete basmama kararı üzerine gazeteciler kendi gazetelerini bastılar.
10 Ocak 1961’de haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak için yürüyüş düzenleyen gazeteciler aynı 11-12-13 Ocak 1961 günlerinde BASIN isimli gazeteyi hazırladı.
O tarihten beri kutlanan 10 Ocak, 12 Mart darbesine kadar “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlandı. Darbenin ardından “bayram” olmaktan çıkarılan gün ve “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak anılmaya başladı.
Bugün hala pek çok gazeteci, Türkiye genelinde ve Kayseri’de kendi iş kolunun yasası olan 212 sayılı yasaya tabii olmadan çalışıyor. İnternet gazetecileri ise hala bu yasa kapsamında değil.
Bir dönem basında şu çok yazıldı ‘Utanıyorum ama gazeteciyim.’
Bugün, iktidara yakın olanlarda dahil mesleğin ayaklar altına düşmesinden, güvende sonda olmasından, basın özgürlüğünün yerini en ağır ‘sansür’ün aldığı bu iktidar döneminde ‘üç maymunu’ oynuyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu gün ki mesajında “Düşüncelerini yazıp çizdikleri için 200’e yakın gazetecinin cezaevine girip çıktığı ülkede batının en özgür basını olmaktan mutsuzuz” dedi ve ekledi.
*İktidarın yazılı ve görsel basının yüzde 80’ine egemen olduğu bir ortamda bağımsız, bağlantısız gazetecilik yapılamadığı için batının en özgür basını olmaktan mutsuzuz.
* İktidara muhalif her gazetecinin her yazar-çizerin ve aydının düşünceyi ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı, temel hak ve özgürlüklerin yasaklarla kuşatıldığı yeni Türkiye’de batının en özgür basını olmaktan mutsuzuz.
* İktidarın etkisiyle gazete sahiplerinin çalışanlara uyguladığı baskılar nedeniyle mutsuzuz.
Sahada çalışan muhabir, kameraman, foto muhabiri ve kameramana yönelik polis şiddetinin olağanlaştırılıp cezasız bırakılmasına tanık olmaktan mutsuzuz.
* Çalışan gazetecilere 5953’le değişen 212 sayılı Basın İş Yasası’nın uygulanmadığı ve sendikalı olmanın işten atılma nedeni sayıldığı bir ülkede batının en özgür basını olmaktan mutsuzuz.
* Gazete ve görsel medyada çalışan emekçilerin yoksulluk düzeyinde maaş aldığı Türkiye’de batının en özgür basını olmaktan mutsuzuz.
İktidarda bulunanlar ise, geldikleri günden bu güne hala basından dertlenmeye devam ediyor.
Bu iş Hitler döneminde bir mahalledeki idamları anımsattı.
Adam ne diyor. ‘Mahalledeki herkesi bir bahane ile astılar. Ses çıkarmadım ve çıkartanda olmadı. Ben idam edilirken zaten mahallede kimse kalmamıştı.’
Sanırım, bu iktidarın rahat etmesi için tüm basının tam susturulması gerekiyor.