Tramvay ve ulaşım… (Köşe yazısı 21.11.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Şimdiden seçim için partilerde hareketlilik başladı.

Kimi aday adayı, kimi aday oluyor. Kimine de güya ‘aday ol’ baskısı yapılıyor.

Gelecek yıl içinde parlamentoda bulunan partilerin il, ilçe yönetimlerinde köklü değişiklik olacağı, bunların yerine isimleri lanse edilen bazı kişilerin atanacağına dikkat çekiliyor.

Ama başlığa bakarak, ‘bunun ne ilgisi var’ diyebilirsiniz.

Seçilmişler ve atanmışlar her nedense, toplu ulaşım araçlarını, tramvayı, halkın yoğun kullandığı saatlerde tedbiri kıyafet giyerek, korumasız, vatandaş gibi kullanmıyor. Bu nedenle eleştirileri de duymuyor, kulak arkası yaparak, kendi çizdikleri senaryolarına, anketlerine inanmak istiyor.

Sadece şov amaçlı, bol korumalı, içinde vatandaşın bulunmadığı açılış ve hizmete verme törenleri ile binerek bence ‘vatandaştan kopuk’ gösterişe ağırlık veriyorlar.

Beni hemen herkes bilir. Kendi özel arabamı çok az kullanırım. Çoğu zaman değişik saat, hat ve tramvayda beni görenler, beraber yolculuk yaptıklarım iyi bilir.

Çoğu zaman belediye ve  halk otobüsü,  kamu aracı kullananlar ile tramvay vatmanlarını ağzı olan herkes eleştiriyor. Elbette hataları varsa mutlaka bende dahil herkes rahatlıkla eleştirilmeli.

Ama, bu yoğun trafikte, eğitim seviyesi yükselse de okumayı sevmeyen, gelenek-göreneklerden, din, kitap, Allah, Kuran edebiyatı yapsalar da otobüs ve kamu şoförleri de, vatmanları da bu yolculara, yayalara, yollardaki sürücülere iyi tahammül ediyor.

Daha öncede yazdığım gibi, tartışılan eğitime göre dini duygularımız, gençlerimizin iyi ve dindar yetiştirilmesi gibi konularda ciddi adımlar atıldı. Atıldı da otobüs ve tramvaya bindiğinizde, bunun hiçbir örneğini göremiyorsunuz. Eski gençlik, saygısı, sevgisi, vefası, hem büyüklere, hem ailelere hem de kendilerini yetiştirenlere daha fazla.

Şimdiki gençlik ‘ellerindeki telefonun’ içinde olduğu için gözleri kimseyi görmüyor.

Ben otobüs ve tramvayla ilgili bazı örnekler vermek istiyorum.

Gelişmemiş ülkelerdeki önlemler alınmasına karşın, halen tramvay yolunun çevresindeki korkuluklardan atlayanlar, yaya yolu bölümünden vatmana işaret ederek karşıya geçmeye çalışanlar,  kavşaklarda sarı çizgiyi geçerek neredeyse rayların üzerinde durup, vatmana ‘Bekle’ diye artistlik yapan sürücüler bu kadar zaman geçmesine karşın azalacağına giderek artıyor.

Ben vatmanların çoğunun, özellikle seyir halinde iken duraklara yakın bölgelerde geçen yaşlılara, çocuklu ailelere, engellilere yol vermek için beklediklerini görünce mutlu oluyorum. Birde, kapılar kapanmasına karşın koşarak gelenleri görenleri almak için yeniden kapıyı açanları da.

Otobüs şoförlerin de de benzer örnekler çok. Ama bazı şoförler her nedense, hareket ettikten sonra birkaç metre kala da olsa koşan yolcuyu yüzüne bakıp almıyor. Bu da hiç hoş olmuyor.

Toplu taşıma araçları ve tramvay da, saatlerine göre yapılan konuşmalarda giderek ilginç hale geliyor.

Sabah işe giden kamu görevlileri ve öğrenciler genellikle suskun. Bazıları ücret hesaplıyor bazıları ise sınavları ve notları. Genci, yaşlısı, kadını erkeği genellikle ellerindeki cep telefonu ile uğraşırken gözlerinin kızarıklığından, çapaklanmasından, kaşınmasından bile bi haber.

Emeklilerin durumu zaten belli. Çoğu kahvaltı bile yapmamış. Belki de evlerinde karınlarını doyuracak bir şey yok. Simitle, çayla çarşıda karın doyurmaya, zaman öldürmeye bir yere gidiyor.

Öğleye doğru gezmeci oturma grubu bayanların saati. Hep yeme-içme, giyim ve dedikodu üzerine. Aynı ey, dönüşlerinde de tekrarlanıyor. Kimi gelinini, kimi çocuklarını, kimi komşularını, akrabalarını, kocalarını kötüleyip, anlatıyor da anlatıyor. Dinleyenler gülüyor ama onlar bir marifet sanıyor.

İş ve okul başlama, bitiş saatlerindeki doluluk ‘el insaf’ dedirtiyor.

Özellikle otobüs ve tramvaylar tam dolu olduğunda, ister şoförler isterse vatmanlar ulaşım araçlarını daha çok ani dur-kalklarla sürmeleri dikkatimi çekiyor. Bunun homurtusunu duymayanda kalmıyor.

İki ulaşım aracında, kapı önlerinde duranlar ortalara ilerlemeyince ciddi sorunlar yaşanıyor. Otobüslerde bu nedenle ister istemez şoförler ön değil orta kapılardan yolcu alarak durumu şimdilik idare etmeye çalışıyorlar. Çoğu binenlerin ya biletsiz ya da dolumlu kartlarında basacak bilet olmaması, dolum merkezlerinde kredi kartlarının, elektrik, su, doğalgaz gibi belli yerler dışında geçmemesi bence bu şehire yakışmıyor.

En garibime giden ise, tramvay duraklarındaki boş kitaplıklar, çalışmayan ulaşımla ilgili panel ekranlar, göstergeler, sık sık bozulan turnikeler ve tramvay içindeki ekranlar.

Kuralları herkes kendine göre uygulayınca, bastırılan uyarı ve dikkat çeken afişler bile bu şehirde pek işe yaramıyor.

‘Ulaşım yılı’nda  günü kurtaran değil, Osman Kavuncu, Niyazi Bahçecioğlu gibi daha ilerisi için yatırımlar yapılması, önlemler alınması,  planlı, projeli şehirleşmenin önemi giderek artıyor.

Yoksa parti ve belediye başkanına,  bazı bürokratlara, adamlarına göre ‘dedikodusu bol’ yatırımlarla bu şehir geleceğini kaybediyor.

Buna şimdiden kulak tıkayıp ‘benim dediğim olacak’ diyenler herkes için 2019 belki de gördüğü, göreceği son politikası olacak.

‘Ulaşım yılı’nda halen hastane, istasyon, İnönü bulvarı, Osman Kavuncu bulvarı, Talas bulvarı, Gar, Üst köprü, Yoğunburç, Mimarsinan köprü altı gibi şehir içindeki tıkanan ulaşım çözülemiyorsa, sinyalizasyonu ayrı bir dert, tıkanan trafiği ayrı bir dert, yayası, otobüs durakları, tramvay hatları gibi bir çok sorunun adı ‘ulaşımda rezalet yılı’ olarak tarihe geçecek.

Bazı tutmalar, eleştiriler karşısında ‘Biz il başkanımızla oturup yazılanlara gülüyoruz’ diyerek ‘takla atma’ işine devam ederse, millet o gülenlere en yakın tarihte tokadını öyle bir atacak ki, bilemem artık.