KATILDIĞIM ÇALIŞTAY SONUCU: TOPLUM, HÜKMEDEN DEĞİL KUCAKLAYICI CUMHURBAŞKANI İSTİYOR

1 [800x600] 2 [800x600] 3 [800x600] 4 [800x600]Denge ve denetleme sistemi yasama, yürütme ve yargının yetkilerini kullanırken bir diğer organın daha güçlü olmasının önüne geçmek için birbirlerini dengelemesi ve denetlemesidir. İleri demokrasilerde bu sistem, sivil toplum ve medyanın bu üç erki denetlemesi ile daha da güçlenir.  Denge ve denetleme mekanizmaları, devletin temel organlarının arasındaki ilişkilerin nasıl düzenleneceğini belirlemesi açısından ve esasen vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından kilit öneme sahiptir.  Bu açıdan bakıldığında, günümüz dünyasında denge ve denetleme mekanizmaları, modern demokrasilerin olmazsa olmazı niteliğinde.

Ağustos ayında Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla seçilmesi ile birlikte, temsil gücü artmış bir Cumhurbaşkanı, bu Cumhurbaşkanı’nın tüm sistem içinde oynayacağı rol ve yürütme ile ilişkilerinin nasıl düzenleneceği seçimler öncesinde hararetle tartışılmakta. Denge ve Denetleme Ağı olarak, kimin Cumhurbaşkanı seçileceğinden ziyade önümüzdeki dönemde, devletin temel organları arasında ilişkilerin nasıl düzenleneceği ve tüm sisteme bütüncül bir bakış açısından yaklaşmak ve sivil alandan öneriler geliştirmek amacıyla bir çalışma başlattık. Bu kapsamda, Kayseri’de cumhurbaşkanı yürütme ilişkileri ve denge ve denetleme; Diyarbakır’da yerel yönetimler ve denge ve denetleme; İzmir’de sivil toplum, medya denge ve denetleme; İstanbul’da yasama, yürütme, yargı ilişkileri ve denge ve denetlemeyi tartışacağımız çalıştaylar düzenliyoruz.

Aralarında  Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il Temsilcisi gazeteci Davut Güleç’in de bulunduğu Kayseri’nin önde gelen 21 sivil toplum örgüt temsilcisi ve kanaat önderi ile birlikte cumhurbaşkanı yürütme ilişkileri ve denge denetlemeyi ele alınan çalıştay düzenlendi. Bu çalıştayda gazeteci Davut Güleç, toplumun nasıl bir Cumhurbaşkanı seçmek istediğini, endişelerini, karamsarlıklarını, adayların belirlenme şekillerini, adalete ve basına olan güvensizlik gibi konularda görüşlerini açık açık dile getirdi.   İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Kasım Karagöz ve Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bülent Yavuz’un yaptıkları sunumun ardından yapılan çalıştayın sonucunda aşağıdaki ortak noktalar ortaya çıkmıştır:

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi önemli bir kazanımdır, seçimlerin sonucu ne olursa olsun, halkın iradesine ve sağduyusuna saygı gösterilmelidir.  Aynı zamanda cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde halkın cumhurbaşkanı yetki ve görevleri ve kampanya sürecinde verilen vaatler hakkında bilgilendirilmesi önemli olacaktır.

Pasif, sembolik değil aktif görev alacak bir cumhurbaşkanı istenmektedir.  Ama aktif olacak cumhurbaşkanının kendisinin de yürütmenin başı olarak bir denge ve denetleme unsuru olması gereklidir.  Hükmeden değil, toplumu kapsayıcı olacak, yürütmenin tasarruflarında denge unsuru olacak, ülke genelinde çıkabilecek sorunları, çıkmazları duruşu ve girişimleri kendi inisiyatifi ile çözebilecek, iktidarla da muhalefetle de ilişki kurabilecek bir cumhurbaşkanına gereksinim vardır.  Cumhurbaşkanı’nın farklı kimliklerle ilişkilerinde adil, hukuka uygun hareket eden bir kişi olması beklenmektedir.

Bugüne kadar seçilen tüm Cumhurbaşkanları farklı zamanlarda farklı şekillerde taraf davranmışlardır. Yeni seçilecek Cumhurbaşkanı’nın elbette bir siyasi kültürü,kimliği, inancı olacaktır, ancak seçilecek kişinin, tarafsız davranması ve hukukun üstünlüğünü gözetmesi istenmektedir.

1982 Anayasası Cumhurbaşkanı’na klasik parlamenter sistemlerde devlet başkanlarına verilenden daha fazla yetki tanımaktadır.  2007 referandumunda cumhurbaşkanını halkın seçmesi sonucunun çıkması ile birlikte fiilen yeni bir sisteme geçilmiştir. Ancak var olan hukuki alt yapı bu fiili durumu karşılamamaktadır.  Yani var olan anayasa ile uygulama arasında fark ortaya çıkmıştır.  Bunu aşmanın yolu yeni bir anayasadır. 2015 genel seçimlerinde siyasi partilerin, sivil toplumun ve ülke olarak hepimizin yeni anayasa konusunu gündemde tutmamız, yeni bir anayasa için mutabakatı sağlamamız gerekmektedir.  Yeni anayasa ile birlikte liderlik konumunu pekiştiren, milletvekillerinin millete karşı değil partisine, liderine karşı sorumlu olması sonucunu ortaya koyan siyasi parti kanunu ve seçim sistemini de değiştirmeli, yürütmeyi denetleme işlevini etkin yerine getirebilecek, millete hesap verilmesini sağlayacak bir sistemi tartışmalı ve bu tür bir yasal çerçeve oluşturmalıyız.

Hukukta yetki ile birlikte sorumluluk da vardır, sorumsuzluk yetkinin olmadığı durumlar için geçerlidir.  1982 Anayasası yetkili ama sorumsuz bir cumhurbaşkanını tanımlamaktadır. Ancak denge ve denetleme açısından baktığımızda, yetkileri olan bir Cumhurbaşkanı’nın kendisinin de denetlenmesi gereklidir ve bu tür bir denetleme sadece sandıkta hesap verme aşamasına indirgenmeden, iki seçim arasındaki dönemi de kapsayacak şekilde kurgulanmalıdır. Çünkü denetleme, hukuksal alt yapı olmadan, normlar olmadan kişilerin insafına bırakılamayacak kadar kıymetlidir.  Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu ile ilgili olarak hukuki bir çerçevenin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Seçilecek cumhurbaşkanının yargı üzerine var olan atama yetkilerinin kısıtlanması, denetleme açısından kritik öneme sahip yargının bağımsızlığının korunması açısından önemli bir adım olacaktır.

Cumhurbaşkanını dengeleyip denetleyecek bir mekanizmanın ve yasal çerçevenin olmadığı bu durumda, sivil toplum örgütlerine ve bağımsız medyaya önemli bir rol düşmektedir. Sivil toplumun güçlü olması, medya ile birlikte hareket ederek cumhurbaşkanının tasarruflarını izlemesi bunları kamusal tartışmaya açması, toplumu bilgilendirmesi önemli bir boşluğu dolduracaktır.  Bunun için de sivil toplumun koordineli bir şekilde çalışması önem kazanmaktadır. Medyanın denge ve denetlemedeki rolü de gözden kaçmamalı, özellikle yerel medyanın ulusal medya üzerinde bir nevi denge ve denetleme işlevi görmesini sağlamak için yaşatılması, bağımsızlığının korunması gereklidir.

Cumhurbaşkanının dengelenmesi ve denetlenmesi açısından başka bir araç ise kamu denetçiliği olabilir, ancak bu da bu yapının güçlendirilmesi ve özerkliğinin sağlanması ile mümkün olacaktır.

Denge ve denetleme tüm demokrasilerde vardır.  Denge ve denetleme ilkesi, çoğulculuk, insan haklarının korunması, azınlığın çoğunluğa karşı korunması ve eşitlik değerleri üzerine inşa edilir.  Seçilecek olan cumhurbaşkanı da bu değerleri benimsemeli, halka karşı hesap verme sorumluluğuna sahip olmalı ve tüm sistemde ortaya çıkabilecek sorunları tüm taraflara eşit durarak çözebilme gayretinde olmalıdır.