TGDF Başkanı Kopuz: “Gıda Sanayi hedef tahtasına oturtuluyor”

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, gıda konusunda bilen, bilmeyen herkesin fikir yürüttüğünü, gıda sanayinin haksız bir biçimde enflasyonun müsebbibi olarak hedef tahtasına oturtulduğunu söyledi. Kopuz, “Birileri, ‘Vurun Abalıya’ misali sürekli ve düzenli bir şekilde, adeta gıda sanayicilerini toplumun gözünde itibarsızlaştırma projesi yürütüyor” dedi.

26 üye derneği ile gıda sektörünün en yetkin temsilcisi konumundaki Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından düzenlenen geleneksel yıllık değerlendirme toplantısı, 17 Mayıs’ta yapıldı.

TGDF Başkanı Şemsi Kopuz’un gıda sanayinin gündemindeki konulara ilişkin değerlendirmeler yaptığı toplantıda, TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik de, Gıdahattı tarafından yayınlanan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi 2016 Envanteri’nden, AB ve Türkiye Gıda Sektörüne ilişkin son verileri paylaştı.

Menlik’in verdiği bilgiye göre, AB’nin iş hacmi, katma değer ve istihdam açısından en büyük sektörü olan Gıda ve İçecek Sanayi; 289 bin işletme, 1,089 milyar avro iş hacmi ve 150 milyar avronun üzerinde dış ticaret büyüklüğü ile 4,25 milyon kişiye istihdam sağlıyor.

AB Gıda ve İçecek Sanayi, 2015 yılında 98,1 milyar avro ihracat yaparken, dış ticaret fazlası 25,2 milyar avro olarak gerçekleşti. Global gıda ve içecek ihracatı 2005-2014 yılları arasında 2 kattan daha fazla artarken, en büyük ihracatçılar AB, ABD, Çin ve Brezilya; en büyük ithalatçılar ise ABD, AB, Japonya, Çin ve Kanada şeklinde sıralanıyor.

TÜİK’in Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri 2015 verilerine göre; Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi’nde faaliyet gösteren 42 bin 520 işletmede, 485 binden fazla kişi istihdam ediliyor. İşletmelerin toplam üretimi 2014 yılındaki 152,4 milyar TL’den, 2015’de yüzde 12,5 oranında artışla 171,4 milyar TL’ye yükseldi.

TÜİK’in harcamalar yöntemine göre açıklamış olduğu Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verileri çerçevesinde, 2009-2015 yılları arasında Türkiye ekonomisi cari fiyatlarla 2,3 kat büyüyerek 999 milyar TL’den 2.338 milyar TL’ye yükselirken, Gıda ve İçecek Sanayi ise 2,2 kat artışla 145 milyar TL’den 321 milyar TL’ye ulaştı.

Gıda sektörünün hem yarattığı katma değer hem de ihracatıyla Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden birisi olduğunu bildiren TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik, şöyle devam etti:

“Gıda ve İçecek Sanayi işletmelerinin yarattığı katma değer, 2015 yılında yüzde 15,6 oranında artarak 27 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Türkiye gıda sektörü, dış ticarette fazla veren sektörlerin başında gelmektedir. Gıda ve içecek ihracatımız, büyük ölçüde Rusya ambargosu ve yakın coğrafyadaki olumsuzluklar nedeniyle 2016’da bir önceki yıla göre yüzde 6,9 oranında azalarak 11 milyar dolara, ithalatımız ise yüzde 2,5 oranında azalarak 5,6 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. 2016 yılında 5,6 milyar dolar dış ticaret fazlası veren sektörde, dış ticaret karşılama oranı ise yüzde 199,6 olmuştur.”

Türkiye de dahil olmak üzere 37 Avrupa ülkesinde gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki fiyat düzeylerine ilişkin endeks sonuçlarına da dikkat çeken Menlik, 2015 yılında 172,2’lik endeks değeriyle İsviçre’nin en pahalı, Makedonya’nın ise 58 puanla ile en ucuz ülke olduğunu, 89,2 endeks değeriyle 23. sırada yer alan Türkiye’deki fiyatların, AB ortalamasının altında olduğunu kaydetti.

Gıda ve içeceklerdeki fiyat değişimlerine ilişkin verileri de paylaşan Menlik, şunları kaydetti:

“TÜİK’in açıkladığı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerine göre; 2016’da gıda ve alkolsüz içecek grubunda yıllık bazdaki artışları, Ocak ve Temmuz ayları hariç, bir önceki yılın aynı aylarına göre daha düşük değerlerde gerçekleşmiştir.

BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), tahıl, et, süt ürünleri, bitkisel yağ ve şeker olmak üzere 5 temel emtianın uluslararası ticaretindeki fiyat değişimlerini aylık bazda yansıtan Gıda Fiyat Endeksi ise 2016 yılı ile birlikte beşinci yılı da düşüşle kapattı. Ancak 2017 yılına hızlı bir başlangıç yapan endeks, Şubat ayında 175,5 puanla, son iki yılın en yüksek değerine ulaştı.

Küresel gıda fiyatlarındaki değişimlerin, FAO ve diğer uluslararası kuruluşların söz konusu 5 ürün grubunda küresel arz beklentilerine paralel olarak gerçekleştiğini gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Nitekim 2016-2025 OECD-FAO Tarımsal Görünüm Raporu’na göre, fiyatlarda 2015 yılında gözlenen düşüşlerin arkasında, güçlü tedarik büyümesi, genel ekonomik yavaşlamaya bağlı olarak zayıflayan talep büyümesi, düşük petrol fiyatları ve zaten yüksek olan stokların daha da artması gibi nedenler var.”

TGDF Yönetimi olarak, bir Ramazan ayı öncesinde daha medya mensupları ile bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuşmasına başlayan TGDF Başkanı Şemsi Kopuz ise “Geride bıraktığımız dönemde ülke olarak oldukça zorlu süreçlerden geçtik ve bu süreçleri millet olarak çok şükür ki el birliği ile geride bıraktık” dedi.

“Maalesef gıda; herkesin bir fikri olduğu, ancak bilgi düzeyinin sorgulanmadığı bir alan” diyen Kopuz, “Böyle olması belki de doğal. Zira gıda, yaşamımızın içinde en çok alan kaplayan konuların başında. Günde ortalama 3 öğün yemek yediğimizi düşünürsek, günde en az 3 kez ‘Gıda’ diye bir şey düşünüyoruz. Yani sektörümüz günde en az 3 kez herkesin gündeminde yer işgal ediyor. Dolayısıyla bilen bilmeyen herkes gıda konusunda fikir yürütüyor.” diye konuştu. Özellikle son günlerde gıda fiyatlarının çok konuşulduğunu belirten Kopuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yapılan bir araştırmaya göre gıda enflasyonu, sadece Nisan ayında toplam 8 bini aşan habere konu olurken; yazılı basında 1.592, görsel basında 108 ve internet medyasında 6.378 haberle yer aldığı görüldü.

Buradaki söylemlere ve iddialara baktığımızda Gıda Sanayinin, tek kalemde ve haksız bir biçimde ‘Enflasyonun müsebbibi’ olarak hedef tahtasına oturtulduğunu görüyoruz. Yani birileri adeta, ‘Vurun Abalıya’ misali sürekli ve düzenli bir şekilde gıda sanayicilerini toplumun gözünde İtibarsızlaştırma Projesi yürütüyor.

Gıda sanayicisini itibarsızlaştırmak suretiyle kendilerine kamu hafızasında yer açmaya çalışanların bu tutumları işe yarasa ‘Eyvallah’ diyelim, ama buna da yaramıyor. Yaramaz, çünkü söylediğin doğru değil arkadaş.”

TÜİK tarafından her ayın 3’ünde açıklanan enflasyon verilerinin; 2016 yılında gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık artışların, Ocak ve Temmuz ayları hariç, bir önceki yılın aynı aylarına göre daha düşük seviyede gerçekleştiğini gösterdiğini hatırlatan Kopuz, Merkez Bankası’nın değerlendirmelerindeki, “İşlenmemiş gıda” vurgusuna dikkat çekti.

Tarımın yapısı itibariyle, mevsim ve iklim koşullarından doğrudan etkilenen bir sektör olduğunun altını çizen Kopuz, “İklim değişikliğinin etkisiyle tüm dünya gibi ülkemizde de kuraklık ya da aşırı yağışlar gibi olumsuz hava olayları, ürün arzında düşüşlere yol açmakta, bu da fiyat artışlarını beraberinde getirmektedir. Üstelik, tarım arazileri yıldan yıla giderek daralmakta ve toprak bozulumları sebebiyle verim düşmektedir. Bu anlamda, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın tarıma elverişli ovaları, tarımsal SİT alanı olarak koruma altına almaya çalışması takdire şayandır” dedi.

Tarım ürünleri ihracatında yaşanan olumsuzlukların da arzı etkileyen bir diğer faktör olduğunu vurgulayan Kopuz, bunu, son günlerin gündem maddesi olan domates örneği ile açıkladı. Kopuz, şöyle devam etti:

“Rusya, Kasım 2015’de patlak veren uçak krizinden dolayı, Ocak 2016 itibariyle Türkiye’den tarım ve gıda ürünleri ithalatına yasak getirmişti. İlişkilerdeki normalleşme sürecinde, bazı ürünlerde kısıtlamaları kaldırılırken, tarımsal ihracatımızda en önemli kalem olan domateste ise yasak hala kalkmadı.

Rusya’ya ihracat olmamasına rağmen, domates daha bir hafta öncesine kadar pazarlarda 10 TL’ye satılıyordu. Peki niye böyle oldu? Çünkü Rusya yasağıyla birlikte, özellikle Akdeniz bölgesindeki üretici ihracatın düşeceği, dolayısıyla ürünün elinde kalacağını düşünerek, domates üretiminden çıktı. Son günlerde tarla ürünü domatesin pazara çıkmasıyla fiyatlar gerilerken, ihracatçılarımızın yeni pazarlara yönelmesiyle ihracatta 2016 yılındaki kayıplarımızı da bu yıl telafi ettiğimizi görüyoruz.”

İşlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyat dalgalanmalarının, ana hammaddesi tarım ürünleri olan gıda sanayini de hem maliyetler hem de tedarik zincirinin kesintiye uğraması açısından ciddi manada etkilediğine, zarara soktuğuna işaret eden Kopuz, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek başkanlığında oluşturulan Gıda Komitesi’nin çalışmalarını, “Hayati” olarak niteledi. Kopuz, “Komitenin arza bağlı olarak tarım ürünlerinin fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı alacağı tedbirlerin başarıya ulaşması, insanımızın daha ucuza gıda tüketmesini sağlayacağı gibi, sanayinin tedarikte yaşadığı sıkıntıları da hafifletecektir” ifadesini kullandı.

TGDF Başkanı Kopuz, BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO Gıda Fiyat Endeksi’nden yola çıkılarak, “Küresel gıda fiyatları düşüyor, Türkiye’de artıyor” söylemlerine de, “Aylık değişimleri yansıtan endeksi baz alarak, toptancı bir anlayışla, ‘Küresel gıda fiyatları arttı ya da düştü’ demek mümkün değil” diye konuştu.

OECD-FAO’nun önümüzdeki 10 yılda gıdaya yönelik talep ile tarım ticaretinin büyümesinde yavaşlama öngördüğünün altını çizen Kopuz, petrol fiyatları, verim ve ekonomik büyümedeki değişimler gibi birçok belirsizliğin yanı sıra iklim değişikliği faktörünün gıda konusundaki öngörüleri etkileme potansiyeline de dikkat çekti. Kopuz, şunları kaydetti:

“Yapısı itibariyle tarımsal üretimi, uzmanların ülkemizi de etkileyeceğini vurguladığı iklim değişikliğinden bağımsız olarak düşünmek mümkün değil. Ülkemizin tarımsal üretiminde de kayıplara yol açması kaçınılmaz olan iklim değişikliğine karşı, daha fazla zaman yitirmeden önlemler alınması gerekiyor.

Bu noktada, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın uygulamaya koyduğu Milli Tarım Projesi’nin çok önemli bulduğumu belirtmek istiyorum. Bakanlık tarafından ilan edilen havzalarda uygun ürün desenine yönelmek, hem kaynakların verimli kullanılması hem de tarıma verilen desteklerin doğru kullanılması sonucunu doğuracaktır.”

Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken gıda fiyatlarının artıp, artmayacağı tartışmaları yaşandığına vurgu yapan Kopuz, şunları kaydetti:

“Ramazan’da fiyatların artacağı beklentisiyle evlerimizde gıda stokladığımız dönemler artık geride kaldı. Çok şükür, bugün Türkiye’de her türlü gıda ürününü, market raflarında her zaman bulmak mümkün. Genel olarak gıdada bir sıkıntıdan bahsetmek mümkün değil. Ancak özellikle nohut ve kuru fasulye gibi bakliyat ürünlerinde dünyada ve ülkemizde son dönemde üretim yetersizliğine bağlı olarak fiyat yükselmeleri olmuş, nohutta geçici olarak ithalat vergisini düşürme kararı alınmıştır. Kırmızı mercimek fiyatlarında ise geçen seneye göre herhangi bir yükselme söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla bakliyat ürünlerinde Ramazan dolayısıyla fiyat artışları olmasını beklemiyoruz.

Tüketicilerden isteğimiz; her zaman olduğu gibi Ramazan’da da Bakanlıktan kayıtlı, onaylı işletmelerde üretilen, etiketinde nerede, ne zaman üretildiği, son tüketim tarihi ve içeriği yazan ambalajlı gıda ürünlerini tüketmeleridir. Sağlıklı yaşamak için her türlü endişeden uzak olarak güvenli gıda tüketiminin ilk ve en önemli şartı budur.

Bu noktada, insanımızı nerede, hangi koşullarda üretildiği bilinmeyen, açıkta satılan ürünleri tüketmeye teşvik eden söylemlerle yaratılan bilgi kirliliğine de dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Gıdalar konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan kimi isimler, halk sağlığı için de risk oluşturan gıdaların tüketimini teşvik etmeye devam ediyorlar. Biz sektör olarak, hiçbir bilimsel temeli olmayan iddialara karşı tüketicileri bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Bu konuda medyaya da ‘Biraz daha duyarlılık, biraz daha sorumluluk’ çağrısı yapıyorum.”

Son dönemde önemli ihracat pazarlarından İran’da yaşanan sıkıntıya da değinen Kopuz, şekerleme sektörü başta olmak üzere gıda firmalarının ihracat yapabilmeleri için, İran’da yerleşik ithalatçı firmaların yetkili makamlardan GMP (Good Manufacturing Paractice) belgeleri aldığını hatırlattı. Kopuz, “İran makamlarının, son dönemde süresi dolan belgeleri yenilemediğine ilişkin şikayetler arttı. Bu belge olmadan ihracatta yapılamadığı için firmalarımız ciddi bir sorunla karşı karşıya. Hükümetten beklentimiz, İran makamları nezdindeki girişimlerin hızlandırılarak, firmalarımızın mağduriyetine son verilmesidir. Aksi halde İran’a ihracatımızda da kayıplar yaşayacağız” dedi.

TGDF Başkanı Kopuz, konuşmasının sonunda, Türk Milleti ile beraber tüm İslam Alemi’ne huzurlu bir Ramazan diledi. (Gıda hattı)