Teknoloji, sağlık, ekonomi, magazin-yaşam haberleri (13.12.2019)

SEKTÖRLERİN DİJİTAL KARNESİ

Dünya dijital dönüşümü tamamlamak üzereyken kripto paralar, blockchain kavramları daha fazla hayatımızın içerisine dahil olurken Türkiye’deki her 10 işletmeden 9’u, gelecek 5 yıl içerisinde değişen müşteri taleplerini karşılamakta zorlanacak. MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, Türkiye’de en çok ihracat yapan ilk 5 sektörün dijitale yatırım kısmında geri kaldığını belirtiyor.

Türkiye, 2023 yılı için 226 milyar Dolarlık ihracat hedefi belirlerken, 2018 yılında en çok ihracat yapan ilk 5 sektör; otomotiv endüstrisi, hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler ve mamulleri, çelik, elektrik ve elektronik sektörleri dijitalleşmede istenilen seviyeye gelmedi. Türkiye’de kayıtlı 83 bin firma ihracatçı konumdayken ve en çok ihracat yaptığımız Almanya’da da küçülme yaşanırken, 2020’de ihracatın zorlu geçeceğine işaret ediyor. Durum böyle olunca dijitalleşme yoluyla sektörlerin ihracat atağına kalkması gündeme geliyor. Dijitalleşme sadece ihracata katkı sunmuyor aynı zamanda, kârlılık, farklılaşma ve hız sağlıyor.  Oysa otomotiv sektörü için 2019 yılında ilk 9 ayda otomobil satışları, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 39,3 azalırken, 2. el sektöründe internet siteleri bulunurken, 0 km araçlar, yedek parça gibi otomotiv ve ekipmanları üzerine kurulan sayıları ise az. Örneğin; otomotiv sektöründeki bir firma web sitesi ve sosyal ağ gibi dijital kanallardan sonuç alamayınca kendi aplikasyonlarını oluşturarak, satış öncesi ve sonrası süreçleri takibe almış. Böylece dijital kanallardan gelen satış taleplerinin yüzde 60’ını satışa döndürebilmiş. Finansal hizmetler, perakende ticaret, hizmet faaliyetleri, sigorta, toptan ticaret gibi alanlarda dijitalleşmenin etkin olduğunu belirten MEZO Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, “Özellikle perakende ticaret şirketleri, Perakende ticaret şirketleri e-ticaret ve mobil ticaret kanallarını birlikte kullanıyorlar. Karekod gibi ürün tanıma teknolojileri kullanarak ürün hakkında müşterilerine bilgi verirken, onların ürün karşılaştırmalarına da imkan sağlıyorlar. Finansal hizmetler sektöründe de dijital yardım, online sosyal topluluklar yönetimi gibi müşteri hizmetleri uygulamalar yaygın. Ancak her şeyden önce şirketlerin bir an önce kurumsal stratejilerini dijitalleştirmesi şart. Türkiye’deki şirketlerin sadece yüzde 33’ü dijital işlerden sorumlu bir departmana ya da ekibe sahip. Kendi dijital departmanlarını kuramayan firmaların dışarıdan danışmanlık alması gerekiyor. Çünkü geçtiğimiz 10 yıl içinde dijitalleşme, çok sayıda geleneksel şirketin ortadan kalkmasına neden oldu ve gelecek 5 yıl içerisinde süreç hızlanacak.” diyor.

Dijital ekonomi, küresel ekonominin yüzde 25’ini kapsayacak

İstatistikler 2005 yılında dünya ekonomisinin sadece yüzde 15’i dijital iken, bu rakamın 2018 yılında yüzde 28’e ulaştığını gösteriyor. Yine araştırmalara göre 2020 yılında dijital ekonominin küresel ekonominin yüzde 25’ini oluşturması bekleniyor. Dijitalleşemeyen konvansiyenel şirketlerin en önemli örneklerinden biri ise turizmde Thomas Cook’un iflas etmesiyle yaşanmıştı. Dijitale ayak uyduramayan dünyanın ilk seyahat acentesi iflas etmek durumunda kalmıştı. “Tam da bu noktada konvansiyonel şirketlerin müşteri analizlerini doğru ölçerek dijital pazarlama stratejilerini yapılandırmaları gerekiyor. Örneğin; eğer İngilizler online işlemlerde Ruslardan ya da Almanlardan daha fazla harcama yapıyorlarsa, o zaman web sitesinin de buna göre dizayn edilmesi, online reklam çalışmalarının yapılması şart.” diyen Garakhanova, dijitalleşme ile hem müşteri memnuniyetinin artmasının hem de maliyetin azaltılmasının mümkün olduğunu belirtiyor.

Çocuklarınızı online ortamda korumak için siber güvenlik farkındalığını öne çıkarın
Fortinet, aileleri çocuklarını internetteki tehlikelere karşı koruması için uyarıyor. Şirket, siber güvenlik ayı kapsamında ailelerin kullanabileceği birçok ipucunu paylaştı.
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), siber saldırganların hedef aldığı çocukları korumak için ailelerin uyarıyor ve neler yapabileceklerini paylaşıyor.
İnternet, içinde barındırdığı eğlenceli oyunlar ve eğitim materyalleriyle her çocuğun hayatında önemli bir yer tutuyor. Bu durumun farkında olan siber saldırganlar, kendi kazançları için çocukları hedef alabiliyor.
Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenlik Dairesi (CISA, Cybersecurity and Infrastructure Security Agency) ve Ulusal Siber Güvenlik Birliği siber güvenlik farkındalığını artırmak için bu yıl “Benimse, Emniyete Al ve Koru” temasını belirledi. Bu tema kapsamında çocukların internet yolculuğunda güvende olmalarının yanı sıra online iken gizlilik haklarının korunabilmesi için internet kullanım alışkanlıklarına dair önemli ipuçları paylaşılıyor.
Benimse
Okul ve arkadaşlarıyla iletişim gibi çocukların hayatlarının büyük bir kısmını oluşturan birçok şeyin içinde internete bağlanan cihazlar yer alıyor. İnternet temelli bu cihazlar, çocukların gelişimi için birçok özelliğe sahip olduğu gibi siber suçlular tarafından gizliliğinin ihlal edilmesi riskini de barındırıyor. Bu yüzden çocukların dijital profillerini, günlük olarak kullandıkları cihazları ve uygulamaları tamamen anlamaları çok önemli.

  • Çevrimiçi dünyada gizliliğin önemi

Çocuklarla online güvenlik ile ilgili konuşmaya bilgileri gizli tutmanın, kendilerinin ve ailelerinin verilerini koruma altına almak için ne kadar önemli olduğundan bahsederek başlamak gerekiyor. İsim ve doğum tarihi gibi kişiyi tanımlamak için kullanılan bilgi (PII, Personally Identifiable Information) gerektiren birçok işlem var ve çocukların bu tür bilgileri nerede ve ne zaman paylaşabileceğini bilmesi gerekiyor. Daha büyük çocuklarda banka bilgileri de devreye giriyor. Her ne kadar bariz gibi görünse de çocukların üyelik bilgilerini online kimse ile paylaşmaması gerektiğini anlaması çok önemli. Bu kapsamda görünüme açık bilgilerinin de mümkün olduğunca az olması gerekiyor.

  • Özel kuralların yaratılması

Çocukların internette ne yaptığını kontrol etmek mümkün olmayabilir. Ancak internette neler yapabileceklerini belirleyen birtakım kuralların oluşturulması, internete bağlıyken onları koruyabilir.Aileler, çocuklarına girebilecekleri web sayfalarının ve kullanabilecekleri uygulamaların listesini vererek onların interneti nasıl kullanacağına karar vererek güvenliklerini sağlama alabilir. Aynı durum sosyal medya için de kullanılabilir. Aileler, nelerin paylaşılabilir olduğuna ve çocukların kimlerle iletişime geçebileceğine dair kurallar oluşturabilir.

Emniyete al
Çocuklara dijital profillerinin, internete bağlıyken güvende olabilmeleri için çok önemli olduğunu öğretirken bunun her zaman tek başına yeterli olmayacağını da belirtmek gerekiyor. Çocukların kullandığı web sayfalarında ve uygulamalarda bulunan güvenlik özelliklerini öğrenerek ve kullandıkları cihazlara ek uygulama katmanları ekleyerek siber suçluların çocukların profillerini ele geçirmeleri zorlaştırılabilir.

  • Siber tehditlere karşı savunma

Kişisel cihazlar ve online üyelikler siber suçluların kişisel bilgileri ele geçirebileceği öncelikli alanlar. Bu yüzden ailelerin kendi cihazlarının ve çocuklarının cihazlarının emniyete alındığından emin olması kritik öneme sahip.

Online üyeliklerde güvenliğin ilk aşamasını güçlü bir şifre oluşturuyor. Yaygın sözcük gruplarından kaçınmak, her üyelikte yeni bir şifre oluştururken dikkate alınması gerekenler arasında yer alıyor. Çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA, Multi-Factor Authentication) da üyelik güvenliğini artırmanın bir başka yolu. MFA, giriş aşamasında bir aşama daha eklenerek çalışıyor. Bu aşama genellikle e-posta adresine gönderilen tek kullanımlık kod veya kullanıcının doğruladığı telefondaki numaraya gönderilen bir SMS oluyor. MFA özellikle finansal üyelikler için tavsiye ediliyor. Dolayısıyla bağımsız bir banka hesabına sahip çocukların MFA’yı kullandığından emin olmak gerekiyor.

Çocukların bağlı olduğu ağlardan da çok büyük tehditler çıkabiliyor. Kamuya açık Wi-Fi ağları gibi güvenli olmayan ağlar, siber suçlular tarafından onlara bağlanan cihazlara erişebilmek için kullanılabiliyor. Kamuya açık bir Wi-Fi ağına giriş yapmadan önce bir çalışan ile ağ adını ve giriş bilgilerini doğrulamak çok önemli.

Koru
İnternet dünyasında çocukları korumak için onların internet kullanımlarını takip etmek ve emniyete almak gerekiyor. Çocukların internette ne yaptığını anlayarak ve emniyette olduklarından emin olarak internette karşılaşabilecekleri riski azaltmak mümkün.

  • Hareketleri görüntülemek

Çocukların internetteki üyelikleri ve cihazları emniyette olsa bile internette ne yaptıklarını takip ederek kendilerini bir riske sokacak alanlara giriş yapmadıklarından emin olmak önemli. Bilgisayarları herkesin görebileceği yerlerde tutarak çocukların yanlış bir şey yaptığını gören aileler hemen müdahale edebilir.

Daha büyük çocukların aileleri, internetten yapılan harcamaların güvenli sayfalardan yapıldığından emin olması gerekiyor. Dahası, FortiGuard Labs’ın yayınladığı tehdit araştırması, e-ticaret platformlarına yapılan saldırıların ve finansal verileri ele geçirmek için kart bilgilerinin kopyalanması gibi sahteciliklerin arttığını gösteriyor. Çocukların hesap dökümlerini takip eden ebeveynler, çocuklarının kişisel bilgilerinin ele geçirildiğini fark ettikleri anda müdahale edebilirler.

“Mutluluk Ağacı” En güzel hediye bir çocuğun gülümsemesi…

Yeni bir yıla girerken sevdiklerimize aldığımız hediyelerin yanında hiç tanımadığımız ve bazen kimsesiz olduklarından haberdar olmadığımız, bazen de ekonomik dezavantajları sebebiyle hediye alamayan çocuklara yeni yıl hediyeleri almamız için oluşturulmuştur.

Projenin amacı atkı, bere, eldiven, oyuncak, pijama, kitap, kırtasiye malzemeleri gibi çeşitli hediyeleri ihtiyaç sahibi; okul, çocuk esirgeme kurumu, sivil toplum kurumları veya hastanede tedavi gören kanser hastası çocuklara ulaştırmak ve onların bir nebze de olsa mutlu olmalarını sağlamaktır.

Siz de ihtiyaç listemizden bir veya birden fazla hediyeyi istediğiniz mağazadan satın alarak Mutluluk Ağacımızın altına bırakabilir ve yeni yılda bir çocuğu daha gülümsetebilirsiniz.

Mutluluk Ağacı Projesi Canpark AVM ve Rotaract Adalar, Ataköy, Bakırköy, Beyoğlu, Bostancı, Caddebostan, Erenköy, Fındıklı, Gayrettepe, Kalamış, Karaköy, Maslak, Ortaköy, Sarıyer, Şişli ve Tarabya Rotaract Kulüpleri işbirliğiyle 14 – 31 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilmektedir.

Hediyelerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması Rotaract üyeleri tarafından sağlanacaktır.

Rotaract üyeleri 18-30 yaş arasında çeşitli meslek gruplarına mensup çalışanlardan ve öğrencilerden oluşmaktadır. Rotaract üyeleri hiçbir maddi çıkar sağlamamakta, tamamen gönüllü olarak çalışmaktalardır. Dünya’da 200 ülkede 1.200.000 Rotary üyesi ve 300.000 Rotaract üyesi bulunmaktadır.

İsfanbul AVM, 200 mağazasında çalışan 2500 perakende çalışanının Mağazacılar Gününü kutladı

Eğlence Perakende Akademisi (EPA)  ile İsfanbul, mağaza çalışanlarını ödüllendirdi

Dünya devi markaları bugüne taşıyan geliştirdikleri ürünler değil, onların yüzü olan çalışanlarıdır.  Bu kapsamda İsfanbul AVM, Eğlence Perakende Akademisi (EPA) çatısı altında bir yarışma düzenledi. 2018’in Kasım ayı ile 2019’un Kasım ayı arasındaki mağaza ciro artışlarına göre en fazla büyüme oranı yakalayan mağazaların çalışanlarını ödüllendiren İsfanbul, sektörden farklılaştığını bir kez daha kanıtladı.

2011 yılında ilk olarak Hindistan’da kutlanmaya başlanan Retail Employees’ Day – Mağazacılar Günü, her yıl 12 Aralık’ta kutlanmaya devam ediyor. Bu sene de birçok marka, çalışanlarına Mağazacılar Günü’ne özel etkinlikler düzenledi. Bunlardan biri de İsfanbul Alışveriş Merkezi. Bünyesindeki 200 mağazasında çalışan 2500 personelin Mağazacılar Günü’nü birbirinden eğlenceli etkinliklerle kutlayan İsfanbul, etkinlikler dizisinin sonunda mağaza çalışanlarını ödüllendirmeyi de ihmal etmedi.

İsfanbul’dan 12 Aralık’a özel hediyeler…

İsfanbul AVM mağaza çalışanlarına kahvaltı ikramıyla başlayan etkinlik dizisi, eğlenceli dakikalara sahne oldu. Kahvaltıdan hemen sonra 2018’in Kasım ayı ile 2019’un Kasım ayı arasındaki mağaza ciro artışlarına göre en fazla büyüme oranı yakalayan mağazaların ödüllendirildiği Ödül Törenine geçildi. Eğlence Perakende Akademisi (EPA) çatısı altında düzenlenen yarışma, mağazacılar arasında tatlı bir rekabet havası estirdi. Yarışma kapsamında ilk üçe giren mağaza müdürüne Abant tatili,  personeline TemaPark bileti, sonraki ilk 3’e giren mağaza müdürüne konser bileti, TemaPark bileti, son dörde giren mağaza müdürüne Boğazda akşam yemeği, personeline ise Joypark bowling bileti hediye edildi.

“Sektör çalışanları perakende sektörünü bu noktaya taşıdı”

12 Aralık Mağazacılar Günü’nün perakendenin yüzü olan mağaza çalışanlarının en özel ve anlamlı günü olduğunu söyleyen İsfanbul Alışveriş Merkezi Yönetim Direktörü Kemal Baştürk,  perakende sektörünün sürdürülebilir bir şekilde büyümesinde sektör çalışanların önemli bir yeri olduğunu söyledi. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da sektör çalışanlarının büyük özveriyle çalışacaklarına inandıklarını aktaran Baştürk, “Biz İsfanbul AVM olarak bünyemizde bulunan mağazalarda çalışan arkadaşlarımızı markaların yüzü kabul ediyoruz. Bu bakış açsıyla da 12 Aralık Mağazacılar Günü’nü bu yıl çok özel etkinliklerle kutladık. Hem markalarımızın stratejilerini ve hedeflerini takip ettik hem de bu çalışmalarının neticesinde ilk 10’a giren mağazamızı ödüllendirdik. Biz İsfanbul olarak mağaza çalışanlarımıza verdiğimiz önemin bir gereği olarak uzun zamandır nitelikli insan kaynakları politikası üzerinde çalışıyoruz. Bunun için de Eğlence Perakende Akademisi’ni (EPA) hayata geçirdik. Buradaki amacımız; yönetim ve mağaza çalışanlarına yapılan yatırımları yeni bir boyuta taşımak ve markaların satış performanslarına katkı sağlamak” dedi.

Türkiye pamuk üretiminde dünya altıncısı, ithalatta beşinci

Türkiye’ye yıllık 27 milyar dolar döviz kazandıran, 2 milyon kişiye doğrudan istihdam sağlayan tekstil ve hazır giyim sektörlerinin ana hammaddesi pamukta Türkiye üretimde dünya altıncısı, ithalatta ise dünya beşincisi ülke konumunda. Yıllık 850-950 bin ton aralığında pamuk üreten Türkiye’nin ihtiyacını karşılayabilmesi için yıllık 1.6 milyon ton pamuk üretecek konuma gelmesi gerekiyor.

Pamuk ile ilgili dünya genelindeki gelişmelerin değerlendirildiği, Uluslararası Pamuk İstişare Konseyi (ICAC)’nin 78. Genel Kurul Toplantısı, 2-6 Aralık 2019 tarihlerinde Avustralya’nın Brisbane kentinde düzenlendi.

Uluslararası Pamuk İstişare Konseyi (ICAC)’nin 78. Genel Kurul Toplantısına 28 ülkenin hükümetin yetkilileri ve 5 Uluslararası Organizasyonun temsilcileri katıldı. Toplantıda Türkiye’yi Ticaret Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş’ın aralarında bulunduğu bir heyet temsil etti.

Ana teması , “Global Liderlik; Pamuğun Sınırlarını Zorlamak” olan 78. Genel Kurul Toplantısında; pamuk üretim, tüketim, stok, ihracat, ithalat ve fiyatlar konusunda güncel bilgiler ve 2019/20 sezonu projeksiyonlarının konuşulduğu bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, pamuk üretiminde ve doğal olarak pamuk kullanılan sektörlerde sürdürülebilirlik, pamuk için global mega trendler, bitki ıslahı, üretimde verimlilik ve yüksek kaliteyi sağlama, ilk aşamada Asya ve Afrika’da uygulanması planlanan toprak ve bitki sağlığı için geliştirilen aplikasyon ve sanal gerçeklik ile bitki eğitimi gibi konuları kapsayan bir çok açık ve ara oturumlar gerçekleştirildiğini kaydetti.

Türkiye’nin pamuk üretiminde dünyada Hindistan, Çin, ABD, Brezilya ve Pakistan’dan sonra altıncı sırada yer aldığına vurgu yapan Eskinazi, “Pamuk üretiminde büyük bir oyuncu olmamıza karşın 82 milyonluk iç piyasamızın ihtiyacını ve yıllık 27 milyar dolar ihracat yapan tekstil ve konfeksiyon sektörlerimizin ihtiyacını karşılayamıyor. Günümüzde yıllık 1.6 milyon ton pamuk ihtiyacımız var, ilerleyen süreçte 2 milyon tona ulaşacak pamuk ihtiyacımızı yerli üretimle karşılayacak şekilde üretimi ve üreticiyi desteklemeliyiz” diye konuştu.

Blockchain teknolojisi ile pamuk izlenecek

Tüketicinin tercihlerinin üretimi şekillendirdiği bir sürece girildiğine vurgu yapan EİB Başkanı Eskinazi sözlerini şöyle tamamladı; “Müşteriler izlenebilirlik ve şeffaflık konularında markalar üzerindeki baskılarını gün geçtikçe arttırıyor. Tüketici, aldığı ürünlerin hikayelerini, ürünlerin orijinalliğini ve güvenilirliğini sorguluyor. Bu süreç her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. İzlenebilirlik konularında farklı yöntemler ile hizmet veren; nano teknoloji ile partiküllerin elyafa yerleştirilmesi ve blockchain teknolojisi ile izlenebilirlik, pamuğun DNA’sının belirlenmesi ve sonrasında yapılan takip ve testler ile izlenebilirliğin sağlanması ve topraktaki kimyasal minerallerin ülkelere göre farklılığından yola çıkarak her ülkede yetiştirilen pamukların parmak izlerinin sağlanması noktasına gelindi. Bizim de üretimimizi bu beklentilere cevap verecek şekilde yapmamız şart.”

İMOB bu yıl 150 bin ziyaretçiyi ağırlayacak

Mobilya sektörü 2 milyar dolarlık iş hacmi için buluşuyor

Türkiye mobilya sektörünün tüm paydaşlarını aynı platformda bir araya getiren İMOB, Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) ve Ticaret Bakanlığı işbirliği ile 16. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 2 milyar dolarlık bir iş hacmi oluşturması beklenen organizasyon kapsamında konuşan MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, başta Amerika ve Çin olmak üzere Avrupa, Asya, Afrika ve Orta Doğu’nun hedef ülkelerinden 50 bine yakın yabancı ziyaretçi beklediklerini aktardı.  Yurt içi ve yurt dışından toplam 150 bin kişiyi ağırlaması beklenen İMOB, 21-26 Ocak tarihleri arasında düzenlenecek.

İş hacmi ile Türk ekonomisinin lokomotif gücü durumunda bulunan mobilya sektörü, MOSFED ve Ticaret Bakanlığı işbirliği ve KOSGEB desteğiyle düzenlenen İMOB Uluslararası İstanbul Mobilya Fuarı’nda buluşuyor. Bu yıl 16. kez düzenlenecek olan organizasyona başta Amerika ve Çin olmak üzere, Avrupa, yükselen Asya pazarı, Afrika ve Orta Doğu’nun hedef ülkelerinden 50 bine yakın yabancı ziyaretçi, toplamda ise 150 bin kişinin katılması bekleniyor.

Hedef Türk mobilyasının gücünü göstermek, 2 milyar dolarlık iş hacmi oluşturmak

Fuarın ev sahiplerinden MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, 2019 sonu itibariyle ihracatta 4 milyar dolar, iç pazarda ise 50 milyarlık bir satış ön gördüklerini söyledi. 2023 yılı sonunda dünya mobilya pazarından yüzde 2,5 pay almayı planladıklarını aktaran Güleç, Türk mobilya gücünü ve tasarım zenginliği gösteren böylesi uluslararası organizasyonların bu bakımdan son derece önemli olduğunu kaydetti. İMOB kapsamında gerçekleştirdikleri B2B görüşmeleri ile geçen yıl 1,5 milyar dolarlık iş bağlantısı kurulmasına vesile olduklarını dile getiren Güleç, bu yılki hedefi 2 milyar dolar olarak açıkladı.

İstanbul bu fuara hazırlanıyor: İMOB 50 ülkeden katılımcı ağırlayacak

Güleç, modern mobilyalardan klasik mobilyalara, modüler mobilyalardan ofis mobilyalarına, oturma gruplarından bebek, çocuk, genç mobilyalarına, yataklardan aksesuarlara kadar geniş bir yelpazede ürün gruplarının sergileneceği İMOB Fuarını, Türkiye mobilya sektörünün dışa açılan önemli vitrinlerinden biri olarak tanımladı. Geçen yıl 150 bin metrekarelik alanda 35 farklı ülkeden katılımcıya ev sahipliği yapan İMOB’a;  bu yıl da 50 ülkeden katılım olacak. Ayrıca başta Amerika ve Çin olmak üzere, Avrupa, yükselen Asya Pazarı, Afrika ve Orta Doğu’da dünya mobilya pazarını elinde bulunduran ülkelerden gelen 50 bini yabancı olmak üzere toplamda 150 bin ziyaretçi bekleniyor.

Türkiye mobilya sektörünün en yenilikçi, tasarım, trend ve akıllı ürünleri sergileneceği fuarını, uluslararası ve ulusal platformlarda yer alan zincir mağazaların yetkilileri, toptancılar, dağıtıcılar, ithalatçılar, ihracatçılar, mimarlar ve iç mimarlar, endüstriyel tasarımcılar ve mobilya mağazalarının sorumluları ziyaret edecek.

Fortinet Gelişmiş Koruma Sunmak için Bulut Güvenlik Hizmetlerinin Entegrasyonunu Microsoft Azure ile Büyütüyor

Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), Fortinet Security Fabric’in dinamik bulut hizmetlerinin Microsoft Azure ile büyüdüğünü duyurdu. Fortinet, bu yeni gelişmeyle müşterilerinin Microsoft Azure üzerinde bulut iş yüklerine bağlanmanın, onları yönetmenin ve korumanın daha kolay bir yolunu sunuyor.

Azure’u tercih eden kurumlar, güvenlikten ödün vermeden genel bulutun sunduğu avantajlardan faydalanmak istiyor. Microsoft Azure altyapısını emniyete alıyor ve kullanıcıları ayırıyor. Ancak kendi bulut yapılandırmalarının güvenliğinden yine müşteriler sorumlu. Fortinet de Azure’u güven içinde kullanan müşterilerinin tutarlı bir operasyonel modeli işletirken ve riskleri yönetirken buluttaki herhangi bir uygulamayı hizmete almalarını sağlıyor. Fortinet Security Fabric’in dinamik bulut çözümleri, Azure kullanıcılarının bulut iş yüklerine bağlanmalarını ve onları korumalarını sağlamanın yanında buluttan elde edilen güvenlik özelliklerini de sunuyor.

Fortinet Bölge Teknoloji Direktörü Melih Kırkgöz, konuyla ilgili “Fortinet olarak dinamik bulut güvenlik hizmetlerimizle müşterilerimizin bulutlarını korumalarına, kullanmalarına ve ulaşmalarına yardımcı oluyoruz. Microsoft Azure’u kullanarak müşterilerimizin hizmete aldıkları bulutta ve kendi binalarındaki altyapılarında geniş çaplı bir korumayı uygulamalarını sağlıyoruz. Bu duyurumuz, genişleyen dijital saldırı zemininde uçtan uca güvenlik sunmak için oluşturduğumuz işbirliğini güçlendiriyor” dedi.

Dinamik bulut güvenlik çözümlerini sunuyor

Fortinet ve Microsoft, ortak müşterilerinin güvenlikten ödün vermeden bulut ortamlarının sunduğu avantajlardan faydalanmalarını sağlıyor.

Duyuruda öne çıkan başlıklar şu şekilde.

  • FortiGate Güvenli SD-WAN, müşterilerinin deneyim kalitesini ve güvenliğini yükselterek bulutla aralarındaki özel bağlantıyı hızlandırmak (cloud-on-ramp) için Azure Sanal WAN’a entegre oluyor. Bu entegrasyon, Azure Sanal WAN’ı kullanan Fortinet’in Güvenli SD-WAN hizmetleriyle olan bağlantıyı basitleştiren ürün entegrasyonu ve otomasyonuyla gerçekleşiyor. Aynı zamanda Azure Sanal WAN’a bağlı şubelerin oluşturulmasını veya kapatılmasını otomatikleştirmenin yanında ofisler ve bölgeler arasında bağlantılı bulutların merkezi bir şekilde yönetilmesini sağlıyor. FortiGate Güvenli SD-WAN’ın Azure Sanal WAN ile entegrasyonu, uygulamalarına Azure üzerinden erişen müşterilere, şubelerinde en uygun performansı ve güvenliği sunuyor.
  • Fortinet FortiCWP‘nin Azure ile entegrasyonu, müşterilerine bulut iş yüklerinin aktiviteleri ve yapılandırmaları üzerinde artırılmış görünürlüğün yanında Microsoft Azure bloblarında depolanan verinin derin analizini yapma imkanı sunuyor. Azure entegrasyonu ve FortiGuard temelli tehdit istihbaratından avantaj kazanan müşteriler, bulut iş yükleriyle ilgili kapsamlı ve en güncel tehdit bilgisine sahip oluyor. FortiCWP, bulutta çalışarak ve bulut sağlayıcılarının API’larından avantaj kazanarak tüm bulut bölgeleri içinde kapsamlı bir görüş sunuyor. Böylece müşteriler tehditleri tespit edebiliyor ve riskleri azaltmak için gerekli korumayı anında hizmete alabiliyor.
  • Fortinet aynı zamanda Microsoft Azure Market’ten Hizmet olarak FortiWeb Cloud WAF’ı sunuyor. Web uygulamalarını koruyan kurumlar operasyonel yük ile güvenlik verimliliği arasında denge kurmakta zorlanıyor. Hizmet olarak FortiWeb WAF, koruma kaynaklarının tedarikini otomatikleştirirken ve güvenlik ilkelerinin ince ayarlarını yaparken, ilgili yapılandırma parametrelerini açığa çıkararak ideal kombinasyonu sunuyor. Müşteriler artık Fortinet’in WAF çözümünü hemen çalıştırabiliyor ve Hizmet olarak Yazılım (SaaS) çözümünün otomatik olarak kaynakları Azure’un marketi üzerinden tedarik etmesini sağlıyor. Fortinet’in WAF SaaS çözümü, aynı zamanda yöneticilerin belirli web uygulama güvenlik becerilerine sahip olma zorunluluğunu ortadan kaldırarak uygulamaların çok daha kısa sürede hizmete alınmasını sağlıyor. Markette halihazırda erişime açık olan diğer ürünler arasında Azure için FortiGate VM Next-Generation Firewall, FortiWeb VM, FortiMail VM, FortiManager, FortiAnalyzer ve FortiSandbox yer alıyor.

Teknoloji ayakizlerinin ayrıştırdığı ve genişlettiği uygulamalarını kurmak veya taşımak için Azure’u benimseyen şirket sayısı artıyor. Kurumlar da bu sırada saldırı zeminini ve riskini artırıyor. Bu riskleri en aza indirmek, iş yüklerini ve uygulamalarını doğru bir şekilde korumak için kurumların kendilerini güvenli bir şekilde buluta bağlaması gerekiyor. Bu işlem de kolayca ve kusursuzca yönetilen web uygulamaları ve bulut platformları için bulut güvenliğini uygulayarak gerçekleştirilebiliyor.

Fabric-Ready programıyla sıkılaştırılmış entegrasyon
Fortinet Security Fabric’in dinamik bulut güvenlik çözüm seti, Azure müşterilerinin bu sorununa çözüm bulabilmesi için entegre güvenlik çözümlerinden oluşan geniş bir portföy sunuyor. Fortinet Security Fabric on Azure’u uygulayan müşteriler, bina içinde ve hibrit bulut ortamlarından oluşan dinamik bulutlarda kusursuzca kullanılabilen güvenlik çözümlerini tamamen entegre edebiliyor.
Fortinet’in Microsoft ürünleriyle entegre olan birçok Security Fabric ürünü bulunuyor. Bu ürünler arasında yukarda Azure’un adının geçtiği kapsamlı çözümlerin yanı sıra Microsoft InTune ve SCCM ile FortiNAC entegrasyonu ve Microsoft 365 ile FortiMail entegrasyonu yer alıyor. Fortinet ve Fabric-Ready iş ortağı Microsoft, çözümlerini entegre ederek müşterilerine önceden doğrulanmış uçtan uca güvenlik çözümleriyle sistem entegrasyonunda, hizmete alımında, operasyonlarında ve desteğinde zaman, maliyet ve kaynak tasarrufu sağlıyor.

Dişlerini Fırçala- Alzheimer’ı Ertele

Dt.Pertev Kökdemir,’’dişeti iltihabına neden olan bakterilerin beyne doğru hareketle beyindeki sinir hücrelerini tahrip ederek hafıza kaybına ve Alzheimer Hastalığına yol açabileceğini belirtti. Bu bakteriler Alzhimer’a tek başına neden olmaz. Fakat önemli ölçüde hastalığın gelişme riskini arttırabilir yada hızlı ilerlemesine sebep olabilir.

Dt.Kökdemir ’’Diş eti iltihabından korunmak için diş fırçalama ve ip kullanımı ile doğru ağız bakımı yapılmasını hatırlatırken düzenli diş hekimi muayenesinin önemli olduğunu açıkladı.’’

ÇOCUKLARINIZA UZUN SÜRE TELEVİZYON İZLETMEYİN

Dt.Pertev Kökdemir, İngiltere’de yapılan yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre, günde 90 dakikadan fazla televizyon izleyen çocuklarda şekerli yiyecekler ve abur cubur tüketimine bağlı olarak diş çürüğü oluşması oranının % 39 arttığını belirtti.

Televizyon izlerken tüketilen atıştırmalık kültüründe bir değişiklik olması gerektiğine inandığını ifade eden Kökdemir, ailelerin bu konuda daha iyi gözlemci olması gerektiğine dikkat çekti.

Dt.Kökdemir,’’ Çocukların televizyon izlerken geçirdikleri zaman ve ne kadar şeker tükettikleri arasında net bir ilişki vardır. Bu ilişki diş çürüme oranının armasına sebep oluyor’’ dedi.

Çocukların televizyon izleme saatini kısıtlamak ve izledikleri sürece hangi yiyecekleri tükettiğine dikkat etmek mantıklı ve kolay bir yöntem olabileceği gibi bu önlemler sayesinde çocukların hem ağız hem de genel sağlıklarına da fayda sağlanacağını sözlerine ekledi.

İnsan kaynakları yönteminde dijital uygulamalar değerlendirildi

Kolaysoft Teknoloji tarafından, geçtiğimiz günlerde T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na yapılan ziyarette “İnsan Kaynakları Yönteminde Dijital Uygulamalar” konusunda bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü temsilcileri ve Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk katıldı. Kolay PEYK ürünü ve insan kaynakları yönetiminde dijital uygulamalar konularına dair görüş alışverişinde bulunuldu.

İş Kanunları kapsamındaki kayıt ve belgeler “Kolay PEYK” sayesinde dijitalleşti

 İş kanunları kapsamındaki kayıt ve belgeleri resmi evrak olarak dijitalleştiren Kolay PEYK ürünü, işverenlerin yükümlülüklerini kanuni açıdan ispatlamalarını sağlarken, aynı zamanda %90’nın üzerinden işverenin aleyhine sonuçlanan davaların da önüne geçilmesine imkan sunmaktadır.

Kolay PEYK sayesinde, İş Kanunu yükümlülüklerinin dijital ortamda yerine getirildiğini ifade eden Kolaysoft Teknoloji Genel Müdürü Kezban Boztürk, şunları söyledi:

“İşletmeler, çalışanlarına yaptıkları yazılı bildirimleri, Kolay PEYK ürünü üzerinden yaptıkları takdirde, mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmiş olacaklardır. Aynı zamanda, olası bir dava-teftiş sırasında, sözü edilen yükümlülüklerin yapıldığının ispat edilmesi hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Altı çizilmesi gereken önemli konulardan birisi de, Kolay PEYK ürünüyle zaman damgalı olarak gönderilen tüm belgeler, resmi evrak niteliği taşımaktadır” dedi.

İş kanunları yükümlülüklerinin kanuni açıdan ispatlanması sağlanacaktır

Çalışanların, firmaya açtıkları davaların %60’a yakınının mesailerin ödenmediği hakkında olduğunu hatırlatan Kezban Boztürk, konuşmasında şunları anlattı:

“İşverenler, iş kanunları kapsamındaki sorumluluklarını istenilen standartta yerine getirmedikleri zaman, hukuki ve cezai yaptırımlar ile karşı karşıya kalabilecektir. Bilindiği üzere çalışanlar, her geçen gün artan bir oranda, SGK’ya, Çalışma Bakanlığı’na veya İş Mahkemesine başvurarak, yasal hakkını aramaya devam etmektedirler. Özetle, bu gibi nedenlerden dolayı, olası bir teftiş veya dava esnasında, işverenlerin mevzuata uygun çalışmalarını, yazılı belgeler ile ispatlamaları gerekmektedir. Çoğu zaman şirketler haklı bile olsalar, haklı olduklarını çoğu kez yazılı belgeler ile ispatlayamadıkları için, davayı kaybetme ve idari para cezası alma riskiyle karşı karşıya olmaktadırlar. Özetle, tam da bu noktada, Kolay PEYK ürünün, işletmelerin iş kanunlarındaki yükümlülüklerini kanuni açıdan ispatlamalarında başarılı bir çözüm olduğunu açıklayabiliriz” şeklinde konuştu

“Uzun ömürlü ve depreme dayanıklı yapı üretiminde ön şart doğru beton uygulamalarıdır”

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) tarafından Balıkesir’de “Beton Teknolojileri ve Doğru BetonUygulamaları Semineri” düzenlendi. Seminerde konuşan THBB Kalite Güvence Sistemi (KGS) İktisadi İşletmesi Direktörü Selçuk Uçar, “Yapılarımızın depreme dayanıklı ve uzun ömürlü olacak şekilde üretilmesi, can ve mal kaybının önüne geçmekte ve kaynaklarımızın verimli kullanılmasını sağlamaktadır. Betonarme yapılarda uzun ömür için ön şart, betonun yapıya doğru uygulanmasıdır” dedi.

THBB’nin 2017 yılında başlattığı seminerler dizisinin yirmi üçüncüsü, İnşaat Mühendisleri Odası Balıkesir Şubesi iş birliği ile 20 Kasım 2019 tarihinde Balıkesir’de yapıldı. Seminer kapsamında, THBB Kalite Güvence Sistemi Direktörü Selçuk Uçar, “Betonda Kalite”; THBB Teknik ve Sürdürülebilirlik Direktörü Koray Saçlıtüre, “Türkiye’de ve Dünyada Hazır Beton Sektöründeki Son Gelişmeler”; İTÜ İnşaat Fakültesinin Eski Dekanı Prof. Dr .Mehmet Ali Taşdemir ise “Beton Teknolojisinde Son Gelişmeler” başlıklı birer sunum gerçekleştirdi. Seminere inşaat mühendisleri, müteahhitler, mimarlar ve beton üreticileri yoğun ilgi gösterdi.

Seminerde depreme dayanıklı yapı tasarımı için betonun üretiminde ve kullanımındaki kalite unsurlarına dikkat çeken THBB Kalite Güvence Sistemi Direktörü Selçuk Uçar, “2019 yılında yürürlüğe giren Türkiye Deprem Tehlike Haritasını incelediğimizde nüfusumuzun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek bölgelerde yaşamakta olduğunu görüyoruz. 17 Ağustos Marmara Depremi ile 12 Kasım Düzce Depremi’nin 20. yılını geride bıraktık. Son dönemde ülkemizde yaşanan küçük ve orta şiddetli depremler, bize tekrar depreme dayanıklı yapı üretiminin önemini gösterdi. Yapılarımızın depreme dayanıklı ve uzun ömürlü olacak şekilde üretilmesi, can ve mal kaybının önüne geçmekte ve kaynaklarımızın verimli kullanılmasını sağlamaktadır. Betonarme yapılarda uzun ömür için ön şart, betonun yapıya doğru uygulanmasıdır” dedi.

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıklanan Kentsel Dönüşüm Eylem Planında da 6,7 milyon konuttan acil, öncelikli denilen 1,5 milyon konutun dönüşümünün 5 yıl içerisinde sağlanacağının ifade edilmekte olduğunu vurgulayan Selçuk Uçar;“Yapılan araştırmalarda deprem yıkımlarının önemli nedenlerinden birinin standart dışı beton kullanılması, uygulama ve proje hataları olduğu görülmektedir. THBB Kalite Güvence Sistemi (KGS) belgeli kaliteli hazır beton olası bir depremde birçok hayat kurtaracaktır. Ayrıca THBB Yapı Malzemeleri Laboratuvarını Türkiye’nin bu konuda en gelişmiş laboratuvarlarından biri haline getirdik. Böylece yeni yapılan binaların yanı sıra mevcut binaların depreme dayanıklılığını ileri düzey testler ile çözüp halkımıza sağlıklı ve güvenilir deprem raporları sunmaya başladık. Betonun üretim kalitesinin yanı sıra şantiyeye teslimiyle başlayan süreçte uygulama kalitesi de çok kritik. Betonun kalıplarına doğru yerleştirilmesi, donatıların üzerindeki beton örtü tabakasına dikkat edilmesi ve sonrasında betonun doğru kürü kaliteli betona ulaşmak için kaçınılmaz kurallardır” dedi.

“Beton Pompa Operatörü Mesleki Yeterlilik Belgelendirmesine başladık”

Seminer’de Mesleki Yeterlilik Belgelendirmeleriyle ilgili gelişmelere değinen THBB Teknik ve Sürdürülebilirlik Direktörü Koray Saçlıtüre; “Türkiye Hazır Beton Birliği Mesleki Yeterlilik Merkezimiz (THBB MYM), Betonarme Demircisi ve Betoncu ulusal yeterliliklerinde sınav ve belgelendirme yapmak üzere yetkilendirildiği 2016 yılından bu yana çalışmalarına devam etmektedir. Son olarak, THBB MYM, Beton Pompa Operatörü ulusal yeterliliğinden sınav ve belgelendirme yapmak üzere Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından yetkilendirildi. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre tehlikeli (ve bazı durumlarda çok tehlikeli) sınıfta yer alan hazır beton sektöründe beton pompa operatörlerinin mesleki yetkinliklerini göstermelerinde uzun yıllardır bir belge karışıklığı yaşanmaktaydı.Bu karışıklığın bundan sonra verilecek Mesleki Yeterlilik Belgesi ile çözülecek olması sektörümüz açısından son derece sevinçle karşılanmıştır. İş güvenliğine uygun çalışmak ve sorunlarla karşılaşmamak adına beton pompa operatörlerinin Mesleki Yeterlilik Belgesi almak üzere THBB MYM’ye başvurularını bekliyoruz.” dedi.

“Günümüzde inşa edilmekte olan yapılar daha yüksek performanslar gerektirmektedir”

İTÜ İnşaat Fakültesinin Eski Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Taşdemir, Seminerde, beton bileşenleri, betonun üretimi, yerleştirilmesi ve bakımı ile ilgili bilgiler vererek “Günümüzde inşa edilmekte olan anıtsal yapılar, önemli kamu binaları,yüksek binalar, köprüler ve önemli su yapıları giderek daha yüksek performanslar gerektirmektedir. Büyük yatırımlara mal olan bu yapıların servis ömürleri süresince işlevlerini belirli bir güvenlik içerisinde yerine getirmeleri beklenir.” dedi.

Kapasitematik 5G’ye uyumlu hale getirildi

Milli yazılım Kapasitematik saniyenin 0.001 hızında 10 GB veri aktarabilecek

Tezmaksan Makine, yerli ve milli yazılımı Kapasitematik’i saniyenin 0.001 hızında ve makineden makineye 10 GB veri aktaracak şekilde 5G teknolojisine uyumlu hale getirdi. 2020 yılından itibaren Avrupa’ya ihracat edilecek yazılım için ilk yıl ihracat hedefi ise 1 milyon Euro olarak açıklandı. Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, üretim takip yazılımı olarak geliştirilen, bütün mobil cihazlara uyumlu olacak şekilde tasarlanan ve dünyanın öteki ucunda bulunulsa bile üretime müdahaleyi olanaklı kılan 5G’ye uyumlu Kapasitematik ile bin kat daha fazla mobil verinin kontrol edilebileceğini kaydetti.

Teknolojinin baş döndüren gelişimi ticaretten sağlığa, enerjiden tarıma, finanstan iletişime kadar her alanda, yeni kuralların ortaya çıkmasına sebep olurken, 5G teknolojisi ülkelerin ve markaların yeni gündem maddesi oldu. Yüksek hız ve geniş kapasite vaadiyle geliştirilen 5G teknolojisinin ilk olarak 2020 yılında Güney Kore’de uygulanması, 2022 yılına kadar ise diğer gelişmiş ülkelerde hayata geçmesi bekleniyor. Markalar ise ürün ve hizmetlerini bu yeni teknolojiyle uyumlu hale getirmek için çalışmalara başladı.  Türk markası Tezmaksan, üretimde verimliliği arttırmak ve makina arızalarını önden haber vermesi amacıyla geliştirdiği Kapasitematik’i 5G teknolojisine uyumlu hale getirdi.

Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, 5G ile uyumlu hale getirilen Kapasitematik sayesinde makinadan makinaya saniyenin 0.001 hızında 10 GB veri aktarmanın mümkün olacağını söyledi. Üretim takip yazılımı olarak geliştirilen, bütün mobil cihazlara uyumlu olacak şekilde tasarlanan ve dünyanın öteki ucunda bulunulsa bile üretime müdahaleyi olanaklı kılan Kapasitematik’i 2020 itibariyle yurt dışına ihraç edeceklerini aktaran Aydoğdu, 5G ile bin kat daha fazla mobil verinin kontrol edilebileceğini kaydetti.

“5G uyumlu Kapasitematik sanayinin verilere kesintisiz ulaşabilmesinin önünü açacak”

Teknolojik altyapının yeterli olmadığı durumlarda üretimdeki hataların genellikle sürecin sonunda tespit edilebildiğini söyleyen Aydoğdu,  bunun da özellikle havacılık sektöründe müthiş bir zaman ve hammadde maliyeti anlamına geldiğini belirtti. Aydoğdu,  “Dünyanın önemli markaları, tezgâhlarına eklediği 5G sistemi ile bu kaybı şimdilik yüzde 15’2 kadar indirmeyi başarmıştır. Kapasitematik yazılımımız ile müşterilerimiz kağıt üzerinden veya manuel sistemlerle takip ettikleri makine verimliliğini, anlık olarak görebildikleri gibi 5G ile bu verilere kesintisiz ulaşabileceklerdir. 5G ile veriler milisaniyenin altında iletilebildiğinden, yüksek değerli özel imalatlarda hataların, diğer kablosuz iletişim yöntemleriyle mümkün olmayan bir ölçekte algılanması ve önlenmesi mümkün olabilecektir” dedi.

 “Kapasitematik yazılımı ile makinelerin konuşmasını hızlandırmayı amaçlıyoruz”

Makine yapan makinaların yapay zekası çözümlendiğinde diğer sektörlerin de önünün açılacağını dile getiren Aydoğdu, başta otomotiv olmak üzere, havacılık ve savunma sanayinde hem işçilikten hem proses zamanlarından tasarruf yapılarak maliyetlerin çok aşağı çekileceğini belirtti. Türkiye’nin uluslararası piyasada rekabet gücünü hem koruması hem de birkaç adım öne geçmesi için endüstri 4,0 ve otomasyon sistemlerinin önem arz ettiğini aktaran Aydoğdu,  bu parametrelere 5G hızının eklemesiyle sanayinin üretim hızını artacağını söyledi.  Aydoğdu, 5G teknolojisinin avantajlarını şöyle anlattı: “5G teknolojisi, düşük gecikme süreleri ve yüksek hız kapasitesi sayesinde daha büyük fırsatlara, yenilikçi çözümlere ve uygulamalara olanak tanıyacak ve sektörlerin dijital dönüşümleri sayesinde yeni ek gelir kapıları aralanmasına imkân verecek. Biz Tezmaksan olarak tamamen yerli ve milli bakış açısıyla hayata geçirdiğimiz Kapasitematik yazılımı ile makinelerin konuşmasını hızlandırmayı amaçlıyoruz.  Machine Learning diye adlandırılan makina öğrenmesi ile makina bakım zamanlarını, olası arıza zamanlarını tahmin edebiliyor. 5G ile bir ileri seviye hedefimiz olan yapay zekaya çok daha kolay ulaşabileceğiz. Makina operatörün kendisini yanlış kullandığını anladığında inisiyatif kullanabilecek. Olası problemleri anlayıp gerekli uyarıları verebilecek.”

Cosa, Türkiye’de hanelerin doğal gaz faturasında yıllık 5,7 milyar TL tasarruf vadediyor

 Kış soğuklarının kapıya dayandığı bugünlerde doğal gaz faturalarında tasarruf etmeyi sağlayacak teknolojilerin önemi de ortaya çıkıyor. Akıllı oda termostatı Cosa, evdeki kombiyi cep telefonundan her an ve her yerden kontrol etme imkanı sunarak ısıtma masraflarında %30’a varan tasarruf imkanı sağlıyor. GAZBİR verilerine göre doğal gaz kullanan 14,8 milyon hanenin tamamında Cosa kullanılması, yıllık toplam 5,7 milyar TL tasarruf sağlayabilir.

Kış aylarında önemli bir masraf kalemi olan doğal gaz faturalarında tasarruf etmek isteyenler için en etkili çözümlerden biri de akıllı termostat kullanımı. Türkiye’nin ilk ve tek akıllı oda termostatı Cosa, bu alanda sunduğu teknolojik çözümle hane sahiplerine doğalgaz faturalarında yüzde 30’a varan tasarruf imkanı sunuyor.

Hane başına doğalgaz faturasında 390 TL tasarruf

Türkiye’de toplam enerji tüketiminin yüzde 34’ü hanelerde gerçekleştiriliyor. Bunun yüzde 55’i ise ısıtma için kullanılıyor. Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği’nin (GAZBİR) “2018 Yılı Doğal Gaz Dağıtım Sektörü Raporu”na göre 2018 yılında Türkiye’de hane başına ortalama doğal gaz tüketimi 905 metreküp olurken, aboneler ortalama bir yılda 1.300 TL doğal gaz faturası ödedi.

Yüzde 30’a varan oranda tasarruf sağlayan Cosa akıllı oda termostatı kullanımı ile hane başına doğal gaz tüketimini 271 metreküp azaltmak mümkün. Böylece doğal gaz faturasında ortalama 390 TL tasarruf sağlayan Cosa, kendi fiyatını da üç ayda amorti ediyor.

Hem tüketimi hem de maliyeti düşüren Cosa’nın ülke ekonomisine potansiyel katkısı ise çok daha dikkat çekici. Doğal gaz kullanan 14,8 milyon hanede bu akıllı oda termostatının kullanımıyla elde edilebilecek toplam tasarruf miktarı 5,7 milyar TL.

Evdeki konforu artıran teknoloji

En son teknoloji ile yüzde 100 yerli mühendisler tarafından dizayn edilen akıllı termostat Cosa, evde akıllı enerji yönetimi sağlamak ve sürdürülebilir bir yaşama katkıda bulunmak amacıyla yaratıcı çözümler sunuyor. Evdeki kombi ve klimayı cep telefonu ile her an her yerden kontrol imkanı sağlarken, gerektiğinde dokunmatik ekranı üzerinden de kolaylıkla kontrol edilebiliyor. Hane içerisindeki sıcaklığı sabit tutarak konforu artıran, dışarıda ya da uykudayken ısıyı düşürerek tasarruf sağlayan Cosa’nın Otomatik Kontrol modu, lokasyon algılama teknolojisiyle aile bireyleri eve yaklaştığında otomatik olarak evin kışın ısınmasını, yazın serinlemesini sağlıyor. Haftalık Planla modu ise hafta boyu rutini belli olan hanelerde düzenli bir planlamayı mümkün kılıyor.

 Yerli mühendislerin ürettiği teknoloji yurt dışına ihraç ediliyor

Bugüne kadar 100 bini aşkın kullanıcıya ulaşan ve Türkiye’nin en büyük girişim sermayesi fonlarından Revo Capital tarafından da desteklenen Cosa, faturalarda sağladığı tasarrufla yurt dışı pazarlarda da ilgi görüyor. Halihazırda Yunanistan, Romanya, Polonya, Portekiz ve Şili’de kombi ve klima kullanıcılarıyla buluşan Cosa için önümüzdeki dönemde İngiltere, Almanya, İrlanda, Fransa, Belçika, İtalya ve Rusya pazarlarına girişi için çalışmalar sürdürülüyor.

Veri, Gücünü Gösterdi!

Teknoloji, iş dünyası ve “Dijital Türkiye” çalışmalarını gerçekleştiren kamu yöneticilerinin yoğun katılımıyla başlayan 19. Bilişim Zirvesi’nde, günümüzün petrolü olarak değerlendirilen “Veri” her yönüyle ele alındı. Veri, tüm paydaşlara önemini bir kez daha hatırlattı.

19. Bilişim Zirvesi bu yıl “Veri Konuşur – Data Talks” ana teması ve “Veri Kimdeyse Güç Onda” mottosuyla kapılarını açtı. Cisco, SAP Türkiye, HP, Hitachi Vantara, Software AG, Google, Turkcell gibi uluslararası ve yerli teknoloji şirketlerinin sponsorluğunda düzenlenen Bilişim Zirvesi, verinin gücü ile rekabette avantaj elde etmek isteyenler şirketlerle, bilişim sektörünü buluşturdu. Zirve, 20 – 21 Kasım tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştiriliyor.

İstanbul, 20 Kasım Çarşamba – Bilişim Zirvesi’19 “Veri Konuşur – Data Talks” ana teması ile İstanbul Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı. Bu yıl 20-21 Kasım tarihlerinde düzenlenmekte olan zirve, 12 farklı tema kapsamında paralel oturumlarda sunum yapacak 120 uzman konuşmacı, 100’ün üzerinde destekleyici lider kurum ve 50’nin üzerinde stant ile binlerce ziyaretçiyi “Verinin Gücü” ile tanıştıracak.

Bilişim Zirvesi’19, yapay zekâ ve robotlarla birlikte kurgulanacak yeni yaşamı ve insanın bu gelecekteki rolünü, farklı sektörlerden uzmanların ve fikir liderlerinin görüşleriyle zenginleşecek bir düzlemde masaya yatırıyor. Türkiye’nin dijitalleşme süreçlerinin oluşmasına katkıda bulunuyor. Nesnelerin interneti, güvenlik, bulut, büyük veri analitiği, Endüstri 4.0, yapay zekâ, artırılmış sanal gerçeklik, robot teknolojileri gibi güncel konular, zirve süresince düzenlenecek konuşma, seminer ve panellerde katılımcılarla paylaşılacak.

Dijital Türkiye’ye doğru!

19 yıldır bilişim dünyasında gündemi belirleyen Bilişim Zirvesi’nde geçen yıl “Duvarın Ardı” mottosunu işlediklerini ve yıkılan duvarların ardında veri temelli bir dünyanın görüldüğünün altını çizen BTHABER Şirketler Grubu Başkanı Murat Göçe tüm konuklara teşekkür ederek başladığı konuşmasında “Bilişim Zirvesi bilişim dünyası profesyonellerini iş dünyası profesyonelleri ile buluşturarak bu iki dünyanın maksimum düzeyde etkileşimine katkıda bulunuyor. Bilişim Zirvesi ile 19 yıldır pek çok ilke imza atarak bu günlere geldik. Seneye Bilişim Zirvesi’nin 20.’sini gerçekleştirecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Veri Konuşur diyerek konuşmamı sonlandırıyorum” dedi. Törene katılan devlet yetkileri başta olmak üzere, tüm sponsorlara, zirveye katılım sağlayan markalara, tüm konuklara ve etkinliğe emeği geçen herkese teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı. Göçe, önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek olan 20. Bilişim Zirvesi’nin ana mesajını salonda bulunanlarla paylaştı. Buna göre, 20. Yılını kutlayacak olan Bilişim Zirvesi’nin gelecek yıl ki ana teması “Quantum Journey – Kuantum Yolculuğu” olarak belirlendi.

Bilişim Zirvesi’19’un açılış programında konuk konuşmacı olan Gazeteci ve Yazar M.Serdar Kuzuloğlu “Verinin Aldığıyla Verdiği” başlıklı sunumunda verinin etimolojik ve tarihsel gelişimini eğlenceli bir dille anlatarak, günümüzde verinin önemini ve geldiği noktayı konuklarla paylaştı.

Büyük verinin mücadelesini anlatan Hitachi Vantara Dijital Çözümler Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Jonathan Bowl sunumunda şu bilgileri verdi: “İnternet bağlantılı cihazlar sayesinde sürekli büyük veri üretiyoruz. Bu noktada verilerde karmaşanın azaltılmasının önemi büyük, ayrıca operasyonel bilgileri tutmanın da faydalı olacağını düşünüyorum. Dijital dönüşüm çok kritik. Görüyoruz ki 2000 yılından beri Fortune 500’ün yarısı değişti. Kalan bazı şirketler de umutsuzca kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.

Asıl soru şu olmalı ‘Şirketiniz veri analitiğini işinize güç katmakta kullanmakta ne kadar başarılı?’  Veriyi metofor olarak konumlamamalıyız, önemli olanın büyük veriden analitik sonuçlar çıkarmak olduğu kanaatindeyim. Veriyi operasyonel çeviklik için kullanmalıyız. Veriyi paraya dönüştürmek çok konuşuluyor, bence iş modelinizi değiştirip, dönüştürerek; müşteri beklentilerini paraya dönüştürmelisiniz.

Geleceğin teknolojilerinde inovasyonun önemine değinen Cisco Türkiye Genel Müdürü Didem Duru ise konuşmasında şunları kaydetti: “Dijital dönüşüm yolunda Cisco olarak iddiamızı devam ettiriyoruz. İnsanları ve nesneleri güvenli bir şekilde birbirine bağlamayı taahhüt ediyoruz. Dijital dönüşüm sadece teknolojinin dönüşümü ile başarıya ulaşamıyor. Başarı için tüm operasyonun bu dönüşüme ayak uydurması gerekiyor. Bütün dünyadaki IT trafiğinin bilgiye dönüştürülmesi bu verinin analizinin yapılabilmesi önem arz ediyor. Biz Cisco olarak bu artan veri trafiğinde müşterilerimizin yanında olabilmeyi hedefleyen çalışmalar yapıyoruz. Yapılan teknoloji harcamalarının gelecek yıl üç kat artması bekleniyor. Dijitalleşmeyle birlikte en önemli konulardan biri de insan gücünün bu sürece adapte edilmesi bu amaçla Cisco Network Akademi’yi Türkiye’ye getirdik. Gençler için bu açıdan pek çok çalışmamız var. Bu bizim için çok önemli bundan dolayı mutluluk duyuyoruz. İnovasyon merkezimiz ile Türkiye’nin ve müşterilerimizin dijital dönüşüm yolculuğuna eşlik ediyoruz.

Software AG Türkiye ve Katar Genel Müdürü Ebru Kılıç Eker “Verinin Değerini Anlamak” başlıklı, Software AG ile hayata geçirdikleri ödüllü projelerden örnekler verdiği sunumunda şunları söyledi: “Kiminle görüşüyorsam herkes dijital dönüşümün öneminden bahsediyor. Bunun herkes tarafından değer görüyor olmasını çok kıymetli buluyorum. Her sektör için ihtiyaçlar ve teknoloji farklılık gösteriyor. Software AG olarak pek çok farklı sektörde pek çok farklı müşterimiz için farklı ihtiyaçlarına göre entegrasyonlar gerçekleştirerek, çözümler üretiyoruz. Veri ile aksiyonlarının alınmasını ve adımların atılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

“Dijital Dönüşüm ve İnsan” başlıklı konuşmasında SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan “Nasıl uçakları tek bir göstergeye bakarak yönetemezseniz, şirketleri de tek bir departmanın sağladığı verilerle yönetemezsiniz. Dünya genelinde üst düzey yöneticilere ‘Şirketinizin ürettiği ürün veya hizmetiniz müşterinize benzersiz bir deneyim sağlıyor mu?’ diye sorduğumuzda yüzde 80’inden ‘evet’ cevabı alıyoruz. Kullanıcıların ise yalnızca yüzde 8’i bu soruya olumlu yanıt veriyor. Bu fark maliyetler, gelirler ve satışlar gibi operasyonel veriler ile kişilerin duygu ve düşüncelerini anlamamızı sağlayan deneyim verilerinin birbirinden beslenmemesinden kaynaklanıyor. Bu da deneyimle bizim konumlandırdığımız algı arasındaki farkı ortaya çıkarıyor. Deneyim Yönetimi çözümleriyle arka ofiste ve ön ofiste olan çözümleri birleştirip bir dijital dönüşüm platformu üzerinden birbirleriyle konuşur hale getirmek bu probleme çözüm olacaktır. Müşterilerin deneyimlerini sürekli olarak takip ederek bu geribildirimi ürüne ve markasına yansıtan ve bunu çalışan deneyimlerini de takip ederek güçlendiren şirketlerin başarılı olma şansı diğerlerine göre çok daha yüksek” dedi.

“Derin Öğrenme ve Yeni Nesil Tehditler” konusunda bilgiler veren HP Türkiye Kurumsal Çözümler Teknoloji Danışmanı Dr. Tayfun Akçay konuşmasında şunları kaydetti: “Arama motorları makine öğrenmesinin belki de ilk başarısıdır. Veriler ve dijital varlığımızla bu yapıyı destekliyoruz. Kullandığımız cihazlardaki sensörlerle veri toplanıyor, bu da veri çeşitliliğini artırıyor.

Günümüzde derin öğrenme ile yapay zekayı eğitebiliyoruz. Makineyi eğitirken veriye ve yüksek hesaplama gücüne ihtiyacımız var. Bu noktada da bilgisayarlardaki çekirdek sayısı performansı çok etkiliyor. Burada önemli husus derin öğrenme teknolojilerinde kontrolün insanda olması. Yapay zekadan ziyade güç sahibi insanların yapay zekaya sahip olması ve bu teknolojiden kötü niyetle faydalanması bence asıl sorun. Burada yapay zeka destekli saldırılar için atak olmak gerekir. Bunun için de derin öğrenme temelli güvenlik çözümümüz ‘HP Sure Sense’ önem kazanıyor.”

Dijital Türkiye’nin Dijital Lideri Gündemi Değerlendirdi

Açılış programının ilk protokol konuşmasını gerçekleştiren T.C. Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurul Üyesi Dr. Hakan Yurdakul, şunları kaydetti: “Büyük verinin 2024 yılında 83 milyar dolarlık hacme ulaşması ve büyümede yazılımın öne çıkması öngörülüyor. Türkiye’de ise kamu, bankacılık ve telekom sektörleri öne çıkıyor. Bu noktada biz büyük veriden nasıl para kazanabiliriz konusu önemli. Bilgiyi yönetmek için bir strateji oluşturmanız gerek, mutlakiyetçi- teslimiyetçi stratejiden mümkün stratejiye geçiş önem arz ediyor. Büyük verinin değer üreten tarafı bilgi, dolayısıyla bilgiden fayda yaratmak için gerçek ihtiyacı belirtmek, ölçekleme yapmak ve başarıyı paylaşmak gerekiyor.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan açılış programındaki konuşmasında; “Ülkelerin kalkınması ve gelişimi için en değerli kaynaklardan biri haline gelen veri, baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji ile birlikte inanılmaz boyutlara ulaştı. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile çevrili bir hayat yaşayan bizler, kalp atışlarımızla ve verdiğimiz nefesle bile veri üretir hale geldik. Üretilen bu verilere güncel ve zamanında ulaşılmaya başlanması, karar alma mekanizmalarında önemli ve köklü değişiklikler meydana getirdi.

Veriyi toplamanın; hacim, yoğunluk ve veri akışını kontrol altında tutabilmenin veriyi, işlemekle anlam kazandığı günümüzde BTK bünyesinde faaliyete aldığımız BTKBAB Büyük Veri Laboratuvarı büyük veri ve yapay zeka alanında çalışan uzman akademisyen ve bilim insanlarının ihtiyaç duyabilecekleri altyapı ve yazılım servisi hizmetlerinin laboratuvar koşullarını sağlayan bir proje olarak öne çıkıyor. Ayrıca BTK Akademi bünyesinde yapay zeka, robotik kodlama, yazılım ve mobil teknolojiler üzerine düzenlenen eğitimlerle gençlerimizi destekliyoruz.

2023 Vizyonu bizim çalışmalarımızın ana eksenini oluşturuyor. Bunun için Türkiye’de katma değeri yüksek yenilikçi çalışmalar yürütüyoruz. Ülkemizde yerli ve milli bilgi teknolojilerinde başarıya ulaşmak için tüm sektörlerde yeniliklerin takip edilmesi gerektiğinin farkındayız, yapay zekanın yakından takipçisiyiz. Bakanlık olarak teknolojimiz, eko sistemimiz ve yerli yazılıma yaptığımız desteklerin içine yapay zekayı da katma gayretindeyiz” dedi.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofis Başkanı Dr. Ali Taha Koç açılış programındaki konuşmasında şunları söyledi: “Yaşadığımız dünyada her şey dijitalleşiyor. Dijital teknolojilerin, baş döndürücü hızla gelişimi sayesinde, dönüşümün hızı her zamankinden daha fazla ve etki alanı her zamankinden daha geniş olmaktadır. Akıllı telefonlar 21. yüzyılın başında hayatımıza girmeye başladı. Bugün üç milyardan fazla kişi tarafından kullanılıyor. 2021 yılında bu rakamın dört milyarı bulacağı değerlendirilmekte. Kullanım alanı başlangıçta yalnızca konuşma üzerineyken, günümüzde gündelik hayatımızı tamamen değiştirdi ve artık onsuz bir hayatı düşünemez olduk.  Hayatımızın her alanında artık dijitalleşme ve beraberinde gelen yenilikçi teknolojiler hâkim. Finans sektöründe akıllı robotların verileri daha iyi analiz ettiği,  otonom araçların daha güvenli bir sürüş ekosistemi oluşturduğu, tıbbi robotların daha başarılı operasyonlar yaptığı bir dünyada yaşamaya başladık.

Artık dijitalleşme değil dijital dönüşümden bahsetmemiz gerekir. Dijital dönüşüm denilince aklımıza genelde teknoloji geliyor, ama esasında, Dijital Dönüşüm, dijital teknolojilerin kullanımı yoluyla, ekonomik ve sosyal refahın artırılmasına yönelik, insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında gerçekleştirilen bütüncül dönüşümü ifade etmektedir. Bugüne kadar yaşanan sanayi devrimlerinin hiçbiri, içinde bulunduğumuz dijital dönüşüm çağı kadar hızlı olmamıştır. 2018 yılı dünyanın en değerli markalarına baktığımızda, en değerli 100 markasının toplam marka değerinin 4,4 trilyon dolar seviyesine ulaştığını görmekteyiz. Bu şirketlerden ilk 10 sıranın neredeyse tamamının teknoloji odaklı şirketler olduğu dikkat çekmektedir. 2006-2018 yılları arasında, 12 yıllık süreçte teknoloji şirketlerinin değer artışı yüzde 353’e ulaşmıştır. Sıralamada en üstte yer alan şirketlerin tümünde, yenilikçi teknolojiler, yapay zekâ platformları kullanıldığını görmekteyiz. Günümüzde şirketlerin yaşam döngüsünü inovasyona ve yenilikçi teknolojilere adaptosyona bağlı, Aksi takdirde rekabetçi olamıyor, tarih sahnesinden siliniyorsunuz. Bugün artık gücün belirleyicisi, sahip olunan veri ve bunları işleme kabiliyetidir. Bu nedenle dijital çağda sadece veriye değil, Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde veriden değer üretmeye odaklı bir yönetişim anlayışı doğrultusunda çalışmaktayız.

Verinin Gücü, paralel salonlarda tartışılıyor

19. Bilişim Zirvesi’nin açılış programının ardından öğleden sonraki bölümde paralel salonlarda “Bulutta Veri Sistemleri Platformu”, “Nesnelerin İnternetinde Veri Platformu” ve “Dijital Dönüşüm: Veri Otobanı Platformu” oturumları gerçekleşti.

İlk günün tüm programları, Teknoloji Kaptanları Ödül Töreni ile son buldu.

Etkinliğin ikinci günü olan 21 Kasım sabahında ise paralel salonlarda “Kurumsal Dönüşüm ve Veri Yönetimi Platformu”, “Büyük Veri ve İleri Analitik Platformu” ve “Robotik ve Yapay Zeka Platformu” oturumları gerçekleştirilecek. Aynı günün öğleden sonraki oturumlarının başlıkları ise; “Veri Güvenlik Teknolojileri Platformu”, Mobil Veri Teknolojileri Platformu”, “CIO Turkey Stratejisi ile Sürdürülebilir Veri Platformu”, “Teknolojiye Doğan Çocuklar” olacak.

Türkiye’de kentsel dönüşüm süreci Birikimevim sponsorluğunda masaya yatırılacak

Müteahhit ve ev sahiplerine çözüm Birikimevim’den

Ülkemizin büyük kentlerinde gerçekleşen kentsel dönüşüm uygulamaları, son yıllarda Anadolu’nun birçok kentine de yayıldı. Dönüşüm sürecinde olan yapılar için finansal çözümler sunan Birikimevim, bu konudaki bakış açısını sempozyuma taşıdı. Ege Üniversitesi’nde gerçekleşecek Türkiye Gayrimenkul Sektörü ve Kentsel Dönüşüm Sempozyumu’na ana sponsor olan Birikimevim, konuyu akademik boyutuyla da ele aldığını kanıtladı.

 Tasarrufa dayalı faizsiz finansman yöntemiyle sektördeki dinamikleri değiştirmek için yola çıkan Birikimevim, şimdi de Kentsel Dönüşüm ile ilgili çalışmalarıyla sektöre farklı bakış açısıyla baktığını kanıtlıyor.

Türkiye’nin birçok kentinde gerçekleşen kentsel dönüşüm faaliyetleri için Birikimevim,  bu dönüşüm sürecine yeni nesil bakış açısıyla dahil oluyor. Kentsel Dönüşüm özelinde geliştirdiği projeksiyonunu 11 Aralık’ta İzmir’de ilk defa düzenlenecek Türkiye Gayrimenkul Sektörü ve Kentsel Dönüşüm Sempozyumu’nda detaylarıyla anlatacak olan Birikimevim,  sektörün dinamiklerini değiştirdiğini kanıtlıyor.  Kentsel Dönüşümde fark yaratacak çözümleriyle hem ev sahiplerinin hem müteahhitlerin sorunlarına çözüm önerisi sunan Birikimevim,  sempozyum kapsamında konuyu akademik boyutuyla da ele almaya hazırlıyor.

Kentsel dönüşüm sürecinin son yıllarda tüm dünyada akademik ve entelektüel çevrelerde yoğun bir şekilde tartışıldığını belirten Telli Grup Yönetim Kurulu Başkanı Osman Telli, bu farkındalıkla Türkiye Gayrimenkul Sektörü ve Kentsel Dönüşüm Sempozyumu’na ana sponsor olduklarını söyledi. Birikimevim olarak kentsel dönüşüm ile ilgili tüm detayları sempozyum kapsamında kamuoyuyla paylaşacaklarını söyleyen Telli, bu konuda proaktif bir şekilde çalıştıklarını ve taraflara finansal çözümler sunduklarını söyledi. Osman Telli ayrıca, büyüme hedefleri doğrultusunda bir yıl içinde 60 şube ve bin kişilik personel sayısına ulaşmayı amaçladıklarını sözlerine ekledi.

FAST-FOOD ÇÜRÜMEYİ HIZLANDIRIR TAZE SEBZE-MEYVE YESİNLER

Tatili fırsat bilin, çocuklarınızın diş bakımını yaptırın!

Diş Hekimi Pertev Kökdemir, tatilde artan fast-food ve gazlı içecek tüketimine karşı aileleri uyardı.

Dt.Pertev Kökdemir, “Okulların tatil olması, çocukların dişlerinin kontrolü için bir fırsat haline dönüştürülebilir” diyor ve aileleri uyarıyor: “Özellikle ders koşuşturması içinde ihmal edilmiş olan tedaviler bu dönemde yapılabilir. Ayrıca küçük çocukların anne-babalarından ayrıldığı ve onların kontrolü dışında yediği bol şekerli ve karbonhidratlı gıdalar; eğer okulda dişler fırçalanmamışsa, dişlerin çürümesini hızlandırmış olabilir. İşte tatil zamanı başlangıç aşamasındaki bu çürükler çok kolay bir şekilde tedavi edilebilir.”

AZI DİŞLERİ ÇÜRÜKTEN ÖMÜR BOYU KORUNUR

“Çocuklarda ağızda yerini alan ilk kalıcı büyük azı dişleri bu dönemde çıkmaya başlar ve bu dönemde azı dişlerini fissür koruyucu denen çürüme engelleyici maddelerin uygulanması gerekir. Fissür koruyucular sayesinde azı dişleri ömür boyu çürükten korunur. Yine 12 yaşında çıkmaya başlayan 2. büyük azı dişleri de fissür koruyucu ile korumaya alınmalıdır.”

FAST-FOOD ÇÜRÜMEYİ HIZLANDIRIR.

Dt.Kökdemir, “Tatil günlerinde artan etkinlikler ve bu etkinlikler sırasında alınan şekerli gıdalar, fast-food tarzı beslenme ve asitli içecekler dişlerdeki çürümeyi hızlandırabilir” diyerek uyardı. Kökdemir, “Bu nedenle bu dönemde yapılacak diş hekimi ziyareti hem bir kontrol, hem de çocuklar için dişlerine iyi bakmaları açısından bir motivasyon olacaktır” dedi.

TAZE SEBZE-MEYVE YESİNLER

“Tatil günlerinde daha geç yatan ama çok uykulu olduğu için gece diş fırçalamayı ihmal eden çocuklar, bu davranışlarıyla dişlerini riske atabilir” diyen Dt.Pertev Kökdemir, “Bu nedenle ebeveynler özellikle sömestre tatilinde çocuklarını çok iyi takip etmeli, mümkün olduğunca şekerli ve fast-food yiyecekler yerine taze meyve ve sebze yemeleri konusunda yönlendirici olmalı. Çocukların diş fırçalama alışkanlıklarına düzenli bir şekilde devam etmelerini sağlamalıdır” dedi.

Bel ağrısı ve bel fıtığını ayıran temel nedenler şunlardır  Her bel ağrısı, fıtık değildir

 Yetişkin toplumun yaklaşık %80’i hayatlarının bir döneminde bel ağrısı şikayeti ile karşılaşır ve bu şikayetler, hafif bel tutulmalarından, hareketi zorlaştıracak bacak ağrılarına kadar değişik şiddetlerde olabilir. Toplum genel olarak bel ağrılarının kaynağını fıtığa bağlar ve çevrelerinde olan diğer insanların tedavi yöntemleriyle sonuca ulaşmaya çalışır. Bel ağrılarının nedenleri arasında; doğumsal sorunlardan yapılan işe, spor aktivitelerinden kullanılan yatağa, kilo sorunlarından ailesel yatkınlığa kadar uzanan çeşitli nedenleri sıralayabiliriz. Bu konuda görüntüleme yöntemleri de bazen yanıltıcı olabilir ve her MR sonucu tanı demek değildir.

Bel ağrılarının değişik nedenle bağlı olarak geliştiğini anlatan Therapy Sport Center’dan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları kaydetti:

“Bel ağrıları, çok değişik sebeplere bağlı olarak gelişebilir ve bu yüzden tedavileri de standart yöntemlere bağlı olmaz. Bazı durumlarda ağrılar, fizik tedavi, egzersizler ve yüzme ile çözülebilirken, bazı durumlarda ise acil ameliyata bile gidebilir. Eğer ağrınız 1 haftayı geçiyorsa, sık aralıklarla tekrar ediyorsa, bacakta veya ayakta karıncalanma, uyuşma ya da kuvvet kaybı varsa, hemen bir doktora görünmeniz gerekiyor. Tedavi, her zaman akut dönemde daha kolaydır” dedi.

Uzun süren ve günlük hayatı zorlaştıran ağrılarda mutlaka uzman görüşü alınması gerektiğinin altını çizen Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, bel ağrısı ve bel fıtığını ayıran en temel nedenlere ilişkin şunları söyledi:

1-Bel fıtığı ağrısı genellikle kalça içinden başlar ve bacağın arka tarafına doğru yayılır. Bel tutulmalarında ise ağrı genellikle belin ortasında ve kemer çizgisinin üzerindedir.

2-Bel fıtığında bacakta ve ayakta uyuşma, karıncalanma, his kaybı oluşurken, normal bel tutulmalarında bunlar çok nadir görülür.

3-İleri dönem fıtıklarda ayak bileğinde ve ayak parmaklarında kuvvet kaybı görülürken, bel tutulmalarında bunlara rastlanmaz

4-İstirahat etmek bel tutulmalarında ağrıyı azaltırken, fıtıklarda çok fazla etkili olmaz.

5-İleri dereceli sinir basısı yapan fıtıklar genellikle ameliyatla sonuçlanırken, bel tutulmalarında bu risk yoktur.

6-Zorlayıcı sporlar, bel fıtıklarını da, bel tutulmalarını da kötü yönde etkiler ve iki grup için de kuvvetlendirirsem geçer düşüncesi yanlıştır.

7-Bel kaslarını uygun egzersizlerle ve germelerle sağlıklı tutmak, iki grup hastada da uzun dönem etkilerini azaltır.

8-Manipülasyon veya benzeri metotlar bel tutulmalarında etkili olabilirken, bel fıtıklarında durumu daha da kötüye götürebilir. Bu nedenle, ağrının gerçek teşhisi konmadan yapılmaları sakıncalıdır.

İMİB, maden ve jeoloji öğrencilerine asgari ücret oranında burs vermek istiyor

İMİB madencilik eğitiminde 7+1 modeli önerecek

Tüm sektörlere hammadde üreterek 40 milyar dolarlık bir değer oluşmasına katkıda bulunan maden sektörü hakkında bilgi veren İMİB Başkanı Aydın Dinçer, sektöre nitelikli gençler yetiştirmek için YÖK ile birlikte çalışacaklarını duyurdu. Bu kapsamda 29 Kasım’da İstanbul’da bütün tarafların hazır bulunacağı bir toplantı düzenleneceğini de açıklayan Dinçer, madencilik sektöründeki sorun ve sıkıntıların azaltılması için yaptıkları bir diğer çalışmanın ise ÖTV’ye ilişkin olduğunu aktardı.  Enerji maliyetleri üzerindeki ÖTV’nin madencilik sektöründe uygulanmamasını istediklerini dile getiren Dinçer, uluslararası denetim ve mali danışmanlık firmalarından bu kapsamda bir rapor istediklerini ifade etti.

“Hayatımız Maden” sloganı ve “Sürdürülebilirlik Madencilik” temasıyla düzenlenen 3. Madencilik Çalıştayı, İzmir’de düzenlendi. Geleneksel hale gelen ve bu yıl Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen çalıştaya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ve 15 sivil toplum kuruluşunun temsilcileri katılım gösterdi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, çalıştayda sektöre dair önemli açıklamalarda bulunurken, sektörün geleceğini emanet edecekleri gençlerin eğitimine ilişkin hazırlanan projeler hakkında da bilgi verdi.

Maden sektörü, YÖK ve üniversiteler 29 Kasım’da bir araya gelecek

YÖK, üniversite bölüm başkanları ve ilgili bakanlıkla yürüttükleri çalışmalara değinen Dinçer“YÖK ile birlikte madencilik ve Jeoloji fakültelerinin öğrencilerine asgari ücret ile burs vererek, çok daha nitelikli öğrencileri üniversitelere bu sektörün geleceğine emanet etmek üzere çekmeyi planlıyoruz29 Kasım’da YÖK ve üniversite bölüm başkanlarımızla İstanbul’da, bakanlıklarımızın da yetkililerinin katılacağı müfredat ile ilgili bir çalışmada hep birlikte bulunacağız” dedi. Madencilik ve jeoloji bölüm öğrencilerinin eğitimi için de bir model öneren Dinçer’in konuya ilişkin açıklamaları şöyle: “7+1 yani yedi sömestr okulda, bir sömestr sanayide veya madende çalışan öğrencileri mezun etmek istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmelerimizi başlatıyoruz ve liseler ile orta okullarda, madenciliği ve yerli kaynakların öneminin daha çok bahsedilmesi yönünde müfredata eklemeler yapılmasını sağlayacağız.”

Deri’n Fikirler’de finalistler belli oldu

Deri sektöründe katma değerli ürünlerin ortaya çıkması amacıyla yenilikçi ve vizyoner deri mühendisleri ile tasarımcıların yarıştığı Deri’n Fikirler Deri Üretim ve Tasarım Yarışması’nda finalistler belli oldu. Bu yıl 8.si düzenlenen yarışmaya İzmirli gençler damga vurdu.

Ege Deri ve Deri Mamülleri İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen, Ticaret Bakanlığı’nın 2008/2 sayılı “Tasarım Desteği Tebliği” ile destek verdiği, Türkiye geneli düzenlenen ve deri sektörünün en uzun soluklu tasarım yarışması olan Deri’n Fikirler Deri Üretim ve Tasarım Yarışmasının finalistlerini belirleme amacıyla yapılan seçmelerde yarışmanın 10 finalisti belli oldu.

Belirlenen 10 finalistten 9’unun İzmirli gençlerden oluşması sektör temsilcileri tarafından büyük mutlulukla karşılandı.

EKSİOTUZ temasıyla düzenlenecek Deri’n Fikirler 8. Deri Üretim ve Tasarım Yarışması ile deri sektörüne genç, yenilikçi deri mühendislerinin ve tasarımcıların katılımını hedeflediklerini belirten Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selahattin Güven, genç deri mühendisleri ve tasarımcıların ortaya koyduğu tasarımlarla deri sektörünün daha katma değerli ürün ihraç etmesini amaçladıklarını dile getirdi.

Türkiye’nin deri ürünleri ihracatının ortalama kilogram fiyatının 20 dolar olduğuna işaret eden Güven, Deri sektöründe katma değerli ürün ihraç eden ülkelerde bu rakamın 70 dolarlara ulaştığını belirtti. Bizim de üyelerimizin vermiş olduğu destek ve üniversitelerimizin çalışmalarının çok önemli olduğunun altını çizdi. Güven, bunlar sayesinde 70 dolar rakamına ulaşmanın, hatta geçmenin mümkün olduğuna dikkat çekti.

Deri’n Fikirler Deri Üretim ve Tasarım Yarışması’nın finali İZFAŞ tarafından düzenlenen Leather and More Fuarı kapsamında Deri Sektöründe “İhracatın Yıldızları Ödül Töreni”yle birlikte gerçekleştirilecek.

Deriyi en güzel tasarlayan yarışmacı 10 bin TL’lik ödülün sahibi olurken, ikinci isim 6 bin TL kazacak. Üçüncü isim 4 bin TL ödüle hak kazanacak. En güzel tasarımı yapan isimler, Ticaret Bakanlığı’nın 2008/2 SAYILI “TASARIM DESTEĞİ HAKKINDA TEBLİĞ”i kapsamında yurtdışında tasarım eğitimi olanağına da kavuşacak.

Deri’n Fikirler Deri Üretim ve Tasarım Yarışması’nda finale kalan isimler şunlar oldu;

Alparslan Şendağlı DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi
Arzu Birdal İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Ayşenur Kayar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Fahri Yalçın Güneri Ege Üniversitesi Deri Mühendisliği
Gökşin Çanakçı İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Hatice Berde Tekin İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
İpek Erdem DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi
Nima Pourrasoul Ege Üniversitesi Deri Mühendisliği
Nurdan Ahsen Fıçıcı İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Töre Güler Ege Üniversitesi Deri Mühendisliği

Alcatel 3X Türkiye’de satışa çıktı
Alcatel’in geniş akıllı telefon portföyünün en yeni ürünü Alcatel 3X’in 2019 versiyonu Türkiye’de satışa sunuldu. Süper Full View ekranı ve Google Assistant özelliğiyle gelen bu cihaz, üçlü arka kamerasıyla gerçek gibi görünen fotoğraflar çekilebilmesini sağlıyor.
Uygun fiyatıyla satışa sunulan Alcatel 3X; 2.5D çift taraflı cam tasarımı, mini çentikli 6.52 inç HD+ Süper Full View ekranı ve yüzde 89 olan ekran gövde oranıyla görüntüleme deneyimini iyileştiriyor. Cihaz ayrıca sekiz çekirdekli güçlü işlemci ve dayanıklı 4000mAh bataryayla geliyor. Gerçek zamanlı bokeh efekti, süper geniş açı, gece video çekimi ve yapay zekâ sahne görüntüleme algılayıcısı özellikleriyle donatılan 3 çok yönlü 16MP+8MP+5MP arka kamerası sayesinde Alcatel 3X, kullanıcılarının etkileyici ve dinamik görüntüler elde etmesini sağlıyor.
Alcatel 3X’te ayrıca Google Assistant’a tek dokunuşla kolayca ulaşılabilmesi için özel bir tuş da bulunuyor. Kişisel Google Assistant ile uygulamaları başlatmaktan Google Lens işlevini çalıştırabilmeye kadar pek çok özellik kolayca kullanılabiliyor.
Siyah renk seçeneği ve 4+64GB’lık versiyonuyla kullanıcılarla buluşan Alcatel 3X 1.699 TL’den (önerilen satış fiyatı) satışa sunuluyor.

Avşar Maden Suyu’ndan saatte 50 bin şişe dolumu

1980’li yıllardan sonra gelişen teknolojiler, üretim hatlarını da ekleyerek üretimin hızını artırdı.  Üretim parkuruyla saatte 50 bin şişe maden suyu doldurabilen Avşar Maden Suyu, teknolojiyi DNA’sına kodladığını kanıtladı. İleri teknolojiye sahip parkuruyla bu yıl pazara 16 farklı ürün grubunda yaklaşık 130 milyon şişe maden suyu süren Avşar, endüstri 4,0 bakış açısıyla tüm iş süreçlerini yönetiyor.  Ayrıca Avşar, bugüne kadar üretim teknolojisine 15 milyon dolarlık yatırım yaparak, sektöre farklı bakış açısıyla baktığını da kanıtlıyor.

Geçmişten günümüze değişen üretim teknolojileri sayesinde sektörler önemli ölçüde yol kat etti. Endüstri 4,0, tüm sektörlerin gündem maddesi olduğu gibi maden suyu üreten firmalarında önemli gündem maddelerinden biri. Bu farkındalıkla da üretim tesisinde endüstri 4,0’ı kullanan Avşar Maden Suyu,  saatte 50 bin şişe dolum yapabilen üretim parkuruyla rekabet gücünü ortaya koyuyor.

MESLEKİ EĞİTİMDE ÖNEMLİ İŞ BİRLİĞİ ..OİB, MESLEKİ EĞİTİME KATKISINI SÜRDÜRÜYOR…

Bursa Valiliği, Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) arasında yapılan ‘Mesleki ve Teknik Eğitimde İş Birliği’ protokolü, MEB tarafindan “Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları” kapsamına alınan OİB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde, tarafların katılımıyla imzalandı.

Okulda gerçekleşen protokol törenine; Bursa Valisi Yakup Canbolat, Nilüfer Kaymakamı Avni Oral, Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Sabahattin Dülger, Nilüfer İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Muharrem Tüfekçi, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Başkanı Baran Çelik ve Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu katıldı.

Protokol töreninin yanı sıra, Bursa Valisi Yakup Canbolat, Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Sabahattin Dülger, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Başkanı Baran Çelik, Okul Müdürü Metin Sezer ve beraberindeki heyet, Otomotiv Endüstri İhracatçıları Birliği Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ndeki sınıfları ve atölyeleri gezerek öğrenci ve öğretmenlerden bilgi aldı.

Protokol kapsamında; Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi,  öğretmenlerin sürekli mesleki gelişimlerini teşvik etmeyi, okullarda eğitimi verilen alanları sektörle birlikte dizayn etmeyi ve mezun öğrencilerin niteliğini artırarak iş hayatına hazırlanmalarını sağlamayı amaçlıyor.

Elips Tasarım Mimarlık’tan Fonksiyonel Bir Sosyal Merkez: BJK NEVZAT DEMİR TESİSİ

Y. Mimar Feza Ökten Koca’nın kurucusu olduğu Elips Tasarım Mimarlık tarafından yeniden tasarlanan BJK Nevzat Demir Tesisi, futbolcuların antrenman ve tedavi amacıyla kullandıkları, kapalı havuz ve spa fonksiyonlarını barındıran bir sosyal merkez olarak kurgulanmış.

Konut, ticari, eğitim gibi birçok farklı alanda ödüllü projelere imza atan Elips Tasarım MimarlıkBJK Nevzat Demir Tesisi’nin tasarımında, futbolcuların ihtiyaçlarına yönelik, antrenman ve tedavi amacıyla kullanabilecekleri fonksiyonel bir mekan yaratmayı hedeflemiş. Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinden biri olan Beşiktaş Spor Kulübü’nün İstanbul Çekmeköy’de yer alan, mevcut halinde fonksiyonel olarak kullanılmayan 3 katlı ana binası içindeki 570 m2 alana sahip Nevzat Demir Tesisi, futbolcuların kapalı havuz ve spa ihtiyacına yönelik olarak yeniden tasarlanmış.

Tüm fonksiyonların 570m2’lik alana doğru sirkülasyon ve işleyişle yerleştirildiği BJK Nevzat Demir Tesisi’nde, futbolcular için havuz bölümüne kapalı havuz, jakuzi, havuz içi bisiklet, su altında koşma, şok havuzu gibi fonksiyonlar tanımlanırken; spa bölümünde buhar odası, sauna, sıcak taş yataklar, dinlenme odası ve duşlar planlanmış. Diğer bölümde ise, içinde özel jakuzi ve duşu bulunan 2 adet masaj odası, ayak bakım ve saç bakım bölümleri futbolcuların profesyonel kullanımı için oluşturulmuş.

Havuz kısmında gerekli olan 140 cm’lik derinlik mekanda yaratılan yumuşak kot geçişleriyle sağlanırken, havuz etrafındaki duvara açılan farklı boyutlardaki boşluklarla hem havuzun hem de koridorların ambiyansında ferahlık sağlanmış.

Masaj odalarında kullanılan bambu ahşap kaplamalar ve gizli ışıklarla rahatlatıcı, yumuşak bir ortam yaratmayı hedeflerken, oda içinde yaratılan kot farklılıkları ile de jakuzi için gerekli olan yükseklik sağlanmış. Masaj odalarına yerleştirilen jakuzi ve duş bölümleriyle, masajın yanı sıra, mekanın bireysel rahatlama alanı olarak kullanmasına da olanak tanınmış.

Yüzme havuzu özelliğinin yanı sıra, su içi bisikletlerin olduğu bölüm ve rainshower altında bazalt taşlarla oluşturulan antrenman alanı havuz içinde yerini alırken, havuz yanında büyük bir jakuzi de kullanıma sunulmuş. Ana havuz ve şok havuzu üzerinde yer alan farklı form ve boyutlardaki barissol aydınlatmalarla hem mekanı aydınlatmak, hem de suya verdiği yansımalarla artı değer yaratmak hedeflenmiş. Tüm mekan, fonksiyonlarına göre seramik, doğal taş ve mozaiklerle kaplanırken, masaj odalarında duvar kağıdı kullanımı tercih edilmiş. Genelde toprak tonlarında yumuşak renklere yer verilirken beton renkleri de tasarıma dahil edilmiş.

Sonuçta, 570 m2 alan üzerine kurulmuş, ihtiyaçları karşılamaya yönelik, oldukça ferah ve fonksiyonel bir alan ortaya çıkmış.

Türkiye’nin makine yapan makineleri ABD, Rusya, Polonya, Almanya ve Kanada’da

Takım tezgahlarında yerli makine oranının yüzde 25’e çıkması sektörün dış ticaret açığını 100-150 milyon dolar azaltacak

 Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (TİAD) açıkladığı verilere göre makineleri yapan makineler olarak adlandırılan sektör 2019’un ilk dokuz ayında 414,4 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Sektörün yıl sonu hedefi 580 milyon dolar olarak açıklanırken, TİAD Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Varlık, takım tezgahları alanında yapılan ihracatın yüzde 80’ini saç şekillendirme ve kesme presleri ile lazer ve plazma saç işleme makinelerinin oluşturduğunu aktardı. CNC işleme merkezi, torna tezgahları ve preslerinin üretiminde ise Türkiye’nin ithalatçı konumda bulunduğunu dile getiren Varlık, “Türkiye takım tezgahları alanındaki ihtiyacının ancak yüzde 15’lik kısmını yerli makinelerle karşılıyor. Hedefimiz 2023’e kadar bu oranı yüzde 25’e çıkarmak. Hedefe ulaşılması durumunda, mevcutta 410 Milyon ABD Doları olan sektörün dış ticaret açığı 100-150 milyon ABD Doları azalmış olacaktır” dedi.

Konuya ilişkin basın bültenini görsellerle birlikte ekte bilginize sunuyorum. Haber olarak değerlendirmeniz dileği ile iyi günler, iyi çalışmalar.

III. Maden Çalıştayı İzmir’de Gerçekleşti

Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya: “Madencilik sektörü 15 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacak potansiyele sahip!”

Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMIB) tarafından düzenlenen Hayatımız Maden Çalıştayı’nın üçüncüsü, 16 Kasım’da İzmir’de “Sürdürülebilir Madencilik” temasıyla gerçekleştirildi. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya sektörün 15 STK’sı ve maden sektörü profesyonellerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda; çevre, mevzuat ve başarı hikayeleri başta olmak üzere madencilik sektörünün gündemindeki konular masaya yatırıldı.

Madenlerin insan hayatındaki 12 bin 500 yıllık vazgeçilmezliğine dikkati çekmek amacıyla “Hayatımız Maden” mottosuyla Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMIB) tarafından düzenlenen Hayatımız Maden Çalıştayı’nın üçüncüsü, 16 Kasım’da İzmir’de “Sürdürülebilir Madencilik” temasıyla gerçekleştirildi. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna TuragayEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, sektörün 15 STK’sı ve maden sektörü profesyonellerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştay “Ülkemiz Madenciliğinde Başarı Öyküleri”, “Yaşamın Temeli Maden” ve “Sürdürülebilir Madencilik İçin Yasal Düzenlemeler ve Mevzuat” başlıklı üç oturumdan oluştu.

“Dünyada maden çeşitliliği bakımından 10. sıradayız”

Çalıştayda bir konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı şunları söyledi: Madenler insan ve toplum yaşamının önemli bir parçasıdır. Toplumların refahı ve ekonomik kalkınması için şarttır ve gelişmiş ekonomilerin bugün geldiği noktada büyük rol oynamıştır. Yaşamı fonksiyonel hale getiren araç ve gereçlerin tümüne yakını madenciliğin sonucudur. Ülkemizde çok çeşitli madenler var ancak karmaşık jeolojik yapımız maden armayı zorlaştırıyor. Dünyada yer altı kaynakları sıralamasında 132 ülke arasında üretim değerimizle 28. maden çeşitliliği bakımından da 10.sırada yer alıyoruz. Ülkemiz metalik madenler, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından zengin. Yerli kaynakların ekonomiye kazandırılması ve değer zincirinin oluşturulması bakanlığımızın temel hedefi. Yeni maden kanunu çalışmalarımız da devam ediyor. Bu kanunu madencilik sektörüyle beraber çalışarak, el ele çıkaracağız.”

“Katma değerli ürün satışımızı artırmak zorundayız”

Çalıştayın açılışında konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ise Madenciliğin sanayiye ve ticarete katkısı ortada. Biz de bakanlık olarak madencilik sektörüne çok önem veriyoruz.

Türkiye olarak madencilikte 4.7 milyar dolara ulaşan bir ihracatımız var.Bunun 1.9 milyar doları ise mermerden geliyor. Dünyada ise bu rakam totalde 16-17 milyar doları buluyor. Hacim olarak ise dünya rezervleri 15 milyar metreküp iken bizde bu rakam 5.1 milyar metreküp oluyor. Bu da aslında katma değerli ürün satışında daha yol almamız gerektiğini gösteriyor. Devletimiz ve bakanlıklarımız olarak bu konuda desteğimiz tam. 2019 yılında tam 14 ticaret heyeti düzenlendi ve bizler de desteğimizi gösterdik. İhracatçımızın her zaman yanındayız. Madencilerimizin, mermer doğal taşçılarımızın her zaman yanındayız. Kendimize güvenmemiz lazım. Çok güzel işler başaracağımızdan şüphemiz yok.”

Çevre, mevzuat, başarı hikayeleri başta olmak üzere madencilik sektörünün gündemindeki konuların tartışıldığı “Hayatımız Maden Çalıştayı”na emeği geçen sektörün 15 sivil toplum kuruluşuna teşekkür eden Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya“İlk Çalıştayımız’da 9 STK ile başlayan sektörel mutabakatımız bugün 15 STK’ya ulaştı. Artık 15 STK birlikte hareket ediyor, sektörümüz için el ele çalışıyoruz” diye konuştu.

“Hem doğru madencilik yapmalı hem de bunu kamuoyuna doğru anlatmalıyız”

Madenciliğin modern hayatın can damarlarından biri olduğuna değinen Kaya“Maden denildiğinde akla öncelikle sanayi gelse de aslında Hayatımız Maden! Bugün evimizde kullandığımız telefona, su içtiğimiz bardaktan elimizden düşürmediğimiz tabletlere, uçaklardan gemilere kadar hayatımızın vazgeçilmezi olan birçok ürün farklı madenler içeriyor. Modern sağlık hizmetleri, bankacılık sistemleri, ulaşım, ısınma, gıda gibi birçok sektör maden sektörüyle yaşıyor.Hal böyleyken yani “Hayatımız bu kadar Maden”ken hem doğru madencilik yapmamız hem de bunu kamuoyuna doğru anlatmamız gerekiyor” dedi.

Dünyadaki 90 çeşit madenin 77’si Türkiye’de

Türkiye’nin en önemli öz kaynaklarından biri olan madenlerin yeryüzüne çıkarılıp, yerinde işlenerek ekonomiye kazandırılması gerektiğini anlatan Kaya, dünyadaki 90 çeşit madenin 77’sinin Türkiye’de bulunduğuna dikkat çekti. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0.4’ü, endüstriyel ham madde rezervlerinin yüzde 2.5’i, kömür rezervlerinin yüzde 1.0’i ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0.8’ine sahibiz” diyen Kaya, artık hammadde üretip satmak yerine dünya pazarına katma değerli ürünler sunulmasının şart olduğunun altını çizdi.

Maden ithalatımız 25 milyar dolar

Madencilikte dışa bağımlılığa da dikkat çeken Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, şunları söyledi: “Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık %75’ini enerji, hammadde ve ara mal kalemleri oluşturuyor. İhtiyacımız olan enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için çok büyük bedel ödüyoruz.İthal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metal için her yıl yaklaşık 25 milyar dolar harcıyoruz. Öz kaynaklarımız ise hala toprağın altında yatıyor! Bu yeraltı kaynaklarının çıkarılıp ekonomiye kazandırılmasının milli bir görev olduğuna inanıyor, madenlerimizi işleterek milletimizin yararına sunmak istiyoruz. ‘İnadına Üretim, İnadına İhracat’ diyoruz.”

“Madencilik sektörü 15 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacak potansiyele sahip”

Madencilik sektörünün 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9,2 küçüldüğünü ifade eden Kaya“82 milyonun ev sahibi olduğu madenlerin kiracıları olarak, inadına üretim, inadına ihracat sloganıyla hareket ediyoruz. 2019 yılının Ocak – Ekim döneminde Türkiye’ye 3,6 milyar dolar döviz kazandırdık. Madencilik sektörü 15 milyar dolar ihracat rakamına ulaşacak potansiyele sahip. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak için konunun tüm taraflarını Hayatımız Maden Çalıştayı’nda buluşturduk ve yol haritamızı belirledik. Madencilik sahalarında Devletin ilgili kurumlarınca verilen izinler dahilinde ve yine bu kurumların gözetim ve denetimi altında çalışan birçok maden işletmesi bulunuyor. Ülkemizin maden ihtiyacını karşılayabilmek, dışa bağımlılığı azaltabilmek için sürdürülebilir bir maden üretimini gerçekleştirmek zorundayız. Bunun için çevre ile dost, insan sağlığını üretiminin merkezine oturtan ve sürdürülebilir bir üretim zincirini iyi yöneterek amacımıza ulaşabiliriz. Çalıştayımızın bu anlamda da sektöre ve ülkemize büyük fayda sağlayacağına inanıyoruz” diye konuştu.

En iyi tasarımlar Design Week Turkey’de sahiplerini buldu

Doğal taşlar tasarımcıların ellerinde  “Fazlalıklarından Kurtul”du 

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) tarafından bu yıl ‘Fazlalıklarından Kurtul’ sloganıyla 8. kez düzenlenen Endüstriyel ve Mimari Doğal Taş Tasarım Yarışması’nın (DOTT) ödül töreni, ‘Türkiye Tasarım Haftası’ etkinliği kapsamında Haliç Kongre Merkezi‘nde gerçekleştirildi. Türk doğal taşlarının tasarımcı ve mimarlara tanıtılarak günlük yaşamda kullanılabilmesi, özgün ve endüstriyel olarak üretilebilir ürünlerin tasarlanmasına katkı sağlanması için yola çıkan yarışmaya toplam 404 proje katıldı.  Öğrenci ve profesyonel kategorisinde dereceye giren 14 proje toplam 74.500 TL’lik para ödülünün sahibi oldu.

Türkiye’de tasarım kültürünün oluşmasına ve Türk tasarımcıların dünyaya tanıtılmasına katkı sağlayan Design Week Turkey 2019 (Türkiye Tasarım Haftası) başladı. Türk doğal taş sektörünün sürdürülebilir bakış açısıyla büyümesine ve gelişmesine katkı sağlamak için İMİB tarafından bu yıl 8. kez düzenlenen Endüstriyel ve Mimari Doğal Taş Tasarım Yarışması’nın (DOTT) sonuçları, Tasarım Haftası kapsamında Haliç Kongre Merkezi‘nde gerçekleştirilen ödül töreninde açıklandı. Dereceye giren tasarımcılar ödüllerini İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer’in elinden aldı.

Tasarımcılara 74 bin TL’lik para ödülü

İMİB tarafından bu yıl ‘Fazlalıklarından Kurtul’  sloganıyla düzenlenen yarışmada 2 farklı kategoride ödüller sahiplerini buldu. Yarışmada sunulan projeler; alanında uzman sektör liderleri, akademisyenler ve profesyonel tasarımcılar tarafından değerlendirildi. Jüri değerlendirmesi sonucu yarışmaya katılan 404 proje içerisinden 14 proje ödüle değer görüldü. Profesyonel ve öğrenci kategorilerinde toplam 74.500 TL’yi bulan para ödülü tören ile sahiplerini buldu. Öğrenci kategorisinde dereceye giren proje sahipleri ayrıca yurt dışında eğitim bursu almaya hak kazandılar.

 Profesyonel Kategoride Mansiyon Ödülleri; Gözde Karakoyunlu, Cemre Ayça Aymelek, Gamze Sevimli, Mehmet Başak, Zehra Alan, Ayşe Aydemir ve Selen Çakır’a verildi.  Profesyonel Kategorisi üçüncülük ödülü; Gamze Çaparoğlu ve Muhammed Kaysı, ikincilik ödülü Mustafa Yılmaz ve birincilik ödülü ise Faruk Yılmaz’a takdim edildi. Öğrenci Kategorisi’nde Mansiyon Ödülleri; Büşra Yiğit, Merih Binbaş, Aynur Berin Akşit, Fethullah Bayraktar Mesut Eser’e verildi. Öğrenci Kategorisi’nde üçüncülük ödülü Kerem Aydın, ikincilik ödülü Begüm Bali, birincilik ödülü ise Hira Nur Nazlı ve Yağız Soysal’a verildi.

“Katma değeri yüksek tasarımlarla ihracata odaklanmalıyız”

Ödül töreninde konuşan İMİB Başkanı Aydın Dinçer, günümüzde ülkelerin önem sıralamasında yenilikçilik, yaratıcılık ve buluş yapma kapasitelerinin belirleyici rol oynadığını söyledi. Tasarımın, şirketlerin rekabette üstün olmak için kullandıkları en önemli öğe olduğunun altını çizen Başkan Dinçer,  “Özünde, insan hayatını kolaylaştırma amacını güden tasarım, aslına bakarsanız aynı zamanda da bir birikim işi… Hayata geçirilen tüm tasarımlar; bir açıdan tüketiciye, diğer açıdan da üreticiye fayda sağlamalı. İşte bu bakış açısıyla Endüstriyel ve Mimari Doğal Taş Tasarım Yarışması ile amacımız; Türk doğal taşlarının tasarımcı ve mimarlara tanıtarak günlük yaşamda kullanılabilmesi, özgün ve üretilebilir ürünlerin tasarlanmasına katkı sağlanmasıdır. Yarışmamızın, Üniversite-Sanayi ve profesyonellerin bir araya gelmesine, gelişmesine büyük önem veren birliğimizin en güzel örneklerinden biri olduğuna inanıyoruz. Doğal taş ihracatında tasarım açısından güçlü, katma değeri yüksek, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir ürünler geliştirilmesi için çalışıyor,  bu ürünlerde Türk tasarımcılarının imzası olmasını istiyoruz” dedi.

  1. Türkiye Ev Tekstili Yarışması’nda dereceye girenler ödüllerini aldı.

 Ev tekstilinin şampiyon tasarımcıları belli oldu

 Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin (UTİB) düzenlediği Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması’nda birinciye 10 bin TL, ikinciye 7 bin 500 TL, üçüncüye ise 5 bin TL ödül verildi. Ticaret Bakanlığı’nın uygun gördüğü yarışmacılar yurt dışında iki yıl eğitim görecek.

 Türkiye’nin tekstilde uluslararası rekabet gücünü artırmak amacıyla Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu. Yoğun bir eğitim ve eleme sürecinin ardından yarışmanın birincisi Bengi Meydan, ikincisi Can Berkay Turhan ve üçüncüsü Zeynep Pasinli seçildi. Dereceye girenlere ödüllerini Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle ile UTİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Yarışma Komitesi Başkanı Aslı Türkün Karaçor verdi.

TİM’in ev sahipliği yaptığı Türkiye Tasarım Haftası kapsamında düzenlenen ödül töreninin açılışında konuşan Yarışma Komitesi Başkanı Aslı Türkün Karaçor, “Mekan tekstilleri sektöründe dünya pazar payımız yüzde 4,5 ve yıllık ihracatımız 2,7 milyar dolar. UTİB olarak, 2018 yılı sonunda yüzde 6 artış ile yaklaşık 600 milyon dolar mekan tekstili ihracatı gerçekleştirdik ve kilogram başına 10 dolar seviyesine ulaştık. Bu bağlamda pek çok açıdan eşsiz olan ev ve mekan tekstilleri sektörümüzde tasarım süreci, ürünün pazarlanmasında en ön planda yer alıyor. Bu yıl dokuzuncusunu düzenlediğimiz “Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması” ile genç tasarımcıları ev tekstili sektörüne teşvik ederken, sektörümüze özgün tasarımlar kazandırmayı da hedefliyoruz” dedi.

Yarışmanın teması sürdürülebilirlik

Yarışmayı 2011 yılından bu yana düzenlediklerini, bugüne kadar toplam bin 951 başvuru aldıklarını ve yine toplamda 129 kişiye ödül verdiklerini kaydeden Aslı Türkün Karaçor, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yarışmamızı bu yıl “Sürdürülebilirlik” ana teması çerçevesinde sadece öğrencilere yönelik gerçekleştirdik. Bizler, yarışmalar ve benzeri etkinliklerle ülkemizdeki potansiyel yetenekler ve tasarlama kapasitemizi ortaya çıkarıyoruz. Söz konusu tasarım yarışmaları ülkemizin ihracat hedeflerinin en önemli bileşenlerinden birisini oluşturuyor. Bu çerçevede ev ve mekan tekstillerinde moda yaratabilecek tasarımların ortaya çıkmasını sağlayacak, ayrıca yeni yeteneklere fırsat kapılarını aralayacak” diye konuştu.

Yarışmada perdelik kumaş, perde sistemleri, koltuk, döşemelik kumaş, banyo tekstili, yatak odası tekstili, duvar tekstili gibi ev tekstili ürünlerinden yola çıkarak farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek estetik ve fonksiyonel nitelikleri üstün olan ürünler yer aldı. Sıkı bir eleme sürecinin ardından birinciliği “Waste Denim” adlı tasarımıyla Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Bengi Meydan kazandı.

Marmara Üniversitesi’nden Can Berkay Turhan “Wien” isimli tasarımıyla ikinci olurken, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Zeynep Pasinli ise “Intensity” isimli tasarımıyla üçüncülüğü kazandı.

Birinciye 10 bin TL, ikinciye 7 bin 500 TL ve üçüncüye de 5 bin TL para ödülü verildi. Yarışmada ayrıca dereceye giren üç kişiye Ticaret Bakanlığı’nın uygun görmesi halinde yurtdışı eğitim imkanı da sağlanacak. Dereceye girenler bunu yanında online İngilizce eğitimi, staj ve tasarım tescil ödüllerine de hak kazandı.

TOYOTA GR SUPRA ALTIN DİREKSİYON ÖDÜLÜ’NÜ KAZANDI

Toyota GR Supra, Avrupa’nın en prestijli otomobil ödüllerinden biri olan Altın Direksiyonu kazandı. Daha önce 1982’de de ikinci jenerasyon Supra ile ödülü alan Toyota, ikonik modelinin geri dönmesiyle bu yıl yine “En İyi Spor Otomobil” kategorisinde ödülle taçlandırıldı.

Altın Direksiyon Ödülü Almanya’nın en popüler pazar gazetesi Bild am Sonntag ve lider otomobil dergisi Auto Bild tarafından gerçekleştiriliyor. 50’den fazla otomobil arasından okuyucuların seçtiği ilk 3 model, uzman gazeteciler, yarış pilotları ve ünlüler tarafından Lausitzring Pisti’nde test sürüşünden geçirildi. Her otomobile performans kriterlerine göre puan verildi ve kazanan belirlendi.

GR Supra tamamen yeni bir model olsa da, zengin geçmişiyle birlikte klasik spor otomobil özelliklerine sahip. Önden motorlu, turbo beslemeli altı silindirli iki koltuklu 340 HP’lik otomobil arkadan itişli sürüşüyle her yolculuğun keyifli olmasını sağlıyor.Gazoo Racing yarış departmanının geliştirmesiyle GR Supra ismini alan model, bu departmanın ilk global modeli olarak öne çıkıyor. Kusursuz şekilde ayarlanmış süspansiyonu ve alçak ağırlık merkeziyle pistte veya yolda sıra dışı bir yol tutuşa ve sürüş tepkilerine sahip. Toyota GR Supra’nın üstün özellikleri, Altın Direksiyon Ödülü ile okuyucular ve uzmanlar tarafından da onayladı.

ÜRETİCİ MARKA BULUŞTU, 500 MİLYON DOLARLIK İŞ HACMİ OLUŞTU

 Pazar büyüklüğü 10 milyar Dolara ulaşan ve yılı 5,5 milyar Dolar ihracatla kapatmaya hazırlanan züccaciye sektörünün çatı derneği ZÜCDER (Züccaciyeciler Derneği), ihracata destek olmak ve iç ticareti artırmak amacıyla “Üretici-Marka Zirvesi”nin 7.’sini Antalya Belek Titanic Deluxe Hotel’de düzenlendi. 500 milyon Dolarlık iş hacminin oluşacağı zirveye, Avrupa ülkelerinden, Balkanlardan, Türki Cumhuriyetlerden, Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan, Rusya’dan 40 ülkenin en büyük toptancı, ithalatçı ve perakende zinciri katıldı. Dünya züccaciyesinin kalbi Antalya’da attı.

Türkiye’nin 3,6 milyar Dolar dış ticaret fazlasıyla, dış ticaret fazlası veren ender sektörlerinin başında gelen züccaciye sektörü, 2018 yılını 4,7 milyar Dolar ihracatla kapattıktan sonra 2019 yılını 5,5 milyar Dolar ihracatla kapatmaya hazırlanıyor. İhracatın her yıl yaklaşık yüzde 15 arttığı züccaciye sektörü, aynı zamanda markalaşmanın en yoğun olduğu ikinci sektörüdür. Dünyanın 200’den fazla noktasına ulaşan züccaciye sektörünün çatı derneği ZÜCDER, sektörün ihracatını, iç pazardaki ticaret hacmini arttırmak için “Üretici-Marka Zirvesi”nin 7.’sini düzenliyor. Antalya Belek Titanic Deluxe Hotel’de  düzenlenen zirveye, Avrupa ülkelerinden, Balkanlardan, Türki Cumhuriyetlerden, Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan, Rusya’dan 40 ülkenin en büyük toptancı, ithalatçı ve perakende zinciri katılacak. 50 yerli ve yabancı toptan&perakende zincirinin yanı sıra 100 üreticinin katılacağı zirveyle ilgili açıklama yapan ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz: “7 yıldır düzenli olarak düzenlediğimiz zirvelerimizin kapsamını her yıl biraz daha artırıyoruz. İki sene önce uluslararası boyuta taşıdığımız zirvemize geçen sene 10 ülkenin en büyük firmaları katılırken, bu sene ülke sayısını 40’a çıkardık. Toplamda 150 yerli ve yabancı firmanın katılım gösterdiği zirvede, firmalar 2 gün boyunca yüz yüze görüşmeler sağlıyorlar. Bu görüşmeler sonucunda iş hacmi yaklaşık yüzde 30 oranında artarken, son 2 yıldır zirvelerin gücünü ihracat rakamlarımızda görmüş olduk. Bu sene de 500 milyon Dolarlık bir ticaret hacmi bekliyoruz.” dedi.

Sektördeki organize mağaza sayısı 1000’leri geçti

Zirveler sayesinde ithalatçıların, üretici firmaları daha yakından tanıyarak ürün alımlarını yurt içine çevirdiklerini, ithalattan ziyade kendi üreticilerimize öncelik verilmesinin sağlandığını ifade eden Öksüz, “10 milyar Dolar büyüklüğe sahip sektörümüzün perakende kısmı, özellikle tüm Türkiye’de açılan AVM’lerin artmasıyla birlikte gelişen zincir mağazacılık, sektörün markalaşma trendleri, dijitalleşme ve franchise sistemleriyle atağa geçmiştir. Perakendeyi öncelikle markalaşma konusunda incelemek gerekirse, züccaciye sektörü Türkiye’nin en çok markalaşan sektörüdür.” belirtirken, gerçekleştirdikleri ihracatın kilogram başına 3,6 dolar olduğunu ifade ederek ihracatın yarısını ise Avrupa ülkelerine yaptıklarını söylüyor. Sektörün dijitalleşme konusunda da atağa geçtiğini sözlerine ekleyen Mesut Öksüz, “Sektör, e-ticaretteki payını da her geçen gün arttırıyor. Yapılan araştırmalara göre iç pazarda sektörün en büyük kaynağı olan evlenecek çiftler, evlerini döşerken 50 bin TL harcarken, ev kuracakları eşyaların yüzde 72,4’ünü ise internetten satın alma yolunu seçiyorlar. İnternetten satın alınan ev eşyaları arasında ise küçük elektrikli ev aletleri, dekoratif ürünler ve züccaciye ürünleri başı çekiyor. Bu yüzden online alışveriş siteleri de zirvede yerini alacak.” açıklamasında bulundu.

500’ün üzerinde Türk start up Estonya e-oturum programı ile Avrupa iş dünyasına katıldı 

Estonya’nın e-Residency (e-Oturum) programı, Estonya dijital toplumunu tanıtmak ve Türkiye’den girişimcileri yeni fırsatlar sunmak üzere Türkiye’ye geliyor.

İsteyenlerin dünyanın herhangi bir yerinden global bir AB şirketi yönetebilmesine olanak sağlayan e-Residency programını başlatan ilk ülke olan Estonya, girişimcilere AB’nin iş ortamına erişim imkânı sunuyor.

Estonya Cumhuriyeti, Avrupa Birliği (AB) çapında iş yapmak isteyen girişimcilere, Türkiye’den ayrılmadan bir Avrupa şirketi kurmak için en elverişli çözümü sunuyor. Estonya’nın dünyada ilk kez uygulamaya geçirdiği e-Residency (e-Oturum) programı ile girişimciler, Türkiye’den çalışırken global bir AB şirketi kurabilmelerini sağlayan resmi dijital kimlik elde etme hakkını kazanıyor. Yeni dijital dalgayı yakalayan global girişimciler, işlerini formalitesiz, kolay ve teknoloji odaklı bir ortamda kurma şansı elde ediyor.

e-Residency programı kapsamında kurulan şirketler, “adresten bağımsız güvenilir AB şirketi” statüsüne sahip olduğu için, dünyanın herhangi bir yerinden düşük maliyetle ve fazla formalite gerektirmeden yönetilebiliyor. Bu şirketler, gelişmiş ve güvenli bir dijital altyapıdan yararlanırken global ölçekte büyümelerine yardımcı olacak kaynaklara da sahip oluyor. Türkiye’deki girişimcilerin işlerini AB pazarının tümüne yayabilmesine imkân sağlayan e-Residency programı, Türkiye’den startup’ların Avrupa iş ortamına entegrasyonunda önemli bir adım olma özelliğine sahip.

Türkiye, 2019’da en hızlı büyüyen pazar

2200’ü aşkın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının e-Residency aldığı Estonya, Türkiye ile ekonomik ilişkilerinin gelişmesi sonucunda bu rakamın gelecek yıllarda daha da büyümesini hedefliyor.

Estonya, e-Residency programını başlattığı Aralık 2014 tarihinden bu yana 162 ülkede yer aldı. Şimdiye kadar tüm dünyadan 62 binin üzerinde kişi Estonya’dan e-oturum alırken, 10 bin 100’ün üzerinde şirket e-oturum aracılığı ile kuruldu. Şimdiye kadar Türkiye’den e oturum (e-Residency) yoluyla kurulan şirketlerin sayısı 550’yi aştı. Türkiye e-oturum nüfusu olarak 12. Sırada iken kurulan şirket olarak ise 4. Sırada yer alıyor. Ayrıca Türkiye, 2019 yılının en hızlı büyüyen pazarı olarak da ayrıca dikkat çekiyor. Türkiye’deki girişimleri özellikle pazarlama, tasarım, danışmanlık ve bilişim alanında faaliyet gösteriyor. Rimuut, Reachpeople, Oktopeople, walks in Europe, Estonya’da e-oturum ile şirket kurmuş başarılı Türk start-up örnekleri. Program, e-Residency ile kurulan bir AB şirketinin, sadece Avrupa’da faaliyet göstermesini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında iş yaparken AB’nin hukuki çerçevesinden de yararlanmasına olanak sağlıyor. Bu özellikleriyle e-Residency programı, bağımsız olarak kendi işlerini yapmak isteyen genç Türkiyeli girişimcilere çok uygun bir çözüm sunuyor.

Estonya Cumhuriyeti e-Oturum Programının Halkla İlişkiler Yöneticisi Katrin Vaga, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Avrupa ile Asya arasında hep bir köprü olmuş Türkiye’yi her ziyaret ettiğimizde, ortak noktalarımızın çokluğunu gördükçe şaşırıyoruz. Türkiye’nin startup ortamı ise dünyanın en etkili topluluklarından biri. Türkiye’deki girişimcilerin de bizim gibi Avrupa iş dünyasına ve dijital ortak pazara erişebilmesi gerektiğini düşünüyor, e-Residency programıyla bunu gerçekleştirecek işbirlikleri kurmaktan mutluluk duyuyoruz.”

Estonya’da e-Residency’e sahip olarak:

  • İnternet üzerinde bir Estonya şirketi kurabilirsiniz.
  • Belgeleri ve sözleşmeleri dijital olarak imzalayabilirsiniz.
  • İmzalı belgelerin gerçekliğini doğrulatabilirsiniz.
  • Belgeleri şifreleyerek güvenli bir biçimde iletebilirsiniz.
  • Şirketinizi dünyanın herhangi bir yerinden yönetebilirsiniz.
  • Elektronik bankacılık ve uzaktan para transferi yapabilirsiniz.
  • Çevrimiçi ödeme hizmeti sağlayıcılarına ulaşabilirsiniz.
  • Ticari hizmet sağlayıcıları, global girişimciler gibi unsurlardan oluşan bir iletişim ağının içinde yer alarak şirketinizi büyütmek için gereken kaynaklara erişebilirsiniz.
  • KOP Bölgesinin Jeotermal Kaynakları Değerlendirilecek

     KOP Bölgesi Jeotermal Kaynakların Değerlendirilmesi Projesinde Genişletilmiş Sektörel İstişare Toplantısı Yapıldı.

    KOP İdaresi ile TÜBİTAK TÜSSİDE iş birliğinde yürütülen ‘KOP Bölgesi Jeotermal Kaynakların Değerlendirilmesi Projesi’nin Genişletilmiş Sektörel İstişare Toplantısı Konya’da yapıldı. Bölgenin jeotermal kaynaklarının etkinliğinin artırılmasına yönelik eylem planlarının oluşturulacağı projede Tarım ve Turizm sektörlerinde özel oturumlar gerçekleştirildi.

    Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma ile TÜBİTAK Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) iş birliğiyle 2019 yılında başlayan proje ile Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat illerinden oluşan KOP Bölgesindeki jeotermal kaynakların bölge ekonomisine ve kalkınmasına katkısının artırılması amaçlanıyor. Turizmden tarıma, endüstriyel kullanımlardan enerji alanına kadar mevcut ve olası uygulamaların değerlendirildiği proje kapsamında hali hazır durum analizleri, saha araştırmaları, uzman görüşmeleri ve yapılacak teknik analizler sonucunda bölgedeki kaynaklar ile ilgili katma değerli kullanım önerilerini içeren raporlama çalışmaları gerçekleştiriliyor.

    Yurtiçi ve yurtdışındaki jeotermal kaynakların ve başarılı uygulamaların ziyaretiyle başlayan ardından bölge illerindeki jeotermal kaynak envanterinin oluşturulması ve İl Odak Grup Toplantıları ile sürdürülen projenin Genişletilmiş Sektörel İstişare Toplantısı idarenin Büyük Selçuklu Toplantı Salonunda gerçekleştirildi.

    “Bölgenin Jeotermal Kaynakları verimli kullanılacak”

    KOP Bölgesinin görece geri kalmış yanlarını belirlemek ve alanlarda ekonomik, sosyal ve kültürel kaynakları değerlendirerek, kamu kaynaklarının planlı ve programlı bir şekilde yatırıma dönüşmesini sağlamak amacıyla faaliyet yürüten KOP İdaresi Başkanlığının jeotermal kaynaklarında verimli ve etkinliğinin maksimum seviyede kullanılmasına yönelik projelere büyük önem verdiğini ifade eden KOP İdaresi Başkanı İhsan Bostancı, bu doğrultuda 2019 yılında TÜBİTAK TÜSSİDE işbirliğiyle uygulamaya konulan ‘KOP Bölgesi Jeotermal Kaynakların Değerlendirilmesi Projesi’nin emin adımlarla ilerlediğini söyledi.

    Proje kapsamında ilk olarak bölge genelindeki mevcut jeotermal kaynaklarının envanterinin çıkarıldığını söyleyen Başkan Bostancı; “Yerinde yapılan tespitlerle bölgenin en güncel jeotermal kaynak verisi oluşturuldu. İlgili kurumlardan alına jeotermal kuyu yeri bilgililerine göre bölgemizde 256 adet kuyu bulunmakta. Ancak 110 tanesi yerinde tespit edilebilmiş ve bunların da sadece 66’sının faal olarak çalıştığı saptanmıştır. Su kuyularında yapılan analizlerin ardından Temmuz ayı içerisinde bölge illerinde Odak Grup toplantıları gerçekleştirildi ve analiz sonuçlarıyla elde edilen ilk bulgular burada katılımcılarda paylaşıldı. Bu veriler ışığında sektör uzmanı danışman hocalarımız ile detay analiz çalışmaları yürütülmüş olup bölgemiz için mevcut durum ve gelecek planlaması için yol haritası çıkarılma faaliyetleri yürütülmüştür. Bu toplantıda ise çalışmada öncelikli sektör olarak karşımıza çıkan Tarım ve Turizm alanlarında jeotermal kaynakların kullanılmasına yönelik olarak az önce bahsedilen çalışmaların çıktıları katılımcılar ile paylaşılacak, elde edilen bulgular tartışılarak proje paydaşlarımızın katılımı ile nihai halini alacaktır” dedi.

    Projenin sonraki aşamasında mevcut jeotermal kaynakların, istihdamı da teşvik edecek şekilde, bölgesel kalkınmada daha etkin bir rol alması için nasıl kullanılması gerektiğinin belirleneceği çalışmaların yapılacağına dikkat çeken Başkan Bostancı, bu doğrultuda jeotermal kaynaklara yatırım yapmayı planlayan yatırımcılar içinde önemli bir yatırım rehberi hazırlanacağını belirtti. TÜBİTAK TÜSSİDE adına proje araştırmacısı Aylın Turaç’ın sunumunun ardından Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Öztürk Tarım Sektörü alanında, Selçuk Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mete Sezgin ise Turizm Sektörü alanında özel oturum gerçekleştirdi.

  • Pfizerliler, “Bizimle Değişen Hayatlar” etkinliklerinde hasta dernekleriyle farkındalık yarattı
    Pfizerli gönüllüler, “Bizimle Değişen Hayatlar” etkinliklerinde hasta dernekleriyle bir araya gelerek yaptıkları gönüllülük aktivitesi ile hem hastaları daha yakından anlama ve onlarla empati kurma hem de Pfizer’de her gün yaptıkları çalışmalarla insanların yaşamlarını nasıl etkilediklerini daha iyi anlama fırsatı yakaladı.
    Pfizer, 160 yılı aşkın süredir dünyanın en yaygın kullanılan temel sağlık ürünlerini üretip aşılarıyla sağlığın korunmasına katkı sağlarken, geleceği şekillendirecek ve hastalara yüksek fayda sağlayacak tedaviler üzerinde araştırmalar yürütüyor. Hastaların hayatını değiştiren çığır açan yenilikler yaratmak için çalışan Pfizerliler, “Bizimle Değişen Hayatlar” etkinlikleri kapsamında pek çok farkındalık etkinliğine imza attı.
    Pfizer Türkiye çalışanları, bu etkinlikler kapsamında Albinizim Derneği, Alerji ile Yaşam DerneğiGülmek İyileştirir DerneğiKanser Savaşçıları Derneği, Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV), PKU Aile DerneğiRobotel Türkiye, Türkiye Alzheimer Derneği ve Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şubesi ile bir araya gelerek gönüllülük aktivitesi gerçekleştirip hasta ve hasta yakınlarıyla kurduğu empatiyi güçlendirmeye ve farkındalık yaratmaya çalıştı.
    Pfizer Türkiye Hasta Projeleri Lideri Zeynep Serra Karaarslan ise gerçekleşen aktivitelerle ilgili şunları söyledi: “Pfizerli gönüllülerimiz ‘Bizimle Değişen Hayatlar’ haftasında katıldıkları aktivitelerle hem hastaları daha yakından anlama ve onlarla empati kurma hem de Pfizer’de her gün yaptıkları çalışmalarla insanların yaşamlarını nasıl etkilediklerini daha iyi anlama fırsatı yakaladı. Birçok Pfizerli, gönüllülüğünü bir hafta ile sınırlı bırakmayarak özel hayatında da gönüllülük aktivitelerine düzenli olarak devam etme kararı aldı.”
    Pfizer “Bizimle Değişen Hayatlar” haftasında gerçekleşen farkındalık çalışmaları:

    • Ülkemizde albinizm konusunda farkındalık yaratmak, albinizmli bireylerin ve ailelerinin yaşam kalitesini artırmak amacıyla hareket eden Albinizm Derneği ile Ortaköy’deki merkez ofislerinde iki gün buluşan Pfizerliler, Albino bireylerle bir araya gelerek onların gündelik yaşamlarını ve karşılaştıkları zorlukları dinledi. Daha sonra makyöz aracılığıyla saç ve kaşlarını beyaza boyatarak albinolu bireyler gibi görünerek şirket içinde albinizme yönelik farkındalık yaratma ve çalışanları bağışa yönlendirme fırsatı yakaladı.
    • Nadir hasta derneği PKU Aile Derneği ile birlikte de farkındalık aktivitesi gerçekleştirildi. Pfizerliler, fenilketonüri (PKU) konusunda farkındalığın artması ve fenilketonürili hastaların gereksinimleri olan desteğe ulaşabilmeleri için çalışan PKU Aile Derneği ile hastalara uygun yemekler hazırlayan Özlenen Kafe’de buluştu. Kafede Pfizerliler, PKU hastalarının tüketebileceği düşük proteinli gıdalar hazırladı; hazırlanan bu gıdaları kafeye gelen PKU hastalarına ikram etme ve hastalarla görüşme fırsatı yakaladı.
    • Pfizerlilerin yaptığı etkinliklerden bir diğeri, 3 boyutlu yazıcı teknolojisinden faydalanarak Türkiye genelinde el ve parmak deformasyonu olan çocuklara Robotel isimli mekanik aletleri tamamen ücretsiz olarak teslim eden Robotel Derneği’yleydi. Toplamda 4 saat süren atölyede Pfizerli gönüllüler, örnek robotel montajı gerçekleştirerek robotel yapım süreçlerini öğrendi.
    • Onkoloji alanına önem veren ve bu alanda birçok önemli çalışması bulunan Pfizer, çalışanlarıyla da hastalara destek olmak ve onların hayatlarında anlamlı farklar yaratmak için çalışıyor. Bu kapsamda Pfizerliler, tanı ve tedavi sürecinde ihtiyaç duyulabilecek her türlü bilgiyi doğru ve bilimsel kaynaklardan araştıran, öğrenen ve paylaşan bir sivil inisiyatif olan Kanser Savaşçıları Derneği‘yle bir etkinlik düzenleyerek “Saçım Saçın Olsun” projesi kapsamında perukları hazır olan hastalara peruklarının ulaştırılması için gönüllü olarak gerekli bilgilendirme desteğini verdiler. Pfizerliler ayrıca Kanserli Çocuklara Umut Vakfı‘nın (KAÇUV) kanser tedavisi görmekte olan çocukların ailelerine iş istihdamı sağlayarak destek olmayı amaçladığı Umut Kafe’de 2 gün boyunca gönüllü baristalık yaparak derneğe destek oldu.
    • Pfizerlilerin bir araya geldiği bir diğer dernek ise ciddi hastalıklar ve travmalar nedeniyle gülmeye ihtiyacı olan ama destek alamayan çocuklar ve ailelerine psikososyal destek sağlamayı amaçlayan Gülmek İyileştirir Derneği‘ydi. İki gün boyunca gerçekleşen etkinliklerde Pfizer gönüllüleri, ciddi hastalıklarla savaşan çocuklar için elyaf, kumaş, iğne & iplik, kalem kullanarak birbirinden sevimli bez oyuncaklar hazırladı.
    • Pfizerliler farklı günlerde İstanbul ve İzmir’de Türkiye Alzheimer Derneği’yle ortak etkinlikler düzenledi. Gönüllüler, derneği ziyaret ederek hasta ve hasta yakınlarıyla vakit geçirme ve onlarla çay saatinde sohbet etme fırsatı yakaladı.
    • Pfizerliler son olarak Alerji ile Yaşam Derneği ile bir araya geldi. Alerji ile Yaşam Derneği, alerji hakkında toplumda farkındalık yaratmayı ve alerjik çocukların yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor. Gönüllüler, Kartal’da bulunan ve alerjik çocuklara uygun olan kreşi ziyaret etti; ardından çocuklarla birlikte Kartal Masal Müzesi’nde masal okuma etkinliğine katıldı.
    • Ayrıca 9 derneğin katılımıyla Pfizer ofisinde Hasta Dernekleri Paneli Oturumu gerçekleştirildi. Panelde birebir hasta dernekleriyle tanışma fırsatı bulan gönüllü Pfizerliler, sorumlu oldukları görevlere yönelik derneklerden gelen soruları yanıtladılar. (Katılımcı dernekler: Ankilozan Spondilit Hasta Derneği (ASHAD), Çukurova Hemofili Derneği, Duchenne Kas Hastalığı ile Mücadele Derneği (DMD Türkiye), Europa Donna Türkiye, İnflamatuvar Bağırsak Hastaları Derneği (IBH), İnflamatuvar Bağırsak Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği (İBHAYD), Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR), Metastatik Meme Kanseri Derneği (METAMEZON), Türkiye Hemofili Derneği)

Bir yanıt yazın