Taraftar, seyirci, izleyici..(Köşe yazısı 10.06.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Çocukluğumun Sümer’de geçtiğini zaman zaman burada dile getiriyorum.

Babam oradan emekli oldu, bizim de karnımızı doyurdu.

Çocukluğumuzdaki ilk’leri orada yaşadık.

Sinema, futbol, yüzme havuzu, eğlenceleri, boks ve diğer sporları, toplu sünnetleri, sosyal yaşamları, sosyal yardımları kısaca herşeyi.

Bir de, Sümer’in adını taşıyan ilkokul ve ortaokulunu tamamladım. Burada da milli ve dini günlerin, eğitimin önemini, öğretmenin kıymetini gördüm.

Dokuma Karakolunun hemen yanına karavanları ile gelen turistlerle, Ekonominin yanında oynadığımız futbolu, sonrasında onların karavanında duş almayı çok özledim.

Sümer camisindeki rahmetli din adamı Salim hocayı hiç unutmadık.

Peki şimdi bunları niye yazdın diye soranları duyuyorum.

Çocukluğumuzda futbolun ve sporun yeri çok başkaydı.

Hele Sümer, Yenimahalle, Yolspor, Demirspor, Sağlıkspor, Sanayispor taraftarları tamdı.

Oturdukları ve tuttukları takımlarını hiç yalnız bırakmaz, her maç final havasında geçerdi.

Saha standartlara tam uymuyordu.

Çamurdu,

Çizgileri birbirine karışıyordu,

Soyunma, hakem odaları,  yedek kulübeleri, tribünü, saha çevresindeki güvenlik önlemleri gibi bugün önemli bir çok sorun çözümlenememişti.

Dediğim gibi, antrenmanlarını bile mahalle arasındaki çayırlar üzerinde yapan futbolcuların oynadıkları her karşılaşma, final havasında geçtiği için stres, baskı yaşarlardı. Her karşılaşmaya ‘mutlak galibiyet’ parolası ile çıkarlardı.

Bu amatör takımları, bende 1974’te  spor muhabiri olarak gazeteciliğe adım attığımda izlemeye, yazmaya başladım.

Taraftarlar gibi, bende çemen ekmeği, köfte ekmeği yer, çekirdeği çiterek  notlarımı tutardım.

O dönemde arkadaşlarımız, spor kulüplerimiz, okuyucumuz, spor adamımız bir başkaydı.

Hatta her amatör takımın nerdeyse kendi marşı vardı.

Oturarak maç izleyen taraftarı olmazdı. Takımının şapkasını, eldivenini, atkısını, formasını takan 90 dakika boyunca alınacak iyi sonuç için tribünde mücadele eder, takımına destek olurdu.

Şimdi passolig, Cezaların caydırıcı olmaması, Statların fiziki koşulları, Yeni statlar, Anadolu ve amatör takımlar üzerinde İstanbul büyükleri hegemonyası, Altyapıdan yetişen futbolculara önem verilmemesi ve futbolun kalitesizleşmesi, Ülke futbolundaki güven duygusunun zarar görmesi gibi ciddi sorunlar taraftar bırakmadı.
Son yıllarda ülke futboluna olan güvenin zedelenmesi, sonucun saha içinde değil, saha dışında belirlendiğine olan inanç, en büyük darbeyi vurdu. Mafyatik kulüp başkanları sazı ellerine aldılar ve futbolcular değil onların oynadığına inandırdılar.

Oysa eski taraftar, futbolu 60 yaşındaki zengin holiganlar değil, 20 yaşındaki gençlerin oynadığı için çok seviniyordu.

Son yapılan araştırmalara göre, EURO 2016’ya katılacak 24 ülkenin kendi liglerindeki seyirci sayılarının nüfusa oranında ‘Avrupa’nın en fanatik taraftarları’ arandı. Araştırmada ilginç sonuçlar çıktı.

Buna göre, 329 binlik nüfusu ve 24 bin 684 kişilik ‘düzenli maça gidenler’ rakamıyla İzlanda, futbol sevgisi en üst seviyede ülke oldu. İzlanda nüfusunun yüzde 7.5’i düzenli olarak maçları izliyor.

Bu istatistikte Türkiye ise sınıfta kaldı. 78 milyonu aşkın nüfusuna rağmen 217 bin 944 kişilik ‘düzenli seyirci’ rakamı ve binde 3’lük nüfusa oranıyla Türkiye, turnuvaya gidecek ülkeler arasında sadece Rusya’yı geçebildi, futbol sevgimiz yine lafta kaldı.

Futbolun beşiği’ İngiltere ise yüzde 3.2’lik nüfus oranına rağmen 1 milyon 690 bin 460 kişilik seyirci sayısıyla turnuvanın en çok seyirci çeken ülkesi oldu.

Halen, kadınlı, erkekli, çocuklu, ailece maça gidemeyen Türkiye’de, ben belli birkaç şehir ve takım dışında, Kayseri dahil spor kulüplerinin taraftarının olmadığı gibi, seyircisi ve izleyicisinin de olmadığına inanan biriyim.

Tribünleri dolduranların büyük bölümü zaten, bir sonraki maçın bedava biletini arayanlar, esnaflar, kulüp yöneticilerine yakın olanlar, taraftarlar derneğine verilen biletten yararlananlar.

Ben artık eskisi gibi, Kayseri’deki kulüplerin güçlü, taraftarı, seyircisi, izleyicisi ile renkli, statlarının ve karşılaşmalarının boş tribünlere değil, dolu olarak oynanmasını özlüyorum.

Ya sizler..