Su ve eğitim..(Köşe yazısı 27.12.2019 Kayseri Star zHaber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Diplomalı işsizleri konuşurken, şirketlerin kendilerini ve çalışanlarını güncellemeleri, yakın gelecekteki su savaşları ve kalitesi de gündemden hiç düşmüyor. Bugün bu iki konuyu ele alacağım.

***

Türkiye’de Şirketler Çalışanların Eğitimi İçin Yılda Ortalama 2,5 milyon TL Harcıyor. Dünya genelinde kurumsal eğitim için 500 milyar doların üzerinde harcama yapılıyor. Yılda yaklaşık 33,5 saatini eğitim alarak geçiren çalışanlar için ise kişi başına aylık 1.000 dolar eğitim bütçesi ayrılıyor.

Günümüz iş dünyasının en önemli konuları arasında kurumsal eğitim ve çalışan verimliliği yer alıyor. Şirketler kurumsal eğitimler sayesinde çalışanlarının, stratejik, sistematik ve kurum vizyonuna uygun bir şekilde çalışmasını yüreklendirirken, huzurlu bir çalışama ortamı da yaratmış oluyor.

Binlerce şirket, çalışanlarının gelişimine destek olmak için her sene yaklaşık 500 milyar doların üzerinde kurumsal eğitim harcaması yapıyor. Şirket başına ortalama eğitim bütçesi 2,5 milyon TL olan Türkiye’de ise şirketler, çalışanlarına kişi başı 462 TL eğitim bütçesi ayırıyor. Yurt dışında ise bu rakam çalışan başına ortalama 1.000 dolara kadar ulaşıyor. Her bir çalışan yılda yaklaşık 33,5 saatini, yani 3,5 gününü kurumsal eğitimlere ayırıyor. Yeterli kurumsal eğitimin alınmaması çalışanları mutsuz ederken, müşteri memnuniyetinin azalmasına ve önlenemeyecek çatışmalara neden olabiliyor. London School of Economics’in (LSE) 73 ülkeden 1,8 milyon çalışanın verilerini analiz ederek hazırladığı rapora göre; mutlu çalışanlar, daha üretken olup işten ayrılmayı düşünmezken müşteri sadakati ve şirket karlılığını da artırıyor. Çalışanların memnuniyeti arttıkça verimlilik %26 oranı da yükselirken, çalışan sirkülasyonu ise %25 oranında azalıyor.

Türkiye Eğitim ve Gelişim Platformu Derneği (TEGEP) tarafından yayınlanan Kurumsal Eğitim Araştırması verilerine göre Türkiye’deki kurumsal şirketlerin eğitim ve gelişim birimlerinde, ortalama olarak 13 kişi çalışıyor. Eğitimlerin geliştirilmesi süreçlerine bakıldığında, eğitimlerin yaklaşık % 35’inin kurum içi uzmanlar ya da eğitmenler tarafından geliştirildiği görülüyor. Danışmanlık veya eğitim şirketleriyle kuruma özel geliştirilen ya da satın alınan eğitimlerin oranı ise % 55. Türkiye’de en çok alınan eğitim çeşitlerine bakıldığında “liderlik ve kişisel gelişim” % 26’lık bir oranla ilk sırada yer alıyor. Her ne kadar teknoloji pek çok yenilikçi yöntem getirse de talep edilen içeriklerin %76’sı yüz yüze eğitim ve etkinliklerden oluşuyor.

Dijital dönüşüm çağında, kurumsal şirketler iş süreçlerini dijitale taşıyarak verimliliklerini arttırmaya çalışıyor. Ancak iş gücü anlamında büyük bir hacim kaplayan kurumsal eğitim araştırmaları hala daha manuel yöntemlerle yapılıyor. Şirketlerin alınacak eğitim ve etkinlik hizmetleri için onlarca içerik sağlayıcıdan teklif toplaması gerekiyor. Bu ihtiyaca karşılık olarak eğitim sağlayıcıları ve şirketleri bir araya getiren online platform KATALOQ, kurumsal şirketlerin çalışanları için sağladığı her türlü eğitim, etkinlik, konuşmacı ve mekan arayışlarına saniyeler içinde çözüm buluyor. Kurumsal dünyanın arama motoru olarak anılan ve beta sürecini başarıyla tamamlayan KATALOQ, Eylül 2019’da hizmet vermeye başlayacak. Platform, kapalı sürüm sürecinde Türkiye’nin önde gelen içerik sağlayıcıları ve çoğunluğunu Fortune 500 kurumlarından oluşan onlarca kurumsal kullanıcıyı platformuna ekledi bile.

***

Bu arada Türkiye’de musluk suyu kalitesi giderek düşüyor!. Günümüzün en önemli konularından biri de şehirlerde musluk sularının içilebilir olmaması. B2Press, Türkiye’nin içilebilir musluk suyu açısından en tehlikeli 187 ülke arasında yer aldığını açıkladı. Bunun sonucu olarak ise Türkiye’de kişi başı 149 litre ambalajlı su tüketiliyor.

Dünya genelinde su kaynakları hızla azalıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 2030 yılında her 10 kişiden 4’ünün suya erişiminin olmayacağı öngörülüyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Cape Town, 2018 yılında dünyada içme suyu tükenen ilk kent olarak tarihe geçti. Su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı ve kuraklıklar nedeniyle giderek tükenmesinin yanı sıra, su kirliliği de en önemli problemlerden biri. Özellikle kimyasal atıkların çokluğu ve beşeri faktörlerin neden olduğu kirlilik nedeniyle su kalitesinin azalması, dünyanın pek çok şehrinde musluktan akan suyunun içilememesine neden oluyor. ABD merkezli Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC)’nin verilerini analiz eden Online PR Ajansı B2Press, 244 ülkenin musluk suyu kalitesini inceledi. Çalışmaya göre, 244 ülkeden 187’si güvenli olmayan musluk suyuna sahip iken yalnızca 57 ülke geçer not aldı. Türkiye ise, güvenli musluk suyuna sahip olmayan ülkeler listesinde yer alıyor.

Musluktan akan içme suyunun en kötü olduğu ülkelerin başında Bangladeş, Hindistan, Çin ve Endonezya yer alıyor. Musluk suyunun en temiz olduğu ülkeler ise şöyle sıralanıyor: İngiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Finlandiya. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre her yıl yaklaşık 840 bin kişi, kullandığı kirli su ve yol açtığı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Dünyada en çok su kirliliğine neden olan ülkeler arasında Çin, ABD, Hindistan, Japonya ve Almanya bulunuyor.

Dünya genelinde çeşme suyu içilememesi birçok araştırmaya konu oluyor. Tapp Water platformunun açıklamış olduğu verileri derleyen B2Press, sadece 2018 yılında dünyada 600 milyon hanenin ambalajlı su tükettiğini belirtiyor. Bu rakam yılda 391 milyar litre yani dakikada yaklaşık 1 milyon ambalajlı suyun tüketilmesi anlamına geliyor. Plastik su şişesi kullanımının ise 2022 yılında 450 milyar litreye ulaşması bekleniyor. Ambalajlı Su Üreticileri Derneği’nden alınan verileri de aktaran B2Press, Türkiye’de 2018 yılında yıllık kişi başı 68 litre pet ve cam, 81 litre damacana olmak üzere toplam 149 litre düzeylerinde olduğunu belirtiyor. Söz konusu tüketim rakamları ise kişi başı yılda 136 adet yarım litrelik pet ve dört adet de damacana suya denk geliyor.

Türkiye’de kişi başına düşen temiz su miktarı günümüzde yaklaşık 1.520 metreküp olarak ölçülüyor. Ancak 2030 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona yaklaşmasıyla kişi başı düşen temiz su miktarının 1.100 metreküpe düşeceği öngörülüyor. Yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1.000 m³’ten az olan ülkeler “su fakiri”, 2.000 m³’ten az olanlar “su azlığı yaşayan” ülke olarak nitelendirilirken Türkiye de su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor.

Bir yanıt yazın