Sosyal seçmeler..(4) (Köşe yazısı 02.03.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Adam vardır hiçbir şeye değmez. Adam vardır uğruna ne yapsan yetmez ….(Aslıhan Zengin)

***

Yok babası bunu yapmış, anası bunu yapmış, sülalesi bunu yapmış. Çıkıp da ‘biz bunu yapacağız’ demiyorlar. Vadetmesine gerek yok, yapılan icraatlar ortada. Tepki olarak oy vermeyeceğim. Partiler seçimlere hazır, peki ya seçmen? (DW Türkçe)

***

‘Belki kardeş değiliz ama hepimizde insanız. İnsan görünenin insanlığa zararından hepimiz sorumluyuz’ dedi ve bir yaşanmış olayı anlattı.

Bir yirmi lira insanı nasıl perişan eder anlatayım da öğrenin.

Yolda giderken önümdekinden yirmi lira düştü. Normalde bu tür durumlarda “paran düştü” diye uyarırım ama bu sefer şeytana uydum, parayı yerden alıp cebe attım.

Evde durumu hanıma anlattım. O da “madem beleş para on lira daha kat da sinemaya gidelim” dedi. Hafta sonunda sinemaya gitmeye böylece karar verdik.

Daha sonra hanım dedi ki “sen şimdi söz verirsin sonra cayarsın, internetten biletleri al da garanti olsun.” İnternetten hizmet bedeli dahil 39 liraya patladı biletler.

Ben tamirat ustasıyım. Yağlı bir müşterim “Cumartesi benim villaya gel, seninle biraz işimiz var” dedi. Ben “Pazar olmaz mı ?” dedim “olmaz” dedi.

Sinema biletini Cumartesiye aldığımız için en az 1-2 bin liralık iş kaçtı.

Neyse sinema saati yaklaşınca eve kayınpeder ile kaynana damladı. Zurnanın zırt dediği yerde biterler zaten.

Ben “Biz sinemaya gideceğiz” deyip savacaktım ki hanım, “biz sinemaya gidiyoruz, siz de gelin” demez mi? Bu onların da sinema biletini ödeyeceğim anlamına geliyor tabi.

Kaynana hazretleri metrobüsten hazzetmedikleri için sinemaya kadar sağlam bir taksi parası verdim.

Kışlık erzak depolar gibi de mısır patlağı aldılar sinema öncesinde. Nasıl olsa damat ısmarlıyor. 20 lira buldu ya yolda!

Halbuki ben kurbandaki dana hissesine bile o mısır patlaklarına verdiğim kadar vermemiştim. Film arasında birer posta mısır daha aldı beleşçiler.

Kısacası o yirmi lira yüzünden epey batmıştım, ama daha cezam bitmemişti. Sinema çıkışında benim eski kırıklardan birisi laf atmaz mı?

Yanımda eşim ve kayınbeleşçiler varken bunun olmaması gerekirdi. Kadına kötü kadın muamelesi yaptım, tersledim. (Hane-i saadetim her şeyden önemli doğal olarak)

Meğer kadının yanında erkek arkadaşı varmış. Aniden bana kafa atmaz mı?

Kayın babam da nasılsa biz çokuz (2 erkeğe karşı 1 erkek ) diye ona daldı. Ama hesap hatası yaptı, çünkü arkadaş gurubuyla gelmişler, bizi fena benzettiler.

Gece karakolda noktalandı. Öpüştük barıştık sağlam bir kefaletle dışarı çıktık. Ben kırılan burnum için estetik ameliyat olmak zorunda kaldım.

Kolu kırılan kayın beleşçinin ve arbedede düşüp ayağını kıran kaynanamın hastane masraflarını ödemem bile işe yaramadı, karım bana hala küs. “O nasıl bir kadındı da uğruna kavga ettin, halbuki benim için elini kaldırmazsın” diyor.

Geçenlerde biri simit parasının üstünü düşürdü. Bozukluk diye umursamadı, yerden almaya yeltenmedi. “Kendini düşünmüyorsan bu parayı bulacakları düşün, milletin başını belaya sokma, al şu parayı yerden” dedim. Yerdeki paralardan korkum o derece büyük yani!

(Leyla Ünlü)

***

Türkiye’nin tek, Ortadoğu’nun en büyük gümüş fabrikası kapandı. Eti gümüş kapandı. Eti Gümüş’te çalışan 950 işçi üç aylık alacakları dahil tazminatsız işten çıkartıldı. (Kahraman Camuzcu)

***

‘Kayserili işini bilir, devletten yardım almaz’’ diye diye memlekette satılmadık yer koymadınız. Ne yaptınız bu şehre? Hızlı tren yalanınızın cılkı çıktı. Vatandaş yeni yalan bekliyor. Çinkur, taksan, sümerbank, dikim evi. Gerisini siz sayın. (Mehmet İncialan)

***

Kayserı hammurabi kanunları. Para nerdeyse oraya yaslan fetö, metö, farketmez. Yakalanırsan inkar et. Suç üstü olursan yalan söyle laf ebeliği yap. Belge ortaya konursa duymazlıktan gel salağa yat, üç maymunu oyna. Çok zorda kalırsan devlet büyükleri ve hatırı sayılır abilere ağla adliyeyi arat konuyu kapat.(Mustafa Atsız)

***

Adaylığa ve yönetmeye doyamamış bir muhterem! FETÖ’ ye “hassas ve duygusal” oldukları için kanmış! Ulusal medyadan böyle ifade ediyor… Adam, yüzüne ve konuşmalarına o derece saf saf roller takınıyor ki “Sülü Osman” bile yattığı yerde ters döner… Oğuz Solak)

***

100 seçmene sorduk ‘Beka nedir?’ diye. Aldığımız en popüler cevap ‘Buzdolabı markası’ oldu. (Erdal Gürbüz)

***

Bir Tarım bakanı düşünün: Okuduğu okullarda hiç Tarım dersi okumamış, sebze ve meyveyi sadece evde, sofrada, dolapta görmüş. Hiçbir zaman dükkanda, halde, manavda, markette, pazarda alışveriş yapmamış. Hiç limon bahçesine girmemiş, portakal, limon ve mandalina ağacını ayırt edemez, hiç seraya girmemiş, seracılıktan bihaber, hiç taş ve kayadan tarla açmamış, açtırmamış, zannedersem tavukla horozu, kuzuyla oğlağı, kırsala tayı, danayla Düveyi ayırt edecek deneyimi bile yok ilken birde uyanmış ki kendisi tarım bakanı olarak atanmış. Çünkü bu adamcağız bir profesör çocuğu olarak doğmuş, bakan çocuğu olarak büyüyüp bir özel üniversitede işletme Okumuş. Tarımla hiç ilgilenmemiş. Abisi fetö. den tutuklu .
İşte bu nedenledir ki çiftçileri, tarım kesiminin sorunlarını çözemiyor. Üretici de memnun değil, tüketicide memnun değil. Üretici perişanları oynuyor. Üretim maliyetleri düşürülmüyor. Bunun için bir çabada sarf ediliyor. Domates üreticisi iken İran’dan domates alıyoruz. Nohut üretirken nohut ithal ediyoruz. Durumu bu şekilde özetledim. Taktir tarım kesiminin ve çiftçi kardeşlerimindir.  (M. Adnan Öztürk)

***

Yokluk ve sefaleti yenmek için önce cehaleti yenmek gerekir (Mustafa Kemal Atatürk)