Sahada katliam.. (Köşe yazısı 03.09.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Çoğu zaman sohbetlerimde ‘mesleğe nasıl başladın?’ diye sorduklarında ‘tesadüf spor muhabiri’ diye söylediğimi bilmeyen yoktur.

O tarih 1974.

Düvenönü’nde bulunan Milli Ülkü ve Erciyes Gazetesi’nde ağabeyimin çalıştığı gazetenin matbaa kısmına gidip gelirken Sümer stadındaki oynanacak hafta sonu amatör maçların sonuçlarını getirecek bir i aranıyordu.

İşte o bendim.

Hem Sümer ortaokulunda okuyor hem de maçlara gidip-gelmeye başlamıştım.

Soğuk, sıcak, kar-çamur, centilmenlik-kavga derken o günlerden bu günlere geldik.

Tabi o günlerde teknoloji, dijital medya, sosyal medya, televizyon bu kadar gelişmemişti.

Radyodaki canlı maç yayınları altın çağındaydı.

Ulusal gazeteler neredeyse öğleden sonra Kayseri’ye geliyordu.

Siyah-beyaz tv’nin paket yayınlarının yapıldığı mağaza vitrinlerinin önü bile dolup taşıyordu.

Sümer stadına özellikle kış ve yağışlı günler gittiğimizde, bırakın sahayı, biz saha dışında bile yürümekte zorlanırdık.

Beyaz çizgiler sürekli kaybolurdu.

Bazen kireç bazen kömür tozu saha çizgilerini belirlerdi.

Hakemlere itiraz etmek öyle kolay değildi.

Kavgalar, hem sahada hem tribünde eksik olmazdı.

Bizde elimizdeki filmli Jüpiter fotoğraf makinesi ile o anları korkarak çekmeye çalışırdık.

Gazeteye gider, masa-sandalye olmadığı için bulduğumuz köşede kurşun kalemle saman kağıda (gazete kağıdı)na maçın kadrosunu, yıldızlarını, dakikalarını,  bazı önemli durumları yazardık.

O günlerden bugünlere pek çok spor adamı ve çocukları ile dost olduk, yaşama veda edenleri  ebediyete uğurladık, yaşayanlarla mümkün olduğunca konuşmaya, anıları tazeliyoruz.

Hiç unutamadığım anılarımdan biri, halen yaşayan o dönemin ünlü öğretmen hakemlerinden biri neredeyse şampiyonluk maçını yönetiyordu.

Pek kart göstermeyi ve düdük çalmayı sevmeyen o hakem abimiz, ne olduysa o gün hem sarı kart hem kırmızı kart gösterme, hem de düdük çalma rekoru kırdı, sahada, tribünde karıştı.

Sonrasında bu olay bırakın günleri ayları, yıllarca gündemden düşmedi.

Geçtiğimiz hafta sonu oynanan İ.M. Kayserispor-Galatasaray maçını da tıfıl gazeteciliğimizdeki o maça benzettim.

Süper ligde oynanan, bu sezonun ilk ve iddialı maçlarından birine böylesi bir hakem ve yönetim hiç yakışmadı.

Maçı tam neredeyse 45 yıl önceki izlediğim maç gibi katletti.

Ben süper ligde böylesine kötü bir maç yöneten, kırmızı ve sarı kartı bol kullanan, düdüğünü konuk takım lehine cesurca-taraftar gibi çalan, sıkıştığında VAR ekibine başvurup, sık sık dile getirdiğimiz ‘tribünlerde taraftar sıkıntımız var’ dediğimiz para verip o tribünleri dolduran insanları çileden çıkartan ‘süper hakem’i görmedim, konuşanlarda, eleştirenlerde görmemiş.

Peki siyasette Kayseri cezalandırıldı.

Yüksek Hızlı Tren gelmedi, ne zaman geleceği meçhul.

Erkilet havalimanı bir türlü genişletilemedi.

Kayseri destek ve teşvik bölgelerinden uzak.

Beklediği devlet yatırım ve hizmetleri ise bir türlü gelmiyor.

Türkiye, Kayseri ve Konya gibi bazı iller için Eylül ve Ekim ayları zor geçecek deniyordu.

Kayserispor-Galatasaray maçında da bu hakem ve ekibi ile bunun ilk adımı atıldı sanırım.

Kayseri gerçekten her konuda sahipsiz bir şehir.

Ağzı olan sadece konuşuyor, söylüyor, eleştiriyor, sonrasında gülüp-oynarken koca bir tarihi kadim şehrin kaderi ile oynanıyor.

Tribünlerde, klasik sloganlar vardır.

Hakemlere küfretmek, konuk takım taraftarlarına ‘Burası Kayseri buradan çıkış yok’ gibi.

Maç bitince hepsi unutulup, kısa sürede herkesin evine gitmesine benzettiğim bu sözleri, bazı mesleklerdeki ‘sözüm konuştuğum o an için geçerli’ sözlerine benziyor.

O kadar garip ki, bir hafta sonra oynayacağımız Antalyaspor maçı bölgesinden Galatasaray maçına o bölgeden orta saha hakemi veriliyor.

Bu tesadüf olabilir mi?

Kayseri üzerine ciddi bir oyun oynanıyor.

Atananlar, seçilenler, yöneticiler her şey sorunlu ve ‘sözde yaşam’ gibi.

Yıllardır kaybeden Kayseri için ‘tehlike çanları’ kesik kesik çalarken şimdi sürekli çalıyor.

Ama duyan, işiten var mı, onu da bilmiyorum.

Çünki ‘biat’ kültüründen herkes ‘üç maymunu’ oynuyor ‘görmüyor, duymuyor, bilmiyor.’

Umarım, Kayseri üzerine oynanan bu son maçtaki oyun son olur.