SADECE YAZMADIM, ÖNERDİM DE (KGC BAYRAM GAZETESİ 7/2014)

DAVUT GÜLEÇ

AKŞAM-SHOW TV-HİSF İL TEMSİLCİSİ

En zor yazılardan biri, böyle yılda birkaç kez yazmak olsa gerek. Gündemde konu çok; ama bu sayı bayram gazetesi. Neyse başladık bir kere arkası gelir.

Kişi bazen sadece diğer insanlardan kaçınmak ve yalnız kalmak ister. Sadece kendisiyle vakit geçirmeyi, hatta mümkünse ondan bile sakınmayı diler. Olup biteni bilmek istemez. Civarının farkında olmaz. Serin, huzurlu, bencil bir cahillik ile bunu yapar. Dikizlemeden, merak etmeden, paylaşmadan, farklı mecralardan hayata bağlanır. Hatta sonuna, bitene, dibe vurana kadar antisosyal ve yalnız bir şekilde yapar bunu.

Teknoloji ve bayram tatilleri ile hepimiz yalnızlaştık. Artık bayramları ve tatilleri bile fırsata çevirip, çevreden tamamen uzaklaşmaya başladık. Birbirimizle konuşmak yerine, e-mail, e-posta, cep telefonundan mesaj atar hale geldik. Trafikte bile tepkilerimizi kornanın kısa, uzun sesine göre ayarladık. Mesaj ve korna kültürünü geliştirdik. Gelenek ve göreneklerimizi unuttuk. Mutlu ve acı günlere bile katılırken ‘eski kara notu’ çıkardık.

‘O katıldı-katılmadı, o şunu taktı-takmadı, ben yaptım-o yapmadı’ kültürü ile birbirimizi dışladıkta dışladık. Hatta mazereti olanlara bile gidip ‘Ben senin mutlu gününde şunu yapmıştım. ‘Yut diye vermedim tut diye verdim’’ diyerek son kez kapılarını çalar olduk.

Eskiden çok çalışan, az okuyan, sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışmayı, ahde-vefayı bilen kültürümüz vardı. Şimdi, çalışmayan, çalıştırılmayan, uyuşturulan, bilimden uzaklaştırılan, birbirine kazık atan, Ramazanda hileli, bozuk gıda satan, suni fiyat artıran, sevgi, saygı, vefayı unutan, günü kurtaran toplum olduk. Din, dil, ırk, mezhep ayırımlarına başladık. ‘Aman bana gelmesin’ diye, selam verene, parası-pulu olsa da ‘Battık-bittik’ edebiyatını geliştirdik. Ama lüks yaşamı bırakmadık. Kendimizce günah-ayıp-yasak fetvalarına ağırlık verdik. ‘Komşusu açken tok olan bizden değildir’ emrini bile ‘Bırak aç ölsün’ deyip, selamı bile kestik. Belki de bu kuşağın en şanslıları biziz. Bundan sonra ki kuşakların vay haline..

*          *          *

Yıllardır bu şehirde spor yaparız. Allah’a şükür, artık; eşofmanla spor yapanların ayıplandığı dönem bitti. Her türlü giyim şekli ile spor yapar olduk. Park-bahçeler, dağ ve tepeler doldu. Herkes kendi kaplanlar, aslanlar gibi grubunu kurdu. Eskiden çok iyi hatırlıyorum. Böyle doğa sporu, kışın kar banyosu, buzlu suya giren insanlara ‘işsiz-güçsüz-emekli’ gözü ile bakılırdı. Şimdi yapmayan ayıplanıyor.

Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il Temsilciliğine atandığım 2011’de ve öncesinde hep şunu söyledim. ‘Herkesin doğduğu ve doyduğu topraklara borcu var. Ölmeden herkes bunu ödesin.’ 2004’te kurduğumuz Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü ile bunu başardık. Bırakın Türkiye’yi, adımızı tüm Dünyaya duyurduk. Ama şımarmadık. Her eleştiri ve övgüde sırtımızdaki yükün ağırlığını hissettik. Kar banyosu etkinlikleri ile zirve yaparken, bunu Türk Sanat Müziği konserleri, çevre temizliği, mavi kapak toplama, bu kapakları akülü ve aküsüz engelli aracına dönüştürüp hediye etme, dağ-tepelere tohum-fidan dikme, ağır kış şartlarında yaban av hayatı için yem bırakma, Doğudaki bazı yerleşim merkezlerine kütüphane kurma, bölgedeki kültür, turizm, doğa yürüyüş parkurlarının işaretlenmesi gibi birçok faaliyete sessiz-sedasız imza attık. Biz kurduğumuz spor kulübü ve bağlı olduğumuz federasyon ile bunları yaparken, bizim gibi kulüpsüz, federasyonsuz olan bir çok isimsiz kahramanı da unutmadık. Zamanında çok ağır eleştirilsekte, mesajımızın doğruluğu ile sayılarımız Türkiye-Avrupa modeli oldu. Emeği geçen herkese binlerce teşekkür.

*          *          *

Son dönemde Türkiye’de bir ilke daha imza attık. Kayseri Spor Adamları Derneği adıyla kurulan ve üye olduğumuz bu dernekte Halil Severcan başkanlığında yönetim Ahmet Özdemir, Ahmet Özel, Davut Güleç, Fehmi Kuş, Halil Severcan, Ibrahim Yılmaz, Ishak Kattaş, Mehmet Sönmez, Mustafa Dördüncü, Sabri Büyükbahçeci, denetim kuruluda Rasim Altop, Yusuf Akdamar, Hüdaverdi Aydoğdu’dan oluştu.

Spor adamı olmanın erdemliliği, güzelliği, ayrıcalığı tartışılmaz. Zaten herkesin tek kucaklaştığı branş ya da sektör bu kaldı. Ama, insanlara kişi ve kuruluşların ilgisi azalınca, vefasızlık zirve yaptı. İşte biz, bu vefasızlığı ortadan kaldırmak için ağır bir yükü sırtladık. Kimsenin karşısında olmadan, tüm spor camiasını kucaklamak için çalışmalara ağırlık verdik. Geçmişe ışık tutmayı, şehirde alt yapıların güçlenmesini, kaderine terkedilen kimsesiz ve yalnız eski spora emeği geçenleri bulup sahiplenmeyi kendimize görev bildik. Umarım bunu da ‘Kayseri Spor Dünyasında iz bırakanlar albümü’ ile taçlandıracağız.

*          *          *

Son yıllarda Valiler, Emniyet Müdürleri, kamu kurum ve kuruluşlarının başındaki insanlar tartışma konusu. İktidarın basına karşı tutumundan kaynaklanan ‘bilgi-demeç-beyanat yasağı’ ve diğer siyasi çekişmeler herkesi birbirinden korkutur oldu. Kütahya’ya tayini çıkan Şerif Yılmaz ile Ordu’dan Kayseri’ye atanan Orhan Düzgün iki zıt kutup. Orhan Düzgün’ün görev yaptığı bölgelerdeki izleri ve tecrübeleri halen konuşuluyor. Bu tecrübesini Kayseri’ye de taşıdı. Basın ve diğer Sivil toplum kuruluşları ile kucaklaştı. Şu ana kadar basını ve basın mensuplarını hep ciddiye aldı. Yazılanları, kendisine özel iletilen mesajları ihbar kabul etti. Hesap sordu. Hatta bu konularda açıklama yaptı. Makamında az otururken ‘Atom karınca gibi’ oradan oraya her etkinliğe katılmaya, katkıda bulunmaya ağırlık verdi. Daha çok unutulanlara, köşeye atılanlara, dışlananlara, yaşlı, şehit ailesi, gazi, engelli gibi insanlara iki adım attı. Bu topraklara, bu vatana, millete daha çok nasıl yararlı olunurun yanıtını, yerinde, ilgili kurum ve tesisleri gezerek aradı. Önerileri kulak ardı etmeyip hayata geçirdi. Bu arada Basın Yayın Müdürlüğüne, basının içinden gelen İbrahim Özçekiç’i ataması da isabetli bir karar oldu. Valimizin hızına yetişemez olduk. Allah utandırmasın.

*          *          *

Biliyorum bayram yazısı biraz uzun oldu. Bu son bölümde bazı önerilerim olacak.

-Sokak düğünleri ile gösteriş ağırlıklı havai fişekte devam ediyor. Gürültü yasağı saati de belli ama takan kim? Peki ilgili birimler nerede?

-Başta ambulans olmak üzere geçiş üstünlüğü olan araçların sık ve uzun siren çalmaları insanları huzursuz ediyor. Yoğun trafik neyse de boş yolda ya da görevden dönerken de siren çalmasa.

-Gurbetçiler gelmeye başladı. Esnafın ‘harmancı-pancarcı-almancı’ dönemi fırsatçılığı arttı. Gurbetçilerin de geldikleri ülkede uydukları kanun ve kurallara, bizim ülkemizde neden uymazlar anlamış değilim. Havayı hangi millete atıyorsa.

-Ahiliğin başkenti Kayseri’de, hileli, bozuk, katkılı gıda üretimi, suni fiyat artışları düşündürmeye başladı. İlgili bakanlıkların hemen her teşhirinde Kayseri’nin markaları rezil oluyor. Birkaç kendini bilmez kazanacak diye bu şehir ve yaşayanlar artık utanmamalı.

-Şehirde Erciyes’ten Kayseri’ye kanallarla gelen suyun kapakları sürekli çalınıyor. Beni daha çok düşündüren ise çalanlardan çok alanlar ve bunu teşvik edenler.

-Ortaanadolunun başkenti Kayseri deniyor. Gelişmelerden bazıları olumlu olabilir ama artan trafikle ilgili 15-20 yıldır örnek ve model bir çalışma yok. Şimdiye kadar o alt-üst geçitler, papatyalar yapılmalı, ışıksız bulvarlar, yollar olmalıydı. İki adımda bir ve kısa süreli, üstelikte geçiş üstünlüğü olan tramvaya göre bir ışık sistemi ile trafik akışı olur mu? Bunun adı hizmet değil eziyet.

-Aynı ilçe sınırlarında, ilçelerin doğusu-batısı, güneyi-kuzeyi artık adamına ve insanlarına göre hizmet almamalı. Birinde duvar yık, birinde yap,. Birinde meyve ağacı kes birinde diktir. Birinde öylesine spor sahası, yürüyüş yolu yap, diğerinde standartlara uygun. Birinde en iyi oyuncakları kullan, diğerinde idare edeni. Birinde açılan çukuru aynı gün kapa, diğerinde fırsatını bulunca aylar sonra. Böyle hizmetin adını siz koyun. Oysa belediyelerin gelirleri o ilçede yaşayan tüm nüfusa göre değil mi?

-Şehrin merkezindeki park ve bahçelerde gizli betonlaşma, gece ağaç kesimi devam ediyor. Yeni proje denilerek parkları küçültme, ağaçları kesme artık son bulsun. Parklar gece karanlıktan da kurtulsun.

-Tüm spor branşlarında Kayseri daha etkili yönetimlerde yer almalı, bölgeye etkinlikler ve malzeme yardımları da yapılmalı. Ferdi başarılar yerine kulüp başarıları da olmalı. Artık federasyon il temsilcileri, kamu kurum ve kuruluşlarının, kişilerin yaptığı etkinliklerde ciddiye alınmalı.

-Erciyes Kış Turizm projesinde geçen sezon ne doğal ne yapay kar tutmadı. Doğa intikamını aldı. Son federasyon seçimlerinde bile Kayseri kazık yedi. İş yapacak değil, iş bilmeyenler, göbek kaşıyacak olanlar göreve geldi. Güya dağ yönetimlerinde ilgili spor branşlarının temsilcileri ve bazı spor kulüpleri de söz sahibi olacaktı. Bugün ki hali ile giderse ve önlem alınmazsa, Erciyes’te katledilen örnek dağlara ve projelere örnek ve model olacak.

Umarım Kayseri’ye, vatana, millete hayırlı bir yazı olur. Hepinize kazasız, belasız iyi bayramlar.