Roche imza, AB’den destek

Roche, yeni bulaşıcı hastalıklarla mücadelede PCR test portföyünü genişletmek için TIB Molbiol ile satın alma anlaşması imzaladı
Roche, TIB Molbiol Group’u satın alıyor. TIB Molbiol, yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar için hızlı tanı çözümleri geliştirme alanındaki başarısını, COVID-19 pandemisi sırasında güçlü bir şekilde kanıtlamış bulunuyor.
Roche (SIX: RO, ROG; OTCQX: RHHBY), TIB Molbiol Grubu’nun satın alım sürecinin başarıyla ilerlediğini duyurdu. Satın alımın 2021’in dördüncü çeyreğinde gerçekleşmesi bekleniyor.
TIB Molbiol Group’un satın alınması, Roche’un SARS-CoV-2 varyantlarının tanımlanması gibi bulaşıcı hastalıklar alanındaki mevcut moleküler tanı çözümleri portföyünü daha da geliştirecek. TIB Molbiol’ün 45’in üzerinde CE-IVD testinden ve 100’den fazla araştırma kullanım testinden oluşan kapsamlı bir portföyü bulunuyor.
İki şirket SARS, şarbon, kuş gribi virüsü H5N1, MERS, yeni grip virüsü H1N1, Ebola virüsü, Zika virüsü ve son olarak SARS-CoV-2 virüsü ve çeşitleri gibi biyolojik tehditler de dahil olmak üzere kritik sağlık ihtiyaçlarına hızla çözüm üretmek için 20 yılı aşkın bir süredir işbirliği yapıyor.
Roche Diagnostics CEO’su Thomas Schinecker konu hakkında şu açıklamada bulundu: “Bu satın alma, mevcut patojenlere yönelik test portföyümüzü genişletmemizi ve yeni ortaya çıkan patojenlere ve potansiyel sağlık tehditlerine karşı daha iyi çözümler geliştirmemizi sağlayacak. İşbirliğimiz kapsamındaki büyük bir başarı da yeni koronavirüsün ilk kez dizilenmesinden yalnızca birkaç gün sonra, Ocak 2020’de kullanıma sunduğumuz, yalnızca araştırma amaçlı kullanılan ilk SARS-CoV-2 tanı testiydi. Birlikte, sağlık alanındaki maliyetleri azaltan yenilikçi tanı çözümleriyle hasta sonuçlarını daha da iyileştirebiliriz.”
TIB Molbiol CEO’su ve kurucusu Olfert Landt, “Roche Grubu’na katıldığımız için çok mutluyuz. Yirmi yıldır işbirliği yapıyoruz ve moleküler tanı sektöründeki yeniliklere birlikte öncülük ediyoruz. Roche Diagnostik’in güçlü ağına katkıda bulunmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.
AB, T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN ULUSAL VİROLOJİ REFERANS LABORATUVARINA EK SEKANSLAMA KAPASİTESİ SAĞLIYOR
AB Türkiye Delegasyonu İşbirliği Bölümü Başkanı, Elçi Müsteşar André Lys, Sağlık Bakanlığı’nın Covid -19 pandemisi ile mücadelesinde laboratuvar kapasitesini güçlendirmeye  yönelik çalışmalara verilen AB mali desteğinin etkilerini izlemek   üzere Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarını ziyaret etti.
2021 yılının başlarında yürürlüğe giren AB finansmanlı proje, SARS-COV-2 ve  sürmekte olan pandemi sırasında ortaya çıkan mutasyonların yanı sıra  yeni ya da yeniden ortaya çıkabilecek patojenlere bağlı gelecek salgınlar alanında ülkenin genomik sürveyans  kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyor.
SARS-COV-2’nin genomik sürveyansı, hastalığın bulaşıcılığını ve şiddetini hatta halk sağlığı ve sosyal kontrol önlemleri üzerinde olumsuz etkileri olabilecek diğer virüs varyantlarının tespit edilmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Türkiye, virüs varyantlarının tespit edilmesine ve izlenmesine imkân veren güçlü bir sürveyans sisteminin oluşturulması amacıyla hem sekanslama kapasitesini hem de becerilerini geliştirme sürecindedir.
Bu çabaları desteklemek üzere, Avrupa Komisyonu, genom sekanslama cihazı, test kitleri ve donanıma ait yazılım programlarının tedariki yoluyla ulusal viroloji referans laboratuvarına ek kapasite sağlamaktadır. Proje ayrıca, merkez ve il düzeyinde verilecek genom sekanslama eğitimleri yoluyla, Ulusal Viroloji Referans Merkezinin kapasitesini geliştirmeye yönelik bir bileşen de içermektedir.
Hızlı işlem süresi ve haftalık artan numune hacmiyle bu sekanslama becerisi, mevcut Sürveyans sistemi kapasitesinin ulusal düzeyde  –güçlenmesi ve bu kapasiteye moleküler sürveyans bileşeninin  de eklenmesi suretiyle— Türkiye’ye eşsiz bir fırsat sunmaktadır. Bu çabalar, bulaşıcı hastalıklara ilişkin genomik veriler ile vaka bazlı laboratuvar sürveyans verilerini birbiriyle bağlantılandıracak ve rutin ulusal bulaşıcı hastalık sürveyans sistemlerine doğrudan bilgi sağlamış olacaktır.
Sekanslamanın bu ek özelliği, devam eden veya gelecekte ortaya çıkabilecek pandemilerde rastlanabilecek viral mutasyon taşıyan COVID-19 vakalarının erken tespiti ve zamanında yönetimi için ulusal kapasiteyi büyük ölçüde artıracaktır.
“COVID-19’a karşı ulusal kapasitelerin güçlendirilmesi” projesi, Türkiye’nin COVID-19 salgınıyla mücadele edebilmesi amacıyla, sağlık sisteminin kapasitesini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma, AB’nin bulaşıcı hastalıkların izlenmesi için uzun süredir Türkiye’ye vermekte olduğu desteğin üzerine inşa edilmektedir. Projeye Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından teknik destek sağlanmaktadır. 24 aylık bir süreyi kapsayan uygulama, %1’i DSÖ eş finansmanı olmak üzere toplam 5,35 milyon Avroluk bir fon kaynağına sahiptir.
Bu proje, laboratuvar sürveyansını ve bulaşıcı/biyolojik tehlikelerin zamanında tespiti için erken uyarı kapasitesini daha da güçlendirerek, yine Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü işbirliğinde uygulanan, AB tarafından finanse edilen ve halen devam etmekte olan “Türkiye’de Sağlık Güvenliği” projesi yoluyla yaratılan kapasiteyi de tamamlar niteliktedir.
Proje, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’deki COVID-19 krizine cevaben tahsisatını yeniden yaptığı kaynaklara ek katkıda bulunmaktadır. Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Aracı, ECHO ve IPA (Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı) programları kapsamında, ülkedeki krizin acil sağlık, sosyal ve ekonomik etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olmak için toplam 80 milyon Avroluk bir destek programlanmıştır.

Gaziantep’te katı atıklar kaynağa dönüştürülüyor
AB mali desteğiyle UNDP tarafından inşa edilen 9,2 milyon Avroluk yeni tesis, belediyenin atık yönetimine ilişkin zorlu görevlerine yeşil çözümler getirecek.

Gaziantep’te bugün açılışı yapılan en son teknoloji ürünü atık yönetim tesisi, Suriye mülteci krizi nedeniyle kentte aşırı nüfus artışından kaynaklanan en büyük sorunlardan birinin çözülmesinde belediyeye yardım edecek. Tesis, Avrupa Birliği’nin 9,2 milyon Avroluk mali desteğiyle ve İlbank ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından inşa edildi. Yıllık 100.000 ton katı atık işleme kapasitesine sahip ve kendi sınıfında Avrupa’nın en büyüklerinden biri olan tesis, döngüsel ekonomi ilkelerine örnek oluşturuyor. Tam kapasiteyle faaliyete geçtiğinde, biyogaz ve geri dönüştürülen kaynakların satışından, Gaziantep’in bütçesine ek gelir sağlayacak.

Mekanik Biyolojik Ayrıştırma Tesisi’nin (MBTF) bugün yapılan açılış törenine, Gaziantep Valisi Davut Gül, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut başkanlığında 9 AB Üyesi Devletin büyükelçileri, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, İlbank Temsilcileri ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton katıldı.

“Türkiye, ülkelerindeki iç savaştan kaçan yaklaşık dört milyon Suriyeliye çok büyük konukseverlik gösteriyor” diyen Meyer-Landrut sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu akının Türkiye’nin her yerinde ev sahibi topluluklar üzerinde önemli bir baskı oluşturduğunu biliyoruz. Bunun içindir ki, 6 milyar Avroluk yardım programımızın bir parçası olarak Gaziantep’te belediye atık yönetim sistemine yatırım yapıyoruz. AB, önümüzdeki dönemde ilave 3 milyar Avro katkıyla, mültecileri barındıran Türkiye’yi desteklemeye devam edecek.”

Suriye krizinden önce 1,7 milyon olan Gaziantep nüfusu, 450.000’i aşkın geçici koruma altındaki Suriyelinin gelişiyle 2,2 milyonun üzerine yükseldi; ve nüfus artışıyla birlikte, atık miktarı da yüzde 25 arttı.

“Bu yeni tesis, hayati kamu hizmetlerini sunmamızda bizlere destek sağlayacak” diyen Fatma Şahin ise sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak gerçek katkısı bununla sınırlı değil. Şehrimizin nüfusundaki ani artışla gelen diğer güçlükleri aşmamıza da destek olacak. Bu nedenle bu konudaki hayati finansal destekleri için AB’ye, ayrıca İlbank ile beraber bu projeyi yürüten UNDP’ye minnettarız.”

UNDP, 2018 yılından bu yana 50 milyon Avro tutarında AB finansmanıyla, büyük ölçekli Suriyeli nüfusa ev sahipliği yapan Gaziantep ve diğer kentlere, belediye hizmetlerini yaygınlaştırma ve iyileştirme alanında yardım ediyor; bir yandan da, mülteciler ve ev sahibi topluluklar için beceri edindirme ve iş yaratmayı destekliyor. MBTF, UNDP’nin 2018 yılından bu yana AB finansmanıyla Güneydoğu’da inşa ettiği sekiz atık yönetim tesisinin en büyüğü oldu.

“Yeni arıtma tesisi, Türkiye’nin daha yeşil geleceğine bir yatırımdır.” diyen Louisa Vinton şunları söyledi: “Yalnız Gaziantep’in hayati önem taşıyan kamu hizmetleri sunumunu yaygınlaştırmasını desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda kentlerin kendi sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için sürdürülebilir ve çevre dostu yöntemler bulabileceğini somut örnekler ile gösteriyoruz. Bu örnekte ise, kelimenin en yalın anlamıyla, çöpün değerli bir kaynağa dönüştürülmesi, belediyeye bir mali yük getirmeyecek, tam tersine, ek gelir yaratacak.”

En son teknoloji ürünü ekipmanla donatılan MBTF, biyo-çözünür atıktan temiz enerji üretecek, geri dönüştürülebilir maddeleri ayrıştıracak, ve Gaziantep’in atık depolama alanının ömrünü uzatacak. Yıllık çıktıları arasında 4.100 MWh enerji, 17.000 ton geri dönüştürülebilir madde ve 23.000 atıktan türetilmiş yakıt yer alıyor.

Tesiste üretilen elektrik hem kendi faaliyetlerine enerji sağlayacak, hem de satılabilir artık değer oluşturacak, bu da belediyeye ek gelir akışı sağlayacak. Tesiste geri kazanılan geri dönüştürülebilir atıklar da gelir yaratacak. Tesis ayrıca, Gaziantep’in yıllık sera gazı salımını 9.309 ton CO2 düzeyinde azaltacak.

AB destekli program kapsamında UNDP tarafından inşa edilen diğer bir atık yönetim tesisi ise, eskiden Tiyek Çayı’na arıtılmamış kanalizasyonun doğrudan boşaltıldığı, Hatay ilinin 40.000 nüfuslu Hassa ilçesinde 4 milyon Avroluk atık su arıtma tesisi. Bu girişimle, büyük bir kirlenme kaynağı ortadan kaldırıldı ve Asi Nehri’nin ekolojik sağlığını eski haline getirmeyi amaçlayan başarılı kampanyaya katkı sağlandı.

UNDP’nin AB finansmanıyla inşa ettiği diğer tesisler arasında, Hatay ilinde bulunan dört katı atık transfer merkezi de yer alıyor. Bu tesisler, sera gazı salımlarını azaltıyor ve çöpleri daha büyük kargolar halinde sıkıştırmak ve birleştirmek, yerel atık depolama alanlarına düzenli biçimde aktarmak suretiyle belediyelerin ulaştırma giderlerini azaltıyor. Son olarak, Kilis kentinde UNDP tarafından kurulan yenilikçi güneş kurutmalı sera tesisi, atık su arıtma tesislerinden çıkan çamuru, tarım toprağını zenginleştirmek veya çimento üretimine yakıt sağlamak için kullanılan yüksek değerli yan ürünlere dönüştürüyor.