Risk almayı keşfetmek..(3) (Köşe yazısı 23.12.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

‘Kayseri’yi keşfet’ projesinden sonra ünlü gazetecilerin gezdirildiği bölgelerdeki esnaf ve vatandaşlar en çok ‘Onların yanında bizi sıvazlıyorlar, onlar gidince bizi dinlemiyorlar. Örneğin Erciyes’e geldiğinde bol bol çocuklarla ve ailelerle fotoğraf çektiriyorlar ama ayaklarına bir kayak, snowboard takıp kaymıyorlar. Bunu söyleyince ‘Herkes kendi işine baksın’ diye bizleri tersliyorlar’ diyor.

Yakında Erciyes’teki esnafın kullandığı kiralık dükkanların, yeniden kiraya mı verileceği, yoksa satılacağımı merak konusu olurken, bu konuda rahatlatan bir açıklama ve muhatap bulunamıyor. Bu yüzdende efsaneler, senaryolar giderek çoğalıyor.

Bu projeye katılarak Kayseri’ye gelen gazeteciler, köşe yazarları ve turizmcilerin paylaşımlarına, yazdıklarına bakıyorum. Elbette Kayseri’den, bu şehirde yaşayan insanlardan, değerlerinden, gelenek-göreneklerinden övgü ile bahsediyorlar. Eleştirenler, eleştiriler yok mu elbette var. Eleştirenlerde Kayseri ve Türkiye turizminin, şehirlerin doğru ve hak ettiği şekilde kalkınması için mücadele veriyor.

Çünki bizlerin yazdıkları belki bir asır sonra torunlarımıza birer tarihi belge olarak teslim edilecek.

İşte o zaman, kim doğru, kim yanlış yaptı ise, doğrusuyla, yanlışıyla masaya yatırılacak, ya dua ya da arkasından beddua edilecek.

Bugün bile, kim kiminle oturup kalkıyorsa, kimlerin arkadan eleştirip yan yana gelince ‘şeytanlaştığını’ hiç umulmadık birkaç kişinin de ağır eleştirip, tartışma-kavga noktasına gelindiğini söylüyor.

Demek ki ortada ‘Ticaret, siyaset, ibadet’ üçgeninde ciddi ikili ilişkiler söz konusu ki işyerinde, kapısında, konuşmalarda eleştirenler yüz yüze gelince ‘üç maymunu’ oynuyor, sonrada dertleniyor.

Bu köşe yazısını yazdığım ana kadar, ‘Kayseri’yi keşfet’ projesine katılan  gazeteci ve yazarların  kaleme aldıklarına bakıyorum.

Hemen hepsi, pastırma, sucuk, mantı övgüsünü ön planda tutmuş.

Tamam da bu şehiri ve ekonomisini ayakta tutanlar sadece bunlar değil ki.

Gelin birlikte, yazılanlardan bazılarına bölüm bölüm bir bakalım.

YALÇIN BAYER: Türkiye’nin en büyük kayak tesisi hamleye başlıyor… Kayseri-Erciyes turist bekliyor.. (….Üç gün önce dağda 85 santim kar var dedik ama o zirvedeymiş; ortalama kar kalınlığı bunun çok altında. Taşıma karla kayak yapılabiliyor tabii ki… Büyükşehrin dağda 200 milyon Euro yatırımı var. Pistler mükemmel, kayaktan başka snowboard ve biatlon sporları da bu aylardan sonra öne çıkacak. Daha çok şey yapılacak ama içki meselesi önemli. Dağda bir otelde içki var; bakalım başta Ruslar olmak üzere bu sezon gelenler ne diyecek. Onlara “Biz muhafazakârız, içki vermeyiz” demenin ne yararı olabilir? İstanbul’un büyük müteahhitlerinden Kayserili Süleyman Çetinsaya’ın oteli Radisson Oteli ile Hilton’un dışında kentte içkili lokanta yok… Bunun büyük sıkıntı yarattığını il yöneticileri de biliyor. Bizim gördüğümüz, yakın bir zamanda ‘yumuşama’ olabileceği. ‘Kayseri’yi Keşfet’ gezisinin kente çok şey kazandıracağını umuyoruz.

KBB Başkanı Mustafa Çelik, “Özel sektörü geliştirmek için herkesin yanındayız” derken, Erciyes’te belediyenin yaptığı tesislere bugüne kadar 200 milyon Euro harcandığı söyleniyor. Yeni yapılacak yatırımlar ve otellerle birlikte Avrupa’nın en önemli kış merkezinden biri olacağı bildirilirken, bu yatırımlara öncülük eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin bu yatırımlarda büyük katkısı olduğunu hatırlatmayı da ihmal etmiyor…

Kayseri’de 64 bin Suriyeli var. Kayseri’de Filistin için fon oluşturulmaya başlanmış; zaten Kayserililer kendilerini ‘hayırsever’ olarak tanıtıyor.)

GİLA BENMAYOR :Kayseri neden en iyi bilinen 5 şehir arasında yok? (Şehirlerin markalaşma serüvenlerini, ulusal ve uluslararası düzeyde kendilerini tanıtma çabalarını, rekabetçiliğe önem vermelerini ilgi ve heyecanla izliyorum…. Bizi ağırlayan Kayseri Belediye Başkanı Mustafa Çelik, kamu ve özel yatırımlarla şehrin bölgede bir cazibe merkezi olduğunu belirtirken “Ne ki İstanbul’da, Ankara’da sokaktaki insana sorduğunuzda Kayseri en iyi bilinin ilk beş şehir arasında yok” diyor. Bilinirlik ölçümü yaptırdıklarını vurgulayarak “Güzel şeyler yaptık ama duyuramadık” diyor.

Şehrin tanıtımı için yaklaşık altı ay önce Kayseri Tanıtım Grubu’nu kurduklarını anlatıyor. Erciyes’teki 200 milyon Euro’luk tesislerle birlikte turizmde yol almaya başlayan Kayseri keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi. Kent tarihinden, arkeolojiye, gastronomiden,  sanayideki öncü rolüne kadar sayısız zenginliğe sahip.

Kayseri deyince aklınıza ilk gelenler pastırma, mantı ve ticari zeka değil mi? Bunlar buz dağının sadece minik bir bölümü. Örneğin Kayserililerin ticari zekası nereden?… Merkeze 24 kilometre uzaklıktaki Kültepe’de ortaya çıkartılan çivi yazılı tabletler Asurluların büyük ticaret kolonilerini burada kurduklarını ortaya koymuş. 4 bin yıl öncesine dayanan tabletlerde, Asurlu tüccarların mektupları, tarihin ilk ticari anlaşmaları, senetler, mühürler var. Kadınların da ticarette faal oldukları tabletlerden anlaşılıyor. Yani ticaret bölgenin genlerinde.

Şimdi Abdullah Gül Üniversitesi kampüsü olan Sümer Bez Fabrikası modernleşme sürecindeki Türkiye’nin ilk dev sanayi kompleksi. Sovyetler Birliği’nden alınan 8.5 milyon liralık krediyle 1935 yılında üretime başlamış. Dönemin ünlü mimarlarından Rus İvan Sergeyeviç Nikolayev tarafından tasarlanan bina vaktinde 900 bin metrelik bir alana yayılmış durumda. Halka ucuz pamuklu kumaş üretmek için açılan fabrikada, işçi lojmanlarının yanı sıra çocuk kreşleri bile yapılmış. Cumhuriyet döneminin en önemli yapılardan birinin yıkılmaktan Dışişleri eski bakanlarından İsmail Cem sayesinde kurtulduğunu öğrendik. Avrupa’da temelleri 18. Yüzyıla dayanan sanayi girişimleri bugüne kadar devam ederken, Emre Arolat Mimarlık tarafından kampüse dönüştürülen eski Sümer Bez Fabrikası’nın kapılarını 1999 yılında kapatmış olması da ayrı bir konu.

Kayseri’ye yolu düşen tek yabancı Rus mimar olmamış. İlk belediye başkanlarından Emin Molu’nun, 1943’te Nazi yönetiminden kaçan Alman Şehircilik uzmanı Prof. Orsner’i Kayseri’ye davet etmiş.

Prof. Orsner’in, geniş caddelerle çizdiği şehrin ilk planı, Kayseri’nin bugüne kadar düzenli gelişmesinin nedeni.

Kayseri’nin ilklerine devam edersek, 1925 yılında Türkiye’nin ilk uçak fabrikasının kurulması Almanlarla ortaklık yapılmış. Almanlarla ortaklık bitince Amerikalılar devreye girmiş. Yani Kayseri asla içine kapanmış bir şehir değil. Hep bir arayış içerisinde olmuş, bir vizyon peşinde koşmuş. Sabancı, Özilhan, Karamancı, Cıngıllıoğlu, Hisarcıklıoğlu gibi ekonominin önde gelen isimlerinin Kayserili olmaları tesadüf değil. Mimar Sinan, İstanbul’a Dolmabahçe Sarayı, Ortaköy Cami, Beylerbeyi Sarayı ve sayısız değerler kazandıran Balyan ailesi, petrol satışlarından aldığı yüzde beşlik komisyon nedeniyle “Bay Yüzde Beş” diye bilinen Gülbenkyan da Kayserili. Art Basel Miami Beach’teki Tasarım Fuarı’nda rastladığımız mücevher ustası Sevan Bıçakcı da öyle.

Mustafa Çelik elektronik mühendisi ve yazılım sektöründe önemli başarılara imza atmış İpek Bilgisayar şirketinin kurucusu. Ayasofya, Topkapı, İstanbul Modern gibi müzelerdeki elektronik rehber sistemi İpek Bilgisayar’a ait. İnternet üzerinden otobüs, uçak biletlerinin satışını yapan Biletal sitesini de kuran İpek Bilgisayar’ın yüzde 20’si geçenlerde Abraaj Fonu’na satılmış. Özetle Kayseri’nin başarı öyküleri yüzyıllar öncesinden bu yana tükenmez.