Öğretmene kıymayın efendiler…(Köşe yazısı 24.11.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Gençliğimizde  Kayserili  sanatçı Ali Rıza Binboğa’nın ‘Öğretmenim’ parçasıyla büyüdük ve çok sevdik. Sözlerinde ‘Öğretmen bir ana gibi, öğretmen bir baba gibi’ der ve ‘Öğretmen öğretir a, b, c’ gibi devam eder. Kim alfabeyi, rakamları, yazmayı, doğru konuşmayı öğretmenden öğrenmedi ki?

Bugün ki eğitim sistemi ve öğretmenlere verilen değere bakarsanız ‘esamesi bile’ yok. Bizim dönemimizde öğretmenlerin disiplini, cesareti, hedef göstermeleri, velilerin öğretmene ve okula güveni sonsuzdu. Siyasetçiler bile öğretmen dendiğinde ayrı bir sevgi, saygı, vefa gösterirdi. Ya şimdi, öğretmen öğrenciden, veliden, siyasetçilerden korkar hale geldi.

Ben halen ilkokuldan, tanıdığım ne kadar öğretmen varsa gönüllerini aldım. Her zaman yanlarındayım.

Büyük önder ve lider Atatürk bile maaşı sorulduğunda ‘öğretmenden yüksek olmasın’ demiş. Demişte bugün ki siyasetçi ve liderlere bakarsanız öğretmen sıradan biri ve hiç kıymeti yok. Edebiyatları iyi. Bu nedenle sizlere Atatürk ve Cumhuriyet öğretmenlerinden Refet Angın’dan bir anı paylaşmak istedim.

“Atatürk, yazı inkılâbı gezisinde 2 Eylül 1928’de Gelibolu’ya da uğramıştı . Öğrenci Refet anlatıyor: “Karşılamada ben, Atatürk’e bir buket sunarken tökezleyip düşmüştüm. Atatürk, beni yerden kaldırdı ve iki yanağımdan öptü:
-Acıdı mı kızım? diye sordu. Ben:
-Hayır, acımadı. diye cevap verdim. Atatürk, yanındakilere:
-Bunun ayağına dikkat edin. diye emir verdi” Öğretmen Adayı Refet 24 Aralık 1930’da Edirne’de okulları gezen Atatürk, Kız Öğretmen Okuluna da uğramış, sınıflarda dersleri dinlemişti. Öğrenci Refet anlatıyor: “Atatürk, okula geldiğinde, kendisine okul adına bir buket sundum ve şu konuşmayı yaptım:
-Aziz Paşa’m!Türk yurdunun sınır kapısı olan Edirne’ye ve memleketimize gelişiniz bizi çok sevindirdi. Arkadaşlarım adına size hoş geldiniz, diyor ve bu buketi sunuyorum. Lütfen kabul buyurun. Paşa’m! Size muallim olmak için söz vermiştim. Ve işte muallim namzedi olarak karşınızdayım. Atatürk, buketi aldı ve :
-Evet hatırladım. Sen Gelibolu’da düşen küçük kız değil misin? dedi ve ‘devam etti.

-Söyle bakalım, ne muallimi olmak istiyorsun? Ben bir an yanımdaki öğretmenlerime baktım ve dedim ki:
-Riyaziye (Matematik) muallimi olacağım. Atatürk:
-Hayır, seni Riyaziye muallimi değil, Tarih muallimi olacaksın. dedi. Ben:
-Emredin Paşa’m, ama neden? diye cevap verdim. Atatürk:
-Ha, bak, ben seni küçükken de tanıdım. Sen, o zaman küçüktün; yine iki lâf etmesini biliyordun.
Şimdi de seni seçtiklerine göre, sende bir şeyler var. Görüyorum ki çok okuyorsun ve güzel konuşuyorsun. Onun için sen, Tarih muallimi ol. Dedi.”

Tarih Öğretmeni Refet 20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayında İkinci Türk Tarih Kongresi yapılmıştı Bu kongreye katılan Gelibolu Ortaokulu Tarih Öğretmeni Refet Angın anlatıyor: “20-25 Eylül 1937 tarihleri arasında yapılan İkinci Türk Tarih Kongresinde delege olarak bulunuyordum. Dolmabahçe Sarayında Kongre çalışmaları devam ederken Afet İnan, beni bir gün Atatürk’e şöyle tanıttı:
-Size, çiçeği burnunda bir Tarih öğretmeni tanıtmak istiyorum. Atatürk, bu söz üzerine dedi ki:
-Çocuk, sen geç kalmışsın; ben, onu tanıyorum. Ben de:”
-Paşa’m, ben emrinizi yerine getirdim ve Tarih öğretmeni olarak emrinizdeyim. dedim. Atatürk:
-Bak, öğretmen olmak kâfi değil; görev şimdi başlıyor. Şunu iyi bil ki çok iyi öğretmen olacaksın.
Çok okuyacaksın. Sen, zaten okuyorsun; ama daha çok okuyacaksın. Talebelerini çok iyi yetiştireceksin. Onlara, Kurtuluş Savaşı’nı çok iyi öğreteceksin. Ve bu arada Çanakkale Savaşları’nı sakın unutma! dedi. Ben:
-Efendim, biliyorsunuz, ben Geliboluluyum. dedim. Atatürk:
-Evet, biliyorum. Bak, çocuk; bunu neden söylüyorum? Bizi, bu günlere getiren Çanakkale Savaşları’dır. Eskaza biz onu kaybetse idik, bugün hür dünya camiası yoktu. diye konuşmasına devam etti. Ben ise:
-Tamam, Paşa’m! Emredersiniz! şeklinde karşılık verdim. Atatürk, sözlerine şunları da ekledi:
-Bak, çocuk; sana bir şey daha söyleyeceğim. İnkılâpları ve ilkeleri yaşatacaksın. Gerektiğinde mücadele edeceksin. Sakın ha, unutma! Ben:
-Paşa’m, nasıl unuturum? Cumhuriyeti nasıl kazandık? Siz, Yüce Kahraman Atatürk’sünüz. diye cevap verdim. Atatürk, sözlerini şöyle bitirdi:
-Biliyorum; ama, yine unutma diyorum…
BEN HERŞEYDEN ÖNCE ÖĞRETMENİM..

Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi, vefa ve şükranlarımızı dile getirmek için bu gün bile geç değil. Okulu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek ya da bir telefon, mesaj veya mail gibi iletişim yolları ile hatırlarını sorarak gönüllerini almak en büyük ve en değerli armağan olacaktır.

Mevki, makam, rütbe, statü sahibi oldukta bir şey olduk düşüncesiyle ‘Öğretmene kıymayın efendiler’ diyerek, benden küçükte, büyükte olsa, tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpüyorum…