Müftülükten haberler (30.11.2018)

ERCİYES ÜNİVERSİTESİNDE “PEYGAMBERİMİZ VE GENÇLİK” PANELİ

İl Müftülüğü ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığının Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle birlikte organize ettiği ,“Peygamberimiz ve Gençlik” paneli, İlahiyat Fakültesi konferans salonunda yapıldı.

Moderatörlüğünü İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven’in yaptığı panelin konuşmacıları, Günümüz Gençliğinin Temel İnanç Sorunları konusuyla Dekan Prof. Dr. Temel Yeşilyurt, Hz. Peygamber’in Eğitim Anlayışını Günümüze Taşıyabilmek konusuyla Prof. Dr. M.Şevki Aydın ve Tükenirken Tükenmek: Gençlerin Tüketim Kültürü konusuyla Prof. Dr. Salahattin Polat oldu.

Moderatör Güven, “Hepinizin de bildiği üzere Diyanet İşleri Başkanlığımız 17-25 Kasım tarihlerini Mevlid-i Haftası olarak ilan etti. Kayserimizde bu programlar 17’sinde başladı, ancak 25’inde bitmedi, hala devam ediyor. Bizim ay sonuna kadar devam eden programlarımız var. Bu programlar çerçevesinde burada bir de panel düzenlemeyi kararlaştırdık.” diyerek paneli açtı.

Daha sonra Güven sözü, ilk konuşmacı olan Prof. Dr. Salahattin Polat Hocaya verdi. Polat Hoca, Tükenirken Tükenmek: Gençlerin Tüketim Kültürü başlıklı konuşmasında kısaca şu hususlara değindi:

“REKLAMLAR VESİLESİYLE İNSANLAR GEREKSİZ BİR ŞEKİLDE TÜKETMEYE SEVK EDİLİYOR”

“Tüketim dediğimizde normal, doğal ve organik bir olayı kastetmiyoruz. Daha doğrusu geleneksel toplumlardaki tüketimle bugünkü modern toplumdaki tüketim aynı şey değildir. Geleneksel toplumlardaki tüketim daha çok temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik, tüketildiği kadar üreten bir sistem. Modern toplumlardaki tüketim ise artık sanayi devriminden sonra ortaya çıkmış bir olgudur. Teknolojinin getirdiği imkanlarla birlikte, ayrıca kapitalizmin dünyaya hakim olması sonucunda ortaya çıkmış, bir ideolojiye ve dünya görüşüne dönüşmüş bir olgudur modern tüketim. Modern tüketimden ve sanayileşmeden sonra çok kitlesel ve yoğun üretim yapılması sonucunda ciddi stoklar meydana geliyor ve gerekli-gereksiz olan bu stokların bir şekilde tüketilmesi gerekiyor. İşte onun için kapitalist sistemin ana eksenlerinden birisi pazarlamadır. Sürekli üreteceksiniz ve sürekli tüketeceksiniz. Onun için de reklamlar vesilesiyle insanları gereksiz bir şekilde tüketmeye sevk etmek gerekiyor. Ayrıca kapitalist sistemin ve bu sistemin aşıladığı bir dünya anlayışının sonucunda sürekli ekonomilerin büyümesi gerektiğine yönelik bir algı meydana geliyor. Yani ekonomiler büyümezse felaket olur. Ekonominin büyümesi de sürekli üretimin ve tüketimin artması demektir. Sürekli üretimin artması için tüketimin de artması gerekiyor. Sürekli “büyümek” empoze ediliyor.

Sürekli tüketerek bu sistemi döndürdüğünüz zaman neler oluyor; benim konuşmamın esas konusu bu olacaktır. İkinci kelime olarak tükenmek… Yani tüketirken tükenmek, hem maddi olarak hem çevresel olarak hem de ahlaken tükenmek, yani her açıdan tükenme sonucunu veriyor. Bu tüketim olgusunun farklı boyutlarına kısa kısa temas etmeye çalışacağım. Bir kere teknoloji buna ayak uyduruyor. Yani teknoloji sürekli daha çok üretip tüketecek bir gelişme kaydediyor. Fabrikalara, robotlar üzerindeki gelişmelere ve akıllı teknolojik ürünlere bakın. Eskiden ekonomik büyüme işsizliğe çaredir diye anlatılıyordu. Artık bu yalan da geçerli olmayacak. Çünkü ekonomi büyüdükçe, şirketler güçlendikçe insan yerine robot çalıştıracaklar. Dolayısıyla ekonomik büyüme bundan sonra şirketlerin işine yarayacak, ama milletin, halkın işine yaramayacak. Şöyle bir espri anlatılıyor artık. Tesla denilen şirket bir otomobil fabrikası kuruyor. İçerisinde hiç insan çalışmayacak. Fabrikalarında sadece bir bekçi ve bir köpek olacak. Bekçinin görevi fabrikaya kimseyi sokmamak, köpeğin görevi de bekçiyi fabrikaya sokmamaktır. Dolayısıyla böylece sistem kendi kendine çalışacak. Eski, modernizm öncesi dönemleri düşünürseniz böyle bir sorun yok. Hatta modernizm öncesi dönemde insanlar kendi tükettiğini kendi üretiyordu. Bunu da “kapalı ekonomi” diye aşağıladılar. Bütün ülkeleri açık ekonomiye geçiriyorlar. Açık ekonomi demek uluslararası sömürü sistemine pazar haline getirmek demektir. Dolayısıyla o ülkelerin üretim kaynakları yok edildi. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kağıt üreten Türkiye şu anda bir gram kağıt üretemiyor.  Şu anda atık kâğıtlardan kâğıt üretilecek, ağaçlardan üretilemeyecek.

“İNSANLARIN DÜNYASINDA İNSANİ DEĞERLER DE SÜREKLİ EROZYONA UĞRUYOR”

Her şeyden önce dünya görüşü olarak sürekli değişiyoruz. Tüketim çarkına giren bir kişinin hayat amacı artık sadece tüketimini karşılamak için yaşamak olur. Tüketimin sürekli pompalandığı ve sürekli arttığı, her gün yeni bir ürünün sunulduğu bir çağda insanlar artık bütün hayatını o tüketimi karşılayacak şekilde çalışmak, didinmek için uğraşır hale geliyor. Eskiden ailede bir kişi çalışırken şimdi iki kişi çalışıyor. O da yetmiyor, üç kişi çalışıyor. Hatta o da yetmiyor, insanlar iki veya üç işte çalışıyor. Gündüz bir yerde çalışıyor, gece başka bir iş yapıyor. Neticede insanlık sadece tüketmek için yaşıyor. Bu insanların dünyasında başka bir anlam yok, hayata anlam verecek başka bir şey yok; manevi veya ilahi bir şey yok. Ve bu insanların dünyasında insani değerler de sürekli erozyona uğruyor. Çünkü tüketimi karşılamak için daha çok kazanmak gerekiyor. Ayrıca tükettikçe insanlar buna alışıyor, bağımlı oluyor. Tüketim, alışveriş bağımlısı oluyor. “Neyi nereden alsam, kaça alsam, nasıl ucuza alsam, nerede daha iyisi var” gibi konulara sürekli takılıyor. İnternette dolaşıyor, avm’lerde dolaşıyor, sohbetlerde sürekli aldığı bir şeyi kaça aldığından bahsediyor. Sonuçta hayat bu çerçeve üzerinde dönmeye başlıyor. Daha da kötüsü çocuklar böyle bir ortamda yetişiyor. Onlar otomatik olarak bu çarkın içerisine giriyor.

Modern sistem, yaptığı ürünlerin içerisine kısa sürede eskiyecek şekilde sistemler yerleştiriyor. Belli bir süre sonra bunu kullanamayacağınız haline getirecek programlar yapıyor. Buna “kasıtlı eskitme” deniyor.

Modern dünyanın bize sunduğu ürünlerin peşinden yetişmek mümkün değildir. Bu, tatminsizlik oluşturuyor. Bir şeyi alıyorsunuz; aldığınız gün ona karşı soğuyorsunuz. Daha yukarısını ve güncelini istiyorsunuz. Bu, tatminsizlik ve psikolojik sorunlar doğuruyor. Ve hiç kimsenin kazandığı kendisine yetmiyor. Bu, aynı zamanda dünyevileşme ve materyalistleşme dediğimiz şeyi doğuruyor. Fedakârlık, diğergamlık ve cömertlik gibi duyguları kökten yok ediyor bu. “Benim param bana yetmiyor ki başkasına yardım edeyim” diyor insanlar. 50 bin tl’lik araba alan bir kişiden 50 liralık hayır için para istediğinizde size borcunun olduğunu söylüyor.

Bunun bir de çevre boyutu var. Şu anda bütün dünyanın en büyük sorunu, çöp sorunudur. Atık maddeleri geri dönüştürüyoruz diye bizi kandırıyorlar. Atık maddelerin geri dönüşümüne harcanan enerji üretimine harcanan enerji kadardır. Dünyadaki dev firmalar hiçbir sorumluluk hissetmeksizin sürekli çevreyi, içinde yaşadığımız yerküreyi tahrip ediyorlar. Hatta bu adamlar çevreci dernekler kurduruyorlar, onları manipüle ederek çevrecilik numarası yapıyorlar. Arkasından da dünyayı mahvetmeye devam ediyorlar.” diyerek sözlerini tamamladı.

İkinci konuşmacı olan Aydın Hoca, Hz. Peygamber’in Eğitim Anlayışını Günümüze Taşıyabilmek konusu çerçevesinde şu sözlerine yer verdi:

“Efendimiz (s.a.s.)’in öncelikli görevi tebliğ idi. Ve mübelliğ olan Peygamber, muallimlik görevini de tam olarak yerine getiriyor. Herkesi hayran bırakan başarısının altında da bu muallimliği yatıyor. Efendimiz (s.a.s.) aldığı vahyi hayatla buluşturmak için insanları eğitti. Bunu tam bir hayat eğitimi olarak gerçekleştirdi. Yani din, hayat için vardı. O dini anlatan Hz. Muhammed (s.a.s.), o anlatımıyla, o eğitimiyle insanların bu hayatı nasıl güzel, insanca yaşayabileceklerini öğretti.

“EFENDİMİZ’İ HER KONUDA ÖRNEK ALMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ”

Efendimiz (s.a.s.)’in eğitiminin iki temel boyutunu görmek gerekiyor. Birincisi evrensel boyutu. Yani zaman aşımına uğramayacak, bütün mekânlar ve zamanlar için geçerli olan bir özü var. Bir de o özü günlük hayata yansıtırken ona eklemlenen yerel boyut var, buna tarihsel boyut da diyebiliriz. Bu iki boyutu çok iyi kavramak ve bunların birbirinden farklılığını fark edebilmek son derece önemlidir. Efendimiz (s.a.s.), o dönemin insanına göre eğitim yaptı ve onun için başarılı oldu. Efendimiz (s.a.s.)’in bu eğitim anlayışını 15 asır içerisinde Müslümanlar örnek almaya çalıştılar. Efendimiz’i her konuda örnek almakla yükümlüyüz. Eğitim konusunda örnek alamayanlar asla diğer alanlarda Hz. Peygamber’i (s.a.s.) örnek alamazlar. Günümüzde Müslümanlar bunun farkında değiller.

Müslümanlar 15 asırdır Peygamberimizi (s.a.s.) örnek aldılar. Örnek almak, taklit etmek değildir. Örnek almak müthiş bir entelektüel çabayı gerektiriyor, anlamayı gerektiriyor, iyi analiz etmeyi gerektiriyor. Bunu yapabilmek için önce Efendimiz (s.a.s.)’in eğitim anlayış ve uygulamalarını kendi bağlamı içinde anlamamız gerekiyor. Bu, o günün şartları içerisinde değerlendirmek demektir.

Geleneği görmezden gelerek biz Efendimiz (s.a.s.)’i doğru anlayamayız. Geleneğe de bakmak gerekiyor. Geleneğe bakıyoruz; İslam eğitimi konusunda müthiş bir çoğulluk var. Herkes kendi kapasitesince, kendi kültürünün elverdiği ölçüde anladığı için ortaya çok farklı İslami eğitimler çıkıyor. Örneğin İmam-ı Âzam’ın halkasına bakıyorsunuz, müthiş bir beyin fırtınası görüyorsunuz. Öbür taraftan baktığınızda “hocaya soru sormak adaba muğayirdir” diyen başka bir anlayış görüyorsunuz. İkisi de İslami eğitimdir. Veyahut felsefi saldırılara cevap verecek kadar bilgi üreten, İslami eğitimin ürünü diyebileceğimiz bir insan var. Diğer taraftan aynı İslami eğitimin ürünü olan, “bunları okumak caiz değildir” diyen başka bir anlayış var. Biri Allah rızası için rasathaneyi yapıyor. Yine İslami eğitimin ürünü olan bir başkası da Allah rızası için onu yıkıyor. Demek ki Efendimiz (s.a.s.)’ın eğitimini anlamak o kadar kolay iş değildir. Müthiş bir entelektüel çaba gerekiyor.

Bu kadar çoğulluğun hangisini günümüze taşıyacağız? Elbette ki bu çoğul uygulamaları kendi bağlamları içerisinde sorgulayarak eleştirel bir yaklaşım içerisinde anlamlandırmamız gerekiyor.

Bu günkü hayatı çok iyi kavramamız gerekiyor. Efendimiz (s.a.s.)’in eğitim anlayış ve uygulamalarındaki evrensel özü yakalayıp onu bu güne getirmemiz gerekiyor. Getirmekle iş bitmiyor, bunu bu günün hayatına yansıtmak gerekiyor. Bu da yeni bir çabadır. Bu özü bu günkü şartlarda nasıl somutlaştıracağız, nasıl sistemleştireceğiz, hangi davranış kalıplarıyla bunu elle tutulur, gözle görülür, uygulanabilir hale getireceğiz? Buna benzer bir sürü soruyu sormamız gerekiyor. Ve bunların bilimsel cevaplarını üretmemiz gerekiyor.

“BU ÇAĞDA YAŞAMAK TABİ Kİ YENİ BİLGİ VE BECERİLER İSTİYOR”

Biz, Efendimiz (s.a.s.)’in vahiyden ilhamla ortaya koyduğu eğitim anlayış ve uygulamalarını bilimsel analizlere tabi tutarak bilimsel analizlerle elde ettiğimiz verilerle bütünleştirmek zorundayız. Bu bütünleştirmeyi bu gün Müslümanlar yapamadıkları için dünyanın her tarafında İslam eğitimi namına o kadar abuk sabuk işler yapılıyor ki, utanç verici. Buradan çıkmamız gerekiyor. Bunun öncüleri siz olacaksınız. Bu çağda yaşamak tabi ki yeni bilgi ve beceriler istiyor. Aslında çizilen tablonun korkunçluğu bizi ürkütmesin. Siz bu imkânları fırsata dönüştürebilirsiniz. Aleyhinize görünen şeyleri lehinize kullanabilirsiniz. Efendimiz (s.a.s.)’in eğitiminde bunlar var. Yani yetiştirdiği insanlar mazeret üretmiyor, sorunlar üretmiyor, sorunlara çözüm üreten bir zihniyeti ortaya koyuyor. Bizim de içinde bulunduğumuz şartlarda bunu nasıl gerçekletireceğimizin endişesi içerisine girmemiz gerekiyor.” diyerek sözlerini tamamladı.

Son konuşmacı olarak söz alan Yeşilyurt Hoca, Günümüz Gençliğinin Temel İnanç Sorunları konusuyla ilgili şunları dile getirdi:

“Gençlik güzel şey; bunun farkındasınız. Bu seneki temamız “Peygamberimiz ve Gençlik”tir. Gençlik ile sorun kelimeleri hep yan yana kullanılıyor. En azından biz ihtiyarlara göre, artık belli bir yaşın üzerindeki insanlara öyle görünüyorsunuz. Gençlik önemli, kıymetli ve değerlidir. Aynı zamanda kaybedilen ve yitirilen bir şeydir. Her kıymetli olan şey iyi saklanır. Örneğin bir mücevheriniz varsa en gizli ve önemli yere saklarsınız. Çünkü değerlidir ve onu kaybetmemek için çaba göstermeniz gerekir, onu yitirmemek gerekir. Ya da illa da yitirilecekse veya kullanılacaksa en değerli ve en önemli şeylerde kullanırsınız. Gençlik de böyledir. İhtiyarlar olarak hep şöyle şeyler söyleriz: “gençler bizi anlamıyor, gençler problem barındırıyor, gençliğin sorunları var, büyüklerine saygı göstermiyor, işleri güçleri telefonla oynamak”. Ama aynı ihtiyarlar gençlik özlemi içerisinde yanıp tutuşur, gençliğine geri dönmek istediklerini sürekli dile getirirler. Geçmişe yönelik bir özlem var.

GENÇLİK, DİNAMİZM, CANLILIK VE HEYECAN DEMEKTİR”

Gençliğin problemi ve sorunları da var, avantajları da var. Ama gençlik aynı zamanda dinamizm, canlılık ve heyecan demektir. Ne varsa gençlikte vardır. Onun için Hz. Peygamber (s.a.s.)’de genç bir peygamber olarak hayata başladı. Etrafında genç insanlar vardı ve hepsi de kıpır kıpırdı. Daha herkes kendisine sırtını dönmüşken ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) barınabileceği bir yeri bile yokken evini O’na açan, Erkam b. Ebi’l-Erkam 18-19 yaşında bir delikanlıydı. Orda başladı tebliğ hareketi. Tebliğe başlama ve insanlarla iletişim faaliyetleri orada başladı. O yer o kadar stratejikti ki. Hiç sağına soluna bakmadan “ben varım” diyebilen bir genç. Hz. Peygamberin (s.a.s.) etrafında hep böyle insanlar var. Bir yönden bakarsanız ilk tebliğ gençlik hareketi olarak başladı. İlk Müslümanların neredeyse tamamı gençlerden oluşuyordu. Kimisi 10 yaşında, kimisi 15 veyahut 20 yaşında idi. Etrafında 30 yaşını geçen neredeyse yok. Tebliğin fitili, dinamizmi, ateşi gençlerle ateşlendi.

Gençlik gerçekten problemli midir? Değildir aslında. Biz ihtiyarlar ile gençler arasındaki uçurum çok fazladır. Emin olun ki zaman ve zemin çok farklıdır, iletişim çok güçlü ve hızlıdır. Artık iletişim kurmakta zorlanıyoruz. Artık evdeki çocuk, bizim evde yaptığımız espriye bile gülmüyor. Espriyi modası geçmiş olarak görüyor. Çünkü espri şekilleri ve biçimleri farklılaşmış durumda. İşte biz bu gençlikle irtibat kurmaya çalışırken sorun yaşıyoruz. Sorunlu olan gençler değil, ihtiyarlardır aslında. Sorunlu genç yoktur, sorunlu yetişkinler vardır. Çünkü bu gençleri yetiştiren, bu gün kendini ihtiyar olarak, onlara göre kendilerini daha olgun olarak gören bizleriz. İyi örnek oluşturamadıysak, iyi hedefler çizemediysek, çocuklara bir motivasyon ortaya koyamadıysak bu nesil bizim eserimiz olacaktır. Sorunu tek taraflı olarak gençlerin üzerine yıkmak ciddi bir haksızlıktır.

Ama gençlerimiz çok özgüvenli, çok dinamik, çok aktif ve kıpır kıpır. Aynı zamanda çok kırılgan. Çok çabuk pes ediyorlar, idealizmin peşinden koşmayı çok çabuk bırakıyoruz, çok çabuk kendi kabuğumuza çekiliyoruz. O açıdan ayaklarının üzerinde sağlam duran bir gençlik, inancı-itikadı sağlam ve ileriye bakan bir gençlik. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in etrafındaki gençler öyleydi. Sizlerin de öyle olmanız, hatta daha iyi olmanız gerekiyor. Günümüzde genç olmak oldukça zor bir iştir. Bizim zamanımızda genç olmak çok daha kolaydı. Sizin yaşadığınız dönemde biz de gençliğimizi yaşasaydık zannediyorum ki durum çok farklı olmayacaktı. Çok fazla meşguliyetiniz var. Sizi meşgul eden, çeldiren, yönlendiren ve farklı alanlara çeken çok farklı şey var. Ama buna rağmen dimdik durabiliyorsanız emin olun ki bu bir kazançtır, avantajdır.

En azından emin olun ki o ilk gençler gibi pırıl pırıl, temiz, Muaz b. Cebel gibi dirayetli, Zeyd b. Sabit gibi çalışkan olabilirsiniz. Hep birlikte böyle insanlar gibi olabiliriz.” diyerek sözleri tamamladı.

“GENÇLİĞİN HAKKINI VERMEK”

Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında İl Müftü Yardımcısı Fatma Feyza Güner tarafından  Kayseri Özel Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Kız öğrenci yurdunda “Gençliğin Hakkını Vermek” konulu konferans düzenlendi.

Konuşmasında gençliğin kıymetli olduğunu, bir lütuf olduğunu aynı zamanda emanet olarak verildiğini söyleyen İl Müftü Yardımcısı Güner sözlerine şöyle devam etti:

“Bir kişinin gençliğinin hakkını verdiği takdirde kıyamette arşın gölgesinde gölgelenen yedi sınıf insandan olabileceğini belirtti. Peygamberimizin davetine icabet ederek ona inanan ve onun siretini kendine yol edinen sahabenin genç yaşta pek çok sorumluluk üstlendiğini ve inançları uğruna mücadele verdiklerini ifade ederek sahabe hayatlarından örnekler verdi. Gençlerin hayalleri, enerjileri ve azimlerinin toplum için çok önemli olduğu, ülkenin geleceği ve umudu olduklarını unutmamaları gerektiğini ifade etti. Sözlerine şöyle devam etti: Bu dünyanın üç-beş nefeslik olduğunu, gelip geçici olduğunu unutmayalım, heva ve hevesimize uymayalım, boş ve gereksiz işleri terk edip hayra yönelelim ve hayırda yarışalım, hırslarımızı terbiye edelim, farklı olacağım diye fıtratımızı bozup pişman olacağımız hatalar yapmayalım, bizi yoldan çıkarıcı  her türlü kötülüğe buğz edelim, nefsi emmarenin isteklerine boyun eğmeyelim, gözlerimizi haramdan sakınıp hayanın imandan olduğunu unutmayalım. Gençliğimizin hakkını verelim, verelim ki ahirette ömrümüzü nerede harcadığımız sorulduğunda cevabını kolay verenlerden olalım.” diyerek sözlerini tamamladı.

Mevlid-i Nebi haftası vesilesiyle düzenlenen programda öğrenciler tarafından şiirler ve ilahiler okundu.

KAYSERİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. KURTULUŞ KARAMUSTAFA’DAN İL MÜFTÜSÜ  GÜVEN’E İADE-İ ZİYARET

Kayseri Üniversitesi Rektörü olarak atanan Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven’e iade-i ziyarette bulundu.

Müftülük makamında gerçekleşen ziyarette Rektör Prof. Dr. Karamustafa, yeni kurulan Kayseri Üniversitesi’nin gelişimi için tüm kurumlarla işbirliği halinde olacaklarını söyledi.

İl Müftüsü Güven ise Rektör Karamustafa’ya ziyaretinden dolayı teşekkür etti ve Kayseri’nin 3. devlet üniversitesi Kayseri Üniversitesi’nin kısa zamanda başarılı bir konuma geleceğine inandıklarını kaydetti.

POLİS ADAYLARINA“HZ. PEYGAMBER VE GENÇLİK” KONULU KONFERANS

Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven tarafından Kayseri Polis Meslek Eğitim Merkezi Konferans Salonunda “Hz. Peygamber ve Gençlik” konulu konferans verildi.

İl Müftüsü Güven, “Hepinizin bildiği üzere geçen hafta 19 Kasım Pazartesi akşamını 20 Kasım Salıya bağlayan gece Peygamberimiz (s.a.s.)’in dünyaya teşriflerinin 1447. yılı idi. Bu vesileyle Diyanet İşleri Başkanlığı 17-25 Kasım tarihleri arasını Mevlid-i Nebi haftası olarak ilan etti. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl “Peygamberimiz ve Gençlik” konusunu bu haftanın ana teması yaptı.

GENÇLER, GELECEĞE DAİR ÜMİTLERİYLE YAŞARLAR

Allah Teâlâ biz insanoğlunu bu dünyada belirli bir süre yaşamamız için yarattı. Sonra bu dünya hayatı bitecek. Bunu her gün görüyoruz. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ihtiyarlar ve ölürler. Bazıları daha çocuk yaşta ölür, bazıları ihtiyarladıkları zaman, bazılarıysa genç yaşta. Ancak ölüm bir yok oluş değildir. Yeni bir hayata başlangıçtır. Hem de ebedi olan yeni bir hayata. Bunu şöyle anlayabiliriz. Anne karnındaki bir çocuğun içinde yaşadığımız şu dünya hayatını yaşayabilmesi için doğup bu dünyaya gelmesi gerekir. Bu dünya hayatına gelmezse bu dünya hayatını yaşayamaz. Bizler de ahiret hayatını yaşayabilmemiz için bu dünya hayatının bitmesi gerekiyor. Hiçbir kimse bu dünyada ebedi kalmıyor. Ancak ölümden sonraki hayatımızın ebedi mutluluk mu, yoksa ebedi hüsran mı olacağına bu dünyada bizim yapıp ettiklerimiz, amellerimiz, hareketlerimiz, tavırlarımız, yaşantılarımız belirliyor. Bu sebeple bizler bu dünya hayatını iyi bir şekilde geçirmeli ve ahirete hazırlık yapmalıyız.

Genel olarak bir insanın ömrü üç kısma ayrılır; çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık. Çocukluk döneminde her insan evladı öğrenir, öğrenme ve sürekli alma eğilimindedir. Ama bu aşamada bazen kendisini ifade edemez, bazen kendi düşündüklerini gerçekleştiremez ve sürekli ilgiye ihtiyacı vardır. Hatta kendisi çoğu zaman bir şey yapamadığı gibi başkalarının yardımına muhtaçtır. Annesinin, babasının, belli bir süre sonra da hocalarının ve öğretmenlerinin yardımına muhtaçtır. İhtiyarlık çağında ise insanlar birçok bilgi ve tecrübeye sahip olur ve fakat gücü, kuvveti ve takati bitmiş olur. Genelde ihtiyarlar var olanı koruma derdindedirler, yeni bir şey yapamazlar. Ancak gençler öyle değildirler. Gençler geleceğe dair ümitleriyle yaşarlar. Bizde bir atasözü vardır; “gençler ümitleriyle, ihtiyarlar hatıralarıyla yaşarlar”. Gençler önlerine ve geleceğe bakarlar; ihtiyarlar ise geçmişe bakarlar. Sizler hayatın baharında olan gençler olarak annenizin ve babanızın ve bu milletin ümidisiniz.

BÖLGEMİZDE EN ÇOK GENÇ NESLE SAHİP OLAN ÜLKE TÜRKİYE’DİR

Doğduğumuz coğrafyayı seçmek bizim elimizde değildir. Onun için coğrafya insanın kaderidir. Ama o coğrafya birçok imkânları da insanlara sunar. İçinde yaşadığımız coğrafyada, özellikle Avrupa kıtasında en önemli sermayesi insan olan bir ülkeyiz. Çünkü en çok genç nesle sahip olan ülke Türkiye’dir. Bulunduğumuz coğrafya doğu ile batıyı birbirine bağlayan köprü mesabesindedir, onun için her türlü sıkıntıyla karşı karşıya geliyoruz. Bizler ülkemizi geleceğe taşıyabilmek için bir fert olarak sahip olduğumuz gücü milletimiz, vatanımız ve memleketimiz için kullanmalıyız. Bir üniversite hocası ilmiyle ve eğitimiyle insanları, gençleri geleceğe yetiştirerek bu ülkeye katkı sağlarken sizler de bu ülkenin güvenliğini sağlamak için talip oldunuz ve bu mesleği seçtiniz. Yüce Mevla öncelikle sizleri her türlü tehlikelerden muhafaza eylesin.

Bizler bu dünya hayatında yaşarken şu soruları kendimize sormalıyız: “Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum? Bu dünya hayatı nedir? Bu dünyada benim üstlenmem gereken rol, sorumluluk nedir?” Bunlar önemli sorulardır. Bu sorular, hayata ve geleceğimizi belirlemeye dair sorulardır. Ancak insanların çoğunluğu bu türlü soruları sormazlar. Bu dünya hayatını oyun ve eğlenceden ibaret zannederler.

“ALLAH RASULÜNDE GÜZEL ÖRNEKLER VARDIR.”

Peygamberimiz (s.a.s.), Allah Teâlâ’nın insanlara göndermiş olduğu Peygamberlerin sonuncusudur. Allah neden Peygamber gönderir? Çünkü insanoğlu rol-modele ihtiyaç duyar. Önünde örnek alabileceği bir şeye ihtiyaç duyar. Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet vardır: “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve Allah’a kavuşacağını ümit eden sizler için Allah Rasulünde güzel örnekler vardır.” O (s.a.s.), bir ordu komutanı olarak da bize örnektir, bir arkadaş olarak da bize örnektir, bir baba olarak da bize örnektir, bir aile ferdi olarak da bize örnektir. Hayatı ciddiye almalıyız. Eğer hayatı ciddiye alacaksak bu hayatta nasıl yaşamamız gerektiğini de öğrenmeye ve öğretmeye çalışacağız. Allah Teala, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem’den başlamak üzere son peygamber Efendimiz Hz. Muhammet Mustafa (s.a.s.)’e gelinceye kadar on binlerce peygamberler gönderdi. Yol gösterici, hidayet rehberi ve kılavuz gönderdi. Bu dünyada nasıl yaşamamız gerektiğini bize anlatmaları için.” diyerek sözlerini tamamladı.

Konferans sonrası Kayseri Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü Tanrıver tarafından günün anısına İl Müftümüz Sayın Güven’e plaket takdim edildi.Konferansa İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü 1. Sınıf Emniyet Müdürü Metin Tanrıver ve öğrenciler katıldı.

Konferans öncesi İl Müftüsü Güven, Polis Meslek Eğitim Merkezi Mescidini ziyaret etti ve öğrencilere akşam namazını kıldırdı. Konferans sonrası da Polis Meslek Eğitim Merkezi yemekhanesinde akşam yemeğinde öğrencilerle birlikte oldu.

SOSYAL BİLİMLER LİSESİ’NDE “HZ. PEYGAMBER VE GENÇLİK” KONFERANSI

Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında İl Müftülüğü tarafından Kilim Sosyal Bilimler Lisesi’nde “Hz. Peygamber ve Gençlik” konulu konferans düzenledi.

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven verdiği konferansta kısaca şunları söyledi:

“İnsan ömrünün üç devresi vardır: Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık. Çocukluk dönemi genelde bilgi elde ettiğimiz, bilgi depoladığımız, kendimizi ifade etmekte zorlandığımız ve sahip olduğumuz bilgileri hayata geçirme hususunda henüz gücümüzün ve cesaretimizin olmadığı bir zaman dilimidir. Hatta çocuk, başkalarına muhtaçtır. İhtiyarlık dönemi ise insanın bilgi ve tecrübe donanımına sahip olmakla birlikte artık düşündüklerini hayata geçirme hususunda enerjisinin ve hareketinin sonuna geldiği, gücünün yetmediği bir zaman dilimini oluşturur. Ama gençlik çağı öyle mi! Gençlik çağı Rabbimiz tarafından bize verilen enerji, dinamiklik, ümitvar olma, geleceğe ümitle bakma dönemini içerir. Bu coşkun dönemde her türlü işi yapabilecek gücü kendimizde buluruz. Hatta bazen anne-babamızın ve hocalarımızın yaptıkları şeyleri beğenmeyiz.

GENÇLERİMİZE HEDEF GÖSTERİLMEZSE, BU ENERJİSİNİ ATABİLECEĞİ
BAŞKA ALANLAR BULUR

Ama bununla birlikte özellikle son yıllarda gençlik denilince hemen yanına bir kelime daha ekleniyor. Gençliğin sorunları, gençliğin problemleri. Bu, yanlış bir ifadedir. Sanki bütün gençler sorunlu ve problemliymiş gibi. Eğer gençlerden bir kısmında sorun ve problem varsa bunun öncelikli olarak sorumluları onları yetiştiren anne-babalar, eğitimcilerdir. Buna gençliğin sorunları değil de, eğitim sorunları, aile içi iletişim sorunları gibi başlıklar koyabiliriz. Gençlerimizin önemli bir kısmı sorun değil, çözüm üretiyor. Gençliğimizin önemli bir kısmı geleceğe ümitle bakıyor. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz kendilerine önemli hedefler koyuyorlar. O zaman şunu düşünmemiz gerekiyor; genç, enerjisiyle, coşkusuyla bir şeyler yapmak istiyor. Eğer ona doğru olan yol gösterilirse o enerjisini, o coşkusunu, o hareketini kendisinin, vatanının, milletinin istikbaline adayan önemli bir genç olur. Ama ona hedef gösterilmezse, bu enerjisini atabileceği başka şeyler bulur. Kendisine ve topluma zarar verecek şeyler yapabilir.

“GENÇLİK ÇAĞINI İYİ DEĞERLENDİRİRSEK GELECEKTE DAHA HUZURLU, DAHA MUTLU BİR HAYATI YAŞAYABİLİRİZ”

Anne-babalarınız sizler için her türlü altyapıyı hazırlıyorlar. Yemiyorlar, yediriyorlar; giymiyorlar, giydiriyorlar. Anne-babalar sizlerin eğitimi için inanın kendilerini parçalıyorlar. Bir gün siz de anne-baba olduğunuz zaman bunu daha iyi anlayacaksınız. Bizler geleceğe dair ümitlerimizi gerçekleştirmek isterken çalışmaya ve disiplinli bir hayata ihtiyacımız var. Bizler gençlik çağını iyi değerlendirirsek gelecekte daha huzurlu, daha mutlu bir hayatı yaşayabiliriz. Kendinize bir akademik kariyer planlaması yapıyorsunuz. Yapın; bu güzel bir şeydir. Hatta şu sıralardayken kararınızı vermeye çalışın. Yeteneğinizin ne olduğunu tespit edin. Ve yeteneğinize uygun hangi mesleği seçeceğinizi, mesleğinize uygun hangi fakülteye gitmeniz gerektiğini öğrenin. Mesleğinizi, okuyacağınız üniversiteyi seçerken mutlaka kendi yeteneğinize uygun olanı seçin. Allah, her bir insanı en az bir iki işte yetenek sahibi olarak yaratmıştır; en az bir veya iki yetenek vermiştir. Önemli olan bunu sizin keşfetmenizdir. Bizim eğitim sistemimizde sorunlar var; bunu baştan kabul edelim. Batıda öğrenciler ilkokul ve ortaokul çağında iken hocaları yeteneklerini tespit ediyor ve liseye ona göre yönlendiriyorlar. Birileri sizin yeteneğinizi tespit etmiyorsa siz kendi yeteneğinizi tespit etmek durumundasınız. Bu arada anneler, babalar ve eğitimciler sizlere katkılar sağlayabilirler, yardımcı olabilirler. Batılı bir ilim adamı şunu söylüyor: “Hayatta en acınmaya değer şey, kişinin kendi yeteneğini tespit edememesidir.”

Sonra da Peygamber efendimizin söylediği arşın gölgesinde gölgelenecek yedi kısım insanı tek tek anlatarak sözlerini tamamladı.

Konferansa İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Kilim Sosyal Bilimler Lisesi Müdürü Abdülvahap Gökalp, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
Konferans sonrası İl Müftülüğü tarafından öğrencilere Diyanet İşleri Başkanlığımız yayınlarından olan “Peygamberimiz ve Gençlik” konulu kitap ve lokum hediye edildi.

TALAS’A YENİ BİR KUR’AN KURSU TEMELİ DAHA ATILDI

Talas Belediyesince Mevlana Mahallesi’ndeki Harun Reşit Tek Camii’nin yanındaki arsada yapımına başlanan Kur’an kursu ve sosyal tesisin temeli atıldı.

Arsası Talas Belediyesine ait, daha önce atıl durumdaki binanın yıkılarak yerine modern görünümde ve işlevde yapımı planlanan Kur’an kursu ve sosyal tesis merkezi için cuma namazından sonra düzenlenen tören, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı okunmasıyla başladı.

Törenin açılışında konuşan Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, “Talas ve Büyükşehir belediyelerimiz ile hayırseverlerimiz birçok yatırımı hayata geçirdik. Burada çocuklarımız için Kur’an kursu ve 04-06 yaş grubu Kur’an kursunun yanında bayanlara sosyal merkez olacak. Ayrıca camiden çıkan büyüklerimiz de burada çay içip, kitap okuyup zaman geçirebilecek. Burada bir tane hayırseverimiz yok. Herkes gönlünden koptuğu kadarıyla destekte bulunuyor. İnşallah birkaç aya açılışını yapacağız.” ifadelerini kullandı.

Başkan Palancıoğlu, Talas’a 4,5 yılda 8 cami ve 5 Kur’an kursunun açılışını yaptıklarını belirterek, “Bu sayı rekor düzeyde. Şu an Talas’ta cami ve Kur’an kurslarının yüzde 20 bu dönemde yapıldı. Camilerin yanında sağlık ocaklarının da yüzde 25 yine bu dönemle hizmete girdi. Hayırseverlerimize ve mesai arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, ” Öncelikle ben Talas Belediye Başkanımız Sayın Palancıoğlu’na teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten kendisinin ifade ettiği gibi Talas’ımızda son 4 buçuk yıl içerisinde attığı temellerle, açılışlarla, Diyanet İşleri Başkanlığımızın Talas bölgemizdeki camilerine ve Kur’an kurslarına her türlü desteği verdi. Yüce Mevla kendisinden razı olsun.

Biliyorsunuz, son yıllarda özellikle ülkemizde 4-6 yaş grubu Kur’an kursları açılmaya başladı. Kayserimizde 4 yıl önce açılan 4-6 yaş Kur’an kurslarımızda şu anda eğitim gören öğrencilerimizin 6 bini buldu. Biz bu sayıyı daha da artıracağız inşallah. Bizler de bunun altyapısını hızla hazırlıyoruz. Ben tekrar katkılarından dolayı hayırseverlerimize teşekkür ediyorum. Öncülük etmesi sebebiyle de Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum. Bu Kur’an kursumuzun ve sosyal tesisimizin mahallemize, Talas’ımıza ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

Vali Yardımcısı ve İlçe Kaymakamı Zekeriya Güney, “4 yıldır görev yaptığım Kayseri’de birçok cami, okul ve sağlık ocağının açılışlarına katıldım. Kayserimiz hayırseverlikte diğer illere örnek teşkil edecek seviyede.” şeklinde konuştu.

Melikgazi Belediye Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Memduh Büyükkılıç, Kayseri’nin ayrı bir yerinin olduğunu kaydederek şöyle konuştu: “Hayırseveriyle meşhur olan bu şehre hizmet etmek ne büyük şeref. Ne kadar güzel bir dayanışma; müftülüğümüzle, üniversitelerimizle, kamu kurumlarımızla, birlik, beraberlik ve hizmet aşkıyla. İnşallah bugüne kadar yaptığımız gönül belediyeciliğini bundan sonra da hep beraber el ele, gönül gönüle, gönüllere yer ederek yerleştirmeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” diyerek sözlerini tamamladı.

AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer emeği geçenlere teşekkür ederek, “Her hafta Ankara’dan geldiğimizde ya bir temel atıyoruz ya da açılış yapıyoruz. Bu, aslında hiçbir şehre nasip olmayan bir şey.” diyerek sözlerini tamamladı.

AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız ise şunları söyledi: “Yine hayırlı bir işe, temel atmaya vesile olduğu için başta Talas Belediye Başkanımız olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Talas’a 10 cami yapıldı, Kur’an kursunun da altıncısı yapılıyor. Hem dini hem milli, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması açısından son derece önemli eserler ortaya kondu.” diyerek sözlerini tamamladı.

Konuşmaların ardından İl Müftüsü Güven tarafından yapılan dua sonrası “Kur’an kursu ve sosyal tesisin” temeli atıldı.

Talas İlçesi Mevlana Mahallesinde inşa edilecek cami ve sosyal tesisin temel atma törenine; Kayseri Milletvekilleri Taner Yıldız ve İsmail Tamer, Vali Yardımcısı ve İlçe Kaymakamı Zekeriya Güney, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, İl Müftümüz Prof. Dr. Şahin Güven, AK Parti İl Başkanı Şaban Çopuroğlu, Talas Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, Talas İlçe Müftüsü Esat Yapıcı, muhtarlar, meclis üyeleri, belediye çalışanları ve semt halkı katıldı.

“GENÇLERİN HEYECANI, ENERJİSİ VE COŞKUSU VAR”

Mevlid-i Nebi Haftası etkinlikleri kapsamında Melikgazi İlçe Müftülüğüne bağlı Hisarcık bölgesinde görev yapan Hisarcık Meydan Camii İmam Hatibi Adem Öz ve Hisarcık Kayadibi Camii İmam Hatibi Fatih Türkmen tarafından düzenlenen 40 Hadis Ezber yarışması ödül programı, Melikgazi Belediyesi Hisarcık Konferans salonunda yapıldı.

Yarışmaya Necati Türkmen Kız Kur’an Kursu, Hisarcık Medine İmam Hatip Ortaokulu, Hisarcık Fevzi Çakmak Ortaokulu, Kıranardı Ortaokulu, Kani Arıkan Ortaokulu, Kani Arıkan İmam Hatip Lisesi, Hisarcıklıoğlu Anadolu Lisesi ve Hisarcık Anadolu Lisesi okullarında öğrenim gören 217 lise ile 530 ortaokul öğrencileri katıldı. Peygamber Efendimizin hayatının konu edildiği kitaplar ve kırk hadis okutulup, bu kitaplar çerçevesinde yarışma yapılmıştı.

Ödül töreni öncesi konuşan İl Müftümüz Doç. Dr. Şahin Güven, “Bu programlarda özellikle kitap okutuluyor ve o kitaplardan sınava tabi tutarak ödüller veriliyor. Ben özellikle böylesine bir okuma programı yapan ve sizleri bir araya getirmek için gayret gösteren Hisarcık bölgesinde görev yapan imam-hatip kardeşlerime ve Kur’an kursu hocalarına gönülden teşekkür ediyorum. Onların gayretli çalışmaları neticesinde bunlar gerçekleşti. Bunun yanında okul idarecilerimiz ve öğretmenlerimiz bizlere bu hususta yardımcı oldular. Onlara da teşekkür ediyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı Mevlid-i Nebi haftasında bu yıl gençlik ile Peygamberimizin hayatını buluşturmak için, gençlere Peygamberimizi anlatmak için haftanın konu başlığını “Peygamberimiz ve Gençlik” olarak koydu. İki haftadır yapmış olduğumuz sempozyum, panel, konferans ve seminerlerde Peybamberimiz (s.a.s.)’in hayatını gücümüzün yettiği ölçüde anlatmaya ve ulaştırmaya çalışıyoruz. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımız bir de her camimizin bir gençlik kollarının kurulması talimatını verdi. Biz bunu zaten geçen yıl başlatmıştık. Şimdi de bu faaliyetimiz resmi prosedür olarak devam ediyor. Yani her camimizin gençleri olacak. İmamlarımız her hafta en az 10 tane gençle ilgilenecek, beraber olacak ve bir araya gelecek. Bununla ilgili olarak çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Gençlerin heyecanı, enerjisi ve coşkusu var. Bunları bir şekilde hayra, iyiliğe ve güzelliğe kullanmak için ne yapmak gerektiğini araştırmalıyız. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Peygamberimiz (s.a.s.)’e ilk iman edenlere baktığımız zaman yüzde 70’ten fazlasının 10-30 yaş arasındaki gençlerden oluştuğunu görüyoruz. Çünkü çocuklar henüz işin idrakinde olmayabilir, ihtiyarlar ise var olanı muhafaza etme derdindedir. Ama gençler değişim, dönüşüm ve kendisine bir gelecek hazırlama derdindedir. Çünkü gençler ümitleriyle yaşarlar, geleceğe ümitle bakarlar. Gençler geleceğe dönük çalışmalar yapmak durumundadırlar.

Peygamberimiz (s.a.s.), gençlere değer ve önem verdi. 17 yaşındaki Erkam, evini Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve Peygamberimiz (s.a.s.)’in davetine açtı. 20’li yaşlardaki Mus’ab b. Umeyr, Peygamberimiz (s.a.s.)’in görevlendirdiği öğretmen, muallim olarak Medine’ye gitti. Peygamberimiz (s.a.s.)’in yetiştirdiği hanım sahabiler de var. Başta kızı Hz. Fatıma annemiz, kendisinden önce vefat eden diğer kızları.” Daha sonra “Mahşerde arşın gölgesinde gölgelenecek yedi kısım insandan” bahseden hadisi okuyup anlattı. Son olarak, programda emeği geçenlerin hepsine çok teşekkür eden Sayın Güven, öğrencilere de başarılar dileyerek konuşmasını sonlandırdı.

Konuşmanın sonunda, kitap okuma ve kırk hadis yarışmalarında dereceye giren öğrencilere protokol tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi. Lise kategorisinde birinci gelen Necati Türkmen Kız Kur’an Kursu öğrencisi Zeynep Karan’a 15 günlük Umre hediyesi verildi. Ortaokul kategorilerinde birinci gelen Hisarcık Ortaokulu öğrencisi Emine Kaya’ya da 1000 tl. ödül verildi.

Programa İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Talas İlçe Müftüsü ve Melikgazi İlçe Müftü Vekili Esat Yapıcı, Gönüllü Kültür Platformu Başkanı Ahmet Taş, Diyanet-Sen Kayseri İl Başkanı İrfan Kaşıkçıoğlu, din görevlileri, okul müdürleri ve öğrenciler katıldı.