KREDİLİ, FATURALI, BORÇLU YALANCI BAHAR…

Nüfusun yüzde 60’ı et alamıyor. Ancak her 100 kişiden 30’u borçlanarak otomobil alabiliyor. Halk, işsiz, fakir. Kredisini,  faturasını, borçlarını ödeyemiyor. Elektriği, suyu, doğalgazı kesik, hatta icralık. Ama  hem mutlu  hem de umutlu.  ”Paranın ne önemi var. Mühim olan  elaleme karşı bol hava. Lüksten ve havadan ödün yok. ‘Yalancı bahar’ gibi maskeli yaşama, gülücüklere devam.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) halkın gelir ve yaşam koşulları araştırma sonuçlarını açıkladı:

* Nüfusun en fakir yüzde 10’luk dilimi, toplam gelirin yüzde 2.2’sini, en zengin yüzde 10’luk dilimi toplam gelirin yüzde 30.9’unu elde ediyor.

* 12 milyon kişi yoksulluk riskinde.

* Nüfusun yüzde 40’ı kendilerine ait olmayan konutta oturuyor.

* Her 100 kişinin 42’sinin oturduğu konutun çatısı sızdırıyor, duvarı nemli, penceresi çürümüş, ev iyi ısınmıyor. 80’i mobilyasını yenileyemeyecek durumda.

* Her 100 hanenin 60’ında borç sorunu var. 30 hanenin borç yükü çok ağır.

* 15 yaşın üzerindeki 52 milyon insanımızın sadece 22 milyonunun işi var. 3 milyon insanımız işsiz.

* İşi olan her 100 kişinin 43’ü kayıt dışı çalışıyor.

* Her 100 gencin 21’i sokaklarda geziniyor.

* Meslek lisesi deniyor ama 332 bini iş arıyor.

*Yüzde 22’sinin konutu yok. Yüzde 60,5’u sık et yemiyor.  Yüzde 56’sı  yeni giysi alamıyor. Yüzde 5,2’sinin evinde banyo, yüzde 12,4’ünün tuvaleti, yüzde 4,3’ünün mutfağı, yüzde 61,4’ünün bilgisayarı, yüzde 7,5’inin çamaşır makinesi, yüzde 1,8’inin buzdolabı, yüzde 62,5’inin bulaşık makinesi, yüzde 68,4’ünün otomobili yok.

* 100 kişinin 60’ı gelirleri düştüğü için daha ucuz ürün tüketmeye başlamış.

* Çünkü 100 kişinin 27’sinin geliri azalmış.

* 100 kişinin 27’si daha önceki birikimleri harcamak zorunda kalmış.

* 100 kişinin 34’ü borçlanmış.

* 100 kişinin 0.9’u evini, arsasını, yazlığını satmış.

* 100 kişinin 0.5’i iflas etmiş. Dükkânını kapatmış.

* Her 100 kişinin 61’i mutluyum ve 71’i gelecek hakkında umutluyum demiş.

* 2003’lerde 100 kişinin 59 mutlu imiş. 2007’de mutlu sayısı 100 kişide 60’a çıkmış. 2008’de 55’e yükselmiş. 2009’da 54’e düştükten sonra, 2010‘da son yılların doruğuna tırmanmış.

* Her 100 kişiden 70’i “Beni ailem mutlu ediyor”, 13’ü “Çocuklarım mutlu ediyor” diyor. “Eşim mutlu ediyor” diyenlerin sayısı 100 kişide sadece 7 kişi.

* Her 100 kişiden 71‘i “Elhamdülillah sağlığım fevkalade” diyor. Her 100 kişinin sadece 3’ü, işinden, 4’ü para kazanmaktan, 7’si başarılı olmaktan mutlu olduğunu söylüyor.

Yani  zengin-fakir arasındaki gelir farkı 8,5 kata  çıktı. Kentteki yoksul sayısı yüzde 5.8, kırdaki ise yüzde 9 çoğaldı. Rakamlara bakılırsa Ortaanadolu’da  yoksul sayısı yüzde 0,9’luk azalma ile 37 bin aşağı çekildi.

Varsın olsun..En zengin 100 Türk’ün  serveti 87 milyardan 104 milyar dolara çıktıya önemli olan bu.  Bu dönemde listeye 11 yeni isim eklendi ve  milyarder sayısı 39’a ulaştı.

Üzülüyorsun ; Takma, diyorlar.
Kızıyorsun ; Değmez, diyorlar.
Boşveriyorsun ; Gamsız, diyorlar.
Susuyorsun ; İki çift laf et, diyorlar.
Konuşuyorsun ; Muhatap olma, diyorlar.
Çekip gidiyorsun ; Mücadele et, diyorlar.
Alttan alıyorsun ; Tepene çıkardın, diyorlar.
Bağırıyorsun ; Sakin ol, diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun ; Bu kadar uslu olunmaz, diyorlar.
Dikine gidiyorsun ; Yaşına başına yakışmaz, diyorlar.
Ölünce ne diyecekler ?..
Muhtemelen ; Ölüm sana yakışmadı.
Ee normal tabii, dirimizi beğenmediler ki,
Ölümüzü beğensinler

*Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı.
*Daha büyük evlerde kalıyoruz ama daha küçük ailelerde yaşıyoruz.
*Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı.
*Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı.
*İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı.
*Az kitap okuyor, çok televizyon seyrediyoruz.
*Para kazanmayı öğrendik ama, yuva kurmayı beceremedik.
*Hayata yıllar ekledik, yıllara hayat katamadık.
*Ay’a kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komşumuza geçmek için karşıya geçmiyoruz.
*Uzaya ulaştık ama ruhun derinliklerine inemiyoruz.
*Havayı temizledik ama ruhları kirlettik.
*Atomu parçaladık, önyargılarımızı yıkamadık.
*Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı asla.
*Tanıdıklar çoğaldı, dostlar eksildi.
*Çabalar arttı ama mutluluklar azaldı.”

Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar… Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa… Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış …sabahı ve kızarmış ekmek kokusu… Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi… Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım… Dışarıda kar… İçeride kanaat… İçeride huzur… Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar… Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası… Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı… Domates de… Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar… İçeride huzur… Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi… Kimin umurunda… Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk..

Bütün bunlardan sonra gelin, “işsizlik sorunu var, fakirlik sorunu var, halkımızın durumu kötü” diyerek bunu yazmaya kalktım.. ”Halk memnun, sana ne oluyor ?” demezler mi şimdi?

Bugünlerde hayat bir garip oldu be arkadaş…

Bu yüzden ben iki yüzlüleri sever oldum. Artık binbir suratların dönemi.

Bir yanıt yazın