KGC’nin ‘Kayseri Cemiyet Dergisi’nde 43 yıllık tecrübe, anı, unutulmazları paylaştım..

Gazetecilik’te hep ‘alaylı mı, mektepli mi?’ diye sorulur. Bizim kuşakta mektepli olan kaç kişi vardı ki? Ama biz Mustafa Gümüşkaynak, Şemsettin Çetinsöz, Mehmet Aydoğan, Ahmet Mülayim, Osman Duygulu gibi iyi gazetecilerin yanında yetiştik. Yetişirken, bizden önceki pek çok önemli isimle de çalışma, birlikte haber yapma, araştırma imkanı bulduk. Eğitimlerini, tecrübelerini gördük. Kayseri’de, gazetecilikte slayt fotoğraf çeken ilk kişilerden biri oldum. Acılarda yeri geldi ağladık, kovulduk, dayak yedik, yeri geldi kan verdik, hayat kurtardık, ödüllendirildik. Peki kimine göre ‘aksi, geçimsiz, sır küpü’ kimine göre ‘İyi bir gazeteci, polis-adliye muhabiri’ kimine göre de ‘hayırsever, yardımsever, duygusal’ olan bu Davut Güleç kimdir?

O iyi bir gazeteci, polis-adliye muhabiri. Alp disiplini milli hakem. Eski boksör, basketbolcu, futbolcu. Halen doğa sporları lideri, dağcı. Kışın kar banyosu yapar, buzlu suya girer. Konservatuvar öğrencisi. THM, TSM koro elemanı ve solist. Kızılay’a 44 kan bağışından madalyalı. Üçüncü üniversite öğrencisi. Fahri av müfettişi. Sağlık Bakanlığı yardımcı sağlık elemanı. Kendisine emeği geçenleri unutmayan.

Kayseri Gazeteciler Cemiyeti’nin süreli yayın organı ‘Kayseri Cemiyet’ son olarak 43 yıllık gazeteci Davut Güleç olarak benimle röportaj yaptı. İşte o röportaj.

CEMİYET: Evet kimdir bu Davut Güleç?

GÜLEÇ: 1960’da Kayseri’de doğdum.  Sümer İlkokulu ve ortaokulu Kayseri’de okudum. Gazeteciliğe adım attığım güne kadar Sümer Dokuma fabrikası önünde iş çıkışları çekirdek (ayçiçeği), trenlerde su, ayakkabı boyacılığı ve karpuz boşalttım. Sümer ortaokulu ikinci sınıfta yani  Kıbrıs Savaşının olduğu 1974’de tesadüfen amatör spor muhabirliğine başladım. O dönemde Erciyes ve Milli Ülkü Gazetelerinin Düvenönü’nde bulunan matbaa kısmında çalışan ağabeyimin yanına gittiğimde Sümer stadında oynanan amatör maçları takip edecek biri aranıyordu. O dönem Ülker gazetesinden sonra bölgenin en çok satan iki gazetesinin Yazıişleri Müdürleri rahmetli Şemsettin Çetinsöz, Mehmet Aydoğan ve Osman Duygulu ‘Sen tarif etsek yapar mısın?’ dediler. Benimde onayım ile mesleğe adımı atmış oldum. Polisiye olayları da Valilik ve Jandarma’dan  bültenleri alarak takip ediyor, çoğu zaman, masa-koltuk sınırlı olduğundan el ile  saman kağıda  yazıyordum. Sonrada matbaa kısmına inip diziyor, baskı sonrası gazete yaparak  ‘yazıyor’ diyerek gazete satıyorduk. Ortaokulu tamamlayınca gazeteciliğe devam etmek için Kayseri Akşam Lisesine kayıt yaptırdım, mezun oldum. İlerleyen dönemde  ‘Acı kahve’ anlamına gelen ‘Sales’ adıyla köşe yazmaya başladım. Bazı arkadaşlarımın ‘Dışarıdan bitirip Üniversiteye Tıbba gidelim’ önerisini kabul etmedim. Harbiye’yi kazandım ama teminatı babam veremeyince gidemedim. Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım önlisans Bölümü’nün ardından Açık Öğretim Fakültesi Kamu Yönetimi lisans bölümünü tamamladım. Açık Öğretim Fakültesi Adalet bölümüne kayıt yaptırdım. 13 yıldır Kayseri Büyükşehir Belediye Konservatuvarı’nda Türk Halk Müziği Korosunda solist ve koro elemanı, Kültür ve Turizm Müdürlüğü Türk Sanat Müziği Korosu ile Erciyes Kar Kaplanları Kaplanlar Türk Sanat Müziği korosundayım ve konsere devam ediyorum. Ayrıca bağlama, ritim eğitimleri alıyorum. Sağlık Bakanlığı Yardımcı sağlık personeli belgem var. Kent Konseyi Gençlik ve Spor Çalışma Grubu başkanıyım. Sürekli basın kartı sahibiyim. Evliyim iki çocuk babasıyım.

CEMİYET: Meslekte, hangi gazete-televizyonlarda çalışarak bugünlere geldiniz?

GÜLEÇ: 1974’de başladığım gazetecilik mesleğinde 1977’de sigortalı olarak çalışmaya başladım. Sırası ile Kayseri’nin yerel Erciyes, Milli Ülkü, Ülker gazetelerinden sonra Günaydın’ın çıkardığı Kayseri Haber gazetesi, Tercüman’ın çıkardığı Ortaanadolu’nun en büyük gazetesi Kayseri’de çalıştım. Cumhuriyet ve Demokrat Gazetesi Kayseri temsilciliğinden sonra askerliğimi Antalya Orduevi, Isparta ve Kırklareli’de onbaşı olarak tamamladım. Bu arada -1980 darbe öncesi yaptığım haberler yüzünden ağır bedellerde ödedim. Zaten iyi gazeteci olmak için ‘Bedel’ ödemek gerekir’ derler.  Askerlik dönüşü iki yıl İstanbul’da Günaydın ve Cumhuriyet’te çalıştım. Geldiğim Kayseri’den tekrar dönemedim.

1984 yılında Milliyet Haberler Ajansı Kayseri bürosu Orta Anadolu Temsilci yardımcısı olarak göreve başladım. Bu arada yerel Kayseri Anadolu Haber, Flaş, Objektif Gazetelerinin sayfa editörlüğünü üstlendim. 1991’de Milliyet Haberler Ajansı (Mil-Ha) ve Kanal D Kayseri Bölge ( Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Niğde, Aksaray, Yozgat, Sivas (Tamamen), Çorum, Tokat, Kırıkkale, Kahramanmaraş, Adana (Kısmen) Temsilciliği görevine atandım. Gazetecilikte Polis adliye muhabirliğinde branşlaşarak hem gazete, hem de televizyon da haber-spor-jüri ödülü aldım. Spor yazarlığını da geliştirerek futbol ve basketbolda da çeşitli görevler yaptım.

Mil-Ha da devam ederken 1988-1991 yılları arasında Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Niyazi Bahçecioğlu’nun basın danışmanlığı ile birlikte belediyenin bünyesinde bulunan KBTV’nin Haber müdürlüğünü yürüttüm.1991 seçimlerinden sonra bu iki görevimden istifa ederek Kayseri Televizyonu (Kay-Tv)’yi 5 arkadaşla kurduk. Objektif Radyo yayın sorumluluğunu da üstlendim. Kay-Tv Haber Müdürlüğü görevinin yanı sıra kapatılmak üzere olan Pınar Tv’nin de kapatılmaması için bir grup arkadaşla sorumluluğunda bulunduk. Çeşitli nedenlerle Kay-tv ve Pınar tv’den ayrıldım. 2000 yılına kadar başarı ile yaptığım Milliyet ve Kanal D Temsilciliği görevini, ajansların birleşmesi üzerine Doğan Haber Ajansı Kayseri Bölge Temsilciliğinde 1 yıl daha sürdürdüm, 2002 Ocak ayında gazetecilikten emekli oldum. Emekliliğin hemen ardından Show Tv, Sky Türk, Akşam, Tercüman, Güneş Gazeteleri, Alem FM gibi birçok yayını bünyesinde bulunan Çukurova-Türk Medya grubu Kayseri Temsilciliği görevine getirildim. Halen bu görevi devam ettirmekteyim.

CEMİYET: Genç meslektaşlarınıza neler öğütlersiniz?

GÜLEÇ: Son teknoloji ile Dünya küçüldü. Zaten haberin saliselerle artık özelliğini kaybettiği bir yarış başladı. Herkes elindeki akıllı cep telefonu ile birer gazeteci adayı oldu. Olay yerine giden gazeteci artık bölgedeki güvenlik kamerası ya da kendisinden önce gidenlerden görüntü arar hale geldi. Büro gazeteciliğinin yerini sırtta, mobil gazetecilik aldı. Ben bunu ilk 1988’de Denizli Pamukkale’de Mil-Ha’nın Genel Müdürü Taner Atilla’dan ‘Mobil gazeteciliğe başlayın’ şeklinde duymuştum. Her kurumun ya basın danışmanı, anlaşmalı pr şirketi ya da bültenini servis eden bir elemanı var. Bülten ve ajans haberciliğini okuyucu istemiyor. Ajanslara, haberlerine, basına ve haberi yapanlara güven ne kadar tartışılır.

Gittiğim ülkelerde gördüğüm ilginç detaylar vardı. İlan ve reklam ana gazetede hiç yok, ama içinde ek şeklinde vardı. Spor, magazin, eğitim, kültür, sanat, siyaset, uzay gibi değişik eklerle sayfa sayısı çok fazlaydı. Eleştirilmeyen kimse yoktu. Bizde yerel gazeteler, devletin resmi ilan desteği ile ayakta bile durmakta zorlanıyor. İlan ve reklamlar azaldı. Ulusal gazeteler, neredeyse yerel gazetelerle aynı ücrette ve daha kaliteli. Yerel televizyonlar, bölge ve ulusal gazeteler, televizyonlar derken birde buna internet gazeteciliği ve gönüllü habercilik yapanlar, yayanlar var. Herkes akıllı telefonları ile aynı anda canlı yayın yapıyor, satabiliyor. Patent ve telif hakları zaten ağır.

Genç meslektaşlarım bence okurken ya da mesleklerini yaparken günün şartlarına göre branşlaşmalı. Savaş, polis-adliye, spor, eğitim, kültür, sanat, siyaset gibi. Örneğin bunlar kendi içlerinde de açılıyor. Spor, federasyonlara bakarak Türkiye’de 60’a yakın. Bunların içinden bir kayağı ele alırsak kayağında 60’a yakın çeşidi var. Böyle olunca Alp disiplini slalom kayağı, snowboard’u bilmek diğerlerini de biliyorum anlamına gelmeyeceği için bu konularda tam uzmanlaşmak, kendini yetiştirmek en azından tek tabanca olacağı için meslekte ekmek yemesini sağlar. Bir de kendilerine güvensinler. Grup gazetecilik anlayışından vazgeçsinler.

Bizim duayen abilerimiz hep şöyle derdi ‘Haber namustur. Aynen kızın bekaretine benzer. Yayınlandığı ana kadar o haberi sakla ki, yılın gazetecisi, ödülü sana gelsin.’ Bende aynı öğüdü şimdi genç gazetecilere söylüyorum. Kendi haberlerine başka arkadaşları ile gitmesinler, gittilerse o haberi yayınlandığı ana kadar saklasınlar ki isim yapsınlar. Eleştirilmekten, risk almaktan, gerekirse bedel ödemekten korkmasınlar. Ama ucuz kahramanlık yapmasınlar. Olmazsa olmaz çizgileri olsun. Vatan, millet, devlet, rejim, toplum yararı, aile, vefa gibi konularda çizgileri olsun. Bu konularda taviz vermesinler. İkili ilişkileri ticari ve kirli ilişkilere çevirmesinler. Patronlarının, bazı duayenlerin dedi ki demiş ki dolduruşlarına gelmesinler, kendilerini ateşe atmasınlar. Yani hiç ilgileri yokken bir taraf içinde yer almasınlar. Biraz akıllı olsunlar. Çok okusunlar. Teknolojiyi kendilerini ve mesleklerini geliştirmek için iyi kullansınlar. Arşiv sistemine önem versinler. Çabuk sinirleniyor, dolduruşa geliyorlarsa stres atmak için müzik ve doğa sporları gibi hobiler, yeni çevre ve yeni haber kaynakları ile devam etsinler. Geçmişten ders çıkartarak gelecekle ilgili hedef belirlesinler. Kendilerine zarar verenlerden tamamen uzak durmak yerine  ilişkilerini sınırlasınlar.

CEMİYET: Gazetecilik dışında çok renkli bir kişiliğiniz var?

GÜLEÇ: Dağcılık, Kayak, Trekking, Yüzme, İzcilik sporcu lisansına, Alp disiplini ulusal kayak hakemliği belgesine sahibim. Orta derece İngilizce biliyorum. Bu arada 31 Ağustos 2009’da HİS Federasyonu Kayseri il Temsilciliğine atanmadan önce Beyzboll ve Softboll il Temsilciliği görevini 2 yıl üstlendim. Kayseri’de iki beyzbol takımı kurdurttum. Üç kez tandem ile uçarak yamaç paraşütü ile Kayseri semalarından haber yaptım. Bir dönem gönüllü olarak Kızılay, Yeşilay, Tema’nın basın sözcülüğünü yaptım, Erciyes Üniversitesi BESYO, İletişim Fakültesi ve değişik STK ve okullarda konferanslara katıldım. Kayak Federasyonunun çeşitli görevleri nedeniyle zorunlu olarak İngilizce eğitimi aldım. Bu arada Kayak Federasyonu Başkanı ve yönetimi basın biriminde, Olimpiyat ve diğer etkinliklerde basın biriminde görevlendirilmem uygun görüldü. Paraşütlü kayağı denedim.

Osman Ulubaş Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği başkanlığı yaparken iki kez Herkes İçin Spor Federasyonu, Erciyes Kar Kaplanları  ve okul ile ‘Öğretmenler günü konseri’, Kayseri kapalı cezaevinde yatan mahkumlara, Onkoloji Hastanesinde tedavi görenler ve yakınları için ‘moral konserleri’ Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ‘Seyyah ve bizim iller gezisi’ ile Kayseri’ye gelen gençlere 9 gün ücretsiz konser organize ettim. Ayrıca okuldaki öğrencilerin  tamamını ilk yıl Erciyes’e, ikinci yıl Kapadokya’ya ücretsiz götürdüm.  Birçok ünlünün mezun olduğu tarihi Kayseri Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneğinin ikinci başkanıyım. Kayseri Spor Adamları Derneği Basın sözcüsüyüm. Kayseri Mücadele sporları Derneği kurucu üyelerinden biriyim. Kurtuluş Savaşı’nda son sınıftan mezun veremeyen bu lisenin son sınıfı öğrencileri ile öğretmenlerini Sakarya Meydan Savaşı’nın olduğu ve öğrencilerin Şehit düştüğü Ankara Polatlı’daki tarihi bölgeye ücretsiz gezi yaptırdım, buradaki Füze Komutanlığı’nda öğrenciler adına ‘hatıra orman’ kurulmasını sağladım. Bir dönem Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Denetim Kurulu Başkanlığı yaptım. Orman ve Su Bakanlığında 1991’den beri fahri av müfettişiyim. Özellikle kitaplaşan ‘Çarşamba sohbetleri’ndeki  ‘Polis adliye muhabirliğinin püf noktaları’ konferansı oldukça ilgi gördü.

CEMİYET: Sümerbank ve Sümer, Yenimahalle, Mevlana üçgenini çok mu iz bıraktı?

GÜLEÇ: Sümer İlkokulu ve ortaokulu’nda okurken, gazeteciliğe adım attığım güne kadar Sümer Dokuma fabrikası önünde iş çıkışları  bardakla çekirdek (ayçiçeği), trenlerde su, ayakkabı boyacılığı ve  eski sanayide bulunan pazarda karpuz boşaltarak, Silver soba fabrikası emaye ve kaynak bölümünde çalışarak hayatın zorluklarını da öğreniyordum.  İlkokulda Türkan Kahraman öğretmenimden karnım acıktıkça  simit istiyor, o da alıyordu. Tabi okuldaki öğretmen disiplini de  çok iyiydi. Sümer vazife evlerinde otururken ağır kış şartları hüküm sürüyordu.  Abartmasız, birinci katlara yaklaşan kar kalınlığında imece usulü küreklerle yollar açılıyor, işe okula gidiliyordu. Tam yılını hatırlamıyorum ama okula adım attığımız yıllar  ‘hava saldırısı olacak’ denilerek evlere siyah cam örtüleri dağıtıldı. Işık dışarı sızdırılmadı. Ben Sümer sineması,  itfaiyesi, bazen fabrika önündeki İsmail amcanın büfesine de gidiyordum. Annemin Hepatit B’den hastanede yattığı günler zor günlerimizdi. Kayseri-Sivas maçında mahalleden yaralananlar olmuştu. O maçtan sonra uzun süre çocuklar sokağa çıkartılmadı, bir süre okula gönderilmedi. Komşuluk ve insan ilişkileri, yardımlaşma, Dayanışma mükemmeldi. Benim yaşımdaki herkes Sümer Cami imamı rahmetli Salim amcayı unutmaz. Çünkü mahalledeki çocuklara her zaman ayakkabı,  giysi, kırtasiye, neye ihtiyacı varsa kimse görmeden, duymadan  kendisi  ‘Baban aldı, sana vermemi söyledi’ diyerek verirdi. Sümer’den Kıbrıs savaşı sırasında  çocukları pilot ve asker olanlar, dönüşlerinde ilginç anılarını çok anlattı. Nasıl vurulan tek kanat uçakla Kayseri’ye geri geldiklerini.

CEMİYET: Sizin dönemde gazete patronları nasıldı, aldığınız maaşı ne yapardınız?

GÜLEÇ: Tabi sosyal yaşamlarımızda canlıydı. Haftalığı aldığımız zaman gazete patronlarımızdan rahmetli Atıf Uluyağmur ile birlikte toplu olarak Yenimahalle, Demiryolu, Şahin, Emek, Gaziosman, Alemdar, Oğulcuklu sinemalarına düzenli giderdik. Kovboy filmlerini çok severdik. Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin Mehmet Uluyağmur patronumuz beni hep yılbaşı Milli Piyango çekilişine gönderdi. Oradan çekiliş sonuçlarını bildirirdim. O basılır biz satar, komisyon alırdık. Gençliğimde ilk gazino ve belediye kampı ile o dönemde tanıştım. Denizi 18 yaşında gördüm. Ama ilk kez Sümer’de sinemaya gittiğimizde üzerimize araba geliyor diye sinemayı dolduran çocuklarla korkup bağırmıştık. Cumhuriyet meydanında bulunan Zümrüt kitapevinin yanındaki mağazada siyah-beyaz televizyon gösterilirdi. Kalabalık olunca işyeri sahibi fişi çekerdi. Kalabalıkta kendini sinemada zannederek  ‘Makinist görüntü, ses’ diye bağırırdı. O dönemde Orduevinin bulunduğu bölge üçgen kışla ve Askeri mahkeme, Bölge idarenin bulunduğu yer Doğu Yurtiçi Bölge Komutanlığı,  Hilton bölgesi yazlık bahçeler, Kaleiçi sebze-meyve satış yeri,  çarşı  bakırcılar-bedestenciler, şimdiki adliyenin yanı Askeri Dikimeviydi. Bayramları kaçırmazdık. Arkadaşlarla, ailelerimizle katılır, coşkusunu yaşardık. Hatta kalenin sürekli üzerine çıkar her gün üsten surlardan iç kısmına iner-çıkardık. Yılanlarda vardı.

 

CEMİYET: Halen zamanında yaptığınız pek çok polisiye haber konuşuluyor, örnek verseniz?

GÜLEÇ: Polis-adliye muhabirliğinde branşlaştığım için sadec Kayseri değil Ortaanadolu’daki polisiye birçok  haberde  ilginç detayları yazan gazeteci oldum. Kayseri Kapalı Cezaevi’nden 11 TİKKO militanının firarından sonra tünele girerek haber yaptım. Nevşehir Cezaevinden PKK’lıların tünel kazarak firarında, Kırşehir ve Kayseri Cezaevleri önündeki kan davaları infazları, Yozgat Akdağmadeni’ndeki bir ocakta göçük, Almanya’da yaşayan bir geline yapılan işkence sonrası silahlı saldırı, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi yapılırken ameliyathanesinin unutulması, Rektör Prof. Dr. Aydın İnan’ın Sarımsaklı barajında boğulması, türban tartışılırken Erciyes Üniversitesindeki çarşaflılar, ‘Kara ses’ olarak bilinen Cemalettin Kaplan ve yeğeni Metin Kaplan, islami yazar Emine Şenliklioğlu ile  ilginç röportaj ve haberler,  Kendini  ‘Mehdi’ ilan eden gurbetçinin daha yaşarken kendine yaptırdığı Kuran Kursu ve  türbe,  Perşembe günleri çocukların benzer intiharları, Kayseri’de yapılan iki kişilik uçakla  havadan  Karasazlık bölgesinde kaçak avcı operasyonu,  Yeşilhisar’da  uydudan arazi taraması ile  Türkiye’nin en büyük  uyuşturucu tarlasının belirlenip imhası, Kocasinan ilçesi Obruk’ta  uluslararası  uyuşturucu kaçakçılarının  ilginç kenevir tarlası, Özvatanlı gurbetçinin  yurtdışında iken emekli olması için belediyeden kadrolu gösterilmesi,  mor ışıkla  ortadan kaldırılan  cinayet delillerinin  Türkiye’de ilk tesbiti, tarlaya yaptırılan hayır çeşmesinin ilginç davası ve öyküsü,  Üç ilçeyi  kapsayan asırlık davanın halen devam etmesi, ‘Kar komandoları’ postacıların kışın  yaya posta dağıtımı, karayolları, köy hizmetleri, özel idare,  elektrik ve telefon arıza ekiplerinin kışın zorlu kar ile mücadele ve görevleri, Tomarza’daki ilginç lisesi cinayeti, taşımalı eğitimdeki sorunlar, haymatlostların gurbetçileri falcılık yöntemleri ile ziynet eşyalarını çalmaları, Peşmerbe göçünde Kayseri’ye getirilenlerin ilginç öykü ve yaşamları, Uluslararası  uyuşturucu, insan, hayvan, döviz, solvent, uranyum, naylon fatura gibi olayları, randevuevi işletenlerin müşterilerine yönelik  kara defter tutanakları, seri katilin ilk cinayeti sonrasında yapılan dedikoduların yıkımları, sahte paralar ile  kurban bayramlarındaki alışverişler, hırsızlığa karşı ilk mermi atan kapı icadı, bakır tel hırsızlarının  son işlerinde yakalanması, profesyonel hırsızları üzen haberler, 4 isimli hakimin  öğüt verirken cezaları  araya sıkıştırması ve sanıkların bilmeden tahliye sevinçleri gibi  Türkiye’de gündeme oturan birçok habere imza attım.

Kayseri’nin  Haymana bağlarındaki  mahzendeki fuhuş,  Üzeyir Garih cinayeti zanlısı Yener Yermez’in  ilk yakalanma anı, Kayseri’nin Develi ilçesi Bakırdağ Saraycık  köyünde üç maden işçisinin yerin 150 metre derinliğinde kurtarılma çalışmaları,  hava hortumundan  beslenmeleri,  Kayseri Doğumevi’nde pramatüre bebeğin konduğu kuvözde elektrik kontağından yanması, kendi rahmi ile kocasının adı Rahmi’yi karıştıran kadının ilginç ilaç kullanma yöntemi, yeni çıktığında üç gencin duvarlarını delerek pahalı diye  viagraları çalıp içmeleri, hayat kadınlarında denemeleri, Nevşehir’de kaz ayaklı aile,  Kanserli köyler, Dünyanın ilk eşekli kütüphanesinin öyküsü, davulcu, dilenci, yankesici, katil köyler, Cezaevi aracının Pınarbaşı ilçesinde içindeki 5 mahkumla yanması, Emniyet amirliğine yapılan bombalı terör saldırısı, Kayseri-Ankara karayolu Kızılağıl rampasında iki Muş seyahat otobüsünün çarpışarak 54 yolcunun ölmesi, Kayseri’nin Talas ilçesinde şeker bayramı kaybolan ve  feci şekilde öldürülen üç çocuğun katilinin yakalanma haberi,  üç kişiyi öldüren Türkiye’nin ikinci seri katili ile ilk röportaj, İzmir’de tecavüzlere karışan  Kayseri sapığının yakalanması, Kayseri’de çok sayıda yaşlı kadına tecavüz ederek  soyan sapık,  Mevlana mahallesinde  aynı  gün  intihar eden kız kardeşlerin bıraktığı mektup,  Sesli tepesi, Yılanlı dağı, Erciyes, Toroslar, Sarız Ördekli’de ölü ele geçirilen  üç PKK’lının avcı kılıfında  takibi, ölü ele geçirilen  teröristlerin cenazelerinin ortada kalması,  kadavra bulunamadığı için  Tıp öğrencilerinin  maketlerle  yetiştirilmesi,  Türkiye’de ilk kez Kayseri’ye getirilen  ithal etin imhasına karar verildiğinde, etin depolardan sahte belgelerle alınarak ucuz olarak halka yedirilmesi, Dünyayı tehdit eden  salgınlardan sonra  Postada gönderilerin geri çevrilmesi, uyuşturucu hap  fabrikasının cami minaresinden günlerce takibi, tarihi eser kaçakçılarının kazı ve kandırılma öyküleri, kendisini sakat bırakan genci öldüren engellinin son cinayet ve intiharı, dağ ve tepelerde uygunsuz yakalanan  çapkınların ilginç savunmaları, Deprem bölgelerine Kayseri’den giden yardım ve kurtarma ekipleri sevkleri, Hava tatbikatları, tünellerdeki medeniyetler, güldüren fıkra gibi  mahkeme, emniyet savunmaları,  Kızılay ve Tüketici  Koruma Derneği, Vali ile belediye başkanlarından  vatandaş talepleri gibi  birçok önemli haberden sonra  çeşitli dallarda Türkiye, Kayseri, Aksaray, Nevşehir Gazeteciler Cemiyetleri, ayrıca çeşitli kamu ve Sivil Toplum Kuruluşlarınca birincilik, ikincilik ödülleri kazandı.  Sporda Meysuspor erkek basketbol, Yolspor bayan  futbol takımı, Kayserispor, Erciyesspor, Emniyet-Hacılarspor futbol takımlarının başarıları ile  Ted koleji, Kayseri Kaskispor bayan basketbol takımlarının, birçok deplasman maçı, jüri üyelikleri, İspanya, Rusya, İsrail’deki yurtdışı maçları ile, Almanya, İtalya, Roma, Avusturya, İsveç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelerede gezi yaptım.

Bu arada  yerel televizyonda  ‘Bacasız fabrika’, ‘Şekersiz günler’, ‘gıdalardaki  tehlikeli katkılar’, ‘sokakta, çöplükte, dilencilikte, seyyar satıcılıkta nasıl kazanıyorlar’, ‘Kayseri’de asayiş’ gibi programlar ile  yerel gazetelerde benzer  yazı dizileri ve özellikle ‘Bacasız  sulu bankanın ilginç şifreleri, ipuçları, sloganları, isimleri, taktikleri’ gibi diziler  yıllarca konuşuldu.

 

CEMİYET: Bu haberleri yaparken unutmadığınız neler?

GÜLEÇ: Hangisini anlatayım. Hemen hepsi birbirinden ilginç ama, kumar borcu yüzünden 58 yerinden bıçaklanan adamın el arabası ile hastaneye getirilmesi ve ölmesi, Ankra karayolunda 54 kişinin öldüğü kazada yaralıları ve ölüleri çıkartmaya yardım etme, nöbette silahla intihara kalkışan askere kolumdan taze kan verme, Doğumevi’nde yeni doğan bebeğin küvezle yanması, ayrıca bebek ticareti, Haymana bağlarında mahzende saklanarak kayıp kızlara fuhuş yaptırılması, Kayseri’nin ilk seri katili ile röportaj yapmam, Şehit ailelerine komisyonun ilk acı haberi verme anları, sağır-dilsizler futbol takımında uyuşturucu operasyonu, parçalanmış aileler ve çocuklarının dramları, 50 yaş üzerindeki yaşlılara tecavüz eden sapık, terör örgütünün ve sınır ötesinde bulunan bazı esir asker ailelerine yazılan mektuplar, yakalanan uyuşturucuların adliye kazanında yakılması, cezaevine yasak maddelerin sokulma yöntemleri gibi çok.

Kocasinan Obruk köyündeki 5 milyon kök dişi hint keneviri operasyonuna 10 Ocak çalışan gazeteciler gününde, Valiyi ziyaret sonrası Mehmet Nilkalı ile takım elbiseyle gitmiştim. Dönüşte, açlık, susuzluk ve oksijen azalması nedeniyle hipoksi geçirip ölümden döndüm. Beni dağdan çıkartan gözaltındaki iki kişi tutuklandı. Sultansazlığı’ndaki  kamış yangınında yanımda bulunan genç gazeteci uyarılarımı dinlemeyince  dumandan zehirlendi Yeşilhisar Devlet hastanesine zor yetiştirdim. Erciyes’in güneybatı cephesindeki bir karla mücadelede  kar rotatifi şarampole uçtu. Aracı gece çıkartamadık. Yanımdaki genç gazeteci donma tehlikesi geçirdi. Kurt sürüsüne karşı elimizde manevela, teker zinciri, bijon anahtarı ile yürüyerek indik. Yenimahalle de iki grubun çatışmasında kötü dayak yedim, fotoğraf makinem kırıldı. Aynı gün 4 gazeteci dayak yemiştik. Develi’de kaybolan ve biri ölen 4 çocuğun aramasına JAK timinin helikopteri ile gittim. Develi Bakırdağı’ndaki ilkel maden ocağında kalan 4 işçinin kurtarılmasında Vali’ye çok şikayet edildik ama madene hep işçilerin kıyafeti ile inip çıktık. Birde Avusturya İnsburg’taki kış olimpiyatları sırasında kar banyosu yaparken insanların ‘bu kamera şakası mı, gerçek mi?’ diye sırtıma vurması ve çimdik atmaları ilginç geldi.

 

CEMİYET: Sürekli kan, barut, gözyaşı, acı, keder nasıl stres atıyorsunuz?

GÜLEÇ: Doğa sporları, müzik ve diğer sosyal sorumluluk projeleri ile uğraşarak. 2012-13 öğretim yılında  açılan Osman Ulubaş Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği başkanlığı yaparak, üç kez  Herkes İçin Spor Federasyonu, Erciyes Kar Kaplanları  ve okul ile ‘Öğretmenler günü konseri’ organize ettim.. Ayrıca okuldaki  öğrencilerin  tamamını ilk yıl Erciyes’e, ikinci yıl Kapadokya’ya ücretsiz götürdüm.  Akşam bölümünden  mezun olduğun tarihi Kayseri Lisesi Mezunları Derneğinin  ikinci başkanıyım. Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü  ve Kayseri Spor Adamları Derneği Basın sözcüsüyüm, iki dönem Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Denetim Kurulu Başkanlığı yaptım. Ayrıca  TEMA, Kızılay, Plastikçiler Derneğinin gönüllü basın danışmanıyım. Orman ve Su Bakanlığında yıllardır fahri av müfettişiyim. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi ile Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksek Okulunda zaman zaman  konferanslar vermekteyim. Özellikle  kitaplaşan ‘Çarşamba sohbetleri’ndeki  ‘Polis adliye muhabirliğinin püf noktaları’ konferansı oldukça ilgi gördü.

Özellikle Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı ile  Erciyes’te yaptığım ve yaptığımız  Kar banyosu 110 ülkede 900 köşe yazısı, 318 bin  haber konusu olarak bir rekora imza attı. Bu etkinlikte, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, beni elimle götürdüğüm iki avuç  toz kar ile yıkadı. Zaman zaman Cumhurbaşkanımız Gül,  uydu kanallarla yaptığımız ‘Kaplanlar Türk Sanatü Müziği korosu’ proğramlarına canlı bağlanarak  isteklerde bulundu, övgüler yağdırdı. Avusturya Alpleri İnsburg’ta ve  Belarus  Kursk bölgelerindeki kar banyosu ile buzlu suya girmemde  birçok Dünya kanalında  haber konusu oldu, turistlerin ilgisini çekti.

Erciyes Kar Kaplanları  Spor Kulübü, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Plastikçiler Derneği ile Mavi kapak kampanyasında ilk önce Milli Eğitim tarafından seçilen bir  engelliye sandalye,  daha sonra  iki ayrı okuldaki engelliye de Akülü engelli araçlarını Plastikçiler Derneği ile protokol kapsamında  teslim ettim. Mavi kapak toplamaya devam ederek bunları kitaba dönüştürüp, Erciyes’ten Adıyaman Kahta’ya giden Jandarma Üsteğmen Hasan Dombaycı’nın başlattığı  her okula bir kütüphane kampanyasına katkıda bulundum.  Kayserispor’un alt yapısında oynayan  oğlum ve diğer çocukların az giyilmiş  krampon, forma, şort, eşofmanlarını Yahyalı’nın Sazak köyünde görev yapan sevdiğim  imam Abdulkadir Aydın’a gönderip iki futbol takımı kurulmasını sağladım. Kayseri içi ve ilçelerinde birçok okulun sıra, kütüphane, kitaplık, giyim, kırtasiye konularının temininde aracılık ettim.

Bosna-Hersek’teki katliamlar sırasında  yerel televizyonda yaptığım ‘Bizim Bosna’ programı ile 30’a yakın okulda eğitim görün fakir öğrencilere ihtiyaçlarını sağlattım. Kanserli hasta çocukları sık sık gündeme getirerek onların tedavisine yardımcı olmak için sevdikleri futbolcuları, istediklerini götürdüm. Birçok yardım kuruluşuna destek oldum.

Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü bünyesinde gönüllü olarak kurduğumuz  ‘Kaplanlar TSM korosu’nu daha sonra ben Kayseri Büyükşehir Belediye Konservatuvarı  Türk Halk Müziği korosu, arkadaşlarda Türk Sanat Müziği  korosu ve  saz eğitimleri  ile devam ettirdik. THM korosunda 5. Yılı tamamladım. Bir yıl konservatuvarda  bağlama kursunada gittim.  Ankara’da iki kez Kadim Kent Kayseri  konserinin ilkinde  ‘Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır’ türküsünü solist olarak okudum.  Kayseri’deki konserlerin birinde ise ‘ Kara kaş gözlerin elmas’ türküsünü  solist olarak söyledim. Birçok yerel televizyonda, karasal ve uydu yayınlarda konserler verdik, Herkes İçin Spor Federasyonu, Erciyes Kar Kaplanları tanıtım proğramları yaptık. Çoğu proğramı hazırlayıp ben sundum. Ayrıca  polis-adliye muhabirliği konusundada  olaylar üzerine yorumlar yaptım.

Birçok yerel gazete, bazı ulusal, uluslararası gazete-dergilerde haberlerimin yanı sıra güncel ve mesleki köşe yazıları yazdım, yazıyorum. Sık sık  yerel, ulusal, uluslararası  radyo ve televizyonlardaki programlara canlı bağlanarak merak edilen konuları anlatıyorum. Kayseri Gazeteciler Cemiyetinin Kurban bayramlarında çıkardığı Bayram gazetelerinde ise güncel köşe yazıları yazarak uyarılarda bulunuyorum.

 

CEMİYET: Bu kadar operasyon ve olayda hiç kaza atlattınız mı?

GÜLEÇ: O kadar çok ki. Polis adliye muhabirliğinde zaten ‘tehdit almadım, edilmedim, kaza atlatmadım’ diyen yalan söyler. Mesleğe devam ederken, bir kez haberden dönerken aracımız devrildi. Dört kez kışın karla mücadele sırasında araç kaydı yoldan çıktık. Üç kez bakan takibi yaparken Erciyes’te aracımız kaydı uçurumun kenarında durduk. Birinde aracımızın freni patladı. Milliyet Gazetesinde iken ‘Harem-selamlık’ haberim nedeniyle bir grup işyerini bastı. Beni tanımadıkları için  ‘Davut Güleç kim?’ diye sordular. Döveceklerdi, müdürümüz Şemsi beyde ‘O şu an görevde’ diyerek uzaklaştırdı. Bir haberimde editörün yanlışlığı yüzünden, haberde adı geçen kişi ile karşı karşıya geldik. İnandığı için bir şey yapmadı. Çoğu tehdidi ‘Kimse devletten güçlü değil’ diyerek ciddiye almadım.

 

CEMİYET: Yazılarınızda ve konuşmalarında, vefa ve topraklara borç ön planda.

GÜLEÇ: Elbette. Herkesin bu  vatana, millete, devlete, topraklara vefa borcu var. Onunla ödeşmeli.  Mevki ve makamlar gelip geçici. O nedenle makam ve mevkiler bitince anılarınızla mı yoksa analarınızla mı anılmak istersiniz ona göre zamanı iyi kullanın. Hayatı dolu ve doyarak yaşayın. Bunun içinde harekete geçin. Sahipsiz, kimsesiz, yalnız kimseleri ihmal etmeyin. Dağdaki çobanı da, ayakkabı boyacısını da, hurda toplayanları da, Cumhurbaşkanını da aynı kabul edin. Şansa fazla zaman ayırmayın. Çalışmayanın şansı zaten olmaz. Özgürlüğünüzü hiçbir şeye değişmeyin. Çay-simit keyfini çıkartın. Para belki gerekli ama bazen geçmediği yerlerde var. Her insan  nasıl kundağa sarıldı ise kefene de sarılacak ve ölümü tadacak.

 

CEMİYET: Yaptığınız esprili haberlerde var. Örnek verir misiniz?

GÜLEÇ: Tüketiciyi Koruma Derneği’ne (TÜKODER) yapılan ilginç başvurular sanırım yeterli.

-Aldığım mayo esnek değil. İtiraz ettim, mağaza ‘Bizim mayolar sert olur’ dedi. Bu doğru mu?

-Mağazadan etek aldım. Adım attıkça yukarı çıkıyordu. Değiştirmeye gittim, içine astar çektiler. Şimdi ise aşağı düşüyor. Ne yapayım?

-Dostum için bir bilezik satın aldım ama sahte çıktı. Kimse duymadan, şikâyet etmeden bunu gerçeğiyle değiştirtmeniz mümkün mü?..

-Ben saati su geçirmez diye aldım. Soğuk suda denedim geçirmedi. Ama sıcak duş alırken, bulaşık yıkarken su geçiriyor. Ne yapmam lazım?

-Kuaförde saçımı boyattım. 30 milyon para verdim. Hem istediğim rengi tutturamadı hem de saçımı oyuncak yaptı.

-Marketten aldığım bir kilo çay paketinin yarısı sıkıştırılmış gazete kâğıdı çıktı. O kâğıdın ağırlığı kadar çayımı nasıl alırım?

-Kaliteli sucuk dağılmaz. Ancak benim kaliteli diye aldığım sucuk hiç kalmıyor. Sıvı sucuk mu üretildi? Üretilmedi ise elimde olmayan sucuğu kime şikâyet edeyim?

-Evin önüne koydukları trafik levhasının fosforu yok. Geceleri kazaları önlemiyor. Bu tüketiciyi aldatmak değil mi?

-Seyyar satıcıdan aldığım 10 domatesten sekizi çürük çıktı. Şu köşede duran satıcıdan siz değiştirseniz olmaz mı?

-Evime bir seyyar satıcı geldi. Mal aldım, kağıda imza attım. Sonra mahkemeye çağırdılar. Meğer attığım imza, kocamdan boşanma dilekçesiymiş. Okuma yazma bilmiyorum. Ne yapmalıyım?

 

CEMİYET: Kayseri Kent Konseyi Spor Çalışma grubu olarak önerileriniz ne oldu?

GÜLEÇ:  Kayseri’de sporun  sağlıklı, bilinçli, yeterli, sosyal alt yapısı oturmuş, yeteneklerin ortaya çıkartılması için teşvik edilmesi amacıyla  gördüğümüz, yaptığımız araştırma ve inceleme sonucu.

-Kayseri  genelinde  herkesin yararlanacağı spor alanları ve tesisler yok denecek kadar azdır..

-Var olan  spor alanları bakımsız, ilgisiz, ışıklandırma, alt yapı çevre önlemleri yok.

-Varlıklı kesimin oturduğu alanlara verilen hizmetler, şehir merkezinden uzaklaştıkça göstermelik bile yerine getirilmemektedir.

-Belediyelerin planlarında spor alanı ve spor yapılacak yerler  olarak gösterilen bölgelerin çoğunun çevresi  pislikten geçilmemekte, hastalıklara davet çıkarmaktadır.

-Yerleşim merkezlerinin yakınında  bulunan  dağ ve tepelerin çevresi  spor alanı olarak gösterilmesine karşın, hafriyat dökümlerinin önüne geçilmemiştir.

-Bu dağ ve tepelerin çevresindeki mevcut yeşil alanlar bile korunmadığı gibi sık sık ağaçlar, yeşil alanlar kesilerek, yakılarak yok edilmekte, bununda önüne geçilmemektedir.

-Bazı suç örgütleri, spor yapılan alanların çevresinde barınmakta, faaliyetlerini göstermekte, bu konuda güvenlik önlemi alınmamaktadır.

-Belediyelerin spora verdikleri destek eşit dağılmamakta, belirli kesimlere verilen sportif  malzeme yardımları dikkat çekmektedir.

-Mevcut spor tesislerindeki  cinsiyet ayırımları şehrin imajına zarar ermektedir.

-Futbol dışında, diğer spor branşlarına yönelik doğru dürüst tesis ve imkan yoktur.

-Spor  yapılan  alanlarda, örneğin basketbol sahalarının  tabanları  beton ya da asfalt, çevresindeki  korkuluk demirleri  kırık, eksik, ışıklandırmalar ya yok ya da yanmamaktadır.

CEMİYET: Erciyes Kar Kaplanları, yaptıkları ile ses getirdi, biraz anlatır mısınız?

GÜLEÇ: Gazetecilik mesleğim sırası içerisinde, sporla ilgili çok aktif görevler ve sorumluluklarım oldu. Futbolda Kayserispor, Erciyesspor ve bazı amatör karşılaşmalar, Basketbolda Agüspor bayan takımı ile kayak, dağcılık, yüzme, yamaç paraşütü gibi bazı sportif etkinlikleri izliyorum. Jüri üyelikleri yaptım. 13 ülkedeki futbol, çeşitli spor sahaları, dağ ve kış turizm merkezlerini gezdim. İsrail ve İspanya’da oynanan iki UEFA maçlarına Show Tv adına görevlendirildim. Yurtiçinde pek çok haber ve toplantıya katıldım, haber yaptım.

1988 yılında Kayseri’de dağlarda spor yapan grubu Türkiye’de ilk kez Kanal D’de yayınlanan Televole’de ‘Kar kaplanları’ adı ile haber yaptım. Toplumun kışın kar banyosu ve buzlu suya girmeleri nedeniyle olumlu bakmadığı bu sağlıklı sporun yaygınlaşması için o günden sonra aralıklarla, son 8 yıldır ise başta Show Tv olmak üzere tüm ulusal basında, özellikle kış aylarında ve önemli günlerde yaptığım haberler ile tanıttım. Sağlıklı yaşam için sporun önemini yaptığım bu haberlerde gerçekleştirdiğim röportajlarla destekledim. Eğitimlerini aldık.

Bu sporu yapanlar ile bir çatı altında toplanmak için yaklaşık 2004’te Erciyes Kar Kaplanları Spor Derneğini kurduk. Bir yıl sonra spor kulübü de olduk. Bugün yaklaşık 70 üyesi olan bu kulübe, yaptığım girişimler ile içini tamamen hibe ‘seminer sandalyesi, masa, sandalye’ ile döşeyip, dernek yerine kavuşturdum. İçine de birde kütüphane oluşturduk. Faaliyetlerim sırasında hibe olarak tişört, eşofman, şort, sırt çantası, ayakkabı, yazlık-kışlık şapka yaptırdım.

Erciyes Kar Kaplanları Derneği ve Spor Kulübünün logosunu hazırlayıp, bunun Valilikten tescili için mücadele verdim. Ancak logodaki Atatürk ve Türk bayrağı ‘koruma kanunlarına’ takıldığı için yasal mücadele vermeye devam ediyoruz. Türkiye’nin gündeminde siyasi kavga, çekişme ve huzursuzluğun arttığı gün ve seçimler öncesi ‘Kavga, gürültü, görüntü kirliliği istemiyoruz. Gün birlik, beraberlik, barış günüdür’ pankartı açarak sessiz mesaj verip, bunu ulusal kanallara da taşıdık. Spor kulübü olarak Türkiye’nin iki önemli günü 29 Ekim Cumhuriyet’in kuruluş günü ve 30 Ağustos Zafer Bayramında ‘Cumhuriyet ve Zafer Tırmanışını birkaç kez gerçekleştirdik.

Dernek ve Spor kulübü olarak ‘siyaset-ibadet-ticaret’ üçgeninde hassas olup, Dernek-Spor kulübü arkadaşları, sponsor ayarlayıp ücretsiz Çanakkale-Edirne gezisi, ardından Anıtkabir gezisi ile bu merkezlerin önemini anlattırdım. . Bu gezilerde rehberliği ise, birlikte yürüdüğümüz Erciyes Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılapları Bölümünde okutman olan ‘Çanakkale rehberlik kokartı’ bulunan üyemize yaptırdım.

Kayseri’de doğa sporlarının yaygınlaşması için yönetim olarak başta Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu, Bazı bakanlarımız, Kayseri Valilerimiz, Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarımız,  Rektörlerimiz, Emniyet Müdürleri ile Birlik komutanlarından büyük destek gördük.

 

CEMİYET: Bazı ilk’lere imza attınız mı?

GÜLEÇ: HİSF ve Erciyes Kar Kaplanları Derneği ve Spor Kulübü olarak Türkiye’de ilkleri de başardım ve başardık. Türkiye’de ilk kez Samsun’dan yola çıkartılıp, Ankara’da Cumhurbaşkanına teslim edilen ‘Sevgi bayrağını atlet ve izciler dışında sadece geçtiğimiz 16 Mayıs’ta Kayseri’de devlet programına aldırarak biz taşıdık. Sevgi bayrağını dernek üyesi olan en yaşlı abimizle eşi belli mesafede taşırken, bizde dernek üyeleri olarak arkasında koşarak devlete, millete, Cumhuriyete bağlılığımızı gösterdik. Hemen ardından, bayrağın bir gün Kayseri’de konuk edildiği Tarihi Kayseri Lisesi’ndeki ilk nöbeti de Spor kulübü üyeleri olarak protokol ile biz tuttuk. Gençlik yürüyüşlerini hiç aksatmadık. Mümkün olduğunca tek tip giyerek yürüyüşe çok sayıda kişi ile katıldık.

Avusturya Alpleri İnsburg’ta ve  Belarus  Kursk bölgelerindeki kar banyosu ile buzlu suya girmemde  birçok Dünya kanalında  haber konusu oldu, turistlerin ilgisini çekti.

Erciyes Kar Kaplanları  Spor Kulübü, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Plastikçiler Derneği ile Mavi kapak kampanyasında ilk önce Milli Eğitim tarafından seçilen iki  engelliye sandalye,  daha sonra  iki ayrı okuldaki engelliye de Akülü engelli araçlarını Plastikçiler Derneği ile protokol kapsamında  teslim ettim. Mavi kapak toplamaya devam ederek bunları ‘her okula bir kütüphane kampanyası’na dönüştürdüm.  Kayserispor’un alt yapısında oynayan oğlum ve diğer çocukların az giyilmiş  krampon, forma, şort, eşofmanları ile  bir köyde iki futbol takımı kurulmasını sağladım. Kayseri içi ve ilçelerine bağlı  birçok köy okulunun  sıra, kütüphane, kitaplık, giyim, kırtasiye konularının temininde aracılık ettim.

Bosna-Hersek’teki katliamlar sırasında  yerel televizyonda yaptığım ‘Bizim Bosna’ programı ile 30’a yakın okulda eğitim görün fakir öğrencilere ihtiyaçlarını sağlattım. Kanserli hasta çocukları sık sık gündeme getirerek onların tedavisine yardımcı olmak için sevdikleri futbolcuları, istediklerini götürdüm. Birçok yardım kuruluşuna destek oldum.

29 Ekim Cumhuriyet’in kuruluş günü ve 30 Ağustos Zafer Bayramında ‘Cumhuriyet ve Zafer Tırmanışını birkaç kez gerçekleştirdik. Spor kulübü üyelerine ücretsiz Çanakkale-Edirne, Anıtkabir gezisi yaptırdım.

CEMİYET: Kaplanlar korosu ve Kaplanlarla yolculuk nasıl oldu?

GÜLEÇ: Bir dönem eğitime ve genç meslektaşlarıma uygulamalı destek olmak amacıyla,  Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde bulunan ‘Kampüs Tv’de kendimin çekerek, hazırladığı ‘Kaplanlarla yolculuk’ programı ile sürekli izleyicilere de tanıttım. Bu tanıtımlar sırasında birçok izleyici ‘Biz Kayseri’yi ve sizi böyle bilmiyorduk’ diyerek hayretlerini dile getirmiştir. Ayrıca geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü ile yaptığım girişimle, genç gazetecilerden bir grup, Erciyes Kar kaplanları Spor Derneği ve Spor Kulübü ile üyelerini, sağlıklı yaşam ve sporu anlatan yazı dizisi ile Aydın Doğan Gazetecilik ödülü yarışmasına katılmış ve mansiyon ödül aldı.

Spor Kulübü olarak, üyelerimiz arasında bulunan konservatuvar öğrencilerinin yardımıyla önce Kayseri Türküleri, daha sonra Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği olmak üzere ‘Kaplanlar korosunu kurduk. Bu koro ile kış aylarında Kayseri’deki yerel televizyonlarda haftada bir ‘Kaplanlar korosu’ programı yaptık. Ankara’da iki kez Kadim Kent Kayseri  konserinin ilkinde  ‘Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır’ türküsünü solist olarak okudum.  Kayseri’deki konserlerin birinde ise ‘ Kara kaş gözlerin elmas’ türküsünü  solist olarak söyledim.

CEMİYET: Görev aldığınız STK’larda sosyal dayanışma nasıl?

GÜLEÇ: His lisanslı üyelerin acılı günlerinde önce cenaze, sonra ölü evleri ve Perşembeleri, mutlu günleri sünnet-evliliklerde belirli oranda altın bilezik götürme, Üniversitede çocuğu iyi bir yeri kazananların üyelere yemek vermesi, askere gidenlere, zor durumda olanlara mümkün olduğunca cep harçlığı uygulamaları da dernek öncesi ve spor kulübü ile de devam ediyor.

 

CEMİYET: Türkiye’de ilk, Dünya da ikinci araştırma konusu olmuşsunuz?

GÜLEÇ: Evet. HİSF ve Erciyes kar Kaplanları Spor kulübü olarak, Erciyes Üniversitesi Spor hekimliği ve Fizyoloji Ana Bilim Dalı tarafından ‘Uluslararası ücretsiz yüksek irtifada ve kış aylarında  spor yapan, aralarında benimde olduğum çeşitli hastalığı olan 25 kişi ile araştırma ve proje’ konusu olduk. Çeşitli testlerden geçen 50 yaş üzerindeki  25 kişi zaman zaman spora, bilime katkıda bulunmak için  bu proje kapsamında çeşitli araştırmalara katılmaktadır. Bu araştırmanın ilk sonucu 2012’de Hindistan’da Uluslararası Tıp sempozyumunda  Dr. Nazan Dolu tarafından ‘Erciyes Kar Kaplanları’ araştırması olarak  Dünya Tıp literatürüne girdi. Sonrasında  araştırmanın diğer  devam eden bölümleri de çeşitli ülkelerdeki tıp sempozyumlarında  anlatıldı.

CEMİYET: Ödüllerin çok mu?

GÜLEÇ: Birçok önemli haberden sonra  çeşitli dallarda Türkiye, Kayseri, Aksaray, Nevşehir Gazeteciler Cemiyetleri, ayrıca çeşitli kamu ve Sivil Toplum Kuruluşlarınca birincilik, ikincilik ödülleri kazandım.  Sporda Meysuspor erkek basketbol, Yolspor bayan  futbol takımı, Kayserispor, Erciyesspor, Emniyet-Hacılarspor futbol takımlarının başarıları ile  Ted koleji, Kayseri Kaskispor bayan basketbol takımlarının, birçok deplasman maçı, jüri üyelikleri, İspanya, Rusya, İsrail’deki yurtdışı maçları ile, Almanya, İtalya, Roma, Avusturya, İsveç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelere de gezi yaptım.

Bu arada  yerel televizyonda  ‘Bacasız fabrika’, ‘Şekersiz günler’, ‘gıdalardaki  tehlikeli katkılar’, ‘sokakta, çöplükte, dilencilikte, seyyar satıcılıkta nasıl kazanıyorlar’, ‘Kayseri’de asayiş’ gibi programlar ile  yerel gazetelerde benzer  yazı dizileri ve özellikle ‘Bacasız  sulu bankanın ilginç şifreleri, ipuçları, sloganları, isimleri, taktikleri’ gibi diziler’ yıllarca konuşuldu, ödüllendirildi.

CEMİYET: Kayseri’de doğa yürüyüşleri ne zaman ve kimler tarafından başlatıldı?

GÜLEÇ: Kayseri’de doğa yürüyüşleri  tam olarak ne zaman başlatıldı bilinmiyor.  Gelişen araç gereçlerden ta yararlanamayan Türk insanı  köyden  köye, şehirden şehire yürüyerek gittiği için.  Kayseri’de yayımlanan kitaplara bakıldığında  1960’da insanların   Cuma günleri Kayseri şehir merkezinden  Erciyes’e  tırmanış için yürüyerek gittikleri,  buzlu suda  serinledikleri görülür. Şimdiki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ünde arkadaşları ile  böyle çok yürüyüşler yaptığı biliniyor.  1980 sonrası  bir grup arkadaş  hem stres atmak hemde bölgedeki tarihi yerleri görmek için Pazar günleri  sabah bu yürüyüşü başlatmış. Sonra  değişik meslek gruplarından şişmanlık, aşırı stres, bel fıtığı, mide ağrısı, baş ağrısı, hazımsızlık, kalp rahatsızlığı gibi nedenlerle yürüyüşe teşvik edilen insanlarla bugünlere gelindi.

CEMİYET: Erciyes kar kaplanları hangi meslek ve yaş gruplarından oluşuyor?

GÜLEÇ: Erciyes Kar kaplanları, gazeteci, eczacı,  ilaç mümessili, sigortacı, emniyet ve ordu mensubu, emekli hakim,  otobüs işletmecisi, işadamı, sanayici,  mağaza sahibi,  daire müdürü, bürokrat, memur, işçi, mali müşavir, yerli ve yabancı bilim adamı gibi pek çok meslek grubundan oluşuyor. Yaş grupları 40-77 yaş arasında.

CEMİYET: Erciyes kar kaplanları spor derneği ne zaman kuruldu?

GÜLEÇ: Erciyes Kar Kaplanları Spor Derneği yıllardır yürüyenler ve sayısı hızla artan  grup üyeleri tarafından düşünülmüş. Ancak 3 yıl önce Eczacı Hatıf Hasşerbetçi, Gazeteci Davut Güleç,  Kuyumcu İbrahim Durusoy,  emekli İdare Mahkemesi  Yazıişleri müdürü Zeki Kırçıl,  İlaç Mümessili Rifat Postacı, Nufus ve vatandaşlık müdürü Emrullah Akdemir’in girişimi ile  Kayseri Erciyes Kar Kaplanları Derneği adı ile kuruldu.  Bir yıl sonrada  Herkes İçin Spor Federasyonuna bağlı Spor kulübü unvanını kazandı. Halen başkanı Rifat Postacı.

CEMİYET: Erciyes kar kaplanlarının etik değerleri ve ilkelerinden bahseder misiniz?

GÜLEÇ: Erciyes Kar Kaplanları, Dernek  ve Spor kulübü olduktan sonra, Ulusal ve Uluslar arası  gönüllü sivil toplum  örgütlerinden örneğin AKUT gibi bazı derneklerin yapısını inceledi. Bu arada ciddi sivil toplum örgütlerinin  etik ve ilke kuralları olduğunu gördük. Üyelere en az üç sayfalık, dernek ve spor kulübünün  kuruluş amacı, misyonu, etikleri, ilkeleri, disiplini, hedefi, kuralları gibi konularda  sözleşme imzalattırıldığı, aksi halde, devlet memurlarında olduğu gibi  uyarı, kınama, kısa süreli uzaklaştırma, üyelikten atma gibi cezaları  disiplin kuruluşunun vermesi kararlaştırıldı. Derneğin taviz vermediği ilke ve etikleri arasında, Türk Devleti, milleti, Atatürk ilke ve Devrimleri, Türk Bayrağının korunması, siyaset ve ticaret yapılmaması, medyatik olunmaması, ihtiyaç duyulan  arama kurtarma, ilk yardım, kültür ve turizm konusunda rehberlik yapılması gibi konular var.

CEMİYET: Erciyes kar kapları olarak sadece kar ve buzlu suda banyo mu yapıyorsunuz ? Yoksa başka etkinlikleriniz de var mı?

GÜLEÇ: Kar ve buzlu suda banyo yapılması dernek ve kulübün etkinliklerinden sadece biri. Yani medyatik yanı. Şu an Yerel arama kurtarma, ilk yardım, kültür ve turizm rehberliği, kayak, dağcılık, yüzme, trekking, hatıra ormanı, müzik korosu, engelliler için mavi kapak kampanyası, köy okulları için kütüphaneler kurulması gibi pek çok etkinliği var. Anıtkabir, Çanakkale gezileri de derneğin ilk sosyal sorumluluk ve tanıtım gezileri. Birde Kayseri türkülerini yaşatmak için Kayseri türkülerini söyleyen Kaplanlar Korosu var.  Grupta  bayanlardan oluşan Kaplaniyelerde var. Acı, sevinç, ölüm, düğün, asker uğurlaması, yurtdışına gitme gibi dönemlerde grup üyelerinin  belirli katkıları vardır. Örnek verin derseniz,  düğünlerde üyelerin çocuklarına  bilezik takılır.

CEMİYET: Kar banyosu ve buzlu suya girmeden önce hazırlık yapıyor musunuz?

GÜLEÇ: Kesinlikle. Kar banyosu ve buzlu suya girmek  için kimse sağlığını tehlikeye atmaz. Şov yapmaz. Ağır kış şartlarında  nefes verirken insanın ağzından, burnundan buhar çıkar. Öyle ağır kış şartlarını düşünün. Tipili, havanın eksilerin altında olduğu dönemde bile haftalık program aksamaz. Program dahilinde, vücudun üşümeyeceği şekilde giysilerle  en az 2 saatlik yürüyüş yapılır. Daha çok  tepe ve dağlara. Vücut ısınmış, terlemiş olur. Giysilerin sonuncusu atlet çıkartılırken vücuttan aynen  soğuklarda ağızdan çıkan buhar gibi buhar çıkar. Konsantre olan bu kişiler kar banyosu yapar, buzlu suya girerek çelikleşmesini tamamlar. Ama püf noktası, sulu olmayan toz kar ve kaynak su tercihler arasında.

CEMİYET: Sanırım çevreci özellikleriniz de varmış. Yürüyüş yapılan yerlerde tohum fidan dikme çevre temizliği yapma gibi ?

GÜLEÇ: Dernek ve Spor kulübü olarak  TEMA, Çevre, Orman Müdürlüğü ile çalışmalarımız var. Mesela dikilen fidanların sulanması ve yeni fidanların dikilmesi gibi. Birde Dernek adına Hatıra ormanı yapmak, bakımını, sulamasını yapmak. Zaten  dernek üyeleri yada grup içinde yürüyenler her yıl yürüyüş bölgelerine giderken, Avcılar Derneği, TEMA,  Orman Müdürlüğünden aldığı meşe palamutu, kayısı, erik, badem gibi tohumları, fidanları mevsiminde toprakla buluşturur. Her yıl  bir dernek üyesi ortalama eline geçerse 5 bin tohumu  Erciyes dağı ve çevresi, Yılanlı dağı, Lifos gibi çıplak dağların sulak bölgelerinde toprağa atar.  Ünlü gezgin Evliye Çelebinin Seyahatnamesinde bile, Karadenizden çıkan bir sincabın aralıksız ormanlardan geçerek Akdenize kadar Erciyes üzerinden gittiği vardır. Bugün o bölgeler tamamen çıplak. Üzülüyoruz.

CEMİYET: Erciyes kaplanları sloganı var mı?

GÜLEÇ: Evet var. Üşüdükçe soyunacak, soyundukça ısınacaksın.  Siyaset, ticaret, ibadetini önce Devlet sonra millet için yapacaksın. Hayatı dolu, doyarak yaşamak. Bilinçli ve sağlıklı  herkesin spor yapmasını teşvik etmek.

CEMİYET: Şu an yakın hedefleriniz arasında neler var?

GÜLEÇ: Ulusal ve Uluslar arası  Kayseri’yi ve Türkiye’yi en iyi şekilde tanıtmak. Kardeş kulüpler, gurbetçiler ve AB projeleri ile  Dernek ve Kulübü  dahada aktif hale getirmek.

CEMİYET: İsteyen herkes kar banyosu yapabilir mi ? Nasıl konsantre oluyorsunuz?

GÜLEÇ: İsteyen herkes kar banyosu yapabilir. Yeter ki konsantre olsun. Mesela  kışın kar banyosu ve buzlu suya girenler kışın değilde, yazın daha çok hastalanır. Nedeni ise  yazın buzlu su bulamamaları. Yazında sık sık soğuk suya girilir. Ama, sık sık nezle ve grip olanlar gruba katıldıktan, konsantre olduktan, ilk kar banyolarını yaptıktan sonra  hastalıkla vedalaşmışlardır. Zaten sabahın  5-6 sında kalkmak, sabahın daha güneşin ısıtmadığı doğasında yürümek, yürüyüş sırasında burnunuzdan  akan sıvı (Sümük değil) hastalıktan kurtulmak mümkün. Denemesi bedava.

CEMİYET: Erciyes kaplanları olarak Kayseri’yi tanıtın derlerse nasıl tanıtırsınız?

GÜLEÇ: Kayseri medeniyetlerin buluştuğu, ilklerin şehri. Yaklaşık 6 bin yıl öncesine dayanan  Dünyanın ilk ticaret merkezi Kaniş-Karum- Kültüpe kalıntıları , İlk Tıp  merkezi ve Cüzzam hastanesi,  Kapuzbaşı takım şelaleri, Sultansazlığı kuş cenneti, Soğanlı harabeleri,   Tarihi ipek yolunun  mermer yolları,  15 ayrı merkeze uzanan yeraltı şehirleri,  pastırma, mantı, En genç  volkanik dağ Erciyes’in burada olması sanırım yeterli örnekler.

CEMİYET:  Erciyes kar kaplanlarına isteyen herkes üye olabiliyor mu?

GÜLEÇ: Derneğin ilke ve etik kurallarını imzalayan, uyan  herkes üye olabilir. Ancak dernek içinden yada  bilinen üç kişinin referansıda şart. Birde istenilen belgeler var. Bu belgeler arasında  spor yapmasına engel olmadığına ilişkin doktor raporu.

CEMİYET: Yaptığınız sporlar sağlığınıza olumlu yada olumsuz tepkileri neler oluyor?

GÜLEÇ: Erciyes Kar Kaplanları Grubunu oluşturan kişilerin geçmişte mutlaka bir rahatsızlık geçirmiş olmaları.  Yani bel fıtığı, şiddetli baş ağrısı,  hazımsızlık, kalp rahatsızlığı, adale ağrısı,  aşırı stres, şişmanlık. Uzmanlar bunlara karşı hep yürüyüş, spor yapmayı önerir. Grupla yürüyenler  yılın 52 haftası Pazar gününü bu nedenle iple çeker. Kesin ameliyat denilen bel fıtığı hastası çok kişi  Erciyes Kar kaplanları sayesinde yürüyerek  hem ameliyattan hem bel fıtığı rahatsızlığından kurtulmuştur.

CEMİYET: Grup olarak gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hedef nedir?

GÜLEÇ: Geçen yıl Erciyes’in dışında  Ağrı dağına Zafer tırmanışını 30 Ağustos’ta gerçekleştirmekti. Ama terör ve güvenlik nedeniyle buna izin verilmedi. Halen Ağrı Dağı, Everest, Beşparmak dağları gibi yerlere Kayseri’nin, Türkiye’nin, Dernek ve kulübün adını yazdırmak, tarihe geçmek.

CEMİYET: Bu sporları yapmanızdaki amaçlarınız nelerdir?

GÜLEÇ: Sadece sağlıklı yaşam, stres atmak, şişmanlıktan ve rahatsızlıklardan kurtulmak. Sonrasında gönüllü kültür ve turizm elçisi olmak. Deprem ve benzeri doğal felaketlerde ihtiyaç duyulduğunda gönüllü olarak afet kurtarma ekiplerine katılmak.

CEMİYET:  Bu sporları yapmak isteyenlere çağrınız nedir?

GÜLEÇ: Bulunduğu bölge itibariyle Türkiye, sonrasında ise ilklerin şehri Kayseri’de, Erciyes’in eteklerinde spor yapmak gerçekten ayrıcalık. Dağ ve kış sporlarını Erciyes’in çevresindeki dağ ve tepelerde, vadilerde yapmak ise zaten gönüllü kültür ve turizm elçiliği demek. Herkes yaşadığı bölgeyi iyi tanıyacak. Belli bir yaştan sonra zaten insanlar emeklilik, çocukların büyümesi, yüksek öğrenimleri, evlenmeleri, askere gitmeleri, çeşitli ailevi sorunlardan aşırı stres yaşıyor. İçine kapanıyor. Kendileri ile barışmak, doğa ile tanışmak için Erciyes Kar kaplanlarına olmasada  kendi gruplarını kurup spor yapmaları.

CEMİYET: Birazda gönüllü kültür ve turizm  rehberliği hakkında bilgi verebilir misiniz

GÜLEÇ: 1980 sonrası Kayseri’de spor yapmaya başlayan grup üyelerinden bazıları tam bir turizm ve kültür rehberi. Dernek üyelerinin büyük bölümü  yaklaşık 20-30 yıldır düzenli spor yapıyor. Her hafta sonu değişik bir bölgede, tarihi mekanda yürüyüş ve gezi yapıyor. 4-5 saat süren bu yürüyüş ve gezi sırasında bölge ile tanışma fırsatı da buluyor. Yani yılın 52 haftasında değişik bir bölgeyi gezen bir dernek üyesi 10 yılda 500’ün üzerinde tarihi ve kültürel, turizm için önemli merkezi biliyor demektir. Dernek üyeleri istemeden kültür ve turizm elçisi olmuş. Sıra şimdi bakanlıktan yerel bunun turculuk ve rehberlik için kokartını almaya geldi. Girişimler devam ediyor. Zaten Kayseri’yi gezmeye gelen yabancılara yada önemli kişilere  Kayseri dışından yada çevre illerden gelen  kokartlı rehberler hizmet veriyor. Bu  ilklerin şehri Kayseri’ye hakaret olsa gerek.

CEMİYET: Yurtiçi ve yurtdışından ilginç sorular geliyor mu?

GÜLEÇ: Gelmez mi. O kadar  çok ki. Norveçli fok  balıkçıları buzlu suya girmeden önce vazelin sürdüklerini bizim  kar banyosu yada buzlu suya girmeden önce  vazelin yada  koruyucu bir krem sürüp sürmediğimizi  sordu. Kesinlikle bir şey sürmüyoruz. Saunaya girmişiz gibi  vücudu ısıtıp  soğuk havuz suyuna girerek çelikleme yapar gibi  bu sporu yapıyoruz. Rusya’dan  biri  Hazar denizine girmeden önce  votka içtiklerini bizim  alkol alıp almadığımızı sordu. Hiç birşey almıyoruz. Sadece hafif kahvaltı yapıyoruz. Japonya’dan biri  bu sporu yapanların kilolu olmasına dikkat çekerek  Sumo ya da güreş yapıp yapmadığımızı sordu. Sadece  doğa sporu yapıyoruz. Buna benzer soru çok.

CEMİYET: Görme engellileri Erciyes’te nasıl yürüttünüz?

GÜLEÇ: Zaten biz  herkesin yaptığını değil, yapılamayacak, risk alınarak başarıya, hedefe ulaşılacak işlere bakıyoruz. Önüne gelen ‘Kaplanız’ diyor. Tribüne, tabelaya oynuyor. Yaptıkları bir şey yok. Eser lazım. Bu nedenle  Türkiye’de ilk kez  görme engelliler ile Erciyes’te çok zor olan  ‘Beyaz yürüyüşü’ yaptık. 100 görme engelliyi Erciyes’te kışın yürütmek ulusal ve uluslararası haber konusu oldu. Şimdi bu yürüyüşü  Erciyes’te Uluslararası  yapmayı hedefliyoruz. Zaten bazı  ilköğretim okullarında sınıfları, öğretmen ve velilerle de yürütüyoruz.  Okullarda  Kayseri’nin tanıtımı için  konferanslar veriyoruz.

CEMİYET: Sevgi bayrağını taşımak ve 19 Mayıs törenleri heyecanlandırdı mı?

GÜLEÇ: Hem de çok. Özellikle  Sevgi bayrağını ilk taşıyan  50 yaşın üzerindeki üyelerimiz gözyaşlarını tutamadı.  Kayseri lisesindeki  ilk  bayrak nöbetinde de aynı duygu yaşandı. 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı törenlerindeki geçişimiz sırasında tüm stadın ‘Türkiye sizinle gurur duyuyor’ diye bağırmaları hala kulaklarımızda çınlıyor. Bunu elbette yaşamak lazım.

CEMİYET: Son olarak neler söylemek istersiniz?

GÜLEÇ: Her zaman söylüyorum. Herkesin makam, mevki, cinsiyet, varlığı, fakirliğine bakmaksızın doğduğu ve doyduğu topraklara borcu var. Vefa ve minnet borcunu ödemek için tüm gücü ile elinden geleni yapmalı. Dede-nine, Anne-babasından başlayarak ölenlerini, yaşayanlarını ihmal etmemeli. Yalnız, yatalak, sahipsiz, kimsesiz, çaresiz, hasta insanlara karşı daha duyarlı olmalı. Yukarı da da dediğim gibi, bir gün her canlı gibi bizde öleceğiz. O zaman anılarımızı, eserlerimizi bu meslekten ekmek yiyorsak şimdiden bırakmalıyız. Arkamızdan birilerine küfür ve beddua ettirmemeliyiz. Kalemini kimse satmamalı ve ‘halkın ağzı, gözü, kulağı, diliyiz’ diyerek onlara karşı silah olarak kullanmamalı. Şehitlerimize, bize bıraktıkları emanetlerine, gazilerimizin her zaman yanında olmalıyız.