Kent tartışmaları ve göç.. (Köşe yazısı 07.12.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Kayseri’de geçtiğimiz hafta sonu, Türkiye ve Kayseri için çok önemli olan ‘Kent tartışmaları ve göç’ konuları masaya yatırıldı.
Böyle bir önemli toplantıyı Kayseri’de gerçekleştiren Mimarlar Odası Yönetimi ile başkan Eda Velibaşoğlu’nu kutluyorum. Toplantının ilk gününe Kayseri Valisi Orhan Düzgün, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’te davet edildi. Değişik Üniversite, kişi ve kurumlardan Ruşen Keleş, Sema Erder, Ahmet İçduygu, Didem Danış, Meral Açıkgöz, Tarık Şengül, Şebnem Yalınay Çinici, Kristin Biehl, Faruk Karaaslan, Aybil Göker, Pelin Şatıroğlu, Özay Deniz Keskin olayı çok yönlü ele aldı. Ben bu toplantının, moderatörlüğünü Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Semra Purkis’in yaptığı son ‘Yuvarlak masa’ değerlendirme toplantısına katıldım.
Toplantıya Kayseri’deki yardım kuruluşları, bazı kişiler, Milli Eğitim, Müftülük, Emniyet, Göç idaresi, ORAN gibi kurum temsilcileri de katılarak kendi konularında görüşlerini açıkladı. Bu yuvarlak masada belki inanmayacaksınız ama, geleceğin kent tartışması ve göç konusu bir kenara bırakıldı, sadece kişi ve sivil toplum kuruluşlarını temsilen katılanlar kendi reklamlarını, ilgili kurumlarda Suriyelilere yapılanları tek tek anlattı. Yani bugünü kurtardılar, yarın karanlık.
Bu anlatılanlara ben ‘Konu göç ve geleceğin kent tartışmaları ise neden sadece Suriyelilere yapılan yardımlar’ anlatılıyor?’ diyerek tepkimi dile getirdim. Ayrıca, geçmişte terör nedeniyle Kayseri’ye göçenler için ‘Aşevleri’, şimdi sınır ötesinden taşınanlar için yardımların özellikle, medeniyetler şehri Kayseri’nin geleceği için ciddi tehdit olacağının altını çizerek, bunlara örnekler verdim, vermeye çalıştım.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Kayseri’de yaşayan nüfusun yüzde 8’inin sadece Kayserili nüfus olduğunu, göçen yüzde 92’ye bu kesimin bakmaya ve geçindirmeye çalıştığını, artık Kayseri’nin ‘Hazırcı-kolaycı yaşayanlar’ yüzünden geri kalmış şehirler arasına katıldığını, kendi işini kuramayan, üretemeyen, çalışamayan, ciddi istihdam edilemeyen, kazanmayan ve kazandırmayan bu nüfusa yapılan yardımlardan çok bunların nasıl üretime katılmaları gerektiği, sağlıkları, barınmaları, dil konularının çözülmesi gerektiğini anlatarak, artık bu şehirde ‘Aşevi ve yardım edebiyatının ivedilikle sonlandırılmasının geleceğin Kayseri’si ve kentleri açısından iyi örnek’ olacağını vurguladım.
Resmi rakamlara göre Kayseri’de bugün çoğu kimliksiz 45 bine yakın Suriyeli olduğu, bunların artık vatandaş kabul edileceği, herkesin de bunlarla yaşamaya alışması istendi.
Bende Kayseri’ye yıllardır sadece Suriye değil, öncesinde İran, Irak ve değişik ülkelerden gelenlerin çoğunun asker kökenli olması, Kayseri’nin jeopolitik konumunu belirterek, halk arasındaki dedikoduların, algıların, endişelerin, korkuların neler olduğunu örnekleri ile söyledim. Hatta ‘Peki bizler ne kadar zamana kadar bunlara bakacağız. Taşeron işçi olarak çalışanların işten çıkartılma korkusu var. Onlar kadro bekliyor. Diplomalı işsizler ortada atama bekliyor. Liseli gençler umutsuz. Kazancı ile kendi karnını doyuranlar azalıyor. Afrika’ya simit, Suriye’ye, Bosna’ya bilmem ne adıyla para ve yardım toplanırken, Kayseri’ye gelen sığınmacılar, ileride vatandaş olacaklar için herşey düşünülürken bizim gençlerimiz, ailelerimiz ne olacak?’ diye hepsine sordum.
İşte burada ‘Bunu söyleyen sen misin’ diye özellikle yardım kuruluş temsilcileri zıpladı. Tabi sonrada teker teker benim dediklerime geldiklerini söyleyince sessiz-sedasız sıvıştılar. Ben konuya verdiğim örnekler ve polis-adliye muhabirliği sırasında gördüğüm olayları anlatırken moderatörümüz bile rahatsız oldu. Burada sesimi ister istemez yükselttim. ‘Haklısınız’ dendi ama yardım edebiyatı sürdü.
Zaten, geleceğin Kayseri’sinin konuşulduğu bu tip toplantılarda ‘Sen-ben-bizim oğlan’ ya da ‘Doğrusun, haklısın’ sıvazlamaları ile herkes birbirini idare ediyor. Aykırı sesler istenmiyor. Toplumun gerçeklerinin dillendirilmesi, gelecek için önlem alınması düşünülmüyor. ‘Aşevi, yardımlar, hayırseverler, köklü şehir’ edebiyatları ile Kayseri’nin bugün trafiğinden havasına, çeşitlenen suçlarından aldığı göçlere, iş beğenmeyip çalışmayan nüfustan hazır ve kolay karnını doyuranlar’ yüzünden durumumuz ortada.
Oysa toplantının ana konusunu Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eda Velibaşoğlu şöyle özetledi.
“20. yy başında kentlerin geleceğinin tasarlandığı bakış açısının günümüzdeki yapısı, uygulama alanları ve sonuçları Kayseri özelinde değerlendirilecek. Göç olgusu; coğrafi mekan değiştirme süreci olarak algılansa da sosyal, ekonomik, kentsel, kültürel ve siyasi boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleridir. İnsanlar bu fiziki hareketle ciddi bir değişim yaşamakta ve toplumsal, kültürel ve ekonomik arka planın değişmesi ile göç eden topluluklar kadar göç edilen yerdekiler de etkilenmektedir. Son yıllarda dünya genelinde yaşanan gelişmeler özellikle komşu ülkelerdeki ekonomik, sosyal ve siyasi karışıklıklardan Türkiye’ye ve batı ülkelerine yönelik önemli bir göç dalgası gündeme gelmiştir. Artan kentleşme ile birlikte yaşanan kırdan kente göç olgusu ve beraberinde getirdiği ekonomik, sosyo-kültürel ve mekansal pratiklerle yaşanan dış göç konusu da son dönemde yeniden tartışılmaktadır.
Kayseri’de son yıllarda çok yönlü göç hareketleri ile gündeme gelmekte, göç ve göçmen meselesini muhacir, mübadil, gurbetçi, Almancı, yabancı gibi kimlik tanımları üzerinden yaşadığı pratikleri son dönemde mülteci ve sığınmacılar ile farklı bir yönde deneyimlemektedir. Beklenmedik bir biçimde artan göçün olumsuz etkileri kendisini hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda hissettirmektedir.
Kent Tartışmaları ile konusunda uzman kişiler, kentlere dair bu kez göç özelinde yaşanan gelişmeleri bilimsel platformda, objektif bakış açısıyla, toplumun her kesimini gözeterek değerlendirecektir. İlk gün göç olgusunun kavramsal düzeyde sosyal, ekonomik ve kültürel yönleri, ikinci gün kent – mekan ve göç ilişkisi irdelenecek, Kayseri Kenti ve Göç başlığı altında sığınmacılar, mülteciler, düzensiz göçmenler, beyin göçü, işçi göçü, geri dönüşler gibi konular yanında göç etmeyenler ile ilgili araştırmalar ve göçle ilgili çalışmalar çok yönlü olarak ele alınacak. Yuvarlak masa toplantısında ise katılımcı panelistler ile birlikte Kayseri kenti ve göç konusu konuya taraf kamu, sivil toplum örgütleri, yerel yönetim, akademisyenler vb. kentin aktörleri ile bir araya gelerek tartışılacaktır. Etkinliğimizi yaşadığımız kente karşı bir sorumluluk olarak görüyor, sonuçlarının da kentimize değer katmasını diliyoruz.”
Şimdi siz yazdıklarıma göre düşünün. Böylesi toplantının sonucunda konuşulan sadece ‘yardımlardı.’
Kim alınıyorsa alınsın, o toplantıda da söyledim şimdi de yazıyorum.
Önüne gelenin yardım topladığı bu şehirde, artık yardımlar tek elden yürütülsün, devletin gücü ortaya çıksın. Böyle toplantılarda da birileri Kayseri’de kendi reklamını yapma huyundan vazgeçsin.
Böyle toplantılarla, katılımcılar ile Kayseri geleceğin kenti olabilir mi?