Hayvan hakları ve toplum güvenliği (1) (Köşe yazısı 15.01.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Daha önce Talas Anayurt’ta kurtların küçük kız çocuğunu, son olarakta Hacılar ilçesinde bir liseli gencin başıboş köpekler tarafından öldürülmesi ‘insanların mı, hayvanların mı yoksa ikisininde mi güvenliği?’ tartışmalarını gündemden eksik etmiyor.

İşte gündemdeki bu konuyu, Adli Bilimciler Derneği, Adli Veteriner, hekimler komisyonu Başkanı Prof.Dr. Gültekin Yıldız, Adli Bilimciler Başkanı Prof.Dr. İ. Hamit Hancı, Veteriner hekimler komisyon üyeleri Prof.Dr. Emine Ümran Bozkurt ve Doç.Dr. Gülsüm Eren ‘Hayvan hakları ve toplum güvenliği’ başlığı ile değerlendirdi. İşte o değerlendirme.

Ülkemizde başıboş köpek saldırıları büyük bir problem olmaya devam etmektedir. 2018 yılında 200 üzeri olaydan bahsedilmiştir.

Kayseri’de 14 yaşındaki M..Ö nün  köpek sürüsü saldırısı sonucu yaşamını yitirmesi son bir olaydı. Bundan önce Ankara Yenimahalle’de 25 kadar köpeğin üniversiteliye saldırısı, Kırşehir’de anne ve kızına köpeğin saldırısı, İzmir’de yaşlı adama saldırı, Silivri’de sokakta yürüyen gence saldırı, Gaziantep’te bir çocuğa saldırı, Tekirdağ’da parkta oynayan 12 yaşındaki İdil’e köpeğin saldırısı sonucu yüzüne 52 dikiş atılması, aç 4 köpeğin Bursa da küçük çocuğa dehşeti, köpek saldırısına uğrayan çocuğa doku nakli yapılması olayları geçen yıldan kalan gündemler oldu. Ankara da her gün Batıkent te 2 köpek saldırısı olayı oluyor. Çiğdem mahallesinde çabalar problemi ortadan kaldıramıyor. Çocuklar ve hanımlar köpek saldırısından ve köpek korkusundan yalnız yürüyemiyor, mahalleden bu nedenle taşınanlar oluyor.

Orman alanında, Belediyenin yürüyüş parkında köpekler mesken tutmuşlar ve gece tek veya çift şeklinde dolaşanlara saldırdığı medyada yer alıyor.

Birçok kişi kuduz aşısı olmak zorunda kalıyor, köpek havlamasından korkar hale geliyor.

Tabi bu konuda Belediyeler insanlara gelecek zararlar konusunda yasal sorumluluğu olan kuruluşlar.

Buna karşın kedi ve köpeklere yapılan eziyet ve vahşice davranışlar da artıyor.

Sapanca’da bacakları kesilmiş olarak bulunan yavru köpek, Ordu da, Şanlıurfa da bacakları kesilmiş yavru kedi, Manisa’da patisi kesik bulunan kedi, Bursa’da orman içinde ayakları kesilmiş bir kedi, Muğla Köyceğiz’de arabasının arkasına bağladığı köpeğe yaptığı eziyet, Eskişehir’de kediye işkence olayları. Bu olaylarda hayvan sahiplenmelerinde psikolojik kontrollerin ve izinlerin önemini ortaya çıkarıyor.

Gelişmiş ülkelerde başıboş köpekler değil, sahiplendirilmiş ve/veya sahipli köpekler ve kediler olur.

Milletin bahçelerde parklarda güvenle yürümesi, bisikletlilerin bisikletini rahatça kullanabilmesi gerekmekte. Sokak hayvanlarının (köpek ve kedilerin) zarar görmesini kimse istemediğine göre her iki tarafı da üzen probleme çözüm bulmak zorundayız. Hayvanları çok seven  Çocuklarımızın kötü tecrübe yaşamalarına engel olmalıyız, sevgilerini azaltmamalıyız.

Sokak hayvanlarının zarar görmeden barınıp beslenebileceği mekânlar, sahipsiz hayvanların sokakta dolaşmadıkları bir yaşam alanı olması için yapılması gerekenler var.

Çevre ve Şehircilik ile Tarım ve Orman Bakanlığı desteği ile belediye barınak alanları genişletilmeli, kişisel maddi ve manevi destekler artırılmalı, sıfır atık projesi destekli olarak sokak hayvanlarının beslenmeleri için mama üretimi yapılmalı, belediye sahipsiz olan erkek ve dişi hayvanları kısırlaştırmayı genişletmelidir.

Kanun yapıcılarımız biran önce güncel kanun desteği sağlamalıdır. 5199 nolu hayvanları koruma kanunu güncellenmelidir.

Sahiplenme kriterleri için yasal düzenleme, üremelerinin kontrol edilmesi, satışının kolay olmaması, sahipleneceklerin psikolojik raporları, çipsiz sahiplenme olmaması gibi etkili önlemlerin alınması gerekmektedir.

Son zamanlarda hava koşullarından dolayı sakin sokak hayvanlarının da durumları ciddi anlamda zorlaşmaktadır ve bunu çoğu kişi farkındadır. Hayvan sevgisi olanlar marketlerin kapısında,  kantin kenarlarında, taksi duraklarında, bazı sitelerin müsait alanlarında karton, kilim, battaniye serip, kenara su ve yiyecekler koymakta. Ancak dışarıya yiyecek konulsa bile ya çöp arabaları almakta ya da yağmur rüzgar sebebiyle zarar görmekte, ya da hayvanlar ancak o bölgeyi bilirlerse gelip yararlanabilmekte, bu da bazen maalesef sürü haline gelmelerine de sebep olmakta.

Sadece kısırlaştırma ve küpelemenin sokak hayvanlarımıza sahip çıkmak olmadığı bilincinin de yerleşmesi gerekmektedir. Bu konuda halkın bilinçlenmeli ve küpeli olarak gördüğü hayvan için sahipli hayvan gibi davranmamalıdır.

Mevcut kısırlaştırma sayıları ile hayvanların üreme oranları konusunda belediyelerimiz Veteriner fakültelerinden destek almalıdır.

Her belediye kendi alanlarındaki sahipsiz hayvan sayısını bilmelidir. Sayı bilinmiyorsa, kısırlaştırma üreme arasındaki denge korunmamışsa çipli dahi olsalar hayvanların takibi çok zor olacaktır..

Barınak bakımevleri kapasiteleri açısından da bu durum bir dezavantajdır.

Bu konu üzerinde yetkili kurumların çalışması gerekir.

Hayvan haklarını korurken yalnızca kuralları işletmenin ötesinde anlık çözüm de üretebilen birimler oluşturulmalıdır.

Okullara marketlere alışveriş merkezlerine algıyı artırıcı basılı yayınlar asılmalı, dağıtılmalı ve halkımız çözüm için uzman destek almak konusunda nereye ulaşabilecekleri konusunda da bilinçlendirilmelidir.

Serbest veteriner hekimlerimizden de gönüllü olarak yardımcı olacaklara ulaşım yolları insanlara söylenmelidir.

Her ev ya da her birey kendi başına çözüm bulmaya çalıştıkça konunun uzmanca çözümü gerçekleşmeyecek, geçici ve o anlık çözümlerle zaman geçirilecektir.

Sonuç olarak: Hayvan hakları ve toplum güvenliği arasındaki hassas denge çok dikkatle izlenmelidir. Sahipsiz hayvan olmaması için daha önce belirttiğimiz adımlar önemlidir.