Gastrofizik ile daha sağlıklı bir gelecek mümkün mü?

Gastrofizik yeni bir bilim dalı. Peki bilim dünyası, gastrofizikçilerin, keyifle yenen bir yemeğin yalnızca lezzetiyle değil, çevresel ve duyusal birçok değişkenlerle de açıklanabileceğini ileri sürdüğü sonuçları nasıl karşılıyor?

Toplumun gıda, beslenme ve sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, topluma bu konulardaki en doğru bilgiyi aktarmak ve bir referans noktası olmak hedefiyle çalışmalarını sürdüren Sabri Ülker Vakfı, “Bilim Bunu Konuşuyor” platformunda sağlık ve beslenme alanlarındaki güncel konuları, referans kurumların görüşleriyle oluşturulan makalelerle kamuoyunun gündemine taşıyor.

Sabri Ülker Vakfı, bu kez beslenme bilimi çevrelerince yeni yeni konuşulmaya başlanan gastrofizik kavramının yeterli ve dengeli beslenmeye etkileri konusuna ışık tutuyor. Gastrofizik alanındaki araştırmaların öncülerinden Oxford Üniversitesi Deneysel Psikoloji Profesörü Charles Spence, Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen 4. Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Zirvesi’nde gastrofizik ve beslenme ilişkisi hakkındaki güncel bilgileri Türkiye’ye taşımıştı.

Gastrofizik, yemek bilimi ile gastronomi ve oluşan algı ve hisleri inceleyen bilim dalı psikofizik kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Gastrofizik, keyifle yenen bir yemeğin yalnızca lezzetiyle değil, çevresel ve duyusal birçok değişkenle açıklanabileceğini ifade ediyor.

Besinlerle olan ilişkimizde besinlerin yalnızca enerjisi veya besin öğesi içeriğinin değil, psikososyal durum ve duyularımızın büyük rol oynadığı, beslenmenin haz biyolojisiyle de ilişkili olduğu biliniyor. Besin tüketimi sırasında besinler ve çevresel etmenlerin yarattığı duyuların beyin ve merkezi sinir sistemine çeşitli alanlara işlendiği; bu nedenle bazı besinleri tüketme duygusunun bize daha fazla keyif verdiği de bildiriliyor. Bir yemekten alınan keyif; tüketilen yiyeceklerin yanı sıra kişinin psikolojik durumu, sofrayı paylaştığı kişiler, ortam, tabak, çatal, servis ve sunuma kadar birçok değişkenden etkilenebiliyor.

Tüm dünyada gün geçtikçe artan bir sorun haline gelen şişmanlığın en büyük nedenleri aşırı besin alımı ve hareketsiz bir yaşam olarak gösteriliyor. “Neden aşırı yiyoruz?” sorusu, “Televizyon karşısında daha mı fazla besin tüketiyoruz? Büyük tabaklar kullanmak bizi şişmanlatıyor mu?” gibi birçok soruyu da beraberinde getiriyor.

Prof. Charles Spence, gastrofizik araştırmaların aşırı besin tüketimine neden olabilecek etkenlerin saptanmasında ve düzeltilmesinde yardımcı olabileceğini, yeterli ve dengeli beslenmeyi destekleyebileceğini bildiriyor.

Gastrofizik alanındaki araştırmalar, yemek yerken dikkat edilmesi gereken noktaları da ortaya koyuyor. Yemek sırasında küçük ve dar kenarlı tabakların tercih edilmesi tabağın daha dolu görünmesine, dolayısıyla aşırı besin alımını önlenmesine yardımcı oluyor. TV, telefon veya tablet gibi ekran karşısında yemek, besin tüketimini hızlandırarak porsiyon kontrolünü engelleyebiliyor. Gastrofizikçiler, yemek yerken çevrede dikkat dağıtıcı öğeler bulunmamasına da dikkat edilerek, tüketim hızını ve porsiyon miktarını kontrol edebilmenin mümkün olduğunu söylüyor.

Yeni bir bilimsel yaklaşım olan gastrofizik, besin tüketimi, dolayısıyla şişmanlık, yetersiz beslenme ve bunların sonucu gelişebilen kronik hastalıklara çözüm arıyor, dengeli beslenme ile sağlıklı bir yaşam konusunda çözüm önerileri sunuyor. Günlük ihtiyaç duyulan enerjinin, her besin grubundan yeterli miktarda tüketilerek sağlanması, besin çeşitliliğine dikkat edilmesi bu noktada büyük önem taşıyor. Haftada en az üç defa ve toplam 150 dakika aktivite yapmak da hareketli bir yaşamın temelini oluşturuyor.

Bilim insanları, gastrofizik alanındaki araştırmaların gelecekte beslenmenin psikososyal boyutuna yönelik yeni veriler sunarak, beslenme durumunun iyileştirilmesi ile yeterli ve dengeli beslenmeye katkı sağlayabileceğini belirtiyor. (Gıda Hattı)