Ekonomi haberleri (26.04.2019)

Bayraktar, “Yelkenleri tarıma çevirmemiz gerekiyor”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yelkenlerin tarıma çevrilmesi gerektiğini bildirerek, “Ekonomik açıdan sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Bu krizin bir farklı tarafı var. Bu krizde et pahalı, meyve, sebze pahalı, ekmek pahalı. Pazar yangın yerine dönmüş durumda. Bu krizi kısa zamanda atlatmak istiyorsak eti, meyveyi, sebzeyi, ekmeği ucuzlatmamız lazım. Gıdayı ucuzlatmamız gerekiyor. Bunu yapamazsak kriz daha uzun sürer. Bunu yapmanın yolları belli. Öncelikle çiftçimizin sorunlarını çözmemiz, çiftçimizi tarlada tutmamız lazım” dedi.

Bayraktar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Ramazan ayı öncesinde üretici ve market fiyatlarını açıkladı, Ramazan ayında görülebilecek gıda fiyat artışları konusunda uyarılarda bulundu.

Ramazan nedeniyle tüm gözlerin gıda fiyatlarına çevrildiğini bildiren Bayraktar, “Fiyatları açıklamaktaki amacımız, fiyat artışlarının üreticilerimizden mi, yoksa aracı veya perakendecilerden mi kaynaklandığı konusunda doğru bilgiler sunmak, tüketicinin ödediği fiyattan üreticilerimizin ne derece yararlanabildiğini ortaya koymak, suni fiyat artışlarını önlemektir” diye konuştu.

Şemsi Bayraktar, 2007 yılından bu yana, Ramazan öncesi fırsatçılığa izin verilmemesi konusunda çalışmalar yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, bu Ramazan boyunca da üretici ve market fiyatlarını takip edeceğini, fiyatların spekülasyonla yükselmesini önlemek için kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceklerini vurguladı.

-“En büyük sorunlarımız yapısal sorunlar ve girdi maliyetleri”-

 Bayraktar, “Bildiğiniz gibi, en büyük sorunlarımız yapısal sorunlarımızın çözülememiş olması ve girdi maliyetleridir. Üretim planlaması yapamıyoruz. Maliyetlerimizi düşüremiyoruz. Bunlar olmayınca fiyat istikrarını da gelir istikrarını da sağlayamıyoruz. Ürünümüz para etmediği için çiftçimiz kazanamıyor, buna rağmen tarladan markete olan zincirin kısaltılmaması ve buradaki çarpıklığın giderilememesi yüzünden tüketicimiz de makul fiyatlarla ürün satın alamıyor.

Biz bunu hep dile getiriyoruz. Son 12 yıldır, her ay araştırma yapıyor ve kamuoyuna açıklıyoruz” diye konuştu.

-“Bu dönemin yaşanan diğer ekonomik krizlerden farkı”-

“Ekonomik açıdan sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemin yaşanan diğer ekonomik krizlerden bir farkı var. Bunu açıkça ortaya koymak lazım” diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

“O dönemlerde et, sebze, meyve, ekmek gibi temel gıda ürünleri ucuzdu. Diğer krizlerde insanlarımız ucuz et bulabildiler. Ucuz meyve, sebze bulabildiler. Ucuz ekmeğe ulaşabildiler. Türkiye bu krizleri böylece aştı. Buzdolabı ihtiyaçlarını ertelediler, elbise ihtiyaçlarını, araba ihtiyaçlarını ertelediler ancak çoluk çocuklarının karnını doyurabildiler. Çünkü et ucuzdu meyve, sebze ucuzdu ekmek ucuzdu karınlarını doyurabildiler.

Şimdi bu krizin bir farklı tarafı var. Bu krizde et pahalı, meyve, sebze pahalı, ekmek pahalı. Dolayısıyla pazar yangın yerine dönmüş durumda. Şimdi, pazar alev gibi yanıyor. İnsanlarımız karınlarını doyuramıyor. Biz bu krizi kısa zamanda atlatmak istiyorsak eti ucuzlatmamız lazım, meyveyi sebzeyi ucuzlatmamız lazım, ekmeği ucuzlatmamız lazım. Gıdayı ucuzlatmamız gerekiyor. Bunu yapamazsak kriz daha uzun sürer. Mutfaktaki sıkıntıyı çözmek zorundayız. Bunu yapmanın yolları da belli. Bunun için öncelikle çiftçimizin sorunlarını çözmemiz, çiftçimizi tarlada tutmamız lazım. Yani tarımda üretim şart. Üretimi sağlayamazsak, çiftçimizi tarlada tutamazsak bu pahalılık devam eder. Türkiye de bu krizi kolay kolay atlatamaz. Çiftçimiz, önünü göremiyor. Üreticilerimizin maliyetlerinin düşürülmesini talep ediyoruz. Acilen tarımda girdi fiyatlarının makul seviyelere çekilmesi gerekiyor. Bununla ilgili hükümetimize bir rapor sunduk.

-“Döviz kurlarındaki düşüş girdi fiyatlarına yansımadı”-

Döviz kuru Rahip Brunson olayından sonra fırladı. Sadece kur fırlamadı, 2018 Eylül ayında mazot, gübre, ilaç fiyatları da fırladı. Tohum fiyatları da arttı. Bütün girdi fiyatları fırladı. Görüyorsunuz çiftçinin kullandığı girdilerin yanına yaklaşılmıyor. Gübre, mazot, yem, elektrik, tohum, ilaç gibi hemen her girdinin fiyatlarında büyük artışlar oldu. Sonra kur yüzde 26 civarında geriledi ama bizim girdi fiyatları aşağı düşmedi. Kurda meydana gelen düşüşler özellikle gübre, yem, elektrik ve ilaç fiyatlarına yansımadı. Girdi fiyatlarını aşağı düşürmemiz lazım. Eğer ucuzluk istiyorsak üreticimize sahip çıkmamız lazım. Çiftçimiz, enflasyonun çok üzerinde yükselen fiyat artışları nedeniyle yeterince gübre kullanamıyor. Üreticimizin tarlada kalmasını, üretmesini sağlamamız lazım. Aksi takdirde gıdada ucuzluk hayaldir. Bunu açıkça ifade ediyorum.

Belli yapısal sorunlarımızın çözülmesi, girdi maliyetlerinin düşürülmesi çok önemli. Finansman, pazarlama sorunlarımız var.

Ulusal Süt Konseyi çiğ sütte tavsiye fiyatını artırdı ama yem fiyatlarındaki artış bunu yetersiz kıldı.

Sosyal güvenlik primlerimiz fevkalade yüksek. Zaten zor şartlarda yaşamaya çalışan çiftçimizin aylık sigorta primi 764,96 kuruşa çıktı. Çiftçimizin tarım sigortalılığını sürdürebilmesi için tarım sigortası prim gün sayısı, 2008 yılındaki seviye olan 15 güne indirilmeli, prim miktarı aşağı çekilmelidir. Çünkü, TÜİK’in son rakamlarına baktığımızda kayıt dışılık tarımda fevkalade fazla. Erkeklerde yüzde 78,  kadın çiftçilerimizde yüzde 95 civarında. 2 puan artış var. Prim miktarları aşağı çekilmezse kayıt dışılık daha da artacaktır. Bununla ilgili de hem Çalışma Bakanımıza hem de Tarım ve Orman Bakanımıza birer rapor sunduk. Kendilerinden bu sorunun çözülmesini bekliyoruz. Çiftçimiz daha fazla desteklenmeli, desteklerdeki kesintiler kaldırılmalı, düşük faizli krediye ulaşması sağlanmalıdır. Finansman sorunu çözülmelidir. Görünen o ki gündemimizi ekonomiye, tarıma çevirmek zorundayız. Ekonomiye ve tarıma öncelik vermek, bu alana yoğunlaşmak zorundayız. Topyekûn olarak ülke sorunlarının çözümü ve menfaatleri için çalışmalıyız. Çiftçimizin temel sorunlarını hükümetimize de ilettik. Çözüm bekliyoruz.”

-Ramazan öncesi market fiyatlarındaki değişimler-

Ramazan öncesi market fiyatlarına bakıldığında; geçen ay sonuna göre 6 üründe fiyat değişimi görülmezken, 11 üründe azalma, 23 üründe ise fiyat artışı olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Kırmızı mercimek, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağı, ayçiçeği yağı ve toz şeker fiyatında değişim görülmezken, fiyat düşüşü markette yüzde 48 ile en fazla sivri biberde meydana geldi.

Sivri biberdeki fiyat düşüşünü yüzde 35,5 ile yeşil soğan, yüzde 20,3 ile patlıcan, yüzde 19,3 ile salatalık, yüzde 16,3 ile ıspanak, yüzde 14,8 ile kabak izledi.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 92,2 ile kuru soğanda oldu. Kuru soğandaki fiyat artışını yüzde 59,9 ile patates, yüzde 53,5 ile limon, yüzde 36,2 ile havuç, yüzde 29 ile domates takip etti.

-Ramazan öncesi üretici fiyatlarındaki değişimler-

Üretici fiyatlarında ise; geçen ay sonuna göre 13 üründe fiyat değişimi görülmedi. 8 üründe azalma, 11 üründe ise fiyat artışı meydana geldi.

Karnabahar, elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir, fındık, Antep fıstığı, yumurta ve süt fiyatlarında değişim olmadı.

Fiyat düşüşü üreticide yüzde 53,1 ile en fazla sivri biberde görüldü.

Sivri biberdeki fiyat düşüşünü yüzde 38,9 ile patlıcan, yüzde 30,8 ile salatalık, yüzde 28,2 ile yeşil soğan izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 50 ile havuç ve limonda görüldü. Bu ürünlerdeki fiyat artışını yüzde 42,9 ile patates, yüzde 37,4 ile lahana, yüzde 30,4 ile kuru soğan takip etti.”

-Aylık değişimlerin nedenleri-

Geçen aya göre üretici ve marketlerde en fazla fiyatı düşen ürünün sivri biber, fiyatı en fazla artan ürünün üreticide havuç ve limon, markette ise kuru soğan olduğunu belirten Bayraktar,

“Fiyatı artan ürünlerden, arzın depolardan sağlandığı havuçta ve limonda ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak artış meydana geldi. Patateste ise depolardaki ürün miktarının azalmasının yanı sıra yeni ürün hasadının tam olarak başlamaması fiyatları yükseltti. Kuru soğanda da depolardaki ürünün bitmesi, yazlık soğan hasadının da yeni yeni başlaması fiyatları artırdı. Lahana ve pırasa gibi kışlık sebzelerde hasadın sonuna gelinmesi fiyatlarda artışa yol açtı. Domateste ihracatın yanı sıra ara dönem olması nedeniyle fiyat artışı görüldü. Zeytinyağında, üreticinin elindeki ürünün azalmaya başlamasıyla birlikte fiyatlarda artış meydana geldi.

Dana eti ve kuzu etinde maliyetlerde yaşanan artış fiyata yansırken, kuru üzümde ise arzdaki daralma fiyatları artırdı. Üreticide fiyatı düşen ürünlerden sivri biber, patlıcan, salatalık, yeşil soğan, kabak, marul, maydanoz ve ıspanak gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarı arttı ve fiyatlar geriledi” diye konuştu.

-Üretici market fiyat makası-

Bayraktar, Ramazan ayı öncesinde üretici ve market fiyatları arasındaki farkın en fazla yüzde 299,8 ile kuru incirde görüldüğünü belirtti.

Bayraktar, şunları söyledi:

“Domatesteki fiyat düşüşünü yüzde 5,4 ile patates, yüzde 4,6 ile nohut izledi.

Buna karşılık, marketlerde fiyatı en fazla artan ürün yüzde 65,4 ile kuru incir oldu. Kuru incirden sonra fiyat farkı sırasıyla, kuru kayısıda yüzde 289,3,

yeşil mercimekte yüzde 282,2, nohutta yüzde 274, sütte yüzde 264,2, kırmızı mercimekte yüzde 255,5 oldu.

Kuru incir 4 kat, kuru kayısı 3,9 kat, yeşil mercimek 3,8 kat, nohut 3,7 kat, süt ve kırmızı mercimek 3,6 kat fazlaya tüketiciye satılmaktadır.

Üreticide 15 liradan satılan kuru incir markette 59 lira 97 kuruşa, 10 lira olan kuru kayısı 38 lira 93 kuruşa, 2 lira 40 kuruş olan yeşil mercimek 9 lira 17 kuruşa, 3 lira 16 kuruş olan nohut 11 lira 82 kuruşa, 1 lira 51 kuruş olan süt 5 lira 50 kuruşa, 2 lira 11 kuruş olan kırmızı mercimek 7 lira 50 kuruşa satılıyor. Sonuç olarak üretici- tüketici fiyatları arasındaki makas bir türlü kapatılmıyor.” 

-Ramazan ayında yaşanabilecek fiyat hareketlerine yönelik uyarılar-

Üreticilerin bin bir emekle ürettikleri üründen yeterli gelir elde etmeleri ve tüketicilerin de bu ürünleri makul fiyatlarla tüketebilmelerinin en büyük temennileri olduğunu vurgulayan Bayraktar, Ramazan ayında yaşanabilecek fiyat hareketlerine yönelik şu uyarılarda bulundu:

“Üreticilerimizin bin bir emekle ürettikleri üründen yeterli gelir elde etmeleri ve tüketicilerimizin de bu ürünleri makul fiyatlarla tüketebilmeleri en büyük temennimizdir.

Halkımızın Ramazan’da makul fiyatlardan ürün tüketebilmesi için en azından çok tüketilen ürünlerde üretici market fiyatlarına dikkat edilmesi, bunun takibinin yapılması gerekiyor. Biz, bu işin takipçisi olacağız.

Ramazan ayının başlamasına sayılı günler kala tüm gözler gıda fiyatlarına çevrilmiştir. Beklentimiz bütün kesimlerin sorumlu davranması, artan talebin suiistimal edilmemesidir. Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesi hepimizin dileğidir. Spekülasyona fırsat verilmemeli, tedbirler zamanında alınmalıdır.

Üretici, esnaf, halk, Ramazan ayını dört gözle beklemektedir.

Tüm taraflar Ramazan ayının anlam ve önemine yakışır şekilde hareket etmeli, halkımız mağdur edilmemelidir. Gıda denetimleri artırılmalı, halkın sağlığıyla oynanmasına izin verilmemelidir. Ramazan yaklaşırken üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını takibe devam ediyoruz. ‘Ramazan fırsatçılığı yapılmasın’ diyoruz.

Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin sağlanmasını istiyoruz. Bu hususlarda gereken hassasiyeti göstermeyenler öncelikle karşılarında bizi bulacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ramazan ayı boyunca yapacağımız ve piyasaların nabzını tutacağımız çalışmaları da sizlerle paylaşıp, üretici ve tüketici fiyatlarını kamuoyunun dikkatine sunacağız.”

-Sorulara yanıtlar-

 Bayraktar, basın mensuplarının sorularına verdiği yanıtlarda, hükümetin yelkenleri tarıma çevirmesi gerektiğini ifade ettikleri bildirdi. Türkiye’nin bir kriz, küçülmeyle beraber enflasyon yaşadığını, Türkiye’de çok görülmeyen bir hadisenin stagflasyonun görüldüğünü belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Bu süreçte maliyetlerimiz arttı. Bu mesela buğday üretimimizi de olumsuz etkileyecek. Haziran ayından sonra sonuçlar gelmeye başladığında buğday rekoltesinin olumsuz etkilendiğini göreceğiz. Gübre kullanımının yeterli olmaması önemli bir etken. Çiftçimizi tarlada tutamazsak, üretmesini sağlayamazsak, tüketicilerimizin ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir, hayaldir. Bunu her zaman ifade ediyoruz. Hükümetimizin bu süreçte yelkenleri tarıma çevirmesi lazım. Büyük bir ülkeyiz elbet bu krizi atlatırız ama daha hızlı atlatmak istiyorsak muhakkak surette gıdayı ucuzlatmamız lazım. Yani pazardaki yangını söndürmemiz lazım aksi takdirde bu kriz uzun sürer. Bunun yolu üretici maliyetlerini aşağı çekmek, çiftçimizin tarlada kalmasını, ürününün para etmesini sağlamak, bununla alakalı gerekli tedbirleri almaktır. Biz bu manada hükümetimizi uyardık. Gerekli taleplerde bulunduk. Bu talepler yerine gelmezse elbette bununla ilgili olarak arkadaşlarımızla, başkanlarımızla toplanıp bir çalışma yapacağız. Ülkemiz kaybeder. Biz 5 milyonuz. Biz üretemezsek, kalan 76 milyon ne yiyecek? Biz üretemezsek 45-50 milyon turiste bu yaz ne yedireceğiz? Biz üretemezsek 5 milyon mülteci, yabancı, sığınmacı ne yiyecek? Bunları hesap etmek zorundayız.

Artık ithalat yaparak bu kadar geniş büyük bir kitleyi doyurma şansımız yok. İthalat pahalı. Türkiye’nin ithalat yapma şansı kalmadı. Bugün buğdayın ithal maliyeti ton başına 1400 liranın üzerinde. Buğday üreticisine siz yeterli, geçinebileceği parayı vermezseniz 1400 lirayı kalkarsınız yabancı ülkelerin çiftçilerine verirsiniz. Onun için üretimi desteklemekten başka çare yok. Üretim, üretim, üretim. Bu ülkenin muhakkak surette üretmesi lazım. Bu krizi başka türlü çözemeyiz. İnşaat sektörü çöktü. Bir oraya kaynak aktaralım inşaat sektörünü ayağa kaldıralım derseniz ekonomiyi daha kötü hale getirirsiniz.

Bu krizi atlatmanın bir şansı var. Eski krizleri nasıl atlattık? Ucuz gıda ile atlattık. Ucuz et, ucuz meyve ve sebze, ucuz ekmek ile atlattık. Bu krizi atlatmak istiyorsak muhakkak suretle üreticiyi destekleyeceğiz, maliyetleri aşağı çekeceğiz, ucuz gıdaya ulaşacağız. Halk bazı alışkanlıklarını, bazı taleplerini terk edecek? Nedir bunlar buzdolabı almayacak, çamaşır makinesi almayacak, araba almayacak, elbise almayacak ama karnını doyuracak. Bunu erteleyemez. Bunu erteleme şansı yok. Gıda yaşam kaynağı. Çoluk çocuğunu besleyemezse, kendi karnını doyuramazsa yaşayamaz. Bunu erteleme şansı yok. O halde biz yelkenleri tarıma çevireceğiz. Kaynağımız varsa tarım için kullanacağız. Üreteceğiz, ucuzluk sağlayacağız, önce karnımızı doyuracağız. Karnımızı doyurmadan kriz falan bitmez. Bunu açıkça ifade edelim.”

Genel Başkan Bayraktar, ucuz et fiyatlarındaki artış ve Polatlı’da atılan kuru soğanlarla ilgili bir soru üzerine, şunları kaydetti:

“O kuru soğanlar eski soğan, yeni mahsul değil. Onunla alakalı da gerekli çalışmalar yapılıyor. ‘Stoklandığı için çürümedi. Hastalıklıydı onun için atıldı diyorsunuz’ gayet tabi. Onu tespit ettik. Bugünlerde oda başkanlarımız ve üreticilerimiz bize yem fiyatlarının arttığından bahsediyor. Ulusal Süt Konseyi 2 lira tavsiye fiyatı açıkladı. Piyasada fiyat 2 lira olacak demek değildir. Piyasada genel olarak bunun altında seyrediyor. Bunu fırsat bilen yem sanayicileri, maliyetlerinin arttığı gerekçesiyle hemen yeme zam yaptılar. Bizim maliyetlerimiz yüksek. Bunun ette de yaşıyoruz. Dışardan ucuz et bulma şansımız da kalmadı. Getirdiğimiz etleri de pahalı satmak zorundayız. Bu etlerin kaliteli olduğu konusunda kuşkularımız var. Bu etlerin kaliteli olduğuna çok inanmıyoruz. İşin doğrusu bu etleri halkımıza yedirmeye hakkımız yok. Ucuz et yedirmek istiyorsak bunun yolu belli. Üreticinin maliyetini aşağı düşürüp, üretimi artırırsanız fiyatlar ucuzlar. Ahırları doldurursanız fiyatlar ucuzlar. Halkımız da ucuz et yer. Bunun yolu budur. Çok zor bir iş de değildir. Zaten ekonomik sıkıntıları yaşadığımız bu süreçte başka hiçbir çaremiz yok. Bu millet kıymayı 55 liradan yiyemez. Eti ucuzlatmak zorundayız.

-“Spekülatif hareket varsa bunu yakalayıp uyarıyoruz”-

Biz bu fiyatları niye takip ediyoruz, şunun için ediyoruz. Nerede makas çok açıldıysa orada spekülasyon vardır bana göre üretici ve tüketici arasında makas nerede açıldıysa. Yani bir ürün fiyatlandıysa o üreticinin çok para kazandığını göstermiyor. Yani doğal afetler yaşıyoruz zaman zaman arzdaki bir yavaşlama spekülatörleri faaliyete geçiriyor üreticiden ucuza alıyor nasılsa talep var diye arz talep dengesi bozulmuş nasılsa talep var diye kalkıyor yüksek fiyattan satıyor biz bunları takip edip ilgilileri uyarıyoruz. Bakın burada market fiyatlarını Pazar fiyatlarını veriyoruz nerede bir spekülatif hareket varsa bunu yakalayıp uyarıyoruz. Her ay bu toplantıları yapıyoruz ama Ramazanda da bir kaç açıklama yapıyoruz. Ortasında ayrı yapıyoruz sonrasın da ayrı yapıyoruz. Bizim bu uyarılarımızdan sonra da hemen çekiniyorlar. Bakıyorsunuz etiketleri değiştirmeye başlıyorlar.”

Şemsi Bayraktar, spekülasyon konusundaki bir soru üzerine, “her ürün spekülasyona açık. Avantajımız tarla ürünlerinde hasadın başlaması. Sivri biber kaç liraydı 18-20 lira. Geldiğimiz noktada biber fiyatı 3’te 1’i indi. Niye? Hasat başladı. Bir de artık seracılığa da önem vermemiz gerekiyor. İnsanlarımız kışın domates, salatalık, biber tüketmeye alıştı. Artık Haziran ayını bekleyip de tarladaki malı tüketmiyor. Sera malı tüketilmeye başlandı. Serada da üretiminiz yeterli değilse, doğal afetler serayı vurmuşsa arzınız yavaşlıyor. Bir bakıyorsunuz fiyatlar bir anda yukarı çıkıyor. O zaman biz bu ürünleri kışın da üretmeye devam etmek zorundayız Çünkü talep var. Sera üretimini bir şekilde ayakta tutmamız ve artırarak devam etmemiz gerekiyor.

Kuru soğan hasadı başladı fiyat düştü. Patates de hasada ne zaman girerse o zaman ucuzlar. Stoklardaki ürün azalmaya başladıkça fiyat yükselecektir.”

Hurda kağıt ihraç edilmesin

Türkiye’de selüloz üretiminin yetersiz olması nedeniyle kağıt sektöründe yıllık 1 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı verildiğini belirten Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Türk kağıt sektörünün hammadde sorunu yaşamaması için hurda kağıt ihracatının durdurulması çağrısında bulunda.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin Ege İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen 2018 yılı mali genel kurul toplantısında konuşan Yağcı, “Hurda kağıt ihracatına izin verilmiş, bu kağıt sektörümüz için olumsuz. Önümüzdeki dönemde hurda kağıt ihracatının önlenmesi için çalışacağız” diye konuştu.

İhraç ürünleri kekikte hasat sırasında yabani otların karışması nedeniyle PA sorunu yaşandığını anlatan Yağcı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile üreticilerin eğitilmesi konusunda ortak çalışma planladıklarını, önümüzdeki dönemde Denizli’de kekik üreticilerine yönelik eğitimler yapılacağını anlattı.

Mobilya OSB hızla ilerliyor

İzmir’de mobilya sektörünün Karabağlar’a sıkıştığını, mobilya sektörünü bu sıkışıklıktan kurtarmak için Mobilya Organize Sanayi Bölgesi kurulması konusunda bir çalışma başlattıklarını hazırlatan Yağcı, “Mobilya OSB’nin yeri tespit edildi. Belediyeden onayı çıktı, müteşebbis heyeti kuruluyor. Milli Emlak’tan arazinin Mobilya OSB olarak ilan edildiğine ilişkin irtifak yazısını bekliyoruz, Mobilya OSB’nin kısa sürede bu noktaya gelmesinde emekleri olan İzmir Milletvekilimiz Atilla Kaya, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Torbalı Ticaret Odası ve diğer kurumlara mobilya sektörümüz adına teşekkürlerimizi sunuyoruz” diye konuştu.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin mali genel kurul toplantısında, 2019 yılı bütçesi ve iş programı da kabul edildi.

Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Sektörünün yılsonu hedefi 6 milyar dolar “İhracat milli bir görevdir”

İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 2018 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı, 25 Nisan Perşembe günü Dış Ticaret Kompleksi İstanbul İhracatçılar Birlikleri Genel Sekreterlik Binası’nda gerçekleştirildi.  Genel kurulda mobilya, kağıt ve orman ürünleri sektörü ile ilgili genel istatistiki verileri paylaşan Birlik Başkanı Ahmet Güleç, “2018 yılını önceki yıla göre yüzde 12,8 artışla 5 milyar 14 milyon 613 bin dolar ihracatla geride bıraktık. Hedefimiz 2019 yılında 6 milyar doları aşmak” dedi.

 İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 2018 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı, 25 Nisan Perşembe günü (bugün) Dış Ticaret Kompleksi İstanbul İhracatçılar Birlikleri Genel Sekreterlik Binası’nda gerçekleştirildi.

Olağan genel kurulda katılımcılara seslenen İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleçmobilya, kağıt ve orman ürünleri sektörünün hem üretimde hem de ihracatta önemli bir konumda olduğunu söyledi.Sektör olarak 2018 yılını bir önceki yıla göre yüzde 12,8 artışla 5 milyar 14 milyon 613 bin dolar ihracatla geride bıraktıklarının altını çizen Güleç, 2019 yılı hedeflerinin 6 milyar doları aşmak olduğunu aktardı. Toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 2,8’den yüzde 3,1’e yükselttiklerini aktaran Güleç, “İlk 3 aylık verilere baktığımızda geçtiğimiz yıla göre yüzde 5,4’lük bir ihracat artışımız var. İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri Birliği 2018 yılında yüzde 16,3’lük bir artışla 1 milyar 553 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Türkiye geneli yüzde 12,8. Tüm Türkiye ise yüzde 7,1’lik bir artışla 168 milyar dolar gerçekleşti” dedi.

Yüzde 100 Ege ahtapotlarıyla sağlıklı bir öğün

Düşük kalorili ve protein deposu bir deniz canlısı olan ahtapot, demir açısından da oldukça bonkör. İçerisinde bol miktarda kalsiyum, potasyum ve fosfor içeren ahtapot, A, B ve C vitaminleri yönünden de oldukça zengin. Bu kadar sağlıklı bir besini söğüş olarak deniz mahsulü sevenlerle buluşturan Kocaman Balıkçılık, öğünlerde sağlığına dikkat edenlerin vazgeçilmezi oluyor.

100 gramı içerisinde 75 kalori ve sadece 0,2 gr yağ içeren ahtapot, kansızlık, yorgunluk ve zayıflığın sebebi olan demir açısından da oldukça zengin bir deniz canlısı. Kalsiyum, potasyum ve fosforun yanı sıra A, B ve C vitaminleri yönünden de oldukça zengin olan ahtapotun içerisinde omega-3 yağ asitlerine rastlamak da mümkün.

Servis Önerisi: Ürünü ambalajından çıkartarak akan su da yıkayın. Yıkadığınız ahtapotları süzgeç yardımı ile süzün. Daha sonra zeytinyağı, limon ve tercihen kekik, kimyon ve maydanoz ilave ederek yemeye hazır hala getirin.

Kocaman Balıkçılık’ın 100 gram ahtapotun içinde;

•             Protein 18.3 g

•             Karbonhidrat 0 g

•             Şeker 0 g

•             Yağ 0.2 g

•             Kolesterol 48 mg

•             Sodyum 230 mg

•             Potasyum 350 mg.

Üzüm üreticisine yaş ya da kuru tercihini erken yap çağrısı

Üzüm üreticilerine ürününü yaş ya da kuru olarak değerlendirme konusunda erken tercih yapması çağrısında bulunuldu.

Türkiye’nin sofralık üzüm ve kuru üzüm üretiminde önemli merkezlerinden Alaşehir’de “Üzüm Üreticileri ve İhracatçıları İle Değerlendirme Toplantısı” düzenleyen Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği üreticilere üzüm üreticilerine üzümü kuru ya da yaş değerlendirme konusunda erken tercih yaparak ona göre üretim aşamalarını takip etmelerini önerdi.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak’ın moderatörlüğünü yaptığı; Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Şemsettin Özgür, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Altındişli, Bornova Zirai Mücadele Araştırması Enstitüsü Yüksek Ziraat Mühendisi Dr. Ferhunde Özlem Altındişli, Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Vekili Mustafa Gündoğar ve Ziraat Yüksek Mühendisi Hüseyin Gültekin ‘in konuşmacı olarak katıldığı “Üzüm Üretici ve İhracatçıları İle Değerlendirme Toplantısı” Alaşehir Şehit Fethi Sekin Gençlik Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Üzümde ihracat hedefi 1 milyar dolar

Üzüm üreticilerinin yoğun ilgi gösterdiği toplantıda konuşan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Türkiye’nin önemli ihraç ürünlerinden çekirdeksiz sultani üzümde kuru ya da yaş olarak değerlendirilmesinin farklı üretim metotları gerektirdiğinden üreticilerimizin tercihlerini sezonbaşında yapmalarını ve ona göre üretim yapmalarını bekliyoruz. Yaş-Kuru Üzüm, asma yaprağı, üzüm suyu, pekmez gibi ürettikleri bağcılık ürünleriyle, ülkemizin yıllık 650-700 milyon dolar ihracatla döviz elde etmesini sağlayan üreticilerimize teşekkür diyorum. Amacımız bu ürünlerden elde ettiğimiz döviz rakamını 1 milyar dolara çıkarmak” diye konuştu.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nde göreve geldikten sonra üretici bölgelerde üreticilerle bir araya geldiklerini hatırlatan Uçak şöyle devam etti; “Son 1 yıl içinde Alaşehir’de iki, toplamda 9 tane üreticilerle değerlendirme toplantıları yaptık. Amacımız, Siz değerli üreticilerimizin problemlerini yerinde dinlemek, İhracatçılar olarak beklentilerimizi sizlere aktarmak ve İhracata konu olan ürünlerimizin alıcıların beklentilerine nasıl daha uygun hale getiririz konusunda sizleri aydınlatmak. Üreticilerimizin sorunu, aynı zamanda bizim de sorunumuz, hepimiz aynı gemideyiz. Alaşehir, hem sofralık üzüm, hem kuru üzüm ve hem de meyve-sebze mamulleri sektörümüzün nadide ürünleri arasında yer alan Asma Yaprağının üretim merkezlerinden birisi. Ege Bölgemizdeki 970 bin dekarlık çekirdeksiz üzüm alanının yaklaşık yüzde 20’si Alaşehir’de, 380 bin tonluk tahmini sofralık üzümün 77 bin tonu burada üretiliyor. 260 bin tonluk kuru üzüm rekoltemizin 36 bin tonu da burada üretiliyor.”

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Şemsettin Özgür ise; kuru üzüm ihracatında ana ihraç pazarlarının Avrupa Birliği üyesi ülkeler olduğunu, son yıllarda artan hastalıklar nedeniyle AB ülkelerinin gıda ürünleri ithal ederken hassasiyetlerinin son 5-6 yılda çok arttığını, geçen sene 3 binin üzerinde pestisit analizi yapmak durumunda kaldıklarını kaydetti.

Kalıntı sorunu olan üzümleri alamayacağız

AB’nden gelen yasaklı madde listelerinin her geçen gün arttığına dikkati çeken Özgür, “Alıcıların taleplerine uygun ürün üretmek zorundayız, kalıntı sorunu yanında son yıllarda Okratoksin-A sorunu ortaya çıktı. AB yüzde 5 kontrol sıklığı getirdi. Türkiye’de bağlarımız küçük, izlenebilirlik zorlaşıyor. Üreticimizin üzümünü yetiştirirken yaş mı, kuru mu değerlendireceğine erken karar vermesi gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda kalıntısını kontrol edemediğimiz ürünleri değerlendiremeyeceğiz. Yasaklanma riski az olan ilaçları kullanın” uyarısında bulundu.

Kuru üzüm üretiminin yüzde 90’ı Manisa’dan

Manisa Tarım ve Orman İl Müdür Vekili Mustafa Gündoğar, Manisa’nın Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin yüzde 90’ını yaptığını, son dönemde Manisa’nın 10 ilçesinde yaşanan don nedeniyle oluşan zararın tespitinin yapıldığını, Bakanlar Kurulu tarafından çiftçinin mağduriyetinin giderilmesini beklediklerini dile getirdi. Gündoğar, “Üreticilerimiz liyakatla kuru üzüm üretimi yapıyor, kalıntı ile ilgili çok dikkatli hareket ediyor, ilaç kullanırken reçeteli ilaç kullanımından taviz vermemeliyiz” şeklinde konuştu.

Özbekistan ve Çin geliyor

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Altındişli, “Yeşil Budama ve Yaz Budaması” konusunda üreticileri bilgilendirirken, son yıllarda Özbekistan ve Çin’in üzüm sektörüne büyük yatırımlar yaptığını dile getirdi. Altındişli, “Türkiye, dünya kuru üzüm pazarının yüzde 48’ini elinde tutuyor. Bunu devam ettirmek için kaliteli üretim ve kaliteli işleme yapmalıyız. Üzümdeki başarımızın devamı için gıda güvenliğini öne alarak, dünya taleplerine uygun üretim yapmalıyız” değerlendirmesinde bulundu. Altındişli, üreticilere asma yaprağını Haziran başından önce almamaları uyarısında da bulundu.

Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Yüksek Mühendisi Özlem Altındişli, üreticilere kuru ve yaş üzüm üretiminde zirai mücadele yöntemlerini anlatan sunum yaparken, Yüksek Ziraat Mühendisi Hüseyin Gültekin, üreticilere toprak analizi yaptırarak üretim yaptırmalarını tavsiye etti. Üreticilere yeni bilimsel metotları da uygulamaları çağrısında bulunan Gültekin, “Bağlarımızı temiz tutalım, bir çok hastalığın yuvalandığı yer atıklardır” dedi.

Alaşehir Şehit Fethi Sekin Gençlik Merkezi’ndeki “Üzüm Üretici İle İhracatçıları Değerlendirme Toplantısı”na Alaşehir Kaymakamı Abdullah Uçgun, Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, Alaşehir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Soygür, Borsa Meclis Başkanı Yılmaz Yıldırım ve 300’ün üzerinde üretici katıldı.

Dünya sofralarını yüzde 37 daha fazla tatlandırdık

Bitkisel yağ, yağlı tohumlar, un ve unlu mamuller, şeker ve şekerli mamuller başta olmak üzere çok çeşitli gıda ürünlerinin ihracatını yapan Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, 2018 yılında dünya sofralarına yüzde 37 daha fazla lezzet kattı. Dünya’nın helvasını yaptı.

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Terci, 2017 yılında 292 milyon dolar olan ihracatlarını, 2018 yılında yüzde 37’lik artışla 402 milyon dolara çıkarmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi.

Ege İhracatçı Birlikleri’nde genel kurulda konuşan Terci, “Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliğimizin ihracatı 2018 yılında oldukça verimli geçti, alt sektörler itibarıyla hububatlar, bakliyatlar, yağlı tohumlar, baharatlar, değirmencilik ürünleri, bitkisel yağlar, şekercilik mamulleri her bir sektörün ihracatımıza ayrı katkısı oldu. 2017/2018 yılları Ocak-Aralık dönemi Birliğimiz ihracatına bakıldığında 2017 yılı ihracatı 292 milyon dolar iken, 2018 yılında yüzde 37 artış ile 402 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu oranla Türkiye genelinde yaşanan yüzde 7’lik artış oranına karşın gayet yüksek bir artış yaşandı” diye konuştu.

İhracat artışı Hindistan kökenli

Ege Bölgesi’nden hububat bakliyat ve yağlı tohumlar sektöründeki ihracat artışında en önemli payın Hindistan’a yapılan haşhaş tohumu ihracatı olduğuna dikkati çeken Terci sözlerini şöyle sürdürdü; “Hindistan 20 aya yaklaşan bir kesintiden sonra 2018 yılında daha önceden yapılmış kura çekilişine dayalı 4 ay süreli tekrar haşhaş ithalatı yaptı. Bu da ihracatta rekoru getirdi. Türkiye’nin baharat ihracatının yüzde 73’lük kısmını Ege Bölgesi’nden yapmamız da ayrı bir gurur kaynağı oldu. Birliğimizden 2018 yılında 282 üyemiz, 149 ülkeye ihracat yapmayı başardı.”

Hindistan’a ihracatta süreklilik için On-Line sistem kurulacak

Hindistan’a yapılan Beyaz Haşhaş Tohumu ihracatının kesintili süreçten kurtularak devamlılık arz etmesi için 2016 yılından bu yana çalışmalar yaptıklarını anlatan Terci sözlerini şöyle tamamladı: Hükümetimiz ve Hindistan Hükümetiarasında haşhaş tohumu ticaretinin belirlenen ülke kotasının aşılmadan kontrolüne yönelik,On-Line sistem üzerinden yapılması çalışmalarında sona gelindi. Bu konuyla ilgili mutabakat anlaşması Ticaret Bakanlığımız ve Hindistan Maliye Bakanlığınca Şubat 2019 tarihi itibariyle imzalandı. Yazılımı birliğimiz tarafından gerçekleştirilen bu sistem son olarak Hindistan makamların değişiklik talebi ile tekrar revize edildi. Geçtiğimiz günlerde de taraflarca test edilerek uygun bulundu. Sistemin yürürlüğe girmesini her an itibariyle beklemekteyiz.”

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği’nin 2018 yılı mali genel kurul toplantısında 2019 yılı bütçesi ve iş programı da kabul edildi.

Bu baharın trendleri neler? 

Bahar sıcakları tam olarak kendini göstermese de cıvıl cıvıl renkleri ve heyecanı çoktan başladı. Baharın gelişi pek çok etkinliğin de habercisi. Peki bu mevsimde gardıroplarda neler olacak? Öne çıkan trendler neler?  Morhipo MAG ekibi stil sahibi olmak isteyenler için tüyoları veriyor.

Bu yılın rengi canlı mercanın (living coral) etkisiyle turuncu, kırmızı, bordo gibi koyu tonlar ve yavruağzı gibi daha açık renkler trendlerin baş köşesinde yer alıyor. Üstelik bu sefer birbirilerinden ayrı da değiller. Kiremit rengini daha koyu bir kırmızı tonuyla bir arada giyip ısınmaya çalışan havaya görünümünüzle destek olabilirsiniz. Baştan aşağı aynı rengi giymek yani monokrom ya da aynı rengin farklı tonlarını yani ton sür tonu tercih etmek de bu sezon özellikle sokak stilinde karşımıza çıkacak. 90’lı yıllarda oldukça popüler olan batik boya 2010’ların sonunda yeniden ortaya çıktı. Bu yıl pek çok moda evi de bu trendi geri getiriyor. Baharla birlikte özellikle uzun bir batik elbise, elbisenin içine giyebileceğiniz bir tişört ve sandaletle festival stili oluşturabilirsiniz.

Sokak stilinde öne çıkanlar
Geçtiğimiz yıl 80’lerden ilham alan kısa taytlar oversize sweatshirt’lerin altındaki vazgeçilmez parçaydı. Bu yıl ise boyları biraz daha uzamış şortları göreceğiz. Kot ceket, denim etek ya da denim on denim her zaman olduğu gibi bu baharda da yerini aldı. Skinny jean yerine daha geniş kesimli mom jeanler ya da paçası püsküllü jean modeller daha çok tercih edilecek. Yıl boyunca her formda karşımıza çıkan animal print tişörtler, gömlekler, etekler ve pantolonlar da yine revaçta. Oversize kesim volanlı ve pilili bluzlar, özellikle beyazın tonlarındaki tasarımlar yaza doğru en çok tercih edilen modeller arasında yer alacak. Sezonun en büyük trendi ise büzgülü elbiseler olacak. Kumaşı ve tarzına göre günün her saatine uygun hale gelebilen büzgülü elbiseler, feminen ya da romantik bir görünüm yaratmak isteyenlerin tercihi olacak.

Fortinet, WAN Edge güvenliğini sağlamak ve hızlandırmak için sektörün ilk SD-WAN ASIC çözümünü duyurdu
SD-WAN ASIC’le güçlenen yeni FortiGate 100F, 10 kat daha fazla performans sağlıyor. FortiOS 6.2’nin yeni SD-WAN özellikleri ise daha gelişmiş bir uygulama deneyimi sunuyor.
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), kurumların güvenlik tabanlı ağ oluşturabilmesini desteklemek için sektörün ilk SD-WAN ASIC çözümü dahil olmak üzere yeni güvenli SD-WAN çözümlerini duyurdu.
Kurumlar, daha hızlı ve uygun maliyetli bağlantı türlerini benimsedikçe, güvenlik en önemli güçlük olarak karşılarına çıkıyor. Gartner’ın yeni bir araştırmasına göre, araştırmaya katılan katılımcıların yüzde 72’si söz konusu WAN olduğunda bir numaralı endişelerinin güvenlik olduğunu belirtmiş. Fortinet, aşağıda yer alan inovasyonlarla güvenlik tanımlı ağ kurulumları için müşterilerini güçlendirmeye devam ediyor:

  • Sektördeki ilk SoC4 SD-WAN ASIC çözümü
  • 10 kat daha hızlı performansa sahip FortiGate 100F Appliance
  • FortiOS 6.2’de yeni SD-WAN özellikleri
  • Fortinet 360 Protection Services (Fortinet 360 Koruma Hizmetleri)

Fortinet Ürün ve Çözümlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı John Maddison yeni gelişmeleri şöyle değerlendirdi: “WAN edge artık dijital saldırı yüzeyinin bir parçası, ancak, ağınızın ucu asla bir engel olmamalı. Şube ofisleri için, SD-WAN, WAN optimizasyonu, güvenlik ve orkestrasyon dahil olmak üzere, dijital deneyimi mümkün kılmak için en iyi performans ve güvenlikle en iyi WAN Edge’i sağlama yeteneği kritik öneme sahip.  Fortinet’in SoC4 SD-WAN ASIC çözümü, ister 100 ya da 10 bin şube ofisi bulunsun, kurumların güvenlik tabanlı ağ oluşturmasını gerçekleştirebilmesine imkan tanıyor.”
Fortinet’in inovasyonları en kritik üç kullanım senaryosu üzerinden en zorlu müşteri sorunlarının çözümüne destek oluyor:

  • Kurumsal WAN Edge’de dijital dönüşüm
  • Uygulama performansından ödün vermeden WAN operasyon giderlerinin azaltılması
  • WAN operasyonlarının sadeleştirilmesi ve SD-Şube konsolidasyonu

Fortinet, güvenlik tabanlı ağ oluşturma inovasyonuna yönelik taahhüdüne bağlı kalmaya devam ediyor 
Fortinet, çok sayıda müşterinin benimsediği, NSS Laboratuvarları test sonuçlarında “Önerilen SD-WAN” olarak gösterilen, güvenlik yeteneklerine sahip tek çözüm olan FortiGate Güvenli SD-WAN çözümüyle en iyi SD-WAN ve güvenliği müşterilerine sağlıyor. Fortinet’in yeni çözümü sektördeki ilk SoC4 SD-WAN ASIC ile kurumlar şube sayısından bağımsız olarak güvenlik tabanlı ağ oluşturmanın sağladığı tamamen bağlantılı uç şubeyi hayata geçirebiliyor. WAN Edge kurulumları için en iyi/fiyat performans sunan Fortinet’in SD-WAN ASIC çözümü yeni FortiGate 100F’i çalıştıracak. Sınırlı BT personelinin karşı karşıya kaldığı yükü daha da hafifletmek için, yeni Fortinet 360 Protection Services ve FortiOS 6.2’deki SD-WAN özellikleri, sadeleştirilmiş orkestrasyon ile birleştirilmiş iletişim uygulamaları için mümkün olan en iyi deneyimi sunuyor.