Ekonomi haberleri (08.01.2019)

İstanbul’da İnsani Geçim Ücreti 3 bin 67 lira

Türkiye ortalamasında İGÜ rakamımız 2 bin 204 lira

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karahan, “İstanbul için iki çocuklu bir ailenin çalışanının alması gereken asgari düzeyde İnsani Geçim Ücreti (İGÜ) 2 bin 781 liradır. İki çocuklu, eşi çalışmayan bir bireyin alması gereken AGİ 286 lira. Toplamda 3 bin 67 lira İstanbul’da İnsani Geçim Ücreti’nin karşılığı.” dedi.

Karahan, derneğin Zeytinburnu’ndaki genel merkezinde, asgari geçim ücretine alternatif olarak geliştirdiği “İnsani Geçim Ücreti” araştırmasının 2019 sonuçlarını açıkladı.

Karahan, iş ahlakının yaygınlaşması amacıyla kurulan ve üyelerinin işverenlerden oluştuğu bir sivil toplum kuruluşu olan İGİAD’ın, hak eksenli bir iş hayatı ve helal kazancın adil paylaşımı çerçevesinde çalışanların onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri için 15 yıldır insani geçim ücretini (İGÜ) belirlediğini söyledi.

Uygulamada işverenlerin daha duyarlı olmaları konusunda çağrıda bulunan derneğin İGÜ sayesinde iş görenlerin ücretlerinin iyileştirilmesini amaçladığını ifade eden Karahan, günümüzde dünyada gelir dağılımındaki adaletsizliğin iş görenlerin aleyhine hızla bozulduğunu hatırlattı.

Krizlerden en fazla etkilenen ve gelir kaybına uğrayan kesim olan iş görenlerin emeklerinin karşılığı almaları gereken insani geçim ücretinin işverenler için bir lütuf olmayıp hakkın kendilerine teslimi olduğunu anlatan Karahan, insanların sahip olduğu temel hak ve hürriyetler kadar çalışanlar açısından onurlu bir yaşam sürdürebilmek için emeklerinin karşılığı almaları gereken insani geçim ücretinin de bir hak olduğunu söyledi.

 “Bölgesel asgari ücrete geçilmesi önem arz etmekte”

İGİAD’ın önerdiği İnsani Geçim Ücreti’nin iş görenlerin harcamaları üzerinden reel rakamlarla hesaplandığını belirten Karahan, “İGİAD İnsani Geçim Ücreti Tespit Komisyonu’muz, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz ve Kırklareli Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Taha Eğri beylerin Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) İstatistiki Bölge Sınıflamasına dayanarak elde ettiği araştırmadaki sonuçları değerlendirerek 2019 yılı İnsani Geçim Ücreti’ni (İGÜ) belirlemiştir.” dedi.

“Devletin asgari ücretten almış olduğu vergiyi mutlaka ama mutlaka azaltması gerekmekte”

İGİAD’ın belirlediği İGÜ’nün bireyi değil iki çocuklu bir ailenin onurlu yaşayabileceği insanca geçinebileceği aylık asgari geçim ücretini esas aldığını anlatan Karahan, şöyle konuştu:

“2019 yılı için Türkiye’de 12 ayrı bölgenin İnsani Geçim Ücreti belirlenmiş olup buna göre, İstanbul için iki çocuklu bir ailenin çalışanının alması gereken asgari düzeyde İnsani Geçim Ücreti 2 bin 781 liradır. Bu rakama Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dediğimiz rakam ilave değildir. 2019 yılı İGÜ’nün Türkiye ortalaması 2,204 liradır. Bu rakama da yine asgari geçim indirimi dahil değildir. Biliyorsunuz devletin 2019 yılı için açıklamış olduğu asgari ücret AGİ dahil 2 bin 20 liradır. AGİ’yi düştüğümüz zaman asgari ücret bin 830 liraya gelmektedir.

Devletin her yıl asgari ücreti belirlerken İGİAD’ın belirlediği İnsani Geçim Ücretini (İGÜ) dikkate alması asgari ücrette iş gören ve işverenden alınan vergi yükünün azaltılması ve bölgesel asgari ücrete geçilmesi önem arz etmektedir.”

“Devletin açıklamış olduğu asgari ücretle Türkiye ortalaması arasında yaklaşık yüzde 20’lik bir fark var”

Karahan, bu yıl açıklanan İGÜ’de Asgari Geçim İndirimi’nin dahil olmadığına dikkati çekerek, şu değerlendirmeleri yaptı:

“İstanbul için İGİAD’ın açıklamış olduğu İGÜ 2 bin 781 lira. AGİ’yi dahil ettiğimiz vakit iki çocuklu, eşi çalışmayan bir bireyin alması gereken AGİ 286 lira. Toplamda 3 bin 67 lira İstanbul’da İnsani Geçim Ücreti’nin karşılığı, artı 286 lira AGİ. Toplamda 2 bin 490 lira… Yani devletin açıklamış olduğu asgari ücretle Türkiye ortalaması arasında yaklaşık yüzde 20’lik bir fark var.

İstanbul’a baktığımız zaman açıklanan 2 bin 20 lira asgari ücrete oranla farkımız yüzde 50. Biz iş verenler olarak, iş görenlerin İstanbul şartlarında AGİ dahil 3 bin 67 lira bir asgari ücretle ancak onurlu bir şekilde yaşamlarını sürdürebileceği kanaatindeyiz.”
“İş verenlerin maliyetini azaltsın, çalışanlarına versin”

Karahan, seçim dönemlerinde asgari ücret konusunda vaat yarışı yaşandığını anımsatarak, “Varsın çalışanlarımız hak ettikleri ücretleri alabilsinler, buna da seçimler malzeme olsun. Neticede dar gelirli çalışanlarımızın hanesine giren gelirde kısmi artış olursa, bu ülkenin toplumsal barışına da yansıyacaktır.” diye konuştu.

İGİAD’ın 15 yıldır önerdiği şekilde asgari ücrette bölgesel farklılaşmaya gidilmesi gerektiğini söyleyen Karahan, iş verenin üzerindeki maliyetlerin de azaltılması gerektiğini kaydetti.

Karahan sözlerini şöyle tamamladı:

“Şu an devletin açıklamış olduğu 2 bin 20 lira asgari ücretin iş verene maliyeti bin 30 lira. Bu dünya ortalamalarının oldukça üstünde olan bir rakamdır. Yani iş verenlerin maliyetini azaltsın, bu azaltılan maliyeti çalışanlarına versin yine. Biz buradan kendimize bir şey istemiyoruz… Devletin asgari ücretten almış olduğu vergiyi mutlaka ama mutlaka azaltması gerekmektedir.”

İGİAD İnsani Geçim Ücreti Tespit Komisyonu üyeleri Korkmaz ve Eğri de araştırmaya ilişkin detaylı bilgileri katılımcılarla paylaştı.

ALTENSİS’TEN ŞİRKETLERİN KARBON ÖLÇÜM SORUNLARINA QUİCKCARBON ÇÖZÜMÜ

Karbon Ayak İzinde Denetime Gireceklere Hazır Raporlama Sunuyor

Günümüzde birçok firma için karbon ayak izini belirlemek, ölçüp denetlemek çok önemli. Özellikle yurtdışına örneğin AB ülkelerine, mal veya hizmet ihracı yapan firmalar için zorunlu. Karmaşık ve uğraştıran bir raporlama sistemi ile ölçülebilen karbon ayak izi hesaplaması işi artık bir yazılımla kolay hale geliyor. Altensis ekibinin, şirketlerin bu konuda işlerini kolaylaştırmaya dönük olarak faaliyete soktuğu QuickCarbon, tüm önemli Sera Gazı standartları ve referanslarını güncel olarak kapsıyor.

Kurulduğu 2008 yılından bu yana sunduğu sürdürülebilirlik ve yeşil bina danışmanlık hizmetleri sayesinde, firma ve işletmelerin çevresel yaklaşımlarına destek olan Altensis, yepyeni bir hizmetini daha tanıttı.

Son yıllarda uluslararası ticarette ön plana çıkmaya başlayan sera gazı emisyon takibi konusuna el atan Altensis ekibi, geliştirdikleri QuickCarbon isimli yazılım ile şirketlerin bu konuda işlerini kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Firmalara ISO 14064-1 Denetimine Hazır Raporlama Fırsatı

Altensis’in sera gazı danışmanlığında edindiği tecrübe ve bilgi birikimini elektronik ortama aktardığı QuickCarbon yazılımı, tüm önemli Sera Gazı standartları ve referanslarını güncel olarak kapsamakta. Şirketlerin sera gazı emisyonlarını izlemesi, takip etmesi ve yönetmesi konusundaki sıkıntılarına son veren QuickCarbon, aynı zamanda firmaların ihtiyaçlarına paralel olarak ISO 14064 standardına uygun denetime hazır raporlama sunabilmekte.

İhtiyacı Karşılayan ve Karmaşık Olmayan Çözüm Sunuyor

Mevcutta bankacılık, üretim ve hizmet sektöründen kullanıcılarının bulunduğu yazılım, firmaların sera gazı hesaplaması için dışarıdan danışmanlar ile çalışma gereksinimini ortadan kaldırıyor. Konuyla ilgili bilgi veren Altensis yöneticisi Berkay Somalı, QuickCarbon sayesinde şirketlerin karbon yönetimi ve raporlama ihtiyaçlarını kullanıcı dostu arayüzlü bir çözümle giderdiklerini ifade etti.

Günümüzde birçok firma için karbon ayak izini belirlemenin önemli ve özellikle yurtdışına mal veya hizmet ihracı yapan firmalar için gerekli olduğunu anlatan Berkay Somalı, QuickCarbon yazılımının karmaşık karbon ayak izi hesaplaması işlemlerini, şirketlerin kendi bünyesindeki sera gazı konusunda uzman olmayan çalışanları tarafından kolaylıkla yapılmasını sağlayan bir platform olduğunu belirtti.

Berkay Somalı sözlerini şöyle sürdürdü:

“QuickCarbon ile hesaplama ve raporlama sürecinde harcanan işgücü ciddi anlamda azaltılmakta ve elde edilen sonuçların kalitesi, doğruluğu ve sürekliliği garanti altına alınmaktadır. Bu sayede bir şirketin yıllara sari emisyon performansı ve emisyon kaynakları belirlenerek, olası verimlilik artırıcı önlemler alternatif senaryolar ile QuickCarbon üzerinden denenebilmekte ve hedefler netleştirilebilmektedir.”

Karbon Ayak İzini Hesaplamak Nedir?

Karbon ayak izi hesabı işletmelerin faaliyetlerinden doğan ve küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının izdüşümünün çıkarılarak birim karbondioksit cinsinden ölçülmesi işlemidir. İşletmeler bu tür bir hesapla faaliyetlerinin atmosferde yarattığı küresel ısınma etkisini uygun metodolojiler altında ölçerek tek birim üzerinden takip etme ve yönetme imkanı bulabilmektedirler.

Karbon Ayak İzi Ölçümü Neden Yapılır?

Karbon ayak izini ölçmek maliyet kontrolü sağlamanın yanı sıra rekabet avantajı da getirmektedir. Konuya açıklama getiren Berkay Somalı, kapsamlı bir emisyon envanterinin bir işletmenin, üretim süreçlerinden, enerji kullanımı ve nakliye altyapısına kadar birçok unsurunu içinde barındırdığını, dolayısıyla, sera gazı emisyonlarını hesaplayan işletmelerin, kayda değer maliyet tasarrufu sağlayabildiğini ve enerji tüketimlerini, emisyonlarını azaltabildiğini söyledi.

Berkay Somalı, “Ayrıca İklim Değişikliğine yönelik stratejiler geliştiren ve uygulayan işletmeler, rekabet avantajı yakalarlar. Çünkü artık ülkeler uzun dönem stratejik planlarına karbon ayak izi ölçümünü dahil eden firmalara teşvikler vermekteler” yorumunu yaptı.

Markaların yerküremize karşı sosyal sorumlulukları gereğince de karbon ayak izi ölçüm ve denetimine ihtiyaç duyduklarını belirten Berkay Somalı, aynı zamanda iklim değişikliğine yönelik stratejiler geliştirmenin, işletmelere bazı risklerini belirleme ve tanıma fırsatı verdiğini, düşük karbon ekonomisinden doğan bazı yeni pazar veya ürün fırsatlarını değerlendirme imkanı sunduğunu da ifade etti.

Londra Moda Haftası’nda Christopher RÆBURN x Timberland kapsül koleksiyonunda çevreye duyarlı ve geri dönüştürülmüş malzemeler ön plandaydı
Timberland X RÆBURN işbirliği hız kesmeden devam ediyor. Geçen ay Timberland’in ilk Küresel Tasarım Direktörü  olarak göreve başlayan Christopher RÆBURN imzalı Sonbahar –  Kış 2019  kapsül koleksiyonu Londra Moda Haftası’nda tanıtıldı. RÆBURN’un Timberland kapsül koleksiyonunda geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak tasarlanan parçalar dikkat çekti.
Geçtiğimiz hafta sonu Londra’da düzenlenen moda haftasında ünlü İngiliz tasarımcı Christopher RÆBURN’un 10. yılını kutladığı defilede, Timberland için hazırladığı, 8 looktan oluşan  (kadın-erkek giyim, aksesuar ve ayakkabı) Sonbahar –  Kış 2019  kapsül koleksiyonu da tanıtıldı.
Londra Moda Haftası kapsamında gerçekleşen defilesinde  2019 Sonbahar-Kış  sezonunda RÆBURN’un Timberland için tasarladığı  ceketler, parkalar,  bomber ceketler, anoraklar, gömlekler, işçi tulumları gibi parçaların yanı sıra aksesuarlar da sergilendi.
Kapsül koleksiyondaki parçalar, çevreye olan etkileri en aza indirgemek için organik pamuk ve geri dönüştürülmüş PET (plastik şişelerden türetilmiş) gibi  bir dizi ekolojik malzeme kullanılarak üretildi. Koleksiyonda İngiliz ordusundaki paraşüt malzemelerini kullanılarak tasarlanan ceketler, anoraklar, gömlekler, organik pamuk ve geri dönüştürülmüş plastik şişelerden tasarlanan ayakkabı ve çantalar dikkat çekti.
Christopher RÆBURN imzalı Timberland kapsül koleksiyonu Ekim ayında dünya genelindeki seçkin mağazalarda müşteriyle buluşacak.
Timberland’de İngiliz Tasarımcı Christopher RÆBURN imzası 
İlk kez geçtiğimiz yıl Londra Moda haftasında görücüye çıkan kapsül koleksiyonla start alan Timberland x Christopher RÆBURN işbirliği, RÆBURN’un Timberland’in ilk Küresel Tasarım Direktörü görevline getirildiğinin duyurulmasıyla  devam etmişti.
Dünyadaki moda algısına farklı bir soluk getiren isimlerden biri olarak adlandırılan Christopher RÆBURN ile özdeşleşen “sorumlu, sürdürülebilir ve akıllı moda  tasarım” anlayışı, Timberland’in global tasarım vizyonunu daha da ileri taşıyor. RÆBURN’un moda felsefesindeki 3 temel nokta olarak bilinen – REMADE (yeniden yapılmış), REDUCED (azaltılmış), RECYCLED (geri dönüştürülmüş) değerler, Timberland’in süregelen sürdürebilirlik, sorumlu üretim ve çevreye saygı yaklaşımıyla da birebir örtüşüyor.

Western Digital’ın yeni kişisel depolama çözümleri dijital içeriklerinin kontrolünü kullanıcılarına veriyor
Şirket, Piyasaya Süreceği Yeni İki Süper Hızlı Portatif SSD’lerini ve USB Sürücüleri için Yepyeni Bulut Yedekleme Hizmetini Tanıttı. Ayrıca 4TB Portatif Flaş Sürücü Prototipini Görücüye Çıkardı.
Western Digital Corporation (NASDAQ: WDC), Tüketici Elektroniği Fuarı 2019 (CES® 2019) kapsamında bugün tüketicilerin kişisel içeriklerini son derece hızlı ve basit bir şekilde oluşturmalarını, organize etmelerini ve paylaşmalarını sağlayan birçok inovatif çözümünü tanıttı. Şirket, videolarının ve dosyalarının kontrolünü tüketicilerine veren iki yeni portatif SSD’sine, USB sürücüsündeki dosyaları buluta yedekleme hizmetine ek olarak yeni ultra yüksek kapasiteli USB sürücü prototipini tanıttı. Böylece ihtiyaç duyduklarında kullanıcılar hareket halinde olsa bile daha fazla içerik depolayabiliyor ve bu içeriklere erişebiliyor.
Western Digital Ürün Pazarlama Başkan Yardımcısı David Ellis, konuyla ilgili şunları söyledi: “Tüketicilerimizin en değer verdikleri içeriklerine yeni yöntemlerle erişebilmeleri için ürünlerimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Son ürünlerimiz, Western Digital’ın dayanıklılık, hız, güvenilirlik ve kolay kullanım sunan birçok kişisel depolama çözümü ulaştırma amacına olan bağlılığını güçlendiriyor.”
Western Digital, satışa çıkacak ürünlerinin yanı sıra en yeni SanDisk® ve WD® markalı ürünlerini tanıttı:

  • SanDisk Extreme PRO® Portable SSD: 2019’un bahar aylarında piyasada olması beklenen SanDisk markasının yüksek performanslı portatif SSD’si, son derece hızlı ve sürdürülebilir performansı 1GB/sn’ye kadar çıkan transfer hızıyla* taçlandırıyor ve tüm bunları IP55 derecesinde dayanıklılıkla2sunması planlanıyor.
  • My Passport® Go: WD’nin ödüllü My Passport ailesinin en yeni üyesi My Passport Go SSD, 1TB’a kadar hafıza seçeneklerinin yanında entegre kablo ve kauçuk kaplama barındıran elverişli bir yapıyla tüketicilerinin karşısına çıkacak. Seyahatler için tasarlanan My Passport Go, SSD performansına hareket halindeyken bile erişmek isteyenlerin tercihi.
  • SanDisk Flashback™: SanDisk’in en popüler iki USB sürücüsüyle uyumlu olan Flashback, USB sürücüdeki içeriğin çevrimiçi bir kopyasını oluşturan bir bulut depolama hizmeti. Böylece tüketiciler sürücülerini kaybettiğinde veya evde unuttuğunda bile dosyalarını kolayca görüntüleyebiliyor, arayabiliyor ve paylaşabiliyor.
  • SanDisk 4TB1 USB-C™ Prototip: Teknolojide dönüm noktaları yaratma geleneğine devam eden şirket, dünyanın en yüksek kapasiteli portatif flaş sürücüsünü gösterime sunuyor. Sürücüde 4TB1 gibi çok yüksek bir hafıza, şu anda prototip olan çok küçük bir yapıda yer alıyor.

 Verilerden elde edilecek potansiyeli açığa çıkaran Western Digital, tüketicilerin kişisel içeriklerini gönül rahatlığıyla erişmelerine, paylaşmalarına ve depolamalarına yardımcı olmak için sektörün en geniş ürün ve çözüm portföyünü sunuyor. Daha fazla bilgi için: Western Digital, WD ve SanDisk.
*Okuma hızı 1GB/sn’ye kadar çıkabilir. Yazma hızı daha az olabilir. Performans sürücünün kapasitesine, ana cihaza, kullanım koşullarına ve diğer faktörlere bağlı olarak performansta azalmalar gözlenebilir. 1GB=1.000.000.000 bayt.
1 1TB=1.000.000.000.000 bayt. Asıl kullanıcı depolama değeri daha az.
2 IEC 60529 IP55: Su akışına (30kPa) 3 dakika kadar dayanabilir. Sınırlı toz teması çalışmaya engel olmaz.

“Turkish Pizza değil Lahmacun”

Milli Mutfak Hareketi başladı!

 TAŞPAKON ve Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu işbirliği ile oluşturulan ve 8 ana kararı kapsayan Milli Mutfak Hareketi, Discover Events ve TAŞPAKON işbirliği ile ilki gerçekleştirilen Dünya Helal Zirvesi 1. İslam Ülkeleri Aşçılar Kupası Ödül Töreni programında  imza altına alınarak başlatıldı.

 Türk Mutfağı’nın ve yöresel ürünlerinin savunulması, işletmeler, toplu tüketim ve halk nezdinde yerli tüketimin artırılması, Türk yemeklerinin Türkçe yazılması ve Türkçe okunması, kaybolmaya yüz tutmuş Türk aile sofra kültürünün yaşatılması adına ülke genelinde kampanya ve algı temelli tedbirler içinde olunması gibi önemli maddeleri kapsayan Milli Mutfak Hareketi başladı. Discover Events’in Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Ete , “Milli Mutfak Hareketi’nde yer alan önemli kararların ve misyonun hayırlara vesile olmasını temenni ederim” diyerek heyecan verici bir başlangıca evsahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi.

 MİLLİ MUTFAK HAREKETİ KARARLARI

Milli değerlerin koruması, eğitim ve sosyal sorumluluk konularındaki projeleri ile dikkat çeken Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (TAŞPAKON) ile lokantacılık ve pastacılık sektörünün gelişmesi, kanunlar karşısında korunması, sosyal ve ekonomik sorunların ilgili çözümlerine kavuşması için çalışan Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu tarafından hazırlanarak imzalanan protokol şu maddeleri içeriyor:

  1. Türk Mutfağı’nın ve yöresel ürünlerimizin savunulması, işletmeler, toplu tüketim ve halk nezdinde ülkemizde tüketimin artırılması, bunları teşvik amaçlı kurumsal, kılgısal ve bilimsel çalışmaların yapılması.
  2. Türk Mutfağı’nın ve yöresel ürünlerimizin küresel çapta hak ettiği tanınırlık seviyesine ulaşması ve tercih edilmesi hususunda devlet destekli uzun vade tasarı esaslı çalışmalar içinde olunması.
  3. Türkiye’de işleyimsel mutfaklarda kullanılan her türlü demirbaş donanım, araç-gereç, sunum donanımları, cam, porselen ve çelik olmak üzere Türk Malı kullanımının teşvik edilmesi.
  4. Türk yemeklerinin Türkçe yazılması ve Türkçe okunması.
  5. İşletme mutfaklarında kullanılan meslek unvanlarının Türkçe hale getirilmesi ve bu şekilde kullanımın özendirilerek yapının yabancı kelimelerden arındırılması.
  6. Mesleki eğitimde Türk Mutfağı’nın ve yöreselliğinin daha fazla işlenmesi, bu doğrultuda müfredatın doğruluğunun ve yeterliliğin sağlanması.
  7. İl merkezleri, ilçeler ve köyler düzeyinde mülki amirlikler, yerel yönetimler ve ilgili STK’lar ile iş birliğine gidilerek, halkın menşei Türkiye gıda ürünleri, yöresel ürünler, sağlıklı beslenme ve ayak üstü yeme alışkanlığının yararsızlığı ile ilgili konularda eğitilmesi.
  8. Kaybolmaya yüz tutmuş Türk aile sofra kültürünün yaşatılması adına ülke genelinde kampanya ve algı temelli tedbirler içinde olunması.

“Executive Chef değil, Aşçıbaşı!”

Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Genel Başkanı E. Aykut Yenice, “Executive Chef” gibi tanımlamaları eleştirerek “Milli Mutfak Hareketi’nin temel prensiplerinden bir tanesi, üzerinde yaşadığımız bu değerlerin en iyi şekilde muhafaza edilmesi. Düşünün ki, bugün Türk mutfağında, Türk lokantacılığında yemeği yapan, üreten insanın adı aşçı veya ustadır. Son dönemlerde sıklıkla gördüğümüz şekilde birtakım cicili bicili üniformaların üzerine ‘Executive Chef’ yazmak buna ihanettir diye düşünüyorum. Görüntüyle değil, icraatla bir şeyler yapmamız lazım. Türk Mutfağı, zenginliğin ve güzelliğin simgesidir. Sadeliğin ve üretimin simgesidir. Onun için bana göre Türk Mutfağı’nın doğrularıyla çok fazla oynamamak gerekir” açıklamasında bulundu.

Sağlıksız beslenme konusuna da dikkat çeken E. Aykut Yenice, “Lokantalarda dahil birçok yemeği doğru olarak sergileyemiyoruz. Bugün ‘Elbasan Tava’ bunun bir örneğidir, şu an birçok gencimiz bunu bilmiyordur. Gençlerimiz ucuz ve hızlı beslenmeye yöneliyorlar. Genç nüfusumuz obeziteyle karşı karşıya. Bunun sebebi sağlıksız beslenme. Biz Milli Mutfak Hareketi ile bunlarla mücadele etmeye çalışacağız” ifadesini kullandı.

 Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu Genel Başkanı Gökhan Tufan ise yemek isimlerindeki yanlış kullanımlara dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: “Turkish pizza değil, lahmacun kelimesi kullanılmalı. Aksini yapanlar acaba kendi ülkesini, kendi dilini nasıl dejenere ettiğini düşünüyor mü? Mesela mantıya, Turkish Ravioli deniyor. Böyle dersek, nasıl tanıtacağız yemeğimizi? Aynı zamanda bizim gibi tecrübeli usta aşçıların kullandığı İngilizce unvanlar ile mücadele edeceğiz. Aşçıbaşı diyeceğiz. Usta, kalfa, çırak diyeceğiz. Pastacı, tatlıcı, lokmacı diyeceğiz. Milli Mutfak Hareketi ile amaç öze dönmek aslında. Bunu inşallah başaracağız. Yerli ve milli konusunda vilayetlere, gerekirse muhtarlıklarla, ilgili STK’lara ve ev hanımlarına kadar inmeyi düşünüyoruz. Bugün evlerimize kadar yabancı mutfaklar girdi. Mesela İtalyan’ların Pana Cotta’sını yapıyoruz evde. Biz ‘yapmayın’ demiyoruz, bizi yanlış anlayanlar var. Lakin yüzde 10 yabancı  olsun ama yüzde 90 Türk Mutfağı olsun. Milli Mutfak Hareketi, uzun soluklu, devlet projesi mantığında bir çalışma. Konuyla ilgili bakanlıkların bu mühim hareketi himayeleri altına almalarını ve kurumsal olarak desteleklemelerini bekliyoruz.”

 “Unutulmaya yüz tutmuş yemeklerimizi doğru bir şekilde gençlerimize ve dünyaya tanıtmalıyız”

Milli Mutfak Hareketi kapsamında, unutulmaya yüz tutmuş yemeklerin daha iyi yaşatılabilmesi için de çalışmalar yapılacağını belirten Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Genel Başkanı E. Aykut Yenice, şu açıklamalarda bulundu: “2023 yılında 50 milyar dolar turizm geliri, 50 milyon turist bekleyen bir hedefimiz var ülke olarak. Bugün 50 milyon turisti bu ülkeye getirebilmek, 50 milyar dolar gelir sağlamak için üyelerimizin, işletmelerimizin çok ciddi anlamda revize edilerek yurt dışından gelen turistlere en iyi şekilde hizmet etmesini sağlamak zorundayız. Amerika’dan gelen bir insana burada cep telefonu satamazsınız, Fransa’dan gelen bir insana ayakkabı satamazsınız. İtalya’dan gelen insana kravat satamazsınız ama dünyanın her yerinden gelen insanlara Türk Mutfağı’ndan lezzetleri tattırabilir, yedirebilir, içerebilirsiniz. Dünyadaki gastronomi merkezi haline gelmiş kentlerle rekabet edebilmek adına unutulmaya yüz tutmuş yemeklerimizin tekrardan aktivite edilmesi, doğru öğretilmesi, doğru yönlendirilmesi, doğru isimlendirilmesi lazım.”

BAKLİYAT İHRACATININ YÜZDE 81’İ AHBİB TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİ

 Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Türkiye’nin bakliyat ihracatının %81’ini gerçekleştirdi. 2017 yılında 221,7 milyon dolarlık bakliyat ihracatıyla toplam bakliyat ihracatından % 74 oranında pay alan AHBİB, 2018 yılında ise 279,2 milyon dolar bakliyat ihracatı gerçekleştirerek bu oranı %81’e yükseltti.

2018 yılında Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olarak yapılan ihracat 1,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Aralık ayı ve 2018 yılı ihracat rakamlarını değerlendiren Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin ARSLAN, 2018 yılı Aralık ayı sektörel bazda ihracat rakamlarına göre; Türkiye Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri ihracatının 598 milyon dolar olarak gerçekleştiğini, sektörün bu dönemde Türkiye toplam ihracatındaki payının % 4,4 olduğunu belirtti.

Ülkelere göre ihracat rakamlarını da ele alan Arslan, “Komşu ülke Irak ile olan ticari ilişkilerimiz her zaman iyi oldu. Irak’a Aralık ayında %19’luk pay ile 115 milyon dolar değerinde sektör ihracatı gerçekleşti. Bunu Suriye ve Birleşik Devletler %6 ve %4’lük pay ile takip etti” şeklinde bilgi verdi.

Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olarak ülke geneli sektör ihracat payımız %15

Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin aylık sektör ihracat rakamlarına da değinen Arslan, 2018 yılı Aralık döneminde 92,6 milyon dolarlık Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri ihracatı gerçekleştirdiklerini ve ülke geneli Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri ihracatındaki payın  % 15 olduğunu belirtti.

– En Fazla İhracat Yapılan Ürün Grubu Pastacılık Ürünleri

Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin 2018 yılı Aralık ayı değer bazındaki ihracatını ürün gruplarına göre inceleyen Arslan, 92,6 milyon dolarlık sektör ihracatı içerisinde, pastacılık ürünlerinin 26 milyon dolarlık değeri ve %28’lik payı ile ilk sırada olduğunu kaydetti. Arslan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Pastacılık ürünleri grubunda en fazla ihracat, 11,2 milyon dolar ile ‘tatlı bisküvi ve gofretler’ e ait. Ülkelere göre incelendiğinde ise, 2018 yılı Aralık ayında Irak  %15’lik payı ve 13,5 milyon dolarlık ihracat değeri ile ilk sırada yer aldı. Ardından, 9,4 milyon dolarlık ihracat değeri ve %10’luk payı ile Suriye geldi” dedi.

Türkiye geneli Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri ihracatının 2018 yılında bir önceki yıla kıyasla miktarda %5 oranında artış gösterdiğini ve 6,6 milyar dolar olarak gerçekleştiğini dile getiren Arslan, “Alt ürün grupları bazında incelendiğinde ise pastacılık ürünleri değer bazında geçen yıla kıyasla %8 artış göstererek 1,7 milyar dolar değeri ve %26 payı ile ilk sırada yer aldı. Bu ürün grubunu %20’lik payı ve 1,3 milyar dolar değeri ile değirmencilik ürünleri takip etti. En çok ihracat yapılan ülkeler ise sırasıyla Irak, Suriye, Birleşik Devletler, Suudi Arabistan, Almanya, Yemen, Libya ve İsrail oldu” diye konuştu.

– 2018 yılında sektör ihracatımız 1,1 milyar dolara ulaştı

Arslan, 2018 yılında Birliğimiz kanalıyla yapılan hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri ihracatının 1,1 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade ederek, “Yıllık sektör ihracatındaki payımız %16 olarak gerçekleşti. Irak, Suriye, Sudan, Suudi Arabistan, Yemen, Lübnan, İsrail ve Mısır Birliğimiz aracılığıyla en çok ihracat yaptığımız ülkeler oldu” dedi.

AKİB, HER YIL OLDUĞU GİBİ 2018 YILINDA DA YAŞ MEYVE VE SEBZE İHRACATINDA LİDERLİĞİNİ KORUDU!

Türkiye’nin yaş meyve ve sebze ihracatı, 2018 yılında bir önceki yıla kıyasla miktarda %14, değerde %4 oranında artış göstererek yaklaşık 2,325 milyar dolara yükseldi. Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği 2018’de 1,11 milyar dolarlık ihracat ve %48 pay ile Türkiye yaş meyve sebze ihracatına en çok katkı sağlayan Birlik oldu.

2018 yılında yaş meyve ve sebze ihracatının artışa geçmesinden son derece memnun olduğunu ifade eden Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Nejdat SİN, başarının mimarı olan alt grubun,  miktarda %21, değerde ise %5 oranında artış göstererek ihracatı 893,6 milyon dolara yükselen narenciye grubu olduğunu söyledi. 2018 yılında taze meyve ihracatı, miktarda %16 değerde ise %4’lük artışla 825,5 milyon dolar olarak, taze sebze ihracatı ise miktarda %3, değerde %5’lik bir artışla 593,28 milyon dolar olarak gerçekleşti.

 2018 yılının şampiyonu limon!

Üretim metotları ve teknolojilerini insan ve çevre sağlığı odaklı yaparak ürün kalitesini artırdıklarını vurgulayan SİN, 2018 yılında en çok ihraç edilen yaş meyve ve sebze ürünlerinin limon, mandalina, domates, kiraz.vişne, ve portakal olduğu, en çok ihracat yapılan ülkelerin ise Rusya Federasyonu, Irak, Almanya, Romanya ve Ukrayna olduğunun bilgisini verdi. 2018 yılının şampiyonu limon ihracatında 332,84 milyon dolar döviz getirisi sağlandı.

 “2018 yılında AKİB olarak Türk yaş meyve sebzesini tanıtmak için uluslararası fuarları karış karış gezdik”

Türkiye’deki çiftçilerimizin bin bir emekle yetiştirdiği yaş meyve sebze ürünlerini hak ettiği fiyata satabilmek, Türk yaş meyve sebzesini dünyaya tanıtmak amacıyla sektörün önde gelen fuarlarını karış karış dolaştıklarının altını çizen SİN, “AKİB olarak Şubat ayında Fruit Logistica Fuarı’na, Eylül ayında ise Asia Fruit Logistica ve World Food Moscow fuarlarına milli katılımı başarı ile gerçekleştirdik. Ekim ayında WOP Dubai ve Fruit Attraction fuarlarında dünyanın dört bir yanından gelen sektör aktörleriyle bir araya gelerek sektörün nabzını tuttuk. Kasım ayında Pekin’de gerçekleştirilen China FVF Fuarına info stant ile katıldık.” dedi. 2018 yılında özellikle bölgemizin lokomotif sektörü olan turunçgillerle ilgili Birlik olarak önemli faaliyetler gerçekleştirildiğinin altını çizen SİN, Ekim ayında Hatay’ın Erzin-Dörtyol ve Samandağ ilçelerinde tüm sektör paydaşlarının katılımıyla gerçekleştirilen “Turunçgil üretiminde ve depolanmasında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri” toplantılarının devamını 2019 yılında da gerçekleştirmeyi planladıklarını belirtti.

AKİB, ihracatta liderliği kimseye bırakmıyor.

Sektörün milli ekonomiye net döviz girdisi sağladığına vurgu yapan SİN, “Yaş meyve ve sebze sektörünü sadece rakamlar bazında değerlendirmemek gerekir, sosyo-ekonomik boyutu çok yüksek olan sektörümüz, ülkenin istihdam yükünü omuzlamakta, milyonlarca insana iş imkânı sağlamaktadır.” dedi. SİN ayrıca 2018 yılında AKİB’in yaş meyve sebzede 1,11 milyar dolarlık ihracat ve %48’lik pay ile Türkiye yaş meyve ve sebze ihracatına en çok katkı sağlayan Birlik olmasının haklı gururunu yaşadıklarını belirterek bu başarıda payı olan tüm ihracatçılara teşekkür etti.

Çocukların karne hediyesi Leitz’dan
Ara tatil gittikçe yaklaşırken başarılı öğrencilerin karne hediyeleri de velilerin en önemli kararlarından birisi haline geliyor. Bluetooth bağlantısının yanı sıra SD kart okuyucusuyla birçok bağlantı seçeneğine sahip Leitz® WOW Mini Bluetooth Hoparlör, hediye arayan herkesin tercihi haline geliyor.
Alman kırtasiye devi Leitz®, portatif ama güçlü hoparlörüyle bireysel kullanıcılarının ara tatildeki en önemli tercihlerinden biri oluyor. Canlı WOW renklerinden beyaz, mavi, yeşil ve pembe renk seçenekleriyle üretilen Leitz® WOW Mini Bluetooth Hoparlör, Bluetooth bağlantısının yanı sıra SD kart okuyucusuyla portatif bir müzik çalar haline geliyor. Standart kulaklık girişinin bulunduğu hoparlör ile telefon aramaları da kolaylıkla yapılabiliyor. Leitz® WOW Mini Bluetooth Hoparlör, hareket halindeyken muhteşem bir ses kalitesi sunarak karnelerini alan öğrenciler için muhteşem bir hediye haline geliyor. Leitz® WOW Mini Bluetooth Hoparlör’ün tavsiye edilen satış fiyatı 240 TL’dir.