Duruş ve şiddet..(Köşe yazısı13.09.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Türkiye’nin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki, yetişebilene helal olsun.

Ekonomik kriz, işsizlik, eğitimdeki sorunlar, hayat pahalılığı, kadın ve çocuklara şiddet, komşularla sorunlar, terör derken yeni eğitim-öğretim yılı açıldı.

Her yıl kayıt parası, ders kaynakları, okula yardım, okuldaki olaylar, öğretmenlerin, velileri, öğrencilerin sorunları, okulların fiziki durumları, servisler, okul çevresinde gençleri bekleyen tehlikelere her yıl yenileri eklenerek zil çaldı.

Ben bugün, bunların hepsini bir kenara bırakıp, çocuklardaki duruş bozukluklarını engellemenin püf noktaları ile kadın ve çocuklara şiddet konusunu uzmanları ile ele aldım.

***

Yaz döneminde gerek deniz, gerekse de havuzlara girip, sırtlarındaki kış yorgunluğunu atan çocuklarımız, tekrar ağır sırt çantalarının altına ve okullarda sanki her çocuk aynı uzunlukta ve kilodaymış gibi yapılmış tek tip sıralarına geri döndüler. Gerçi yaz döneminde de, telefonlar yada tabletler, yine omurgalarına sorun yaratmaya devam etti ve maalesef bundan sonraki kuşaklar bundan kurtulamayacaklar.

Çocuklarda duruş bozukluğu hakkında bilgiler veren Uzman Fizyoterapist Altan Yalım “Teknolojinin günlük hayatı kontrolü altına aldığı, sokakta oynayan değil evde zaman geçiren çocukların yetiştiği, besinlerin maalesef doğallıktan uzaklaştığı dönemde, ebeveyn olmak gerçekten zor. Çocuklarımıza, bu konuda uyarıları yaparken hepimiz zorlanıyoruz, ancak Atatürk’ün deyimiyle ‘sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğunu’ unutmadan, onlar için en iyisini istemeli ve kararlı olmalıyız” dedi, duruş bozukluklarını engellemenin yolları hakkında şu bilgileri verdi.

Çocuklarımızı, mutlaka sırt çantalarını düzgün olarak takmaya alıştırmalıyız. Tek omuzda taşınan çantalar, omurgada uygun olmayan zorlanmaya ve eğriliğe yol açacaktır.

Çantalarını okula hazırlamak, her ne kadar çocuklarımızın görevi olsa da, arada bir kontrol edip, zaten ağır olan çantaları, gerek olmayan kitaplarla daha da ağırlaştırmamalarına dikkat etmeliyiz.

Mutlaka itiraz edeceklerdir, ancak gerek sandalyede, gerekse koltukta oturma veya ders çalışma sırasındaki duruşlarını sözel yönlendirmeler ile düzeltmeyi bırakmamalıyız

Okulda, bir spor dalına girmesi önemlidir ve eğitmenlerinden destek almalıyız. Bu hem vücut kompozisyonlarının uygun gelişimini sağlar, hem de kas ve denge sistemlerini geliştirir.

Her ne kadar okullardaki masa ve sandalye yüksekliklerini düzeltemesekte, ev ortamında kullandığı masa ve sandalyesini boyuna ve kilosuna göre seçmeliyiz.

Günü ayakta geçiren çocuklarımızın, ayakkabı seçimleri ve ayak tabanı değerlendirmeleri önemlidir. Düz tabanlık çok yaygındır ve gerek bel, gerekse de omurgada duruş problemlerinin en etkili sebeplerindendir.

Beslenme ve kilo kontrolü de, gelişmekte olan çocuklarımızdaki en önemli konulardandır. Aşırı kilo yada aşırı zayıflık, tek yönlü beslenme, süt ve süt ürünlerinden kaçınma, günümüzde çok görülen ve sağlıklı büyümeyi çok etkileyen etmenlerdir. Bu konuda, ebeveyn olarak dengeyi sağlamak, bizlerin en önemli görevlerindendir.

***

Peki toplum olarak şiddeti normalleştirmeye mi başladık? Öncelikle şiddetin altındaki nedenler mi sorgulanmalı?

Kadından çocuğa, yaşlıdan engelliye ister fiziksel ister cinsel isterse de psikolojik olsun, uygulanan şiddetin altındaki neden mutlaka sorgulanmalı. Kişinin psikiyatrik durumunun tanımlanması ve sorunların yorgan altına süpürülmemesi gerekir.

Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer, “Hızlı değişen gündem ve bilgi kirliliği şiddeti normalleştirmemize neden oluyor. Şiddeti önleyebilmek için mutlaka kaynağının araştırılması gerekiyor.”

Gündem çok hızlı değişiyor, bilgi kirliliği internet ve sosyal medya aracılığıyla çığ gibi büyüyor ve kabul etmememiz gereken her şey bir süre sonra hepimiz için normal olarak algılanmaya başlıyor. Bu yanlış normallerin başında da maalesef “şiddet” geliyor. Alışıyoruz, kabulleniyoruz, görmezden geliyoruz ve sonunda da normalleştiriyoruz. Burada yaptığımız şeyin tanımı ne olursa olsun maalesef o noktadan sonra şiddete bizim de ortak olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.

Şiddet en basit haliyle sert, katı davranış, kaba kuvvet kullanımı anlamına gelir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanır.

Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şeklinde gruplayabildiğimiz gibi, maruz kalan grup açısından da kadına, çocuğa, engelliye, yaşlıya, akranlar arasında, iş yerinde gibi gruplandırma yapabiliriz. Burada önemli olan şiddetin kaynağı ne olduğu ve bunu nasıl engelleyebileceğimiz olmalıdır.

Hastalık, rahatsızlık, bozukluk, kusur, hata, kıskançlık, aşk, sevgi kavramlarının ayrımının tam anlamıyla yapılamadığı ve kısıtlı bilgi ile herkesin her konuda fikir paylaşımında bulunduğu bir dönemdeyiz. Yaşam kalitemizin artması, ruh ve beden sağlığı açısından sağlıklı bireyler olarak yaşayabilmemiz için öncelikle kendimizi ve çevremizi çok iyi tanıyıp, şiddete neden olan durumun tam olarak anlaşılması gerekmektedir. ‘Hastalık’ veya ‘ruhsal bozukluk’ pek çok kişi için kabullenilmesi zor bir durumdur. Hele de söz konusu olan ‘akıl ve ruh sağlığı’ ise kişinin bu durumu önce kendisinin sonra da yakın çevresinin kabullenmesi ve tedavi arayışına gitmesi zaman almaktadır.

Psikiyatrik hastalıkları veya bozuklukları fark etmemizi veya kabul etmemizi engelleyen faktörlerin en önemlisi “damgalanma-stigmatizasyon” korkusudur. Kişiler genellikle başta aile olmak üzere, iş ve sosyal çevrelerinde kendilerine farklı davranılacağı, maddi ve manevi kayıplar yaşayacağı endişesi ile birtakım belirtileri görmezden gelmektedir. Kişinin yakın çevresi için de bu pek farklı değildir.

Ancak buradan çıkarılması gereken en önemli şey şudur: Her şiddetin altında bir psikiyatrik hastalık olmayacağı gibi, her psikiyatrik hastalık da “şiddet davranışı” şeklinde semptomlar göstermez. Toplumsal olarak ve bireysel olarak farkındalık kazanmamız gereken en önemli nokta, sebebi bir psikiyatrik hastalık veya değil şiddetin bir özrünün veya haklı sebebinin olmadığıdır.

Eğer hayatımızın herhangi bir alanında maruz kaldığımız, başkalarının maruz kaldığını gözlemlediğimiz veya kendi uyguladığımız herhangi bir çeşit şiddetin sebebinin psikiyatrik bir durum olduğunu düşünüyorsak mutlaka bu konuda profesyonel destek alınmasını sağlamalıyız. Kaçınma, kendimizde belirtileri görmezden gelme ve buna bağlı tedavinin gecikmesi yalnızca görülen zararın boyutunu artırır.