Cehalet-gaflet-hıyanet nasıl uyanabiliriz? (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER         

 Cahil: En genel anlamıyla bilmeyen demektir. Bir konu, bir nesne ya da bir durum hakkında bilginiz yoksa o konu, nesne, ya da durumun cahilisinizdir.

Gafil: Aymaz. Çevresindeki gerçekleri göremeyen ya da sezemeyen. Geleceğini, ilerisini düşünmeyen ve önemsemeyen, anlamlarında kullanılmakla beraber esas olarak “bilmediğini de bilmeyen” demektir. Hatta gafil “kendini bilmeyen” demektir.

Dalalet: Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma demektir.

Hıyanet: Güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık, kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet demektir.

Cahil, bilmediğinin farkındadır. Bilmediğini kabul eder. Bu kabul onu öğrenmeye yatkın kılabilir, en azından alime yani bilene hürmet etmeyi sağlayabilir. Oysa gafil, asla bilmediğini kabul etmez, dolayısıyla asla öğrenmeye yatkın değildir ve alime saygısı olmaz.

Cahil, hayret etme, şaşabilme kabiliyetini henüz yitirmeyendir. Merak edebilir soru sorabilir, en azından eğitilebilme potansiyelini taşıyabilir. Ama gafil asla hayret duygusunu yaşamaz, düşüncelerini sorgulamaz, hatalı olabileceğini kabul etmez, eğitime ihtiyaç duymaz.

Cahil, bilen(alim) karşısında eziktir, bilenin otoritesini kabul eder ve genellikle bu otoriteye pek de sorgulamadan boyun eğer. Gafilin ise kendisi otoritedir. Başka otoriteden, hele de alimin otoritesinden nefret eder.

Her insanın her konuda bilgi sahibi olması ne mümkündür ne de gereklidir. Hepimiz bir şeylerin bilgisine sahipken bir şeylerin de cahili olmaya devam edeceğiz. Her zaman bilmediklerimiz bildiklerimizden fazla olacaktır. Alim her şeyi bilen; cahil hiçbir şey bilmeyen demek değildir.

Cahil, henüz realiteden kopuk değildir, gerçeği bilmese de sezgisel olarak gerçeğe yakındır. Yani gerçekle arasında köprü kurabilme kabiliyetini yitirmemiştir. Gafil, realiteden tamamen kopmuştur, kendi hayal dünyasında safsata ile örülmüş yüksek duvarların ardında yaşar. Gerçeğe ulaşmak için gerekli tüm bağları reddeder. Kısacası cahil uyanabilir olandır, gafili uyandıramazsınız.

Günümüzde cehaletle mücadele edilip bilgiyi yaygınlaştırmak, bilgiyi özendirmek ve ödüllendirmek yerine cehalet adeta kutsanarak gaflete dönüştürülüyor. Cehaletten eğitimle uyanarak gafletten kurtulabiliriz. Ama gafletten ancak büyük bir facia yaşayarak uyanabiliriz.

Gafletin sonucu yanlış yola girenler dalalet içindedir.

Güveni kötüye kullanan, aldatan, vefasızlık eden, kutsal değerleri istismar eden, veya karşı çıkanlar hıyanet içindedir haindir, ihanet etmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu gazi Mustafa Kemal Atatürk uyarıyor!

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

” İştirak etmediğimiz çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir. Her alanda “Yeniden Milli Mücadele “seferberliği başlatmak, sorunlarımızı birlikte çözmek zorundayız. Sorunların belli liderler ve partiler tarafından çözüleceği iddiası bir aldatmacadan ibarettir.

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…