Ata’yı özlem üzerine…(3) (Köşe yazısı 14.11.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Son yıllarda bu ülkede yaşanan ilginç olaylar, siyasi şovlar, hakaretler, halkın gerilmesi sanmıyorum ki bu kadar suni, çeşit, iki ve binbir yüzlü olsun.

Dönmeler, taklalar, takiyyeler, din istismarı, kirli ilişkiler, düşündüren ticaretler yaşansın.

Yakın zamanda 10 Kasım’dı. Büyük önder ve lider Mustafa kemal Atatürk’ün ölümünün 81. Yılı. Herkes birden Atatürkçü oldu. Sözler başka, uygulamalar başka.

Ben iyisi mi sosyal medya paylaşımları ile devam edeyim

***

Bize kattığın değerleri, aydınlık bir toplum için yaptıklarını ve seni asla unutmayacağız! Ata’mızı, aramızdan ayrılışının 81’inci yılında özlem ve minnetle anıyoruz. (Sabancı Holding)

***

Cumhuriyetimizin Kurucusu, Başkomutan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 81. yılında saygı, sevgi, minnet ve özlemle anıyorum. (Osman Küçükçakmak)

***

Atatürk’ü anlamak. Vefatının üzerinden 81 yıl geçti. Onu anlayabildik mi?

Daha 23 yaşında genç bir yüzbaşı. Türk Milleti’nin makus talihini tersine çevirecek fikirler geliştirmeye başlamış ve kısa ömrü boyunca hep Türklüğü ve Türk vatanını düşünmüş, Büyük bir kahraman. Büyük bir dahi. Türkün büyük başbuğu..

İkinci dünya savaşını, devletler bazında tek tek yorumlayan, sonucu tam bir tutarlılıkla çok önceden tahmin eden feraset sahibi büyük bir lider. Sovyetler Birliğinin birgün mutlaka dağılacağını, Türk Devletlerinin özgürlüklerine kavuşacağını, bunun için hazırlık yapmamız gerektiğini büyük bir öngörüyle tahmin edebilen bir lider.

Yüz yıl geçmeden, cemaat ve tarikatların yeniden sahneye çıkacağını, eğer önlem alınmaz ise, devleti ele geçireceklerini çok önceden bilen bir lider. Kısa ömründe, Türk milletine yeniden güven veren, Türklüğü şereflendiren, milletin toparlanmasını, kenetlenmesini sağlayan bir lider. Az zamanda çok ve büyük işler yapan bir lider.

Özgürlük mücadelesi veren birçok millete ilham kaynağı olan bir lider. Kısa zamanda başardıklarını tüm dünyanın takdir ettiği, bir çoğunun taklit ettiği olağanüstü feraset sahibi, çalışkan ve dahi bir lider.“Ne mutlu Türk’üm diyene”  Ruhun şad olsun başbuğ Atatürk. (Yunus Yıldızkan)

***

Bütün ömrünü milletinin ve vatanının hür ve bağımsız olması için harcayan kurduğu Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı olan yaptığı devrimlerle ve fikirleriyle geleceğimize ışık tutan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü unutmadık, unutmayacağız. Rahat uyu Atam (İsmet Taymuş)

***

On Kasım dedin mi bir hüzün çöker içime. Bizler on Kasım gününün yas günü olduğunu bilerek büyüdük

Atatürk sevgisini sadece öğretmenlerimizden öğrenmedik. Ailelerimizden onu dinleyerek büyüdük. Sonra okula başladığımız ilk gün onun sevgisi biraz daha perçinlendi, küçücük yüreklerimizde.

Onu yaptıklarını ailemizden öğretmenlerimizden öğrenirken, yüzlerindeki sevgiyi görerek büyüdük. Henüz onun nefretiyle büyüyenler olduğunu da bilmeden büyüdük. Bizler biz zamane çocukları bayramları coşku ile kutlarken. On kasımda da yas tutmamız gerektiğini bayrakların yarıya indirilmesi gerektiğini bilerek büyüdük.

On kasım sabahı okula giderken daha bir özenli giydirirdi annecim bizleri yavrukurt kıyafetimi giyer, Sonbahara yakışan kasımpatıları toplardık bahçelerimizden, gerçek bir hüzün ifadesi ile büstün etrafına bırakırdık kasımpatıları. Bilemezdik ki bugün fütursuzca bir ahlaksız nesil daha yetiştiğini. Nereden bilelim çevremiz de hiç görmedik ki? Bahçede toplanırdık hüzünle. Şiirler okunur konuşmalar yapılırdı önden. Sonra sonra saat 9’u 5 geçe sirenler çalınırdı acı acı, Bayraklar yarıya iner saygı duruşunda bulunurduk ki, Biz küçük çocuklar nasıl da uslu dururduk her zaman şen şakrak olmamıza rağmen, nasıl bir kültür ile yetiştirilmişiz demekti.

Sonra günler öncesinden hazırlanan makaleler okunurdu. En güzel olan günün birincisi seçilirdi. Artık biz çocuklar gözlerimizden yaşlar akmaktadır. 10 Kasım saat dokuzu beş geçe. Atam Dolmabahçe’de gözlerini kapadı. Bizler ağladık yas tuttuk. Türk milletinin Atatürk’ü Gazi Mustafa Kemal paşa, O gün ölmüştü. Biz çocuklar için o gün yas günüydü (Alıntıdır)

***

Minnet ve şükran borçluyuz. İki dedem da “Gazi” derlerdi. İkisi de Atatürk devrini canlı yaşamışlardı. Biri iyi hocaydı, Vahdi Hoca (annemin babası) tüm Hacılar bilir. Asla Yüce Dinimizi kullanmadı. Babası Balkan Savaşı’ndan dönmemiş. Şu anda Atatürk’ün hiç aklımdan çıkmayan o sözünün yeridir: “İş başında olsaydım Rumeli gitmezdi”…

Trablusgarp’taydı Balkan Savaşı esnasında. O savaş biter bitmez Balkan Savaşı başladı. Hemen koştu cepheye ama kısa sürede düşman bizi İstanbul-Kayseri kadar geriye atmış, Çatalca’ya dayanmıştı. Sonra ne kadar kurtarılırsa kurtarıldı. Üsküp, Selanik ve hatta Edirne bile gitmişti. Trablusgarp’te İtalyanlarla cephe savaşları ve hatta sokak savaşları. Bir sokak savaşında kerpiç yapıya saplanan bir kurşun yoğun toprak çıkarttı, gözüne geldi, tedavi oldu. Balkan Savaşı öncesi 150 tabur(75.000 muharip asker) terhis edilmişti. Büyük bir gevşeklik ve dalalet vardı. Bu konu çok yaralayıcı ve uzundur. Trablusgarp’ ten itibaren on bir yıl savaşların içinde geçti hayatı böylece.

İlk adı Mehmet Mustafa idi. Öğretmeni Kemal ismi verinceye kadar öyleydi. Yetim kaldı, babasız büyüdü. Kendisini son derece yetiştirdi. Görevin de çok titiz ve korkusuzdu. Çanakkale’de tüm hücumlarda en ileri sağda elinde kırbaçla ileri emrini verirdi. Bir tek kırbaçlı komutan Mustafa Kemal’di ve düşman bunu iyice görüyordu, yani hedefti. Hiç aldırış etmedi, aynı şekilde devam etti. Savaşın sonunda düşman çekilirken, son bir saldırı yapılması için çok uğraştı ama Ramazan ayı olduğu gerekçesiyle kabul edilmedi ve o fırsat kaçırıldı.

Yazılacak çok şey var. Ama iki iddia öne çıkıyor. Belirli çevrelerin kazanç ve oy malzemesi olan bu iddialardan birincisi din düşmanlığı, ikincisi harf devrimidir.

Mareşal Fevzi Çakmak rütbece ve yaşça Atatürk’ten büyüktür. Tüm ordu ve millet bilirdi ki, bir vakit namazı kaçırmamıştır. Muharebelerin en kızgın zamanında da öyle. Fevzi Çakmak Mustafa Kemal’in Meclis Başkanlığı’ından (Reis Paşa denirdi)başlayarak Cumhurbaşkanlığı devrinin tamamında kesintisiz on altı yıl Genelkurmay Başkanlığı yapmıştır. Din düşmanlığı gibi bir durum olsa, Fevzi Çakmak o makamda bir gün durmazdı.

Harf devrimi daha ilginçtir. Bazı çevrelerde ya bilinmez ya da bilinmezlikten gelinir. Birinci Dünya Savaşı öncesi yani Osmanlı Devleti zamanında harf devrimi gündeme gelmiş hatta denemelere başlanmıştı. Hiç bir itiraz da olmamıştı. Birinci Dünya Savaşı çıkmasaydı 1910’lu yıllarda gerçekleşecekti. Topluma doğruları anlatmak gerekir.

Doktorlar şiddetle karşı çıkıyor güney illerine gitmesine. Ama Hatay’ı hayatından önemli görüyor. Askeri birlikleri denetliyor. Dönünce doktorlar muayene ediyorlar ve “biraz yıpranma olmuş Paşam” diyorlar. Çıktıktan sonra kendi aralarında “çok yazık, ömründen yedi sene gitmiş” diyorlar. Nur içinde yatsın Büyük Türk Evladı…(Orhan Pekmezci)